Irak'ta çekişme ve dedikodu olarak nitelendirilen siyaset

Başbakanların çoğu üzerinde uzlaşılan isimler olarak göreve geldi

Bağdat'ta, İran Kudüs Gücü eski komutanı General Kasım Süleymani, Lübnan Hizbullahı eski Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ve Irak Haşdi Şabi eski Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in portrelerinin olduğu bir pankart, 21 Ocak 2025 (AFP)
Bağdat'ta, İran Kudüs Gücü eski komutanı General Kasım Süleymani, Lübnan Hizbullahı eski Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ve Irak Haşdi Şabi eski Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in portrelerinin olduğu bir pankart, 21 Ocak 2025 (AFP)
TT

Irak'ta çekişme ve dedikodu olarak nitelendirilen siyaset

Bağdat'ta, İran Kudüs Gücü eski komutanı General Kasım Süleymani, Lübnan Hizbullahı eski Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ve Irak Haşdi Şabi eski Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in portrelerinin olduğu bir pankart, 21 Ocak 2025 (AFP)
Bağdat'ta, İran Kudüs Gücü eski komutanı General Kasım Süleymani, Lübnan Hizbullahı eski Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ve Irak Haşdi Şabi eski Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in portrelerinin olduğu bir pankart, 21 Ocak 2025 (AFP)

İyad el-Anber

Makalenin başlığı, siyasetin genel olarak ‘mümkün olanın sanatı’ olarak tanımlanmasına karşı alaycı bir ton taşıyabilir. Bununla birlikte Alman sosyolog Max Weber'in “Meslek Olarak Siyaset” * adlı kitabında siyaset biliminin en önemli referansının başlığını da yansıtıyor olabilir. Irak’ta siyaset, bilimsel bir kavram ve uygulamadan uzak olduğu için anlamsız konuşmalara, dedikoduya ve ideolojik söyleme daha yakındır.

Ramazan ayı boyunca bazı uydu kanallarında Ramazan akşamları başlayan siyasi tartışma programlarına konuk olan parti liderleri, hükümet ve siyaset adamları birer ekran yıldızına dönüşüyor. Her zamanki gibi açıklamalar, elde ettikleri büyük başarılardan ve Irak’ın, mezheplerin ve milliyetçiliğin düşmanlarının kurduğu büyük komplolardan bahsedilen, kimin vatansever kimin dış güçleri ajanı olduğuna dair yeni kriterlerin tanımlanması ve yaklaşan seçimlere hazırlık olarak dostlar ve düşmanlar arasında tam tamları çalan savaşlara dair bir geçit törenine dönüşüyor.

Siyaset bilimindeki teorik yaklaşımlara dönecek olursak Weber, “Meslek Olarak Siyaset” adlı kitabında, siyasetin bir meslek haline getirilebilmesinin iki yolunu birbirinden ayırıyor. Bunlardan birincisi, siyaset ‘için’ yaşamak, ikincisi ise siyaset ‘sayesinde’ yaşamak olduğunu belirtiyor. Aradaki fark ekonomiye dayanıyor. Siyaseti geçimini sağlayacak bir meslek olarak görenler, onu sürekli bir gelir kaynağı haline getirmeye çalışırken siyaset ‘için’ yaşayanlar, siyaseti kelimenin en derin anlamıyla ‘hayatlarının amacı’ haline getirirler. Sahip oldukları güçten ya ona sahip oldukları için yahut iç dengelerini güvence altına aldığı veya kişisel bir değeri ifade ettiği için yani kendilerini hayatlarına anlam katan bir davanın hizmetine sundukları için siyasetten keyif alırlar.

Bağdat'ın kuzeyindeki Kazımiye bölgesinde bulunan İmam Musa el-Kazım Türbesini ziyaret edenlerin güvenliklerini sağlayan Iraklı iki polis, 23 Ocak 2025 (AFP)Bağdat'ın kuzeyindeki Kazımiye bölgesinde bulunan İmam Musa el-Kazım Türbesini ziyaret edenlerin güvenliklerini sağlayan Iraklı iki polis, 23 Ocak 2025 (AFP)

Irak'taki siyasetçi modeli her iki yolu da birleştirmiş durumda. Zenginliğe ve lüks bir yaşama giden en kısa yolun politik çalışmadan geçtiğine ve finansal zenginliğin maksimize edilmesi ve sürdürülmesinin politik nüfuzdan geçtiğine inanıyor. Bunun yanında Irak’ta güç duygusuna, sosyal statüye ve kendini yüceltmeye giden yol da siyasi statüden geçiyor. Bu yüzden Iraklı politikacılar kendilerini mezhepçiliğin ya da milliyetçiliğin yılmaz savunucusu olarak gösterirken, konuştuklarında kendilerinin mezhebi temsil edip diğerlerinin etmediğini, kendilerinin Irak’ı temsil edip diğerlerinin etmediğini ima eden bir söylem kullandıklarını görürüz!

Siyasi makamlara ulaşanlar kendilerini ‘devlet adamı’ olarak görürler ve insanlar genellikle üst düzey görevlere tesadüfen ulaşırlar.

Irak’ın siyasi sistemi ‘plütokratik’ bir hükümet sistemi olarak nitelendirilebilir. Bu da iktidarın dizginlerini elinde tutan hâkim siyasi sınıfların zengin ve varlıklı olduğu bir siyasi sistemdir. Aradaki fark, Irak’taki siyasetçilerin çoğunun siyasete girmeden önce değil, siyasi kariyerlerinden sonra zengin ve varlıklı olmalarıdır. Dolayısıyla bu sistemde durum daha karmaşıktır. Çünkü yönetici sınıfın işlevi, rant ekonomisinden aldıkları payı ve ülkedeki ekonomik faaliyetlerin kontrolünü garanti altına alan siyasi nüfuzlarının devamını sağlamak için yönetim sistemini sürdürmek haline gelir. Buna göre Irak'taki yönetim sisteminin en doğru tanımı Kleptokrasi, yani yağma düzenidir. Siyasi literatür Kleptokrasi'yi, devlet olanaklarından sorumlu olanların idari ve siyasi makamları istismar etmesini kolaylaştırarak yolsuzluğa ve kamu parasının ve özel paranın çalınmasına izin veren bir sistem olarak tanımlıyor. Özü yolsuzluk ve hırsızlık ya da kamu servetinin yağmalanması olan bir yönetim sistemini ifade ediyor.

Siyasi kibir

Irak siyasetindeki egemen sınıfın önde gelen isimlerinin çevresi ve destekçileri tarafından öne çıkarılarak kullanılan pek çok siyasi unvan bulunuyor. Bazen ‘başkan’, bazen ‘ekselansları’ ve bazen de ‘lider’ ifadelerinin tekrarlanmasıyla, siyasi figürlerin isimlerini bu unvanlar olmadan duyulması kabul edilemez hale geldi!

Burada büyük bir paradoks yatıyor. Siyasi makamlara ulaşanlar kendilerini ‘devlet adamı’ olarak görürler ve insanlar genellikle üst düzey görevlere tesadüfen ya da belki de tüm nitelikleri ‘lidere’, ‘komutana’ veya ‘parti başkanına’ yakın oldukları için ulaşırlar! Daha sonra, mevkiye ulaşma gerçeği göz ardı edilir ve planlar, stratejiler ve başarılar konuşulmaya başlanır. Böylece siyasi hırsın tavanı yükselmeye başlar. Ta ki kendisi bir sonraki aşama için ‘siyasi lider’ olarak önerene kadar!

Önceki başbakanların çoğu, başbakanlık makamı için kritik bir zamana girildiği ve bu makama aday isimler üzerindeki tartışmaların yoğunlaştığı önemli anlarda göreve başladılar. Ancak tartışmalarda masada olmayan ve deneyim, siyasi zekâ ve hatta idari uzmanlıkla hiçbir ilgisi olmayan sadece üzerinde uzlaşılan bir ismi olarak seçildiler. Bu isimler, iç uzlaşı sağlanmadan önce dış bir irade tarafından dayatılabilir ve tüm siyasi ‘liderlere’ itaat edip onların iktidarda olmanın ganimetlerinden elde ettikleri kazanımlarını devam ettirme sözü verdikten ve bakanlıkların yanında üst düzey makamları dağıtırken, onların şartlarına uyduktan sonra kabul görebilirler.

Siyasi sınıfın ve liderlerinin konumlarına göre değerlendirilebileceği bir standart bulunmuyor. Bazen doktrinel veya ideolojik ilkelerden bazen de kamu yararı ilkesinden söz ederler. 

Bu isimler görevde oldukları sürece, sadece parti liderlerinin siyasi karar alma sürecindeki hakimiyetinden ve siyasi karalama amacıyla hükümet planlarının engellenmesinden yakınmayı bilirler. Görevden ayrıldıktan sonra, hükümetinin maruz kaldığı komploları ve hükümetin uygulamaya başladığı ancak siyasi güçlerin uygulanmasını ve tamamlanmasını engellediği projeleri anlatmaya başlarlar!

Politikacıların siyasi krizleri ve bunların gelişme olasılığını değerlendirmekten bahsettiklerini duyduğunuzda, karşısındakiyle konuştukları siyasi ufkun kalkınma ve yeniden yapılanmayı başarabileceğini ve krizleri aşmak için bir yol haritası çizebileceğini düşündüren bir dille konuşurlar. Ama aslında karar verici konumundayken, her televizyon programında bize anlattıkları bu plan ve projelerin hiçbirini hayata geçirmezler. Eğer bahsettikleri projeler ve başarılar gerçekten varsa, günlük hayatımızı tüm yönleriyle saran kaos ve yıkım neden var?

Gerçeklikten kopma ya da başarı elde ettiklerini düşündükleri bir siyasi fantezi içinde yaşıyor gibi görünüyorlar. Çünkü onlara göre eğer onlar görevde olmasaydı Irak harabeye dönerdi ya da iç savaşın ateşi dayanılmaz olurdu ve Iraklıların parasını korumamış olsalardı, kamu parası yağmalanmış ve talan edilmiş olacaktı!

Asıl mesele, egemen sınıfın iktidardaki varlıklarının kendileri için siyasi bir hak olduğuna inanmaya başlaması ve hepsinin Irak'ın çıkarlarından ve devletin savunulmasından bahsetmesidir. Aynı zamanda mezhepçi ve milliyetçi söylemlerini ve paralel ya da görevi devletin, kurumlarının ve varlığının iptaline yol açmış olan silahlı güçlerinin varlığını savunmayı devlete bırakmak istemezler.

Siyasetçilerimiz siyaset anlayışlarını, seçim dönemleri yaklaştıkça televizyon programlarında, medya açıklamalarında ve konuşmalarında attıkları sloganlarla ve ‘ilkeleriyle’ çelişen eylemlerini meşrulaştırma sanatına indirgiyorlar. Bu yüzden onları en sağdan en sola doğru kayarken ve reddetmek, ihanet etmek, dış güçler adına ajanlık yapmak ve onların gündemlerini uygulamakla suçlamaktan, ihanetle suçladıkları rakiplerinin aynı eylemlerini uygulamaya kadar çelişkili tutumlar sergilerken bulabilirsiniz!

Siyasi sınıfın ve liderlerinin tutumlarının değerlendirilebileceği bir standart bulunmuyor. Bazen doktrinel veya ideolojik ilkelerden bazen de kamu yararı ilkesinden söz ederler. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre eylemleri ideolojik iddialarıyla ya da aslında kendi çıkarları olan kamu yararı ilkesiyle çeliştiğinde bunu yapmaktan çekinmezler. Dalgalı tutumlarını siyasi olarak meşrulaştırma söylemi, gerçekliği tarihi deneyimlerin kalıplarına sokmaya ve siyasi eylemi ya da tutumu meşrulaştırmak için bunların parametrelerini ve sonuçlarını yansıtmaya dayanır.

Amerikalılarla ilişkiler

Irak yönetimi şu ana kadar ABD Başkanı Donald Trump yönetimiyle nasıl iletişim kuracağına dair ya da ABD’nin İran'a uyguladığı ‘azami baskı’ stratejisine karşı Irak'ın politikasının ne olabileceği ve Irak’ın bunun etkilerinden nasıl uzak tutulabileceği yönünde net bir konsept ya da tutum ortaya koymadı.

ABD'nin Irak'ı İran ekseninden çıkmaya zorlayacak adımları konusunda resim henüz bulanık olsa da önümüzdeki aşamada tüm siyasi güçler kendilerini tehdit altında hissediyor. ABD'nin bir sonraki aşamada Irak'ta uygulayacağı stratejinin araçları şu anda konuşulmuyor olabilir. Ancak bölgedeki değişimleri okumak ve yeni Ortadoğu'yu İran'ın bölgesel nüfuzundan uzakta yeniden şekillendirme eğilimi göz ardı edilemeyecek bir gerçeklik haline geldi.

Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani hükümeti danışmanları aracılığıyla, Amerikalılarla ilişkilerin sakin ve istikrarlı olduğunu ve ister hükümetin ortağı olan ona muhalif siyasi tarafların öne sürdükleri gibi herhangi bir tehdit olmadığını vurguluyor. Ancak ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği'nden yapılan açıklamaya göre ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile Başbakan Sudani görüşmesinin ana gündem maddesi, İran'ın kötü nüfuzunu engellemenin yollarıydı. Bu da ABD'li politika yapıcıların Irak üzerindeki baskıyı İran'ın bölgedeki etkisini sınırlandırmak için halen en önemli araçlardan biri olarak gördüğünün açık bir göstergesi oluyor.

Başbakan Sudani ile ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Waltz arasındaki görüşmede ise ABD'nin İran'a karşı izlediği azami baskı politikasıyla bağlantılı olduğu için İran'dan sağlanan elektriğe yönelik muafiyetin sona erdirilmesi konusunda net bir mesaj verildi. Bu durum ABD'nin İran'a uyguladığı azami baskı politikasıyla bağlantılı. Yani Irak'ın dış politikası, Amerikalıları Irak'la olan ilişkilerini İran'la olan gergin ilişkilerinden ayırmaya ikna edebilmiş değil.

Bundan dolayı önümüzdeki dönemde, ABD'nin Irak'a yönelik baskısını hafife alan ya da Irak'taki siyasi süreç üzerindeki etkisini azaltmaya çalışan tüm siyasi açıklamalar varlığını sürdürüyor. Bunlar bir tür siyasi kibir olabilir ya da siyaseti dedikodu ve anlamsız konuşma sanatı olarak görüyor olabilirler.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.

*Biblos Kitabevi tarafından Türkçe olarak basıldı.



Netanyahu, Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı ile Trump'ın planını görüştü

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)
TT

Netanyahu, Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı ile Trump'ın planını görüştü

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)

İsrail hükümeti bugün, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Kudüs'te Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı Tümgeneral Hasan Reşad ile bir araya geldiğini ve ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze planını görüştüğünü bildirdi.

İsrail Başbakanlık Ofisi'nden yapılan açıklamada, görüşmede iki tarafın ‘İsrail-Mısır ilişkileri ve iki ülke arasında barışın teşvik edilmesi ile bir dizi diğer bölgesel konuyu’ da ele aldığı belirtildi.

Kahire el-İhbariyye televizyonu bugün erken saatlerde, Genel İstihbarat Servisi Başkanı’nın Gazze Şeridi'ndeki ateşkesi istikrara kavuşturmak için İsrailli yetkililerle görüşmek üzere İsrail'e gittiğini duyurdu.

Kanal, Raşad'ın İsrailli yetkililerle yardımların girişini ve Başkan Trump'ın önerisinin uygulanmasındaki engellerin aşılmasını görüşeceğini belirtti. Ayrıca, Reşad'ın şu anda İsrail'de bulunan ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile de görüşeceğini kaydetti.

Mısırlı yetkilinin ziyareti, Mısır, Katar, Türkiye ve ABD'nin arabuluculuğunda İsrail ile Hamas arasında imzalanan ateşkes anlaşmasının, iki yıldan fazla süren savaşın ardından yürürlüğe girmesinden yaklaşık iki hafta sonra gerçekleşti. Filistinli yetkililerin verilerine göre, savaş Gazze Şeridi'nde yaygın yıkıma neden oldu ve on binlerce kişi yaşamını yitirdi veya yaralandı.

Anlaşma, en önemlisi rehine ve mahkûmların takası, her iki tarafta ölenlerin cenazelerinin teslimi, Gazze Şeridi'ne insani yardım ve yakıt tedarikinin artırılması ve yeniden inşa için düzenlemelerin başlatılması gibi birçok maddeyi içeriyor. Gazze Şeridi'nde ölen İsrailli askerlerin cenazeleri konusu, iki taraf arasındaki müzakerelerde en hassas konulardan biri olarak görülüyor.

İsrailli kaynaklar, hareketin yıllardır bir dizi askerin cesedini elinde tuttuğunu belirtirken, Hamas ise cesetlerin bir kısmının yıkılmış bölgelerin enkazı altında olduğunu ve bu nedenle cesetlerin çıkarılmasının zor olduğunu söylüyor. İsrail ve uluslararası raporlara göre, bölgesel arabulucular, özellikle Katar ve Mısır, kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve daha fazla Filistinli mahkûmun serbest bırakılması ve İsrailli askerlerin cesetlerinin iadesi dahil olmak üzere anlaşmanın şartlarının uygulanmasının sağlanması için çabalarını sürdürüyor.

Aynı zamanda, uluslararası yardım kuruluşları Gazze Şeridi'ndeki insani durumun kritik olmaya devam ettiği konusunda uyarıyor. Ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana az sayıda yardım tırı bölgeye girdi ve bu sayı, yaklaşık 2,4 milyonluk nüfusun gerçek ihtiyaçlarının sadece bir kısmını karşılıyor. Birleşmiş Milletler (BM), Gazze Şeridi'ndeki sağlık tesislerinin yarısından fazlasının yakıt kıtlığı ve yıkım nedeniyle hizmet dışı olduğunu, halkın ise temiz su, gıda ve ilaç konusunda ciddi sıkıntılar yaşadığını belirtiyor.


Trump: Hamas doğru olanı yapmazsa, bu iş çabuk ve acımasızca bitecek

ABD Başkanı Donald Trump (DPA)
ABD Başkanı Donald Trump (DPA)
TT

Trump: Hamas doğru olanı yapmazsa, bu iş çabuk ve acımasızca bitecek

ABD Başkanı Donald Trump (DPA)
ABD Başkanı Donald Trump (DPA)

ABD Başkanı Donald Trump bugün (Salı, birçok ABD müttefikinin Gazze'ye girip Hamas'ı büyük bir güçle yok etme fırsatını memnuniyetle karşıladığını doğruladı, ancak bunun için henüz bir gerekçe olmadığını belirtti.

Truth Social'da şöyle yazdı: “Bu ülkelere ve İsrail'e, henüz değil dedim! Hamas'ın doğru olanı yapacağına dair hala umut var. Eğer yapmazlarsa, Hamas için hızlı ve acımasız bir son olacak! Yardım teklifinde bulunan tüm ülkelere teşekkür etmek istiyorum.”


Sudani: ABD Başkanı'nın Irak'a elçi ataması önemli bir adım

ABD Başkanı Donald Trump ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Şarm el-Şeyh zirvesi sırasında (Hükümet medyası)
ABD Başkanı Donald Trump ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Şarm el-Şeyh zirvesi sırasında (Hükümet medyası)
TT

Sudani: ABD Başkanı'nın Irak'a elçi ataması önemli bir adım

ABD Başkanı Donald Trump ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Şarm el-Şeyh zirvesi sırasında (Hükümet medyası)
ABD Başkanı Donald Trump ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Şarm el-Şeyh zirvesi sırasında (Hükümet medyası)

Irak Başbakanı Muhammed Şia Es-Sudani dün, ABD Başkanı Donald Trump'ın Irak'a gönderdiği elçinin atanmasını, özellikle Irak kökenli olması nedeniyle önemli bir adım olarak nitelendirdi ve görevinde başarılar diledi.

Bir dizi Arap ve yabancı medya kuruluşuyla yaptığı toplantıda es-Sudani, “Irak'ın mali ve ekonomik durumu en iyi seviyededir ve bütçe açığı, hükümetin önceki dönemden miras aldığı yanlış politikalar nedeniyle oluşmuştur. Bütçe açığı 34 trilyon dinara indirilmiş ve mali istikrar korunmuştur” ifadelerini kullandı.

Sudani, “Ekonomik reformlar, güçlü ve uyumlu bir parlamento koalisyonu gerektirir ve bu, bir sonraki hükümetin kurulmasında dayanılacak en önemli sütunlardan biridir. Vatandaşlar, Irak'taki siyasi sürecin geleceğini şekillendirmede önemli bir ortaktır ve seçimlere geniş katılım, herhangi bir hükümetin önemli kararlar almasını sağlayacaktır” şeklinde konuştu.

zxscdfrgt
Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani yabancı gazetecilerle bir araya geldi (Şarku'l Avsat)

Sudani “Sadr Hareketi'nin seçimlere katılmasını umuyorduk ve boykot kararını geri almaları için onları ikna etmeye çalıştık” dedi.

Irak başbakanı, “silah taşıyanların güvenlik kurumlarına katılma veya siyasi çalışmalara geçme seçenekleri olduğunu, bu konu üzerinde anlaşmaya varıldığını ve uygulamaya devam ettiklerini” vurguladı.

Irak başbakanı, “dış borç konusunun teknik bir bağlamda değil, seçim bağlamında gündeme geldiğini ve bu borcun 13 milyar doları geçmediğini, bunun da bölgedeki ve dünyadaki diğer ülkelere kıyasla çok daha az olduğunu” belirtti. Irak'ın Paris Kulübü'ne olan 41 milyar dolarlık borcu, önceki rejimin mirasıdır ve hükümetimiz o dönemin borçlarından sorumlu değildir" ifadesini kullandı.

Sudani şöyle devam etti: “2009 yılından beri bekleyen Irak'ın Kürdistan Bölgesi ile petrol sorununu çözdük ve şu anda maaşların ödenmesine etkisi olmayan petrol dışı gelirleri görüşüyoruz. Ayrıca, Türk şirketlerinin Irak'ta su yönetimi projeleri uygulaması için Türkiye ile bir anlaşma imzaladık ve stratejik çözümlerimizin parçası olarak deniz suyu arıtma projelerini onayladık.”

Sudani, “Filistin meselesinin çözülememesi, bölgede huzursuzluk ve çatışmaların devamı anlamına gelir ve Kudüs'ü başkent olarak bağımsız devletlerini kurma konusunda kaderlerini belirleyecek olan Filistin halkıdır” uyarısında bulundu.