İsrail'in Mısır'a baskısı: Stratejik ve güvenlik hedefleri

Barış anlaşması gerçek bir sınavla karşı karşıya

Fotoğraf: Majalla
Fotoğraf: Majalla
TT

İsrail'in Mısır'a baskısı: Stratejik ve güvenlik hedefleri

Fotoğraf: Majalla
Fotoğraf: Majalla

Amr İmam

İsrail'in son dönemde Mısır'ın Sina'da silah stokladığı, özellikle de bu bölgede yer altı füze depolama tesislerinin bulunduğu iddiası, belki de Kahire ile Tel Aviv arasında şiddetlenen söz düellosu tablosunda sadece küçük bir ayrıntıdır.

Eylül ayı ortasında, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, İsrail'i “düşman” olarak nitelendirdi. Bundan önce de İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşını “soykırım" olarak nitelendirmişti. Bu açıklama, bu yılın Ocak ayında İsrail'in zorla göç ettirme planlarını bir tür “zulüm” olarak nitelendiren Sisi'nin söyleminde yeni bir tırmandırmaya işaret ediyordu.

Buna karşılık İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Mısır'ı Gazze sakinlerini hapsetmekle suçladı ve ardından Kahire ile milyarlarca dolarlık doğal gaz ihracat anlaşmasını dondurdu. Bu hamle, Mısır'ın elektrik üretim planlarını tehlikeye atabilir veya İsrail gazına göre daha maliyetli alternatifler aramaya zorlayabilir.

Netanyahu bununla da yetinmedi, 15 Eylül'de Kudüs'te ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile yaptığı görüşmede Mısır'a karşı bir hamlede daha bulunarak, Washington'a Kahire'ye baskı yapma çağrısında bulundu ve Kahire'yi sözde Sina'da kısıtlı bölgelere askeri altyapı inşa ederek 1979 Barış Anlaşmasını ihlal etmekle suçladı. İsrail raporlarına göre, bu altyapı savaş uçakları için genişletilmiş hava pistlerinin yanı sıra silah depolamak için yeraltı sığınaklarını da içeriyor.

İsrailli yetkililer, füze depolama iddialarına dair henüz somut bir kanıt bulunmadığını kabul etseler de, Mısır'ın Sina'daki askeri yığınağını, özellikle de Kahire'nin Kuzey Sina'ya yaklaşık 40 bin, yani barış anlaşmasının güvenlik eki kapsamında izin verilen sayının iki katı asker konuşlandırması göz önüne alındığında, “son derece tehlikeli” olarak nitelendiriyorlar.

Kahire, İsrail'in Gazze'yi boşaltıp sakinlerini güneye, Mısır sınırına ve ardından Sina'ya doğru itme planının Mısır için “varoluşsal bir tehdit” oluşturduğuna inanıyor

Ancak Kahire, bu takviyelerin terörizm ile mücadele için koordineli savunma önlemleri olduğunun ve Gazze'de kötüleşen insani kriz ortamında sınırlarını güvence altına almak için gerekli olduğunun altını çiziyor. İsrail'in yeni iddiası, İsrailli politikacıların son iki yıldır Sina'daki Mısır takviyeleri konusunda defalarca dile getirdiği ve uzun süredir devam eden endişeleri yeniden gündeme getiriyor. Ancak, bu iddiaların zamanlaması ve depolama tesislerine odaklanması, İsrail ile Hamas arasında devam eden savaşın dayattığı artan stratejik baskıları ortaya koyuyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Gazze şehrindeki yoğun İsrail operasyonlarıyla doruğa ulaşan bu iddia, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki stratejik hedeflerinden, Mısır ile yaptığı barış anlaşmasını ihlal etmesinden veya önümüzdeki döneme yönelik güvenlik hesaplarından ayrı olarak değerlendirilemez.

İddiaları çürütmek

Mısır'ın Sina'ya yaptığı takviyeler, İsrail'in Gazze saldırısına ve Gazze halkını yerinden etme planlarına doğrudan bir yanıt niteliğindedir. Raporlar, bu takviyelerin bariyerler, toprak siperler ve Mısır tarafından eylül ayında konuşlandırılan Çin HQ-9B hava savunma sistemleri gibi gelişmiş sistemleri içerdiğini gösteriyor. Bu önlemler, Gazze'den Sina'ya herhangi bir kitlesel göçü önlemek ve terör unsurlarının sınırdan olası sızma girişimlerini engellemek için tasarlandı.

ddefr
Mısır ordusuna ait tanklar, Sina Yarımadası'nın kuzeyinde Gazze Şeridi sınırındaki el-Ariş'te konuşlandırılmış, 4 Temmuz 2024 (AFP)

İsrail'in Doha'daki Hamas liderlerine yönelik son hava saldırısı, bu adımları, özellikle de Çin hava savunma sistemlerinin konuşlandırılmasını hızlandırdı. Bu saldırı, zaman zaman ateşkes ve rehine takası görüşmelerine ev sahipliği yapan Mısırlıların, ülkelerinin Katar'dan sonraki hedef olabileceğini düşünmelerine yol açmış olabilir.

Kahire, İsrail'in Gazze'yi boşaltıp, sakinlerini güneye, Mısır sınırına ve ardından Sina'ya doğru itme planının Mısır için “varoluşsal bir tehdit” oluşturduğuna inanıyor. Bu senaryonun uygulanması, 1967'den beri Sina üzerindeki egemenliğini sürdürmek için yaptığı tüm fedakarlıkların boşa gitmesi anlamına geliyor. Bu fedakarlıklar, İsrail işgaline karşı verilen kurtuluş mücadelelerinde ve daha sonra Sina'yı İslam hilafeti devletine dönüştürmeye çalışan radikal örgütler ile mücadelede verilen on binlerce canı da içeriyordu.

Mısır, İsrail'in Sina'daki askeri varlığını güçlendirmesi ile ilgili iddialarının, Gazze ve Sina arasındaki sınır kapısını işgalini meşrulaştırma girişiminden başka bir şey olmadığını düşünüyor

Ancak İsrail, aynı takviyeleri, Hamas için veya Tel Aviv'e karşı kullanılmak üzere silah stoklamayı da içerebilecek saldırı hazırlıkları olarak göstermeye çalışıyor. İsrail, askeri başarısızlıklarını örtbas etme arzusunun yanı sıra, bu iddialarla, Gazzelilerin Sina'ya göç ettirilmesini engellemeyi amaçlayan Mısır tedbirlerini de meşruiyetsizleştirmeye çalışıyor.

İsrailliler, bilhassa Tel Aviv'in Kahire'ye savunma önlemlerinden geri adım atması için baskı yapmak konusunda gerekli Amerikan desteğini almayı başarması durumunda, Mısır'ın sınırlarını savunma gücünü zayıflatmanın, Gazzelileri yerinden etme planını ilerleteceğine inanıyor. Bu hamle, İsrail ordusunun Gazze şehrinin derinliklerine doğru ilerlemesini sürdürdüğü, saldırılarının, yaklaşık 900 bin nüfuslu Gazze'nin 650 binden fazla sakininin güneye, Mısır sınırından sadece birkaç kilometre uzaklıktaki bölgelere doğru kaçmasına neden olduğu bir dönemde geldi.

İsrailli stratejistler, Sina'daki Mısır tahkimatlarının zayıflatılmasının, zorla göç ettirme planının sınırın Mısır tarafında önemli bir direnişle karşılaşmadan gerçekleşmesini sağlayacağına inanıyor gibi görünüyor.

Anlaşmanın ihlali

İsrail ordusu, Hamas savaşçılarını kuşatma ve Mısır topraklarından Filistin topraklarına silah kaçakçılığını engelleme bahanesiyle geçen mayıs ayından bu yana Mısır sınırının Gazze tarafını işgal ediyor. Ancak bu bahane, Mısır ordusu Sina ve Gazze arasındaki kaçakçılık tünellerini yerle bir etmek için son on yıldır yoğun çabalar harcadığı için Kahire'yi kızdırdı. Mısır, sınır boyunca uzanan yüzlerce tüneli yıkarak, diğer kısmı Gazze içinde kalan Refah’ın Mısır içindeki kısmında yaşayan binlerce kişiyi buradan kaçmaya zorladı. Onlarca yıldır mal ve silah kaçakçılığının ana kanalı olan tünel ağını ortadan kaldırmak için kararlı bir çaba gösterdi.

frgt
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin güneyinde Mısır sınırındaki Refah'ta yerinden edilmiş kişiler için kurulan bir kampta yürüyor, 28 Nisan 2024 (AFP)

Mısır, bu icraatları ile yalnızca ulusal güvenliğini savunuyordu; zira Gazze sınır tünelleri, Gazze Şeridi, işgal altındaki Batı Şeria, Lübnan ve İsrail'in toplam alanından daha büyük bir alan olan Sina’da faaliyet gösteren radikal örgütler için yıllardır hayati önem taşıyan tedarik hatları olarak hizmet veriyordu.

Öte yandan Kahire, İsrail'in sınırın Gazze tarafını işgal etmeye devam etmesinin, her iki tarafın da ortak sınır boyunca askeri güç konuşlandırmasını yasaklayan ve resmi olarak “İsrail'in Çekilmesi ve Güvenlik Anlaşmalarına İlişkin Protokol” olarak bilinen barış anlaşmasının Birinci Ek'inin açık bir ihlali olduğuna inanıyor.

Mısır, İsrail'in Sina'daki askeri varlığını güçlendirmesi ile ilgili iddialarının, İsrail'in Gazze ve Sina arasındaki sınır kapısını işgalini meşrulaştırma girişiminden başka bir şey olmadığını düşünüyor. Bu işgal, Mısır'ı coğrafi olarak Gazze'den fiilen ayırdı ve sınır geçişlerini yönetmedeki doğrudan rolünü zayıflattı.

Mısır ve İsrail arasındaki barış anlaşmasının garantörü olan ABD, iki taraf arasındaki gerginliği azaltmak ve önümüzdeki dönemde tırmanmasını önlemek için ek çaba sarf etmekle yükümlü hissediyor

Mısır ile kıyı şeridindeki bu Filistin yerleşim bölgesi arasındaki bu kara bağlantısı, Kahire'nin Filistin meselesindeki jeostratejik öneminin uzun zamandır temel taşlarından biri oldu. Mısır, özellikle İsrail'in Gazze Şeridi ile sınır kapılarını kapatması ve 2007'den beri Gazze'ye boğucu bir abluka uygulaması nedeniyle, Gazze'nin dış dünyaya açılan tek kapısı olmaya devam ediyor.

Barışın sınırları sınanıyor

ABD Başkanı Donald Trump, bildirildiğine göre, 23 Eylül'de Gazze'deki savaşı sona erdirmenin yollarını görüşmek üzere Arap ve Müslüman liderleri New York'ta ağırladı.

Toplantı, ABD Başkanı’nın Filistin toprakları için savaş sonrası planları değerlendirme çabalarının bir parçasıydı. Son günlerde, eski İngiltere başbakanı Tony Blair ve Fransa tarafından öne sürülenler de dahil olmak üzere çeşitli öneriler ortaya atıldı.

BM Genel Kurulu oturumları kapsamında ABD Başkanı ile görüşmeye hazırlanan Netanyahu ise, bu diplomatik ivmeyi, Mısır'dan Gazze sınırını denetleme, kaçakçılığa karşı daha fazla önlem alma konusunda daha sıkı taahhütler alınması yönünde Amerikan güvenceleri elde etmek için kullanmak istedi. Aşırı sağcı hükümetin Gazze ve bölgede hakimiyet kurma yönünde artan baskılarla karşı karşıya olduğu bir dönemde, Başkan Trump'ın İsrail'e yönelik açık taraflılığından yararlanmaya çalıştı.

Ancak İsrail'in bu çabası, İsrail ve Mısır arasındaki kırılgan barışın aşınmasına kapı aralıyor ve iki ülke arasındaki ilişkileri daha fazla baskı altına sokuyor. Bu durum, Kahire'yi Tel Aviv ile güvenlik koordinasyonunu askıya almaya itebilir.

ABD, İsrail'e olan sarsılmaz desteğine rağmen, Kahire ve Tel Aviv arasındaki mevcut söz düellosunun askeri bir çatışmaya dönüşmesini engellemeye önem veriyor. Belki de bu nedenle Washington, 23 Eylül'de güvenlik yetkililerinden oluşan bir heyeti, Mısırlı ve İsrailli mevkidaşlarıyla görüşmek ve Mısır-İsrail sınırındaki güvenlik düzenlemelerini koordine etmek üzere Kahire'ye göndermekte acele etti. Mısır ve İsrail arasındaki barış anlaşmasının garantörü olan ABD, iki taraf arasındaki gerginliği azaltmak ve önümüzdeki dönemde tırmanmasını önlemek için ek çaba sarf etmekle yükümlü hissediyor.

Ancak aynı gerginlikler, Gazze'deki savaşın Mısır-İsrail barış anlaşması üzerindeki baskılarının boyutunu gözler önüne seriyor ve anlaşmanın dayanıklılığını ve sürdürülebilirliğini ciddi bir sınava tabi tutuyor.



ABD, Hızlı Destek Kuvvetleri'ne silah sevkiyatını kesme kararı aldı

Marco Rubio, Kanada'nın Ontario eyaletindeki John C. Munro Hamilton Uluslararası Havalimanı'nda gazetecilere Sudan hakkında konuşuyor (AP)
Marco Rubio, Kanada'nın Ontario eyaletindeki John C. Munro Hamilton Uluslararası Havalimanı'nda gazetecilere Sudan hakkında konuşuyor (AP)
TT

ABD, Hızlı Destek Kuvvetleri'ne silah sevkiyatını kesme kararı aldı

Marco Rubio, Kanada'nın Ontario eyaletindeki John C. Munro Hamilton Uluslararası Havalimanı'nda gazetecilere Sudan hakkında konuşuyor (AP)
Marco Rubio, Kanada'nın Ontario eyaletindeki John C. Munro Hamilton Uluslararası Havalimanı'nda gazetecilere Sudan hakkında konuşuyor (AP)

ABD, Sudan'daki çatışmanın kanlı tırmanışından Hızlı Destek Kuvvetleri'ni (HDK) sorumlu tutarak, bu güçlere sağlanan silah tedarikinin kesilmesi için uluslararası eylem çağrısında bulundu.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Kanada'da gazetecilere yaptığı açıklamada, "Aldıkları silah tedarikini ve desteği kesmek için bir şeyler yapılmalı" dedi ve "orada yaşananlar korkunç" ifadesini kullandı.

Rubio, ABD'nin önerdiği ateşkesi kabul ettiğini açıklamasına rağmen, stratejik el Faşir şehrinin kontrolünü ele geçiren HDK’yi suçladı. "Karşı karşıya olduğumuz temel sorunun, HDK'nin bazı şeyleri kabul edip sonra da uygulamaması olduğunu düşünüyorum" dedi. HDK'nin bazı ülkelerden gelen dış fon ve desteğe bel bağladığını vurgulayarak, "Kim olduklarını biliyoruz ve bu konuda onlarla konuşup, olanları durduramazsak, bunun hem kendileri hem de dünya için kötü sonuçlar doğuracağını anlamalarını sağlayacağız" diye belirtti.

Bu arada, dün Sudan'ın kuzeyindeki Merowe şehrini hedef alan insansız hava araçları (İHA), ülkenin en büyük barajlarından birine ev sahipliği yapan kentte elektrik kesintisine neden oldu. Ordu, saldırıyı HDK'nin gerçekleştirdiğini iddia etti.


Bir raporda, Gazze Savaşı sırasında İsrail'e petrol sağlayan ülkelerin "soykırıma" "ortak" olduğu iddia ediliyor

İsrail ordusuna ait bir F-16 savaş uçağı, hava üssünden kalkış sırasında havadan havaya füzeler ve ilave yakıt tankları taşıyor,  (İsrail Ordusu)
İsrail ordusuna ait bir F-16 savaş uçağı, hava üssünden kalkış sırasında havadan havaya füzeler ve ilave yakıt tankları taşıyor, (İsrail Ordusu)
TT

Bir raporda, Gazze Savaşı sırasında İsrail'e petrol sağlayan ülkelerin "soykırıma" "ortak" olduğu iddia ediliyor

İsrail ordusuna ait bir F-16 savaş uçağı, hava üssünden kalkış sırasında havadan havaya füzeler ve ilave yakıt tankları taşıyor,  (İsrail Ordusu)
İsrail ordusuna ait bir F-16 savaş uçağı, hava üssünden kalkış sırasında havadan havaya füzeler ve ilave yakıt tankları taşıyor, (İsrail Ordusu)

Sivil toplum kuruluşu Oil Change International tarafından dün yayınlanan bir rapora göre, Gazze Şeridi'ndeki savaş sırasında 25 ülke İsrail'e petrol tedarik etti. Raporda, iklim krizini körükleyen ve "soykırım" olarak nitelendirilen fosil yakıt bazlı sistem kınandı.

Brezilya'daki 30. Taraflar Konferansı (COP30) kapsamında yayınlanan rapora göre, Azerbaycan ve Kazakistan, 1 Kasım 2023 ile 1 Ekim 2025 tarihleri ​​arasında ham petrol sevkiyatının yüzde 70'ini gerçekleştirdi.

Rusya, Yunanistan ve Amerika Birleşik Devletleri, İsrail'e rafine petrol ürünlerinin en büyük ihracatçıları arasında yer alıyor. Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Amerika Birleşik Devletleri aynı zamanda İsrail'e askeri uçaklarda kullanılan JP-8 jet yakıtı sağlayan tek ülke.

Oil Change International, "Bu dönemde İsrail'e yakıt sağlayan ülkeler, İsrail'in vahşetinin tamamen farkındaydı" dedi. Örgüt, "Bu raporda, İsrail'in suç ortaklığı belgelenerek hesap sorulmasına olanak sağlanmıştır. Bu ülkeler, bu soykırımdaki rollerini kabul etmeli ve suç ortaklığına son vermelidir" ifadesini kullandı.

STK, petrol akışlarını analiz etmesi için araştırma şirketi Datadesk'i görevlendirdi ve söz konusu dönemde 323 sevkiyat tespit ederek, toplam 21,2 milyon ton petrol sevkiyatı tespit etti.

Gazze Şeridi'ndeki savaş, Hamas'ın güney İsrail'e düzenlediği ve AFP'nin resmi rakamlara dayanan verisine göre İsrail tarafında bin 221 kişinin ölümüne yol açan eşi benzeri görülmemiş bir saldırının ardından Ekim 2023'te patlak verdi.

Birleşmiş Milletler'in güvenilir bulduğu Gazze Sağlık Bakanlığı verilerine göre, o tarihten bu yana İsrail'in misilleme amaçlı askeri harekâtı sonucunda Gazze'de çoğunluğu sivil olmak üzere 69 binden fazla Filistinli öldürüldü.

Temmuz 2024'te Uluslararası Adalet Divanı, İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin "yasadışı" olduğu sonucuna varan bir tavsiye kararı yayınlarken, bir BM komisyonu İsrail'i Gazze Şeridi'nde "soykırım" yapmakla suçladı.

İngiliz Uluslararası ve Karşılaştırmalı Hukuk Enstitüsü'nde insan hakları ve ekonomik işler araştırmacısı olan Irene Petropaoli ise devletlerin, Uluslararası Adalet Divanı'nın "soykırımın önlenmesi ve cezalandırılması" çağrısında bulunan geçici emrine uymakla yükümlü olduğunu ifade etti.

Açıklamada, "Devletler, İsrail'e yapacakları yardımların, özellikle askeri yardımların, kendilerini Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi uyarınca soykırıma ortak olma riskine maruz bırakabileceğini akıllarında tutmalıdırlar" denildi.


Suriye güvenlik personelleri Süveyda'da "isyancı çetelerin" açtığı ateş sonucu yaralandı

Suriye'nin batısındaki kıyı bölgelerinde daha önceki operasyonlar sırasında görev alan iç güvenlik güçleri personeli (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye'nin batısındaki kıyı bölgelerinde daha önceki operasyonlar sırasında görev alan iç güvenlik güçleri personeli (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Suriye güvenlik personelleri Süveyda'da "isyancı çetelerin" açtığı ateş sonucu yaralandı

Suriye'nin batısındaki kıyı bölgelerinde daha önceki operasyonlar sırasında görev alan iç güvenlik güçleri personeli (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye'nin batısındaki kıyı bölgelerinde daha önceki operasyonlar sırasında görev alan iç güvenlik güçleri personeli (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye devlet televizyonu, dün akşam Süveyda ilindeki İç Güvenlik Güçleri'ne dayandırdığı haberinde, "isyancı çeteler" tarafından ilin kırsalında düzenlenen topçu ateşi sonucu çok sayıda güvenlik görevlisinin yaralandığını bildirdi.

Haberde, Süveyda'daki "isyancı çetelerin" ateşkesi üst üste üçüncü gün ihlal etmeye devam ettiği, ilin kırsalındaki mevzileri bombaladığı ve bunun sonucunda güvenlik güçlerinin yaralandığı belirtildi.

İç Güvenlik Güçleri basın açıklamasında, "Süveyda'daki ateşkesin tekrar tekrar ihlal edilmesinin sorumluluğu isyancı gruplara ve bölgeyi istikrarsızlaştırmaya çalışanlara aittir. İç Güvenlik Güçleri, isyancı grupların bölgedeki çeşitli eksenlerden ilerleme girişimlerini engellemiştir" ifadelerini kullandı.

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani, dün erken saatlerde, hükümetin Süveyda'da güvenliği sağlamak için müdahale girişiminde bulunduğunu belirterek, "Dürzi toplumuyla ilgili bir sorun yok ve krizi kontrol altına almak için durumla temkinli bir şekilde ilgileniyoruz" dedi.

Londra'daki Chatham House Enstitüsü'nde düzenlenen diyalog oturumunda eş-Şeybani, Suriye'nin herhangi bir şekilde bölünmesini tamamen reddettiğini ve tüm tarafların ve bileşenlerin Suriye ulusal dokusuna entegre edilmesi arzusunu yineledi.