Sudan ordusu başkanlık sarayının geri alındığını duyururken Hızlı Destek Kuvvetleri: Savaş devam ediyor

أخيراً... الجيش السوداني يستعيد القصر الرئاسي
أخيراً... الجيش السوداني يستعيد القصر الرئاسي
0 seconds of 27 secondsVolume 90%
Press shift question mark to access a list of keyboard shortcuts
00:00
00:27
00:27
 
TT
20

Sudan ordusu başkanlık sarayının geri alındığını duyururken Hızlı Destek Kuvvetleri: Savaş devam ediyor

Sudan ordusu başkanlık sarayının geri alındığını duyururken Hızlı Destek Kuvvetleri: Savaş devam ediyor

Sudan ordusu bugün (Cuma) yaptığı açıklamada, ordu ile paramiliter Hızlı Destek Güçleri arasında iki yıldır devam eden savaşta önemli bir askeri ilerleme kaydederek Hartum'daki bakanlıkları ve başkanlık sarayını kontrol altına aldığını duyururken, Hızlı Destek, ordu güçlerine yönelik bir operasyona atıfta bulunarak ve onlarca üyesinin öldürüldüğünü doğrulayarak sarayın kontrolü için verilen savaşın “henüz bitmediğini” açıkladı.

Silahlı Kuvvetler Genel Komutanlığı'ndan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verdi “Bugün kuvvetlerimiz Hartum'un eksenlerindeki başarılarını taçlandırdı; Hartum'un merkezi, Arap pazarı, başkanlık sarayı binaları ve bakanlıklar gibi bölgelerde Daklu terörist milislerinin kalıntılarını ezmeyi başardılar. ve bakanlık binalarını  geri aldılar. Allah'ın inayetiyle güçlerimiz düşmanın personel ve teçhizatını tamamen imha etti ve söz konusu bölgelerde büyük miktarda teçhizat ve silah ele geçirdi.”

thyju
Sudan ordusu mensupları, ordunun kontrolü ele geçirmesinin ardından Hartum'daki başkanlık sarayının içinde kendilerini filme alıyor. Sudan 21 Mart 2025 (AFP)

Askeri bir kaynak Reuters haber ajansına şunları söyledi: Nisan 2023'ten bu yana sarayı işgal eden Hızlı Destek Güçlerine (HDK) atıfta bulunarak, “Güçlerimiz milislerin kalıntılarını ezdikten sonra başkanlık sarayına yöneldi ve kontrolü ele geçirdi” dedi.

Sudan Enformasyon Bakanı ordunun sarayın kontrolünü RSF'den geri aldığını doğrulayarak şunları söyledi: “Bugün başkanlık sarayında bayrak yükseldi ve zafer tamamlanana kadar yolculuk devam ediyor.”

Ordu ayrıca Hartum'un merkezindeki bakanlıkların ve diğer kilit binaların da kontrolünü ele geçirdiğini duyurdu. Askeri kaynaklar HDK savaşçılarının yaklaşık 400 metre geri çekildiğini bildirdi.

Hızlı Destek Kuvvetleri ise Cuma günü yaptığı açıklamada Hartum'daki başkanlık sarayı için verilen savaşın “henüz bitmediğini” duyurdu ve daha önce kompleksi geri aldığını duyuran ordu güçlerine karşı düzenlenen operasyona atıfta bulunarak onlarca üyesinin öldürüldüğünü belirtti. HDK Telegram üzerinden yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Başkanlık sarayı için verilen savaşın henüz bitmediğini ve . Yiğit güçlerimiz ordu tarafından işgal edilen tüm mevzileri kurtarmak için cesaret ve kararlılıkla savaşıyor. Şavaşçılarımız cumhurbaşkanlığı sarayının içindeki bir toplantıyı hedef alan hızlı bir askeri operasyon gerçekleştirdi. 89'dan fazla düşman unsurunu öldürdü ve çeşitli askeri araçları imha etti.”

defrgt
Sudan ordu sözcüsü, Sudan ordusunun başkanlık sarayının kontrolünü ele geçirdiğini açıklamasının ardından açıklanmayan bir yerden Sudan TV'ye açıklama yapıyor. 21 Mart 2025 (Reuters)

Sudanlı bir askeri kaynak Cuma günü AFP'ye yaptığı açıklamada, ordunun kontrolü yeniden ele geçirdiğini duyurmasının ardından Hızlı Destek Güçleri'nin bir ’intihar yürüyüşü” ile Hartum'daki başkanlık sarayını hedef aldığını söyledi.

Sudan'ın başkenti Hartum'un merkezindeki başkanlık sarayının çevresi, Çarşamba gecesinden bu yana ordu ile HDK arasında şiddetli çatışmalara sahne oldu ve bu çatışmalar sırasında ordu önemli ilerleme kaydederek sarayda, hükümet kurumlarında ve çevredeki binalarda saklanan HDK'ya ağır kayıplar verdirdi.

refgt
Sudan ordusu mensupları, ordunun kontrolü ele geçirmesinin ardından Hartum'daki başkanlık sarayının içinde kutlama yapıyor... Sudan 21 Mart 2025 (Reuters)

Ordu geçen aydan bu yana başkent Hartum'da pek çok bölgeyi geri aldı ve başkanlık sarayı, tüm bakanlıklar, Sudan Merkez Bankası ve önemli devlet kurumları da dahil olmak üzere Hızlı Destek Güçlerinin kontrolü altında sadece sınırlı alanlar bıraktı. Harekete geçirilen milisler ve İslamcı tugaylar tarafından desteklenen ordu güçleri, egemenlik ve kontrolün sembolü olarak sarayı geri almaya çalışıyor.

Cumartesi günü HDK komutanı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) Sudan ordusuna karşı savaşın artık Hartum'un içinde olduğunu söyledi ve güçlerinin Hartum'u ya da başkanlık sarayını terk etmeyeceğini vurguladı. HDK, savaşın başlamasından yaklaşık iki yıl sonra Sudan'ın batısının ve başkentin bazı bölgelerini kontrol ediyor ancak ülkenin merkezinde orduya karşı zemin kaybediyor.

Sudan ordusu uzun süredir gerilemeler yaşıyordu ancak son zamanlarda kazanımlar elde etti ve ülkenin merkezindeki toprakları paramiliter HDK'dan geri aldı.

asdfrg
Sudan'ın başkenti Hartum'un kuzeyinde ağır hasar gören Jili petrol rafinerisinde bir Sudan ordusu askeri... 18 Mart 2025 (AFP)

Öte yandan HDK ülkenin batısındaki kontrolünü pekiştirerek ülkeyi fiili bir bölünmeye doğru itti. HDK kontrol ettiği bölgelerde paralel bir hükümet kurmak için çalışıyor, ancak bu hükümetin uluslararası alanda geniş çapta tanınması beklenmiyor.



Gazze savaşında Ortadoğu oyunu

Filistinliler, 20 Mart 2025'te Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru kaçıyor (AFP)
Filistinliler, 20 Mart 2025'te Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru kaçıyor (AFP)
TT
20

Gazze savaşında Ortadoğu oyunu

Filistinliler, 20 Mart 2025'te Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru kaçıyor (AFP)
Filistinliler, 20 Mart 2025'te Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru kaçıyor (AFP)

Refik Huri

İsrail'in Gazze, Lübnan, Batı Şeria ve Suriye'deki savaşı, ateşkes ve Oslo anlaşmalarına, Esed rejiminin devrilmesine rağmen devam ediyor. Gazze'ye yönelik soykırımcı savaşın Ramazan ayında yeniden başlaması yalnızca ABD, Mısır ve Katar'ın arabuluculuğunda yürütülen müzakerelerdeki engellere bir yanıt değil. Bu, yalnızca Netanyahu'nun kişisel ve siyasi hedeflerinin yönlendirdiği bir savaş değil, aynı zamanda Jabotinsky'nin hayalini gerçekleştirip Filistin sorununu ortadan kaldırmak için “tarihi bir fırsat” gören aşırı İsrail sağının da savaşı. Üstelik bu savaş sadece İsrail'in de değil, oyun Donald Trump yönetimindeki ABD'nin kontrolünde. Gazze halkının üzerine füzeler yağıyorsa, sahada Ortadoğu'daki büyük oyun tehlikede demektir.

George Washington Üniversitesi'nde siyaset bilimci ve uluslararası ilişkiler uzmanı olan Profesör Marc Lynch’in, “Ortadoğu'nun Sonu” başlıklı makalesinde yazdığı gibi, Ortadoğu “artık Amerikan üniversitelerinin, Dışişleri Bakanlığı’nın ve Avrupa başkentlerinin haritalarında görüldüğü gibi Arap dünyası, İsrail, Türkiye ve İran’dan ibaret değildir. ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (Centcom) haritası, Dışişleri Bakanlığı haritasından daha büyüktür; zira Afganistan, Cibuti, Eritre, Etiyopya, Kenya, Pakistan ve Somali'yi de kapsamaktadır.”

Bu elbette İsrail'in hırslarından daha büyük, ABD'nin hırslarından ise daha küçüktür. Her iki durumda da Washington ve Tel Aviv'in kendisini gerçekleştirip karşı kıyıya geçme kabiliyetlerinden çok daha büyüktür. Zira Netanyahu, Gazze savaşına ilişkin “ek”te, savaşın başında koyduğu hedefleri yineliyor: “Rehineleri kurtarmak, Hamas'ı ortadan kaldırmak ve Gazze'nin İsrail için bir tehdit oluşturmamasını garanti altına almak.” Bunlar İsrail ordusunun 15 aylık savaş süresince tam anlamıyla gerçekleştiremediği hedeflerdir.

Gazze ve Lübnan'daki büyük başarısızlık “caydırma” ve ardından “kümülatif caydırma” stratejisinin başarısızlığıdır. Bu nedenle İsrail ordusu “önleyici eylemler” yoluna gitti. Gazze'de, Batı Şeria'da, Lübnan'da ve Suriye'de yaptığı da budur; işgal alanlarını genişletmek ve İsrail'de Aksa Tufanı operasyonunun yol açtığı depremin tekrarlanmasını önlemek için “tampon bölgeler” oluşturmak. Ancak bu, Ortadoğu'ya hâkim olma yolunda ABD’ye ortak olacak Büyük İsrail'i kurma hedeflerinin sadece bir parçasıdır. Netanyahu, Gazze ve Lübnan savaşlarından, İran nüfuzunun gerilemesi ve Suriye rejiminin devrilmesinden sonra, “Ortadoğu'yu değiştirdik” demişti. Ama soru şu; nasıl bir değişiklik ve tehlikeli seçenekler arasında nereye gidilecek?

Yeni Ortadoğu inşa etme yönünde pek çok girişimde bulunuldu ve ne zaman yeni bir Ortadoğu ortaya çıksa, eski Ortadoğu daha dayanıklı, uzun ömürlü ve istikrarlı görünüyor. Geçtiğimiz yüzyılın sonlarında Şimon Peres, “Arap parası ile İsrail aklının ortak olacağı” yeni bir Ortadoğu çağrısında bulunmuştu ama bu gerçeküstü bir hayaldi.

Çöl Fırtınası'ndan sonra, baba Başkan George Bush “yeni bir dünya düzeninden” söz etmişti ve Madrid Konferansı'nda Arap-İsrail ihtilafını çözmek için müzakerelerin kapısını açmıştı. Oğul Başkan Bush, neocon'larla birlikte Afganistan ve Irak'ı işgal etme yoluna gitmişti. Ardından 2006'da İsrail ile Hizbullah arasındaki savaş da onun döneminde yaşandı. Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, kuvvet kullanımına dayalı “daha geniş bir Ortadoğu”dan söz etmişti, ancak bu elbette başarısız oldu.

Başkan Barack Obama, Ortadoğu'daki yüklerini hafifletmek, gücün ve zenginliğin merkezi olan Uzak Doğu'daki “eksen”e odaklanmak için sözde “Arap Baharı” devrimlerini kullanmaya çalıştı. Müslüman Kardeşler'in temsil ettiği siyasi İslam'ın Libya, Tunus ve Mısır'da iktidara gelmesini destekledi. Sünnilerin liderinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olması için bunu Suriye'de de yapmayı denedi. Ortadoğu'ya ilişkin vizyonu, Türkiye liderliğindeki Sünni güç ile İran liderliğindeki Şii güç arasında bir güç dengesini desteklemekti. Dahası Ortadoğu'da nüfuzun Tahran ile Arap başkentleri arasında paylaşılmasından açıkça söz etti ve sonuç elbette başarısızlık ve felaket oldu.

Başkan Joe Biden, sopayı ortadan tutmaya çalıştı ve ne Netanyahu'nun Gazze savaşındaki vahşetini engelledi ne Suriye ile İsrail arasında uzlaşma dosyasını açtı ne de iki devletli çözüme ivme kazandırabildi. Başkan Donald Trump, ilk döneminde Yüzyılın Anlaşması adı altında ekonomik Ortadoğu'ya odaklanmıştı; ancak bu anlaşma ölü doğmuştu. Daha sonra İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Fas ve Sudan arasında İbrahim Anlaşmaları imzalanmıştı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre mevcut ikinci döneminde, coğrafi olarak İsrail'e topraklarının dar geldiğini ve Suriye'de, Golan Tepeleri’nin yanı sıra ek toprağa, Güney Lübnan ile Batı Şeria ve Gazze topraklarına ihtiyacı olduğunu düşünüyor. Filistin devleti artık gündeminde değil ve Filistin devleti olmadan Ortadoğu'da istikrar olamaz.

Buna karşılık İran'ın Dini Lideri Ali Hamaney, elbette İran'ın önderlik ettiği bir “İslami Ortadoğu”dan söz etti. Düşmanı Saddam Hüseyin rejiminin ABD tarafından devrilmesiyle nüfuzu daha da arttı. Irak, Suriye ve Lübnan'da kurduğu silahlı ideolojik grupları destekledi, Gazze ve Yemen'de de onlara destek verdi. Ne var ki, İran'ın bölgesel projesi yayılma döneminden gerileme dönemine geçti. ABD ve İsrail'de, Devrim Muhafızları'yla bağlantılı fraksiyonları vurma değil –zira bu bugünün meselesi- İran rejiminin kaderi sorgulanıyor.

Suriye'deki “savaşı” kazanan Erdoğan'ın, “neo-Osmanlıcılık” gölgesini Ortadoğu'ya uzatması kolay değil. Ortadoğu'yu ve diğer bölgeleri değiştirmek, Kanada'yı, Panama Kanalı'nı ve Grönland'ı zorla ilhak etmek isteyen Trump'a gelince, oğul Bush'tan, Irak işgalinden ve neoconların altı Arap rejimini devirme çağrısından ve bu maceranın bilinen sonundan bu yana çıkarılan ders, önündeki duvarda yazılıdır. Ortadoğu için yarış veya Ortadoğu için ve üzerine çatışmalar ise zirvede ABD, Rusya ve Çin, eteklerde ise Türkiye, İran ve İsrail arasında dönen bir oyundur. Ama toprak, para, yeni güç ve açılım yeteneğinin sahibi Araplardır.

Kanadalı tarihçi Margaret McMillan, “Herhangi bir uzun savaşta her iki tarafın hedefleri de değişir” der.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.