Analiz haber: Rusya’nın Estonya semalarında uçan savaş uçakları, Putin'in ABD ve NATO'ya gönderdiği bir mesaj

ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Alaska'nın Anchorage kentinde bir araya geldi, 15 Ağustos 2025 (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Alaska'nın Anchorage kentinde bir araya geldi, 15 Ağustos 2025 (Reuters)
TT

Analiz haber: Rusya’nın Estonya semalarında uçan savaş uçakları, Putin'in ABD ve NATO'ya gönderdiği bir mesaj

ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Alaska'nın Anchorage kentinde bir araya geldi, 15 Ağustos 2025 (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Alaska'nın Anchorage kentinde bir araya geldi, 15 Ağustos 2025 (Reuters)

ABD’li analist Max Boot, Batılı uzmanların geçen hafta en az 19 Rus insansız hava aracının Polonya hava sahasına girmesinin kaza mı yoksa kasıtlı mı olduğu konusunda hâlâ tartıştıklarını söylüyor. Cuma günü geldiğinde, üç Rus MiG-31 savaş uçağının Estonya hava sahasına alışılmadık derecede uzun bir süre (12 dakika) girdiğini ve NATO savaş uçakları olan İtalyan F-35'lerin onları durdurmak için acilen havalandığını bildirdi.

Alman Haber Ajansı DPA’nın aktardığına göre Estonya Dışişleri Bakanı Maagus Tsahkna, yazılı olarak yaptığı açıklamada şunları söyledi:

"Rusya bu yıl Estonya hava sahasını dört kez ihlal etti, bu da başlı başına kabul edilemez bir durum. Ancak bugün üç savaş uçağının hava sahamızı ihlal ettiği bu olay, küstahlığıyla eşi benzeri görülmemiş bir olaydır.”

Ancak, Amerikan Dış İlişkiler Konseyi'nin Jane J. Kirkpatrick Ulusal Güvenlik Araştırmaları Vakfı'nın kıdemli üyesi, konsey tarafından yayınlanan bir raporda, Estonya olayının Polonya'ya yapılan saldırıdan sadece dokuz gün sonra meydana geldiğini (ve bir Rus İHA’sının Romanya üzerinde uçmasından sadece beş gün sonra), bu olayların sadece kazalar olmayabileceği, aksine Rusya'nın NATO'yu sindirmek için test ediyor olabileceği sonucunu pekiştirdi.

Ancak, Amerikan Dış İlişkiler Konseyi'nin (CFR) Jane J. Kirkpatrick Ulusal Güvenlik Araştırmaları Vakfı'nın kıdemli üyesi olan Boot, CFR tarafından yayınlanan bir raporda, Estonya olayının Polonya'ya yapılan saldırıdan sadece dokuz gün sonra meydana geldiğini (ve bir Rus insansız hava aracının Romanya üzerinde uçmasından sadece beş gün sonra) meydana geldiğini belirterek, bu olayların sadece kazalar olmayabileceği, aksine Rusya'nın NATO'yu sindirmek için test ediyor olabileceği sonucunu pekiştirdi.

Bu sonucu destekleyen kanıtlar bulunuyor. Boot'a göre 2023 ile 2024 yılları arasında Rusya'nın Avrupa'daki sabotaj operasyonları üç katından fazla arttı.

ABD gazetesi New York Times, geçtiğimiz hafta yetkililerin sadece geçtiğimiz yıl içinde Rusya ve diğer düşmanların Batı enerji sistemlerini bozduğunu, ulusal seçimlere müdahale ettiğini, kargo uçaklarına yangın çıkaran cihazlar yerleştirmeyi planladığını ve faillerin kimliklerini gizlemek için gizli saldırılarla sağlık hizmetleri ağlarına ve yasal kayıtlara sızdığını söylediğini aktardı.

Öte yandan Rusya’nın 28 Ağustos'ta Kiev'e düzenlediği ve 23 kişinin hayatını kaybettiği hava saldırısında Avrupa Birliği (AB) ve Bİrlişik Krallık’ın uluslararası eğitim ve kültürel fırsatlardan sorumlu en büyük organizasyonu British Council ofisleri de zarar gördü.

Bu saldırı, Avrupalı NATO liderleri arasında öfke ve endişe uyandırdı. Bu, bir veya iki münferit olay olabilir. Ancak Boot, “Tüm olaylar münferit miydi?” sorusunu sorup “Bu pek olası değil” diye ekledi.

Bu eylemler, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Avrupa'ya Ukrayna'ya verdiği desteği azaltması için bir mesaj gönderdiği şeklinde yorumlandı. Ancak Boot'a göre daha endişe verici başka bir olasılık daha var. O da Putin, Baltık cumhuriyetleri gibi üye ülkelere yönelik Rus saldırganlığına NATO'nun tepkisini test ediyor olabilir. Peki ABD liderliğindeki NATO üyesi diğer ülkeler onlara yardım edecek mi, etmeyecek mi?

Eğer Putin bunu öğrenmeye çalışıyorsa, aldığı ılık tepki endişe verici. NATO liderleri, cephe hattındaki ülkelerin hava sahasını savunmak için Eastern Guardian adlı yeni bir girişim başlattıklarını duyurdu. Danimarka buna iki F-16 ve bir fırkateyn, Fransa üç Rafale savaş uçağı ve Almanya dört Eurofighter Typhoon model avcı uçağı ile katkıda bulunuyor ve daha fazla katkı yapılması bekleniyor.

Ancak, ABD’nin tepkisi hayal kırıcıydı ve aslında hiç tepki vermedi. Başkan Donald Trump, Polonya hükümeti bunun kasıtlı bir provokasyon olduğunu ısrarla belirtmesine rağmen, Rusya’nın insansız hava araçlarının (İHA) Polonya'ya girmesinin kazara olabileceğini defalarca öne sürdü.

Trump, Rusya'nın eylemlerini kınamak yerine sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda “Rusya'yı Polonya hava sahasını insansız hava araçlarıyla ihlal etmeye iten nedir? Bu, sert bir uyarıdan çok bir komedyenin giriş konuşmasına benziyor” diye yazdı.

Fox News geçtiğimiz perşembe günü Trump'a insansız hava araçları (İHA) hakkında tekrar soru sorduğunda, Trump, Polonya'ya girişlerinin kazara olmuş olabileceğini yineledi, ancak “Yine de o kadar yaklaşmamaları gerekirdi” diye eklemeyi ihmal etmedi.

Trump, Birleşik Krallık ziyareti sırasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile düzenlediği ortak basın toplantısında, Putin'in barışa ulaşma çabalarına iş birliği yapmamasından duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi. Putin’in kendisini hayal kırıklığına uğrattığını ifade eden ABD Başkanı, “Yani, çok sayıda insanı öldürüyor ve öldürdüğünden daha fazlasını kaybediyor. Ancak bu ABD’yi etkilemiyor” dedi. Trump, Putin'i saldırganlığı nedeniyle cezalandırma niyetinde olmadığını da sözlerine ekledi.

Trump, 13 Eylül'de Truth Social üzerinden yaptığı paylaşımda harekete geçmemek için yeni bir bahane sunarak “Tüm NATO ülkeleri aynı fikirde olup aynı şeyi yapmaya başladığında ve tüm NATO ülkeleri Rusya'dan petrol almayı bıraktığında, Rusya'ya önemli yaptırımlar uygulamaya hazırım” diye yazdı. Trump ayrıca Avrupalıların “Çin'e yüzde 50 ile yüzde 100 arasında gümrük vergisi’ uygulamalarını umduğunu da ekledi.

Avrupa'nın Rusya'dan enerji ithalatı 2022 yılından bu yana yüzde 89 oranında azaldı. Avrupa, planlanandan bir yıl önce, 2026 yılı sonuna kadar Rusya'dan sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatını tamamen durdurmayı planlıyor. Macaristan ve Slovakya, Rusya'dan önemli miktarda petrol satın alan tek iki Avrupa ülkesi olmaya devam ediyor ve her iki ülke de Trump'ın popülist müttefikleri tarafından yönetiliyor.

Amaç, Putin'e saldırganlığını sona erdirmesi için baskı yapmaksa, ABD, Putin'e en yakın iki Avrupalı lider olan Macaristan Cumhurbaşkanı Viktor Orbán ve Slovakya Başbakanı Robert Fico'nun yaptırım kampanyasına katılmasını beklemeden yeni yaptırımlar uygulamalı.

Ancak Trump, Hindistan'a Rusya'dan petrol alımı nedeniyle yüzde 50 gümrük vergisi uygularken, göreve geldiğinden bu yana Moskova'ya herhangi bir ek yaptırım uygulamadı. Hatta Rusya'yı, diğer tüm ülkelere uyguladığı “karşılıklı” gümrük vergilerinden muaf tuttu.

Boot'a göre Putin'e Ukrayna'daki savaşı sürdürmenin ve saldırganlığını NATO üyesi komşu ülkelere yaymanın bedelini ödeyemeyeceği mesajını vermenin tek yolu olarak, Trump’ın Putin’e karşı sert bir tutum sergilemek istememesi nedeniyle, ABD Kongresi'nin onun onayını beklemeden harekete geçip Rusya’ya sert yaptırımlar uygulaması ve Ukrayna'ya ek askeri yardım sağlaması zamanı geldi.



İsrail basını: Muhalefet kanadından dört partinin liderleri seçimlere hazırlık için bir cephe oluşturma konusunda anlaştı

İsrail muhalefet partisi Yeş Atid'in lideri Yair Lapid (DPA)
İsrail muhalefet partisi Yeş Atid'in lideri Yair Lapid (DPA)
TT

İsrail basını: Muhalefet kanadından dört partinin liderleri seçimlere hazırlık için bir cephe oluşturma konusunda anlaştı

İsrail muhalefet partisi Yeş Atid'in lideri Yair Lapid (DPA)
İsrail muhalefet partisi Yeş Atid'in lideri Yair Lapid (DPA)

İsrail gazetesi Haaretz dün, İsrail muhalefetinden dört partinin liderlerinin önümüzdeki dönemde yapılacak olası seçimlere hazırlık amacıyla birleşik cephe oluşturma konusunda anlaşmaya vardıklarını bildirdi.

Gazete, cephenin görevinin bir sonraki hükümetin temel ilkelerini belirlemek, bir anayasa taslağı hazırlamak ve İsrail'in ‘Yahudi, demokratik ve Siyonist devlet’ kimliğini korumak olacağını yazdı.

Ön saflarda muhalefet partisi Yeş Atid'in lideri Yair Lapid, Yisrael Beiteinu Partisi’nin lideri Avigdor Lieberman, Yachad Partisi’nin lideri Gadi Eizenkot ve Demokratik Parti'nin lideri Yair Golan yer aldı.

İsrial gazetesi Haaretz, dört liderin son haftalarda birkaç tur görüşme yaptığını ve bir sonraki toplantıyı ekim ayı başlarında yapma konusunda anlaştıklarını belirtti.

Haaretz, Naftali Bennett ve Benny Gantz'ın yaklaşan toplantılara katılmalarının beklendiğini yazdı.


Taliban: Bagram Hava Üssü'nün ABD kontrolüne geri verilmesi konusunda anlaşmaya varılması ‘imkânsız’

ABD birliklerinin çekilme sürecinin son gününde Bagram Hava Üssü'nün dışındaki bir kontrol noktasında duran Afgan askerleri... 2 Temmuz 2021 (Reuters)
ABD birliklerinin çekilme sürecinin son gününde Bagram Hava Üssü'nün dışındaki bir kontrol noktasında duran Afgan askerleri... 2 Temmuz 2021 (Reuters)
TT

Taliban: Bagram Hava Üssü'nün ABD kontrolüne geri verilmesi konusunda anlaşmaya varılması ‘imkânsız’

ABD birliklerinin çekilme sürecinin son gününde Bagram Hava Üssü'nün dışındaki bir kontrol noktasında duran Afgan askerleri... 2 Temmuz 2021 (Reuters)
ABD birliklerinin çekilme sürecinin son gününde Bagram Hava Üssü'nün dışındaki bir kontrol noktasında duran Afgan askerleri... 2 Temmuz 2021 (Reuters)

Afganistan’daki Taliban hükümetinden bir yetkili, ABD Başkanı Donald Trump'ın Bagram Hava Üssü'nün ABD'ye iade edilmemesi halinde ülkeye belirsiz yaptırımlar uygulayacağı tehdidinde bulunmasının ardından, bugün Bagram Hava Üssü konusunda bir anlaşmaya varmanın ‘imkânsız’ olduğunu bildirdi.

Yerel basında yer alan açıklamalara göre, Taliban hükümetinin Genelkurmay Başkanı Fasihuddin Fitrat, “Son zamanlarda, bazıları Bagram Hava Üssü'nü geri almak için Afganistan ile müzakerelere başladıklarını söylediler” dedi.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Fitrat, “Afganistan topraklarının bir santimetrekaresi üzerinde bile anlaşma yapılması imkânsız. Buna ihtiyacımız yok” ifadelerini kullandı.

ABD Başkanı Donald Trump dün, Taliban'ın Bagram Hava Üssü'nü ABD'ye iade etmemesi halinde Afganistan'a belirsiz yaptırımlar uygulayacağı tehdidinde bulundu.

Trump, Truth Social platformunda şunları yazdı: “Afganistan, Bagram Hava Üssü'nü onu inşa edenlere, yani ABD'ye iade etmezse kötü şeyler olacak.”

Bu belirsiz tehdit, Trump'ın Birleşik Krallık’a yaptığı resmi ziyaret sırasında ABD'nin üssün kontrolünü geri alması fikrini ortaya atmasından birkaç gün sonra geldi.

Afganistan'ın en büyük hava üssü olan Bagram, 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Washington'un Taliban'a karşı savaşında önemli bir dayanak noktasıydı.

ABD ve NATO güçleri, Temmuz 2021'de kaotik bir şekilde Bagram'dan çekildi ve Taliban, Afganistan'ın büyük bir bölümünü kontrol altına aldıktan sonra tüm ülke üzerinde hakimiyetini sıkılaştırdı.

Trump, iktidara döndüğünden beri üssün terk edilmesini eleştirdi ve ABD'nin Afganistan'dan çekilmesini yönetme şekli nedeniyle selefi Joe Biden'ı suçladı. Beyaz Saray muhabirleri dün geç saatlerde, ABD Başkanı’na Bagram Hava Üssü'nü geri almak için ABD askerleri göndermeyi düşünüp düşünmediğini sordu. Trump ise şu yanıtı verdi: “Bu konuyu şu an konuşmayacağız. Ancak Afganistan ile görüşüyoruz ve o üssü geri istiyoruz. Geri vermezlerse, ne yapacağımı göreceksiniz.”


Suudi Arabistan-Pakistan savunma anlaşması: Köklü bir ortaklığın kurumsallaştırılması

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Riyad'daki görüşmelerinden önce Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif'i karşılıyor (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Riyad'daki görüşmelerinden önce Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif'i karşılıyor (SPA)
TT

Suudi Arabistan-Pakistan savunma anlaşması: Köklü bir ortaklığın kurumsallaştırılması

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Riyad'daki görüşmelerinden önce Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif'i karşılıyor (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Riyad'daki görüşmelerinden önce Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif'i karşılıyor (SPA)

Kemal Allam

Suudi Arabistan eski istihbarat şefi Prens Türki el-Faysal, Suudi Arabistan ile Pakistan arasındaki ilişkiyi “resmi bir anlaşma olmaksızın dünyadaki her tür ilişkiden daha yakın ilişki” olarak tanımlamıştı.

Bu deklare edilmemiş ittifak, Süveyş Savaşı'ndan ilk Yemen iç savaşı, Afgan savaşı ve Körfez Savaşları'na kadar birçok önemli dönüm noktasında ayakta kaldı. Bu ittifak, dini bağlara dayalı ve olmasaydı Pakistan’ın tekrarlayan mali krizlerinin üstesinden gelemeyeceği onlarca yıllık Suudi Arabistan mali desteğiyle desteklenen, bir güvenlik formülü ve ortaklık yarattı.

Ancak Prens Türki Faysal'ın bahsettiği bu “yazılı olmayan antlaşma”, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif arasında Riyad'da yapılan bir görüşmede duyurulan savunma anlaşmasıyla resmen pekiştirildi.

Uluslararası medya kuruluşları bu gelişmeyi sansasyonel bir şekilde ele alarak, kendisinden “İslami bomba” veya Pakistan'ın Suudi Arabistan'a sağlayabileceği “nükleer şemsiye” şeklinde bahsettiler ya da Doha saldırısının bu anlaşmanın katalizörü olduğunu ifade ettiler.

Hindistan'ın bölünmesinin ardından Suudi Arabistan hem Hindistan hem de Pakistan ile yakın ilişkilerini sürdürdü, lakin Riyad'ın Pakistan'a olan ilgisi özel bir nitelik kazandı

Ancak bu şaşırtıcı olmamalı. Prens Türki Faysal ve Suudi Arabistanlı yetkililerin onlarca yıldır defalarca vurguladığı gibi, Suudi Arabistan ve Pakistan, dünyadaki en güçlü ikili ilişkilerden birine sahip. Artan küresel belirsizlik gölgesinde ve Körfez ülkelerini endişelendiren, giderek daha öngörülemez hale gelen İsrail davranışları arasında, gayri resmi bir formülden resmi bir savunma mekanizmasına geçiş, bu anı Ortadoğu'da gerçek bir stratejik dönüm noktası haline getiriyor.

Bağlardan ittifaka yakın tarih

Suudi Arabistan, Pakistan'ın kurulmasından ve hatta Arap Yarımadası'nda petrolün keşfinden önce, Britanya Hindistanı Müslümanlarıyla yakın bağlar kurmuştu. O dönemde, bir dizi Hint yerel hükümdarı, kurucu kral Abdulaziz Al Suud'u desteklemişti.

1940 yılında Prens Suud bin Abdulaziz, Hindistan'daki birçok önemli Müslüman aileyi ziyaret etti ve Karaçi de uğrak yerlerinden biriydi.

hy
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif ile el sıkışıyor (SPA)

Hindistan'ın bölünmesinin ardından Suudi Arabistan hem Hindistan hem de Pakistan ile yakın ilişkilerini sürdürdü, lakin Riyad'ın Pakistan'a olan ilgisi, 1948'deki Birinci Arap-İsrail Savaşı'nın ardından, güçlü askeri yanı nedeniyle özel bir nitelik kazandı. 1947'den önce, Pakistan ordusunun personelinin yarısından fazlası Kudüs, Amman, Bağdat ve Umman'da konuşlanmış Britanya Hindistanı Ordu’su birliklerindendi. Yeni Pakistan devleti bu askeri mirası devraldı ve kuvvetleri daha sonra Ürdün, Suriye ve Irak gibi yeni kurulan Arap devletlerinin ordularının eğitiminde ve desteklenmesinde aktif bir aktör haline geldi. Ayrıca Suudi Arabistan'ın büyüyen ekonomisini destekledi.

İki ülke arasında nesiller öncesine dayanan derin bağlar var. Pakistanlı doktorlar Kraliyet Sarayı'nda ve Krallık genelindeki kamu ve özel hastanelerde çalıştılar

Londra'daki Doğu ve Afrika Çalışmaları Okulu'ndan, Pakistan askeri meseleleri konusunda önde gelen bir uzman olan araştırmacı Ayesha Siddiqa, Riyad ve İslamabad arasındaki yeni savunma anlaşmasının, görünüşte yeni olsa da, özünde bölgedeki İngiliz mirasının bir uzantısı olduğunu vurguladı. Bu askeri ittifak kurumlarla sınırlı kalmadı, önde gelen şahsiyetleri de kapsadı. General Eyüp Han'dan Pervez Müşerref, Rahil Şerif, Kamer Cavid Bacva ve mevcut Kara Kuvvetleri Komutanı Mareşal Asım Münir'e kadar, Pakistanlı komutanlar Suudi Arabistan'da stratejik danışman rolünü üstlendiler. Eski Kara Kuvvetleri Komutanı General Rahil Şerif, şu anda Riyad merkezli ve Suudi Arabistan tarafından finanse edilen ve desteklenen İslam Askeri Terörle Mücadele Koalisyonu’na liderlik ediyor.

Askeri alanın ötesinde, iki ülke arasında nesiller öncesine dayanan derin bağlar var. Pakistanlı doktorlar, Kraliyet Sarayı'nda ve Krallık genelindeki kamu ve özel hastanelerde çalıştılar.

ghy
Pakistan ile Ortak Savunma Anlaşması'nın imzalanması sırasında Veliaht Prens Muhammed bin Selman (SPA)

Önde gelen finans figürleri de bu ağın güçlenmesine katkıda bulundu. Örneğin Saad Siddiqui, Suudi Arabistan'da görev yapmış tanınmış bir askeri doktor olan babasının izinden giderek, 2022-2024 yılları arasında New York'taki J.P.Morgan Bankası’nda görev yaptığı süre boyunca, Suudi Arabistan maliye bakanlıklarına danışmanlık yaptı. Benzer şekilde, büyük bir Amerikan finans kuruluşunda Ortadoğu operasyonlarından sorumlu yönetici ortak olan Essam Hamed, birçok Suudi Arabistanlı yetkiliye yatırım danışmanlığı hizmeti veriyor. Kendisi dışişlerinde danışman olarak görev yapmış eski bir diplomatın oğludur. Bu mesleki ve finansal ortaklıklar, Suudi Arabistan devletinin ve toplumunun derinliklerine kadar uzanmış ve iki ülke arasındaki ilişkiyi askeri ittifakın ötesine taşımıştır.

Suudi Arabistan'ın Pakistan için önemi

Birkaç yıl önce, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın ziyareti sırasında, eski Pakistan başbakanı İmran Han, Suudi Arabistan cezaevlerinde tutuklu bulunan Pakistanlı işçiler sorununu gündeme getirmişti. Suudi Arabistan'ın yanıtı hızlı ve kararlıydı ve yasal veya idari sorunlarla karşılaşan her Pakistanlıya koruma sağlama taahhüdünü teyit ediyordu.

Bu tür açıklamaların genellikle diplomatik nezaketin ötesine geçmediği söylenebilir, ancak Suudi Arabistan sözlerini eyleme de döktü. Sorun birkaç gün içinde çözüldü ve bu, Suudi Arabistan'daki en büyük gurbetçi topluluğunu oluşturan ve sayıları yaklaşık iki milyon olan binlerce Pakistanlıda yaygın bir rahatlama sağladı.

Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı habere göre Prens Muhammed bin Selman, Pakistanlıların seyahat ve Hac ziyaretleri için vize işlemlerinin kolaylaştırılmasını, uçak biletlerinde özel tekliflerin sunulmasını, büyük Pakistan şehirlerini Krallığa bağlayan düşük maliyetli havayollarının faaliyete geçirilmesini de sağladı.

Buna karşılık Pakistan Suudi Arabistan'a her zaman özel ilgi gösterdi ve dış ve savunma politikasında ona öncelik verdi. 2015 yılında, Pakistan Yemen savaşına katılmadığında bile, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Rahil Şerif, ülkesinin tutumunu netleştirmek için bizzat Riyad'ı ziyaret etti.

Pakistan'ın BAE ve Kuveyt gibi diğer bazı Körfez ülkeleriyle ilişkilerinde yaşanan soğukluğa rağmen, Suudi Arabistan o dönemde de İslamabad'ı eleştirmekten kaçındı. Nitekim, daha önce de belirttiğimiz gibi, Rahil Şerif daha sonra Suudi Arabistan'daki İslami Askeri Terörle Mücadele Koalisyonu’nun komutasını üstlendi.

Suudi Arabistan ve Pakistan arasındaki ilişki özünde yeni değil; aslında yıllardır varlığını sürdürüyor. Değişen, Prens Muhammed bin Selman ve Münir’in bu uzun süredir devam eden ortaklığı kurumsallaştırıp resmileştirmiş olmalarıdır

Soğuk Savaş sırasında Riyad'ın Pakistan'ın nükleer silah programını desteklemeye katkıda bulunduğu iyi bilinmektedir, ancak bu hiçbir zaman resmi olarak duyurulmadı. Pakistan başbakanları benzer ziyaretler yapmadan önce bile, bazı Suudi Arabistanlı yetkililere Pakistan'daki hassas askeri tesisleri ve nükleer tesisleri ziyaret etme izni verilmişti.

fghyj
Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, Suudi Arabistan ile ortak bir savunma anlaşması imzalıyor

Pakistan, on yıllar boyunca Suudi Arabistan'a binlerce asker konuşlandırdı ve bu sayı yalnızca Birinci Körfez Savaşı sırasında on binlere ulaştı. Suudi Arabistanlı subaylar her yıl Pakistan'da askeri eğitim almaktadır. Deniz, hava ve kara kuvvetlerinde görev yapan birçok üst düzey Suudi Arabistanlı komutan Pakistan askeri okullarından mezundur.