Başka bir dünya için mücadele edenler: Edebiyattan 5 direniş hikayesi

Tarihin dönüm noktalarında baskı ve zulüme maruz kalanların cesur direniş hikayeleri, herkese ilham veriyor

(Chatgpt / Independent Türkçe)
(Chatgpt / Independent Türkçe)
TT

Başka bir dünya için mücadele edenler: Edebiyattan 5 direniş hikayesi

(Chatgpt / Independent Türkçe)
(Chatgpt / Independent Türkçe)

Tarihin dönüm noktalarında baskıya, adaletsizliğe ve umutsuzluğa karşı duranların hikayeleri edebiyatın en güçlü damarlarından birini oluşturuyor.

Direniş, yalnızca sokaklarda atılan sloganlarda ya da meydanlarda toplanan kalabalıklarda değil; bir yazarın karanlık bir dönemde kaleme aldığı cümlelerde, bir karakterin itirazla attığı ilk adımda da hayat bulabiliyor. Baskının, sansürün, yoksulluğun ya da savaşın kıyısında duran insanlar için yazmak, hem bir tanıklık biçimi hem de bir varoluş meselesine dönüşebiliyor. Edebiyat, bu anlamda yalnızca bir anlatı aracı değil, bazen zamanın ruhuna karşı koyabilmenin ya da başka bir dünyanın mümkün olduğunu hayal etmenin yollarından biri olarak anlam kazanıyor.

Minerva’nın Baykuşu bu hafta, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından yurdun dört bir yanına yayılan ve en az 301 kişinin tutuklanmasına yol açan protestolardan ilham alarak tarihteki farklı direniş anlatılarının peşinden gidiyor.

Bu yazıda, dünyanın farklı coğrafyalarından beş yazarın kaleminden çıkan, direnişi konu edinen 5 eseri ele alıyoruz. Her biri, zulme karşı bir duruşun, bireysel ya da toplumsal başkaldırının izlerini taşırken, okuru hem geçmişin acılarına hem de bugünün mücadelelerine ortak ediyor.

İşte dünyaca ünlü yazarların kaleme aldığı 5 direniş anlatısı:

Peter Weiss – Direnmenin Estetiği

1937-1944’teki Nazi karşıtı direnişi ve buna katılan gerçek kişilerin yaşantılarını konu edinen Direnmenin Estetiği, birden fazla türün kesişim noktası niteliğinde. Anti-faşist hareketlerde mücadele edenlerin deneyimlerini tarihsel ve biyografik açıdan ele alan Weiss, kendine özgü üslubuyla bunları “estetikleştirip” kurmaca bir metin oluştururken, ufukta her zaman bir kurtuluş fikrini kerteriz alarak ilerliyor. 

Yer yer gerçeküstücü tekniklere de başvuran yazar, sadece 18'ine kadar yaşadığı Almanya’daki Nazi soykırımlarını değil, tüm Batı kültürünü siyaset ve sanat tarihine göndermelerle okuyarak çok katmanlı bir çalışma yapıyor. 1971-1981’de yazılan ve 10 yıllık bir emeğin ürünü olan üç ciltlik Direnmenin Estetiği, işçi sınıfından öğrencilerin müze ve galerilerde buluşup ettiği sohbetler üzerinden açılarak siyaset ve sanattaki direniş hareketlerini merkezine alıyor. 

sadfrgt
Weiss'ın Direnmenin Estetiği'nden önce 1963'te yayımlanan Marat/Sade oyunu da gözden kaçırılmaması gereken, dikkate değer bir başka çalışma (@literaire20/X)

Berlin’deki Bergama Müzesi’nde başlayan hikayede anlatıcılar, Olimpos tanrılarıyla devler (Gigantlar) arasındaki savaşı ve Bergama’nın kuruluş mitini anlatan Zeus Sunağı önünde sohbet ederler. Sunakta, Grek mitolojisinin ünlü kahramanı Herakles’in olmadığına dikkat çeken arkadaşların gözü, “sebatkar uğraşları ve cesaretiyle canavarları bertaraf edebilecek fani kurtarıcıyı” arar fakat bu figürü “kafalarında yaratmak durumunda kalırlar”. İlerleyen bölümlerde de ortaya çıkacak tarihsel gerçek, okura en baştan sezdirilir: Doğaüstü bir kurtarıcı gelmeyecek, kazanmak isteyen elini taşın altına koyup direnmek zorunda. 

Tapınakların, sarayların, sunakların, tiyatroların ünlü mimarlarının isimleri kuşaktan kuşağa aktarılırken, “mermeri kıran ve koca blokları öküzlerin çektiği arabalara sürükleyen angarya işçilerinin” adlarının unutulup gitmesi de direnişin içsel zorunluluğunu ortaya koyuyor: 

Herakles yeterince silahı ve zırhı olanlara değil, onlara, ezilenlere yardım etmeliydi.

Almancadan çevirenler: Çağlar Tanyeri, Turgay Kurultay, 847 s., 2023, İletişim Yayınları

George Orwell – Selam Olsun Katalonya’ya

1984 ve Hayvan Çiftliği’yle dünya çapında ünlenmeden önce George Orwell, 1936’da 33 yaşındayken tası tarağı toplayıp İspanya’daki iç savaşa katılmaya gider. Pasaport alabilmek için Birleşik Krallık’ta dönemin Bağımsız İşçi Partisi’yle (ILP) iletişime geçer, parti de onu savaş muhabiri olarak ülkeye sokar. Ancak Barselona’ya vardığında ILP’nin Katalonya temsilcisi William McNeil’la iletişime geçer ve ülkeye “asıl gelme sebebinin faşizme karşı savaşmak” olduğunu söyler. 

General Francisco Franco liderliğindeki Milliyetçiler’e karşı verilen mücadele, anti-Stalinist çizgideki Marksist Birleşim İşçi Partisi’nın (POUM) safına katıldıktan sonra cephede yaşadıklarını kaleme aldığı Katalonya’ya Selam, ilk başta ticari açıdan başarısız kalsa da özellikle II. Dünya Savaşı sonrası dönemde üzerine çokça yazılıp çizilen bir eser oldu. 

csdfgthy
Orwell, distopya türünde ünlü eserlerini vermeden önce İspanya iç savaşında yer almıştı (BBC)

Orwell’ın gerçekçi anlatımına övgüler gelirken, yaşananları taraflı ele aldığına dair de eleştiriler gecikmedi. Kitabının sonlarına doğru da Orwell, böyle bir mücadeleyi tarafsız yazmanın imkansızlığından bahsederek okuru uyarır. Ayrıca katıldığı anti-faşist mücadelede kendisini rahatsız eden yönleri de yazmaktan geri durmaz.

“1930’dan beri Faşistler bütün zaferleri kazanmışlardı, şimdiyse tepelenmelerinin zamanıydı” diyen Orwell, çatışmalarda keskin nişancı tarafından boynundan vurulur ve savaş bitmeden ülkeden ayrılır. Cephede yaşadıkları, faşizm ve totalitarizm karşıtı görüşlerinin pekişmesini sağladığı gibi sonradan kaleme alacağı eserleri de temelden etkiler. 

İngilizceden çeviren: Celal Üster, 272 s., 2021, Can Yayınları

J. M. Coetzee – Demir Çağı

Güney Afrika doğumlu J. M. Coetzee, Demir Çağı’nda kanser hastası beyaz bir akademisyenin gözünden, siyahlara karşı uygulanan apartheid rejiminin korkunçluğunu anlatıyor. 

Doktorlardan yaşama şansı kalmadığını öğrenen klasik edebiyat profesörü, Güney Amerika’dan ABD’ye taşınan kızına göndermek üzere kaleme aldığı mektupta, korunaklı yaşamında ülkesinin içinde bulunduğu karanlık gerçeği nasıl ıskaladığını itiraf eder. 

acdfgtrhy
Coetzee, Demir Çağı'nda kendi has sade üslubuyla apartheidın korkunçluğunu kaleme alıyor (AFP)

Nobel Ödüllü usta yazar, profesörün gözünden siyahların apartheid rejimine direnişini, onların “demirden” iradelerini gösterirken, ülkedeki varlıklı beyazların ikiyüzlü siyasi tutumlarını da açığa çıkarıyor. Coetzee, hayatının sonlarına yaklaşan profesörün hem kendinden hem de ülkesinden duyduğu utancı, kendine has sade cümleleriyle özetler: 

Zaman kahramanlık gerektiriyor; iyi olmak yeterli değil.

Demir Çağı’nda 1980’ler Güney Afrika’sındaki siyasi çalkantıların panoraması, hem özgürlük ve dayanışma vurgusuyla hem de yaşlanma ve ölüm üzerine derinlikli bir sorgulamayla örülüyor. 

İngilizceden çeviren: İlknur Özdemir, 200 s., 2024, Sia Yayınları

Albert Camus – Asturya’da İsyan

20. yüzyıl edebiyatının devlerinden Albert Camus, 22 yaşındayken Cezayir Emek Tiyatrosu’ndaki üç arkadaşıyla birlikte kaleme aldığı Asturya’da İsyan’da, İspanya’nın Asturya bölgesindeki madencilerin 1934’te başlattığı grevin silahlı direnişe evrilişini anlatıyor. 

Oyun boyunca işçilerin eylem planlarını ve devrim düşüncelerini paylaştığı diyaloglar, hükümetin radyodan geçtiği anonslarla sık sık bölünüyor. Metinde büyük puntolarla akışı bölen radyo bültenlerinde, eylemcilerin kiliseleri bombalamasını ve İspanyol Merkez Bankası’na saldırılarını takip ettiğimiz gibi, direniş hareketinin ordu tarafından nasıl kanlı şekilde bastırıldığını da görüyoruz. 

zxcdvfgthy
Asturya'da İsyan, Camus'nün gençlik dönemi eserlerinden (AFP)

Camus ve arkadaşları, Asturya’da İsyan’ı 1935’te kaleme almıştı. Aynı dönemde Nazilerden kaçarak ABD’ye giden Theodor Adorno da 1930’larda kilise ve radyoda vaaz veren faşist demagog Martin Luther Thomas’a yönelik sıradışı bir çözümleme yazar. Demokratik ve çoksesli bir kamusal yapı vaadine rağmen radyonun aslında dinleyiciye hiçbir söz hakkı vermediğine, onu etkisizleştirip uysallaştırdığına dikkat çeker. Aydınlanmanın Diyalektiği’nde de Hitler’in Almanya’nın her yerinde radyolardan yayımlanan konuşmalarına gönderme yaparak, “psikoteknoloji” diye nitelediği radyonun nasıl bir propaganda aracı haline geldiğini analiz eder.

Asturya’da İsyan’a ek olarak Camus’nün direniş mefhumunu hem tarihsel hem de felsefi perspektiflerden incelediği Başkaldıran İnsan da konuyla ilgili kesinlikle okunması gereken eserler arasında. 

Fransızcadan çeviren: Ayberk Erkay, 72 s., 2024, Can Yayınları

Yu Hua – Yaşamak 

Direniş kendini her zaman kitlelerin ayaklanmasıyla veya geniş çaplı protestolarla göstermez. Tarihteki birçok önemli dönemeçte karşılaştığımız insan hikayelerinde, bazen ertesi güne çıkabilme mücadelesinin kendisi bir direnişe dönüşür. 

Çocukluğu, izleri tüm yapıtlarında görülebilecek Kültür Devrimi yıllarında geçen Yu Hua’nın Yaşamak romanı, tam da böyle bir mücadeleyi konu ediniyor. Çin’de iç savaştan başlayarak Büyük İleri Atılım ve Kültür Devrimi gibi siyasi ve toplumsal hareketlerin yarattığı köklü dönüşüm, Şu ailesinin yaşadıkları üzerinden anlatılıyor. 

xscdfgthy
Yu Hua'nın eserinden beyazperdeye uyarlanan Yaşamak da romanla aynı kaderi paylaşarak Çin'de yasaklandı (Jaguar Kitap) 

Bu zorlu yıllarda aile üyelerinin her birinin ölümünü gören ve en sonunda yaşlı öküzüyle yapayalnız kalan Fugui’nin yaşam mücadelesi, bireyin güçlüklere göğüs germe iradesini gösterirken, sözkonusu dönemde Çin toplumunun sosyal hayatına da ayna tutuyor. Tüm ülkenin baştan inşa edildiği bu önemli dönemlerin insanlar üzerindeki etkisiyle tarihi ve siyasi çıktıları arasındaki zengin paralellikler, Yaşamak’ı hem bir direniş hikayesine hem de bir edebiyat sosyolojisi eserine dönüştürüyor. 

Yayımlandığında Çin'de yasaklanan roman, Zhang Yimou tarafından 1994'de sinemaya uyarlandı. Yapıtla adı taşıyan eser, Cannes Film Festivali'nde Jüri Büyük Ödülü'nü kazanırken, başrol oyuncusu Ge You'ya da En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü alan ilk Asyalı aktör olma unvanını getirdi.

Çinceden çeviren: Bahar Kılıç, 210 s., 2019, Jaguar Kitap

Camus, direnen insanın “Hayır” diyerek işe koyulduğunu yazmıştı. Buna başka bir hayata, daha iyi ve adil bir yaşama “Evet” demek de eşlik ediyor. Sabrın tükendiği yerde patlak veren direniş hareketleri, bugünlerde de gördüğümüz gibi haksızlığa uğramış milyonların güçlü itirazına ve radikal değişim talebine dönüşüyor: 

Köle daha önce bir uzlaşma içinde yaşarken, birdenbire ya hep ya hiç’in içine atılır. Bilinç başkaldırmayla doğar.

Independent Türkçe



Göz dalmasının nedeni beynin aksayan temizliği mi?

Araştırmacılar beynin "mola vermeye" ihtiyaç duyduğunu söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar beynin "mola vermeye" ihtiyaç duyduğunu söylüyor (Pexels)
TT

Göz dalmasının nedeni beynin aksayan temizliği mi?

Araştırmacılar beynin "mola vermeye" ihtiyaç duyduğunu söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar beynin "mola vermeye" ihtiyaç duyduğunu söylüyor (Pexels)

Bilim insanları göz dalmasının arkasında beynin gecikmiş temizlik işlemlerinin olabileceğini tespit etti.

Özellikle uykusuz kalındığında gün içinde kısa süreli dalmalar ve dikkat kaybı sık yaşanan bir durum.

Ancak uzmanlar, bu kısa süreli "kapanma" anlarında beyinde neler yaşandığını tam olarak bilmiyordu. 

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden (MIT) araştırmacılar bu gizemi gidermek adına 26 katılımcıyla bir çalışma yürüttü. 

Katılımcılar önce evlerinde düzgün bir gece uykusu çektikten, ardından laboratuvarda uykusuz bir gece geçirdikten sonra incelendi.

Deneylerde katılımcılardan bir ses duyunca veya ekrandaki artı işaretleri kareye dönünce olabildiğince kısa sürede tepki vermeleri istendi.

Bilim insanları hem elektroensefalogram (EEG) başlıkları hem de fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) tarayıcıları kullanarak bu deneyler sırasında beynin elektriksel aktivitesini ve fizyolojik değişimlerini izledi.

Bulguları hakemli dergi Nature Neuroscience'ta yayımlanan araştırmada, beklendiği gibi katılımcılar uykusuzken testlerde daha düşük performans sergiledi.

Göz dalması, katılımcılar uykusunu aldığında zaman zaman görülse de uykusuz olduklarında çok daha yaygındı. 

Çalışmadaki en kritik bulguysa, bu dikkat dağınıklığı anlarında beyinden bir beyin-omurilik sıvısı dalgasının akmasıydı. Bilim insanları katılımcıların dikkati yerine geldikten bir-iki saniye sonra sıvının geri döndüğünü gözlemledi.

Genellikle derin uykudayken görülen bu olayın, beynin gün içinde biriken metabolik atıkları atmasını sağladığı tahmin ediliyor.

Bilim insanları bu göz dalması anlarında beynin, normalde uykuda yaptığı işini gerçekleştirdiğini ve bunun karşılığında bir süreliğine dikkat kaybı yaşattığını düşünüyor.

Çalışmaya liderlik eden Zinong Yang, "Burada beynin uykuya çok ihtiyaç duyması ve bazı bilişsel işlevleri geri kazanmak için uyku benzeri bir duruma girmeye çalışması gibi bir olay yaşanıyor" diyerek ekliyor:

Beynin sıvı sistemi, organı yüksek dikkat ve yoğun sıvı akışı arasında gidip gelmeye zorlayarak işlevlerini geri kazanmaya çalışıyor.

Araştırmacılar ayrıca sıvı beyinden ayrılmadan önce katılımcıların göz bebeklerinin daraldığını ve ardından normale döndüğünü de gözlemledi. Bu esnada solunum ve kalp atış hızının da düştüğü saptandı.

Bilim insanları bulguların iyi bir gece uykusunun öneminin altını çizdiğini belirtiyor. 

Imperial College London'dan Bill Wisden, yer almadığı araştırma hakkında "Uykusuzlukla birlikte beyin sıvısı akışındaki bu değişikliklerin iyi ve koruyucu mu, yoksa kötü ve patolojik mi olduğu net değil" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Science Alert, Guardian, Nature Neuroscience


İzlenme listelerini altüst eden hapishane dizisine ikinci sezon

Gerçek olaylardan esinlenen yetişkinliğe geçiş draması Yirmi Yıl Önce'de bir komedyen, parlak zekası sayesinde acımasız bir ıslahevinde nasıl hayatta kaldığını anlatıyor (HOT / Netflix)
Gerçek olaylardan esinlenen yetişkinliğe geçiş draması Yirmi Yıl Önce'de bir komedyen, parlak zekası sayesinde acımasız bir ıslahevinde nasıl hayatta kaldığını anlatıyor (HOT / Netflix)
TT

İzlenme listelerini altüst eden hapishane dizisine ikinci sezon

Gerçek olaylardan esinlenen yetişkinliğe geçiş draması Yirmi Yıl Önce'de bir komedyen, parlak zekası sayesinde acımasız bir ıslahevinde nasıl hayatta kaldığını anlatıyor (HOT / Netflix)
Gerçek olaylardan esinlenen yetişkinliğe geçiş draması Yirmi Yıl Önce'de bir komedyen, parlak zekası sayesinde acımasız bir ıslahevinde nasıl hayatta kaldığını anlatıyor (HOT / Netflix)

İsrail yapımı hapishane dizisi Yirmi Yıl Önce (Bad Boy), Netflix'teki küresel başarısının ardından ikinci sezonuyla geri dönüyor.

Orijinal Euphoria'nın da yaratıcısı Ron Leshem'in imzasını taşıyan yapımın yeni sezonu, yerel kanal HOT tarafından onaylandı.

Başrolünü Daniel Chen'in üstlendiği Yirmi Yıl Önce, oyuncunun kendi hayat hikayesinden esinleniyor. Dizi, acımasız bir ıslahevine giren Dean'in hikayesini anlatıyor. 

Dean, burada cinayet suçundan hüküm giymiş Zoro adlı esrarengiz bir gençle bağ kurarken, zekasını ve yaratıcılığını keşfediyor. Aradan geçen 20 yılın ardından ise bu özellikleri onu ünlü bir komedyene dönüştürüyor.

Netflix, 8 bölümden oluşan ilk sezonun İsrail'de yayımlanmasının ardından dizinin uluslararası yayın haklarını satın almıştı. Platformun verilerine göre Yirmi Yıl Önce, 45 ülkede Netflix'in en çok izlenen 10 yapımı arasına girmeyi başardı. İkinci sezonun Netflix tarafından alınıp alınmayacağına dair bir açıklama henüz yapılmadı.

Yapım şirketi Sipur'un CEO'su Emilio Schenker, ikinci sezonun "dünya genelinde izleyicilerin kalbini kazanan hikayenin devamı" olduğunu söyleyerek ekledi:

Bu, yerel hikayelerimizin sınırları ve kültürleri aşma gücünün bir başka kanıtı. HOT'la verimli ortaklığımızı sürdürmekten ve bu olağanüstü yolculuğun bir sonraki bölümünü anlatmaktan gurur duyuyoruz.

Yirmi Yıl Önce, İsrail Film Akademisi tarafından birçok ödüle layık görülürken, Emmy'ye de aday gösterilmişti.

Yaratıcı Ron Leshem daha önce dizinin, gençlik ıslahevleri üzerine yapılan gazetecilik araştırmalarından ilham aldığını açıklamıştı.

Independent Türkçe, Deadline, Fandomwire


Avengers: Doomsday'e geri sayım: Türe yazılmış bir aşk mektubu

Kanadalı oyuncu Simu Liu, Son Bir Nefes (Last Breath), Atlas ve Barbie gibi filmlerdeki rolleriyle de tanınıyor (Walt Disney Studios Motion Pictures)
Kanadalı oyuncu Simu Liu, Son Bir Nefes (Last Breath), Atlas ve Barbie gibi filmlerdeki rolleriyle de tanınıyor (Walt Disney Studios Motion Pictures)
TT

Avengers: Doomsday'e geri sayım: Türe yazılmış bir aşk mektubu

Kanadalı oyuncu Simu Liu, Son Bir Nefes (Last Breath), Atlas ve Barbie gibi filmlerdeki rolleriyle de tanınıyor (Walt Disney Studios Motion Pictures)
Kanadalı oyuncu Simu Liu, Son Bir Nefes (Last Breath), Atlas ve Barbie gibi filmlerdeki rolleriyle de tanınıyor (Walt Disney Studios Motion Pictures)

Canlandırdığı Shang-Chi karakteriyle tanınan Simu Liu, 2026'da vizyona girecek Avengers: Doomsday'de aynı rolü yeniden üstlenmeye hazırlanıyor.

Yeni bir röportajda konuşan Liu, Marvel Sinematik Evreni'nden birçok oyuncuyla tekrar bir araya geleceğini söyleyerek, Joe ve Anthony Russo kardeşlerin yönettiği filmde izleyicileri nelerin beklediğine dair ipuçları verdi.

"Muhteşem bir deneyim"

"Filmde o kadar çok oyuncu var ki..." diyen 36 yaşındaki Liu, ScreenRant'e verdiği röportajda şunları söyledi:

Birçoğuyla çalışabilmek benim için inanılmaz çünkü çocukken onları izleyerek büyüdüm. Şimdi onlarla aynı yapımda yer almak muhteşem bir deneyim.

Liu, filmde Chris Hemsworth (Thor), Anthony Mackie (Captain America), Vanessa Kirby (Susan Storm), Paul Rudd (Ant-Man) ve Florence Pugh (Yelena) gibi isimlerle kamera karşısına geçmesi bekleniyor.

"Süper kahraman filmlerine bir saygı duruşu"

Oyuncu, filmi "süper kahraman türüne yazılmış bir aşk mektubu" diye tanımladı:

Bence Avengers: Doomsday, süper kahraman filmlerine bir saygı duruşu niteliğinde. Bu türü seven herkes için çok eğlenceli bir deneyim olacak.

Liu, filmin aynı zamanda "çizgi roman okuyarak büyüyen, kendini dışlanmış hisseden ama hikayelerde umut bulan" insanlara adandığını söyledi:

Bu tür hikayeler, kendini hiçbir yere ait hissetmeyen herkes için anlam taşıyor. Bu türün kalbimde her zaman özel bir yeri olacak.

Oyuncu kadrosunda yok yok

Avengers: Doomsday 18 Aralık 2026'da vizyona girecek. Russo kardeşlerin merakla beklenen filminin senaryosunu Michael Waldron ve Stephen McFeely kaleme aldı.

Filmin geniş kadrosunda ayrıca Lewis Pullman (Sentry), Danny Ramirez (Joaquín Torres / Falcon), Joseph Quinn (Johnny Storm), David Harbour (Red Guardian), Winston Duke (M’Baku), Hannah John-Kamen (Ghost), Tom Hiddleston (Loki), Patrick Stewart (Professor X), Ian McKellen (Magneto), Alan Cumming (Nightcrawler), Rebecca Romijn (Mystique), James Marsden (Cyclops) ve Channing Tatum (Gambit) yer alıyor.

Oyuncu kadrosu, martta yapılan bir canlı yayınla açıklanmıştı. Yayında, her 7 dakikada bir oyuncu ismi yazılı yeni bir koltuk ortaya çıkmış ve izleyiciler karakterlerin kim olacağını heyecanla takip etmişti.

2021'den sonra ilk

Liu, 2021'de vizyona giren Shang-Chi ve 10 Halka Efsanesi'nden (Shang-Chi and the Legend of the Ten Rings) beri karaktere hayat vermemişti.

Shang-Chi ve 10 Halka Efsanesi'nin devam filmi ise üç yılı aşkın süredir geliştirme aşamasında. Yönetmen Destin Daniel Cretton, Disney'le anlaşması kapsamında projeyi üstlenmiş durumda ancak şu sıralar Örümcek-Adam 4'le (Spider-Man 4) meşgul.

Simu Liu, eylülde yaptığı açıklamada Shang-Chi 2'nin hâlâ planlandığını doğrulamış ancak filmin yakın zamanda izleyiciyle buluşmasının pek olası olmadığını söylemişti.

Independent Türkçe, Deadline, ScreenRant, GamesRadar