İsrail gerçekten İran'ı tek taraflı olarak vurmayı planlıyor mu?

Washington Tel Aviv'in tehditlerinden faydalansa da durumu kontrol etmek istiyor ve planlarını bozacak bir gerilimin patlak vermesinden endişe ediyor

Trump ve Netanyahu Beyaz Saray'da bir araya geldiler, 7 Nisan 2025 (AFP)
Trump ve Netanyahu Beyaz Saray'da bir araya geldiler, 7 Nisan 2025 (AFP)
TT

İsrail gerçekten İran'ı tek taraflı olarak vurmayı planlıyor mu?

Trump ve Netanyahu Beyaz Saray'da bir araya geldiler, 7 Nisan 2025 (AFP)
Trump ve Netanyahu Beyaz Saray'da bir araya geldiler, 7 Nisan 2025 (AFP)

ABD merkezli yayın kuruluşu CNN’in geçtiğimiz salı günü konuyla ilgili bilgi sahibi ABD'li yetkililere dayandırdığı, İsrail'in İran'daki nükleer tesisleri vurmaya hazırlandığına dair yeni istihbarat verileri edindiği haberi, Tel Aviv ve bölgede geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Haber “milyon dolarlık soruyu” yeniden gündeme getirdi: İsrail gerçekten İran'a karşı tek taraflı bir saldırı planlıyor mu?

İlk bakışta İsrail'in İran'ı vurma ihtimalinden söz edilmesi bile müzakerelerdeki baskıyı arttırarak ABD'ye hizmet ediyor gibi görünüyor. Ancak sızıntıların içeriği, Başkan Donald Trump yönetiminin İsrail'in hamlelerinin sözlü bir tehdidin ötesine geçerek etkili bir nükleer anlaşmaya varma şansını yok edebilecek ve ABD ile bölgeyi büyük ve yıkıcı bir savaşa sürükleyebilecek tehlikeli bir yaklaşım benimseyebileceğinden endişe duyduğuna işaret ediyor.

Haberi sızdıran ABD’li üst düzey istihbarat yetkilileri ‘İsrailli liderlerin nihai bir karar verip vermediğinin henüz net olmadığını’ vurgulamaya özen gösterdiler. Ancak İsrail'in İran'ın bir nükleer tesisine saldırması olasılığının son aylarda önemli ölçüde arttığı uyarısında bulunan aynı yetkililer, Washington’ın hava mühimmatlarının hareketlerini, bir hava tatbikatının sonuçlandığını ve İsrailli yetkililer arasında bir saldırı için ciddi hazırlıklar yapıldığını ortaya koyan temaslar tespit ettiğine dikkati çektiler.

Ayrıca Washington'dan gelen bilgiler, Başkan Donald Trump ve ekibinin Netanyahu'nun ABD’li müttefiklerini kasıtlı olarak görmezden gelen hamlelerinden bıktığını gösteriyor. Aynı bilgilere göre İsrail'de Başkan Trump'ı aşağılayan ve Trump’ın ‘ne pahasına olursa olsun İran'la bir anlaşma istediğini, İranlıların bunu bildiğini ve bundan faydalandığını, bunun da onlara hızlı ve kötü bir anlaşmaya varan eski Başkan Barack Obama'nın aceleciliğini hatırlattığı belirtilen’ yayınları takip ediyorlar. Washington'daki çevreler bu tür açıklamaları ‘utanmazca bir kabadayılık ve küstahlık’ olarak görüyor. Washington'ın bölgede köklü değişiklikler yapma çabalarını sabote edecek bir kriz yaratma girişiminde bulunmasından çekiniyorlar

Ancak ‘Netanyahu hükümeti gerçekten de İran'a karşı tek taraflı bir saldırı planlıyor mu?’ sorusu halen yanıtlanmayı bekliyor.

İsrail içinde bu yönde baskı yapan ve İran'ın nükleer tesislerinden bazılarına kısmi de olsa bir saldırıyı gerekli bir adım olarak gören güçlü bir akım olduğuna şüphe yok.

Netanyahu'ya yakın olan bu akım ordu içinde ve hatta bazı muhalif çevrelerde destek görüyor. İran 1979 yılındaki devrimden bu yana askeri açıdan en zayıf dönemini yaşıyor. Lübnan, Filistin ve Suriye'deki vekilleri art arda ağır darbeler alan İran, İsrail’in acı verici ve aşağılayıcı saldırılarına maruz kaldı. Söz konusu akım, İsrail'in önemli bir destekçisi olan Trump'ın Beyaz Saray'daki varlığını, İran'ın nükleer tesislerini vurmak için ‘bir daha ele geçirilemeyecek ender bir tarihi fırsat’ olarak görüyor.

İran'a yönelik olumsuz bakış açısını paylaşsa da İsrail'in herhangi bir saldırıda bulunmasını engelleyen Trump, böyle bir askeri eylemin devam eden müzakereleri baltalayacağını ve diplomatik çabaları tehlikeye atacağını vurguladı.

İşin ilginç yanı hepsi de İsrail'in İran'a karşı tek başına kapsamlı bir askeri operasyon gerçekleştiremeyeceğinin farkında. Zira İsrail’in Washington'dan sadece yeşil ışık almaya değil, aynı zamanda doğrudan lojistik destek vermesine de ihtiyacı var. En iyi senaryoda bile İsrail sadece birkaç tesisi hedef alabilir. Bu da İran'ın nükleer programını geçici olarak sekteye uğratabilir, ama kesin olarak zarar veremez.

ABD tek başına İran'ın nükleer altyapısına yıkıcı ve kapsamlı bir saldırı düzenleyebilecek askeri kapasiteye sahip. Dolayısıyla Amerikalılar, İsrail'in tek taraflı bir macerasının özünde Washington'ı bir savaşa sürükleme girişimi olacağının tamamen farkındalar. Fakat bu, Başkan Trump'ın şu anki öncelikleri arasında yer almıyor. Eğer Trump Tahran'la askeri bir çatışmanın gerekli olduğu sonucuna varırsa, bunun İsrail'in hesaplarına ya da baskılarına yanıt olarak değil, kendi stratejik vizyonuna göre gerçekleşmesini ister.

İran'a yönelik bir saldırı ABD yönetiminin Gazze'deki savaşı sona erdirme çabasını boşa çıkarır ve Başkan Trump'ın kısa süre önce Körfez'e yaptığı ziyaretle taçlandırdığı Ortadoğu planlarına doğrudan müdahale eder.

Bu anlamda İran'ı hedef almak sadece İran ile askeri bir gerilime yol açmakla kalmaz, aynı zamanda ABD ve müttefiklerinin çıkarlarını da etkiler. Yeni bir nükleer anlaşmaya varma fırsatını da kaybetmekle tehdit edebilir.

Burada İran yönetiminin İsrail'in tutumunu ve Tel Aviv ile Washington arasındaki diyaloğun gidişatını yakından izlediği belirtilmeli. Bu noktada şu soru ortaya çıkıyor:

“Tahran gerilimi kontrol altına almak, durumu yatıştırmak ve Netanyahu'nun ayağının altındaki halıyı çekmek için müzakereleri bu yönde yönetmeyi başarabilecek mi yoksa tuzağa mı düşecek?”



Fransız park müdürü, İsraillileri kabul etmeyi reddetmesinin nedenini güvenlik nedenlerine bağladı

Fransız bayrağı (Reuters)
Fransız bayrağı (Reuters)
TT

Fransız park müdürü, İsraillileri kabul etmeyi reddetmesinin nedenini güvenlik nedenlerine bağladı

Fransız bayrağı (Reuters)
Fransız bayrağı (Reuters)

Fransa'da İsrailli gençlerin parka girmesini yasakladığı için "ayrımcılık" suçlamasıyla yargılanan bir park yöneticisi, kararının "tamamen teknik" olduğunu ve "güvenlik nedenleriyle" ilgili olduğunu vurguladı.

Güneybatı Fransa'daki Terre d'Aventure parkının müdürü perşembe günü gözaltına alındı ve cumartesi günü “köken, ırk veya milliyete dayalı ayrımcılık” suçlamasıyla yargılandı. Savcılık makamına göre, 48 saat polis gözetiminde kaldıktan sonra serbest bırakıldı.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre park müdürü dün yaptığı açıklamada, kararın kötü hava koşulları ve “güvenlik talimatlarının verilmesini engelleyen dil yetersizliği” nedeniyle “tamamen teknik ve güvenlik nedenleriyle önceden alındığını” belirtti.

O, çocukların ilk etapta parka gitmediklerini ve “girmelerine hiçbir şekilde engel olunmadığını” vurguladı, çünkü “önceden uyarıldılar ve biletlerinin parasını bir gün önce tam olarak geri aldılar.”

Başsavcılık ise İspanya'da yaz kampına katılan 8 ila 16 yaşları arasındaki İsrailli çocukların, sonunda gözetmenleri tarafından başka bir turistik yere götürüldüklerini açıkladı.

Soruşturmada şu anda olaylarla ilgili ifadelerini incelemesi bekleniyor.

Fransa İçişleri Bakanı, park müdürünün kararını “tehlikeli” olarak nitelendirerek, “Yargı sisteminin çok sert davranmasını umuyorum. Hiçbir şeyi göz ardı edemeyiz” dedi ve “antisemitik eylemlerin arttığını” belirtti.

Fransa Yahudi Kurumları Temsilciler Konseyi (CRIF) Başkanı Perla Danan ise AFP’ye yaptığı açıklamada, “antisemitik” olarak nitelendirdiği “son derece ciddi olay” nedeniyle üzüntüsünü dile getirdi.


Dünya nüfusunun dörtte biri güvenli bir şekilde yönetilen içme suyundan yoksun

Filistinli bir kız, Gazze Şeridi'ndeki Deyr el-Belah'ta bulunan bir su istasyonunda plastik kovadan su içiyor (AP)
Filistinli bir kız, Gazze Şeridi'ndeki Deyr el-Belah'ta bulunan bir su istasyonunda plastik kovadan su içiyor (AP)
TT

Dünya nüfusunun dörtte biri güvenli bir şekilde yönetilen içme suyundan yoksun

Filistinli bir kız, Gazze Şeridi'ndeki Deyr el-Belah'ta bulunan bir su istasyonunda plastik kovadan su içiyor (AP)
Filistinli bir kız, Gazze Şeridi'ndeki Deyr el-Belah'ta bulunan bir su istasyonunda plastik kovadan su içiyor (AP)

Birleşmiş Milletler dün yaptığı açıklamada, dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birini oluşturan iki milyardan fazla insanın güvenli bir şekilde yönetilen içme suyuna erişiminin olmadığını duyurdu.

BM'nin sağlık ve çocuklarla ilgilenen iki kuruluşu (Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF) ortak bir çalışmada, geçen yıl dünya genelinde her dört kişiden birinin güvenli bir şekilde yönetilen içme suyuna erişemediğini, 100 milyondan fazla insanın nehirler, göletler ve kanallar gibi yüzey kaynaklarından içme suyuna bağımlı olduğunu belirtti.

Çalışma, su, sanitasyon ve hijyen hizmetlerinin eksikliğinin milyarlarca insanın hastalığa yakalanma riskini artırdığını ortaya koydu.

Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre güvenli bir şekilde yönetilen içme suyu, en üst düzey olarak, yerinde erişilebilir, ihtiyaç duyulduğunda hazır bulunan ve en tehlikeli fekal ve kimyasal kontaminasyonlardan arınmış içme suyu olarak tanımlanmaktadır.


Trump, Washington'da cinayet işleyen herkes için idam cezası isteyeceğini söyledi

Washington DC sokaklarındaki ABD polisi (AFP)
Washington DC sokaklarındaki ABD polisi (AFP)
TT

Trump, Washington'da cinayet işleyen herkes için idam cezası isteyeceğini söyledi

Washington DC sokaklarındaki ABD polisi (AFP)
Washington DC sokaklarındaki ABD polisi (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, 1981'den beri başkent Washington'da idam cezasının kaldırılmasına rağmen, başkentte cinayet işleyen herkes için idam cezası isteyeceğini söyledi.

Başkan, Beyaz Saray'daki Kabine toplantısında, "Washington'da bir kişi başka birini öldürürse, idam cezası isteyeceğiz. Bu güçlü bir caydırıcıdır" ifadelerini kullandı.

Trump yönetimi, federal mahkemelerde görülen cinayet davalarında bu cezayı talep edebilir, ancak yerel mahkemelerde talep edemez. Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre idam cezasının en güçlü destekçilerinden biri olarak görülen Cumhuriyetçi başkan, bu durumda başkentte yürürlükte olan mevzuatı değiştirmeye çalışabilir.

ABD polisi Washington D.C. sokaklarında (Reuters)ABD polisi Washington D.C. sokaklarında (Reuters)

Geleneksel olarak Demokratların kalesi olan Washington, hiçbir eyalete ait değildir ve özel bir statüye sahiptir. Şehrin işleri federal Kongre tarafından denetlenmektedir.

1992 yılında, bir parlamento asistanının öldürülmesinin ardından Kongre, Washington'da idam cezasının yeniden yürürlüğe konması için bir referandum düzenledi, ancak başkentin sakinlerinin üçte ikisi bunu reddetti.

Trump, Ulusal Muhafız birliklerinin başkent sokaklarına konuşlandırılmasını emretti (AFP)Trump, Ulusal Muhafız birliklerinin başkent sokaklarına konuşlandırılmasını emretti (AFP)

Ocak ayı sonlarında Beyaz Saray'a dönen Cumhuriyetçi milyarder, "en iğrenç suçlar" için ölüm cezasının daha geniş çapta uygulanmasını talep eden bir başkanlık kararnamesi imzaladı ve federal savcılara bu cezayı daha sık talep etmeleri talimatını verdi.

Trump'ın dün yaptığı açıklamalar, “şiddet çetelerinin istila ettiği” bir şehir olarak gördüğü Washington'da kanun ve düzeni yeniden sağlamak için yürüttüğü kampanyanın bir parçası.

Bu bağlamda Trump, başkent sokaklarına Ulusal Muhafız birliklerinin konuşlandırılmasını emretti.

Trump pazartesi günü ise Savunma Bakanı Pete Hegseth'ten Ulusal Muhafızlar bünyesinde "ülkenin başkentinde düzeni ve güvenliği sağlamakla görevli" özel bir birim oluşturmasını istedi.

ABD’de 50 eyaletin 23'ünde idam cezası kaldırılırken, Kaliforniya, Oregon ve Pensilvanya'da idam cezasının uygulanması askıya alındı.