ABD’li bir gazeteci yanlışlıkla Husilere yönelik saldırıların görüşüldüğü gizli gruba dahil edildi

 Trump'ın Yemen'de Husilere karşı yürüttüğü operasyonlara katılan bir uçak (Reuters)
Trump'ın Yemen'de Husilere karşı yürüttüğü operasyonlara katılan bir uçak (Reuters)
TT

ABD’li bir gazeteci yanlışlıkla Husilere yönelik saldırıların görüşüldüğü gizli gruba dahil edildi

 Trump'ın Yemen'de Husilere karşı yürüttüğü operasyonlara katılan bir uçak (Reuters)
Trump'ın Yemen'de Husilere karşı yürüttüğü operasyonlara katılan bir uçak (Reuters)

Beyaz Saray dün, The Atlantic dergisi editörünün, Yemen'deki Husilere yönelik saldırıları görüşmek üzere ABD'li üst düzey yetkililerden oluşan çok gizli bir yazışma grubuna yanlışlıkla dahil edildiğini doğruladı.

dvfgbrthy
Beyaz Saray (AFP)

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Brian Hughes, gazeteci Jeffrey Goldberg'in 15 Mart'ta ABD'nin Husilere yönelik hava saldırılarına ilişkin ayrıntılı bir planı Signal uygulaması aracılığıyla daha önce aldığını ortaya çıkarmasının ardından bir açıklama yaptı: “Gündeme gelen mesaj dizisinin gerçek olduğu görülüyor ve bu mesaj zincirine yanlışlıkla bir numaranın nasıl eklendiğini gözden geçiriyoruz.”

Başkan Donald Trump ise gazetecilere yaptığı açıklamada konuyla ilgili hiçbir şey bilmediğini söyledi. Gazetecilere, “Bu konu hakkında herhangi bir bilgim yok. Bunu ilk kez sizden duyuyorum” diyen Trump, yine de ‘saldırının çok etkili olduğunu’ ifade etti. Goldberg planın ayrıntılarını önceden yayınlamış olsaydı, sızıntı çok zarar verici olabilirdi, ancak bunu olaydan sonraya kadar yapmadı. The Atlantic, Goldberg'in şu ifadeleri kullandığı makalesini yayınladı: “ABD ulusal güvenlik yetkilileri, Yemen'de yaklaşan askeri saldırılarla ilgili bir grup sohbetine beni de dahil ettiler. Önce bunun gerçek olduğunu düşünmedim. Bir süre sonra bombalar düşmeye başladı.”

sxdefr
ABD ordusu Yemen'de Husileri ortadan kaldırmaya yönelik operasyonun devam ettiğini açıkladı. (Reuters)

Gazeteci, ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth'in yazışma grubuna saldırılar hakkında ‘hedefler, ABD'nin konuşlandıracağı silahlar ve saldırı sırası’ da dahil olmak üzere detaylı bilgi gönderdiğini bildirdi. “Hegseth'in uzun mesajına göre, ilk patlamalar Yemen'de iki saat sonra, 13:45'te hissedilecekti” diyen Goldberg, bu zaman çizelgesinin Yemen'de sahada doğrulandığını söyledi.

Goldberg gruba iki gün önce eklendiğini ve konu üzerinde çalışmak üzere temsilciler atayan üst düzey hükümet yetkililerinden mesajlar aldığını söyledi. Mesajlaşma grubunda, aralarında Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Başkan Yardımcısı J.D. Vance ve ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü John Ratcliffe'in de bulunduğu toplam 18 kişinin eklendiğini belirtti.

dfgrt
ABD'nin Yemen'in başkenti Sana'ya düzenlediği hava saldırısının ardından dumanlar yükseliyor. (EPA)

Başkan Yardımcısı J.D. Vance 14 Mart'ta yaptığı açıklamada, Husilerin gemilere yönelik saldırılarından ABD'den çok Avrupa ülkelerinin etkilenmesi nedeniyle ‘Avrupa'yı yeniden kurtarmaktan’ nefret ettiğini söyleyerek, saldırıları gerçekleştirme konusundaki şüphelerini dile getirdi. Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz ve Hegseth daha sonra bu görevi sadece Washington'un yerine getirebileceğini belirtirken, Savunma Bakanı da Vance'in ‘Avrupa'nın sömürülmesinden duyduğu hoşnutsuzluğu’ paylaştığını ifade etti.



Kaybeden bir meta olarak hukuk

Yargıçlar oturuma başlamak için Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'nın salonuna giriyor (EPA)
Yargıçlar oturuma başlamak için Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'nın salonuna giriyor (EPA)
TT

Kaybeden bir meta olarak hukuk

Yargıçlar oturuma başlamak için Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'nın salonuna giriyor (EPA)
Yargıçlar oturuma başlamak için Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'nın salonuna giriyor (EPA)

Danimarka, Kopenhag'ın Kuzey Kutbu’ndaki ada üzerindeki egemenliğini vurgulamak için birkaç savaş gemisini Grönland'a gönderiyor. Ayrıca ABD'ye karşı savunma harcamalarını artırmak için 2 milyar dolar ayırıyor. Başbakan Mette Frederiksen, aralarında Başkan Yardımcısı JD Vance'in eşi Usha Vance'in de bulunduğu bazı ABD yönetimi yetkililerinin Grönland'a yapmayı planladıkları ziyaretler ile Washington'un ülkesine uyguladığı “kabul edilemez baskıyı” kınadı.

Özerk yönetilen adanın Başbakanı Mute Bourup Egede, iç işlerine “yabancı müdahaleleri” reddeden ada halkının ihtiyaç duyduğu şeyin, ziyaretler olmadığını söyledi.

Kopenhag ve Grönland'dan binlerce kilometre uzakta, Başkan Donald Trump, yönetiminin kurmayları arasında oturuyor ve onların, kendi birimlerinde aldıkları hızlı önlemlerle milyonlarca, milyarlarca dolar tasarruf ettiklerine dair konuşmalarını dinliyor ve sonra da sanki bir mahalle bakkalının kârı paylaşılıyormuş gibi, “çok para kazanacağız” diyordu.

Büyük bir devletin bu şekilde yönetilmesine yönelik siyasi ve kültürel çevrelerden gelen eleştiriler Atlantik'in iki yakasına da yayılıyor. Mesela Batı gazetelerinde The Guardian'da, Peter Beaumont'un ABD'nin müttefiklerinin endişelerini doğru bir şekilde özetleyen makalesi gibi makaleler okuyoruz. Beaumont şöyle diyor: “Trump'ın yayılmacılığı, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yürürlükte olan kurallara dayalı düzeni tehdit ediyor.

Yazara göre, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısı ile Trump'ın Grönland, Kanada, Panama Kanalı ve Gazze Şeridi'ni elde etme yönündeki açıklamalarının birleşimi, “Uzun zamandır kabul görmüş sınırları ve İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yürürlükte olan kurallara dayalı uluslararası düzeni tehdit eden (güç kullanımına) karşı müsamahakâr bir ortam yaratıyor.” Tanisha Fazal'ın “Foreign Affairs” dergisinde yayımlanan “Fetih'in Dönüşü” başlıklı makalesinin dayandığı düşünce de bu. Fazal, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ülkelerin fetih ve işgal için savaş ve güç kullanmaktan tamamen kaçınmasalar da Trump'ın yaptığı çağrının ve Ukrayna'nın hayati önem taşıyan toprak parçalarını Rusya'ya devretmesi yönündeki çağrıların, birçok ülkeyi bu yolu izlemeye teşvik edeceğini düşünüyor.

Şunu da belirtmekte fayda var; Amerikalıların ulusal güvenliklerini tehdit ettiğini söyledikleri Çin'in Kuzey Kutbu’ndaki rotaları ve koridorları kullanması, Grönland'ı işgal etmek için yeterli bir gerekçe midir? Trump'ın Kanada’nın çıkarlarını ABD'nin çıkarlarından önde tuttuğunu ileri sürdüğü anlaşmalar, aslında Trump'ın Kuzey Amerika kıtasına fayda sağlayan çok büyük bir ekonomik proje olan Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması'nı (NAFTA) iptal etmesinin doğrudan sonucudur.

Günümüz dünyasında, ülkelerden kuvvete başvurmanın muazzam ve anında sağladığı faydalardan vazgeçip, bunun yerine hantal, yavaş ve belirsiz bir diplomatik sürece yönelmelerini istemek safça görünebilir. Bu durum, Gazze'de hayatını kaybeden 60 bin kişinin ve Lübnan'da hayatını kaybeden binlerce kişinin ailelerinin, ilgili uluslararası kararların uygulanmasını talep edecek kimseyi bulamadıkları bir dönemde yaşanıyor.

Amerikan yönetimi “güç hakkın kendisidir (veya güç haklıdır) sloganı ile eşi görülmemiş seviyelere yükseldi veya (düştü). Konunun “çok para kazanmak” veya Binyamin Netanyahu gibi müttefiklere sağlanan faydalar ile sınırlı olmadığı anlaşılıyor. Aksine, “Atlantik” editörünün açıkladığı yazışmalardan anlaşılacağı üzere, çıplak güçle yönetilmesi gereken dünya vizyonun bir yansımasıdır. Bu, takımlarının Yemen gibi harap ve zayıf bir rakibe karşı attığı gollerle övünen bir spor takımının destekçilerinin görüşlerine benziyor.

Önümüzdeki yıllarda dünyanın ve Arapların yaşayacaklarının, bazı politikacıların uluslararası hukuku küçümsemelerinden daha derin olması ve yıllar gerekebilecek küresel bir değişim çerçevesine girmesi daha olasıdır

Bu eril zihniyet mi? Yöneticileri, toplumların ve ülkelerin tamamen harap olması pahasına da olsa, sadece büyük anlaşmaları kazanmak ile ilgilenen büyük şirketlerin merkezlerinde oluşan “ego”nun bir güç gösterisi mi? Gerçeklikten kopuş ve bilgisayar oyunları dünyasından alınan paralel bir dünyada boğulma mı? Vatandaşlarını kontrol etmek ve onları ekmek peşinde koşmak ile meşgul etme saplantılı büyük ülkeleri içeren totaliter, “distopik” (ütopik karşıtı) bir otoriteye hazırlık mı?

Belki yukarıdakilerin hepsi doğru. Son iki yılda, Arap bölgemiz güç, baskıcı sömürü, siyasetin metalaştırmasına dayanan her politikaya ilişkin kaygı gerektiren bir kırılganlık seviyesi gösterdi. Öyle ki, NATO ülkeleri arasında bile bir ittifak olduğu kabul edilemez. “Çok para” getirmedikçe, iş birliği yapmak ve Çin ile olanlara benzer şekilde rekabeti bir dünya savaşı projesine dönüştürmemek mümkün değil.

Önümüzdeki yıllarda dünyanın ve Arapların yaşayacaklarının, bazı politikacıların uluslararası hukuku küçümsemelerinden daha derin olması ve yıllar gerekebilecek küresel bir değişim çerçevesine girmesi daha olası. Bu değişimi aşmak ve ülkelerle toplumlar arasındaki ilişkileri çizecek genel uzlaşılara varmak yıllar ve hatta on yıllar alabilir. Bu arada hukuk, kaybeden bir meta olmayı sürdürecek.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.