İsrailli aşırılık yanlıları Trump'ın Gazze planını bozabilir mi?

Netanyahu, Hamas'ın öneriyi reddetmesini bekliyor

ABD Başkanı Donald Trump, 29 Eylül 2025'te Beyaz Saray'da düzenlenen basın toplantısında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile el sıkışıyor. (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, 29 Eylül 2025'te Beyaz Saray'da düzenlenen basın toplantısında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile el sıkışıyor. (Reuters)
TT

İsrailli aşırılık yanlıları Trump'ın Gazze planını bozabilir mi?

ABD Başkanı Donald Trump, 29 Eylül 2025'te Beyaz Saray'da düzenlenen basın toplantısında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile el sıkışıyor. (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, 29 Eylül 2025'te Beyaz Saray'da düzenlenen basın toplantısında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile el sıkışıyor. (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, hükümetindeki iki aşırılık yanlısı bakana (Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir) seslenerek, ABD Başkanı Donald Trump'ın barış planına karşı yürüttükleri kampanyayı durdurmaları çağrısında bulundu.

İsrail Kanal 12 televizyonuna göre Netanyahu onlara, İsrail'in plana herhangi bir şekilde müdahale etmesinin, Trump ile bir krize yol açacağını belirterek, “Bu dönemde tek desteğimiz olan Trump'a hayır dememeliyiz, hatta ‘evet ama...’ bile dememeliyiz” dedi.

Netanyahu, “İsrail'in Trump'ın her önerisine karşı net ve kararlı bir tutum sergilemesi gerekir, sonrasını tartışırız” ifadesini kullandı.

Netanyahu'nun yakın çevresi, Ben-Gvir ve Smotrich'in tutumunu ‘yüzeysel’ buldu ve İsrail siyasetinde en zengin deneyime sahip olan başbakanın taktiklerini anlamadıklarını belirtti.

Bölünme

İsrail sağ kanadı birkaç gruba bölünmüş vaziyette. Likud Partisi’nin büyük bir kesimi bu anlaşmayı, İsrail’in pek çok talebini yerine getiren iyi bir anlaşma olarak görüyor. Bir diğer kesim ise Netanyahu’nun bundan fazlasını başaramadığını düşünüyor. Bu kesim, anlaşmada bazı başarıların bulunduğuna işaret ediyor. Onların bakış açısına göre bu başarılar arasında, Hamas’ın Gazze Şeridi’ndeki varlığının sona erdirilmesi ve bölgenin tamamen silahsızlandırılması yer alıyor. Filistin Yönetimi’nin Gazze Şeridi’ne geri dönmesinin engellenmesi de bu başarılar arasında. Ayrıca, bölgenin güvenlik kontrolünün İsrail’in elinde kalması, İsrail güçlerinin 500 ila 1000 metre genişliğinde bir güvenlik kuşağı üzerinde kontrol sahibi olmasına imkân tanıyor. Diğer yandan anlaşma, İsrail’in uluslararası alandaki yalnızlığını kırıyor ve ABD nezdindeki konumunu güçlendiriyor.

Smotrich ve Ben-Gvir'in temsil ettiği sağ kanadın bir kesimi ise anlaşmayı, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sürdürmek ve Batı Şeria'da İsrail egemenliğini dayatmak için kaçırılmış tarihi bir fırsat olarak görüyor.

İsrail'in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset'te yan yana oturuyor. (Arşiv – Reuters)İsrail'in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset'te yan yana oturuyor. (Arşiv – Reuters)

İsrail Kanal 13 televizyonu tarafından yayınlanan bir ankete göre, Trump'ın Gazze savaşını sona erdirme önerisi İsrail halkı arasında önemli bir destek görüyor. Ankete katılanların yüzde 72'si öneriyi desteklerken, yüzde 8'i karşı çıkıyor. Anket sonuçlarına göre, katılımcıların yüzde 43'ü, savaşın ABD Başkanı’nın önerdiği plana ve İsrail'in hedeflerine uygun olarak sona ermesi halinde, İsrail'in ‘kazanan taraf’ olacağını düşünüyor. Öte yandan yüzde 12'si Hamas'ın kazanan taraf olduğunu söylerken, yüzde 45'i ‘bilmiyorum’ yanıtını verdi.

Netanyahu'nun savaşta ‘hedeflerine ulaşıp ulaşmadığı’ sorulduğunda, katılımcıların yüzde 39'u ulaşmadığını, yüzde 36'sı ulaştığını belirtti.

İsrail’in Katar'daki Hamas liderlerini hedef aldığı için Katar'dan özür dilemesi konusunda ise kamuoyu ‘özür dilemesi gerektiğini’ düşünen yüzde 41 ile ‘özür dilememesi gerektiğini’ düşünen yüzde 40 arasında bölündü.

Hangi parti hükümeti kuracak?

Ancak anket, Netanyahu'nun Trump'ın planına verdiği desteğin kendisine siyasi fayda sağlamayacağını ve kaybettiği popülaritesini geri kazanamayacağını gösterdi. ‘Bugün seçim yapılsa kime oy verirdiniz?’ sorusuna verilen yanıtlar şu şekilde değerlendirilebilir: Neftali Bennett’in liderliğindeki parti seçimde öne çıkarak 25 sandalye kazanacak. Eğer Bennett, Gadi Eisenkot ile ittifak yaparsa bu sayı 32 sandalyeye kadar çıkabilir. Her iki durumda da Likud Partisi 23 sandalye alacak.

Likud şu anda 120 sandalyeli Knesset'te 32 sandalyeye sahip.

Anket, Yair Golan liderliğindeki solcu Demokrat Parti'nin şu anda sahip olduğu 4 sandalyeye kıyasla 10 sandalye kazanacağını gösteriyor. Bu senaryoda Netanyahu'nun koalisyonu hükümeti kurmak için yeterli sandalyeye sahip olmayacak.

Anket katılımcıları, muhalefet kampının 57 sandalye, Arap partilerinin ise 11 sandalye kazanacağını öngördü. Muhalefet partileri, hiçbir Arap partisiyle koalisyon kurmama konusunda ısrarcı olursa, bu muhalefet de çoğunluk hükümeti kuramayacak. Bu durumda, yeni bir seçim yapılacak.

Walla internet sitesinde dün yayınlanan başka bir ankette, Netanyahu hükümeti için sonuçlar daha da kötüydü. Netanyahu hükümetinin sandalye sayısı 48'e düşerken, muhalefet 62 sandalye kazanarak Araplar olmadan hükümeti kurabiliyor. Bu anket sonuçları, İsraillilerin çoğunluğunun Netanyahu'yu ne pahasına olursa olsun görevden almak istediğini gösteriyor.

‘Evet’ ya da ‘hayır’

Netanyahu'ya yakın kişiler, planı ‘iyi’ ve ‘pazarlık edilemez’ olarak pazarlamaya çalışıyorlar.

İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN 11 salı akşamı, İsrail müzakere ekibinin görüşmelerin devamı konusunda Netanyahu'dan talimat beklediğini ve önümüzdeki günlerde Katar'da bir müzakere turu olabileceğini bildirdi.

KAN, İsrail'deki tahminlere göre Hamas'ın yanıtının “Evet, ama...” şeklinde olacağını belirterek, hareketin ana tartışma noktalarından birinin İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'nden çekilmesinin zamanlaması ve mekanizması olduğunu açıkladı. KAN, konunun şu anda sadece Gazze Şeridi'ne Arap-uluslararası güçlerin konuşlandırılması mekanizmasıyla bağlantılı olduğunu ifade etti.

KAN, müzakerelere aşina olanların, iki taraf arasında bir anlaşmaya varmak amacıyla ABD Başkanı’nın girişiminde değişiklikler yapılmasını dışlamadıklarını da bildirdi.

Öte yandan i24 News bir İsrailli yetkilinin, Trump'ın planının “pazarlık edilemez olduğunu; verilecek cevabın sadece evet ya da hayır olabileceğini” söylediğini aktardı. Şarku'l Avsat'ın i24 News'ten aktardığına göre yetkili, ABD yönetiminin küçük ayrıntılar konusunda ‘sınırlı düzeyde müzakere’ kabul etme olasılığını ima ettiğini, ancak ‘uzun vadeli müzakereleri kesinlikle kabul etmeyeceğini’ belirtti.

İsrailli yetkili, “Resmi tutum, teknik konular dışında müzakereye açık olmayan planın arkasında durmaktır. Herhangi bir değişiklik için yer yoktur. Hamas, evet dediği andan itibaren, tüm rehinelerin 72 saat içinde İsrail'e ulaşmasını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Kanal 12'ye göre üst düzey İsrailli yetkililer, yaklaşan müzakerelerin ‘zorlu geçeceğini ve haftalarca sürebileceğini’ tahmin ediyor.

Ancak İsrail'deki uzmanlar, bu noktanın ‘gerçek bir mayın tarlası’ olduğunu düşünüyorlar. Zira Hamas'ın tüm rehineleri bir kerede serbest bırakmayı kabul etmesi son derece zor olacak. Ayrıca Hamas, plan uygulandıktan sonra tüm cesetleri hemen iade edemeyebilir.

Aynı tahminlere göre temel soru şu: İsrail ve özellikle Netanyahu gerçek bir anlaşma mı yapmak istiyor, yoksa amaç Hamas'ı başarısızlıktan sorumlu tutmak mı?



Gazze'ye yardım götüren Sumud Filosu'na baskın düzenleyen İsrail, bazı gemileri ele geçirerek yolcuları alıkoydu

TT

Gazze'ye yardım götüren Sumud Filosu'na baskın düzenleyen İsrail, bazı gemileri ele geçirerek yolcuları alıkoydu

Gazze'ye yardım götüren Sumud Filosu'na baskın düzenleyen İsrail, bazı gemileri ele geçirerek yolcuları alıkoydu

Gazze Yardım Filosu Çarşamba akşamı yaptığı açıklamada, gemilerinin İsrail deniz kuvvetleri tarafından durdurulduğunu duyurdu. Filo, “Gazze saatiyle yaklaşık 20:30'da (17:30 GMT), Steadfastness Filosuna ait Alma ve Sirius dahil olmak üzere birkaç gemi, uluslararası sularda İsrail işgal güçleri tarafından yasadışı olarak durduruldu ve saldırıya uğradı” dedi.

Sumud Filosu daha önce gemilerinin yasadışı olarak durdurulmasını kınayarak kameraların devre dışı bırakıldığını ve askerlerin gemilere çıktığını belirterek, “Gemilerdeki tüm katılımcıların güvenliğini ve durumunu sağlamak için yoğun bir şekilde çalışıyoruz” dedi.

Sumud Filosu, İsrail'in gemilere telsizle tehditler savurduğunu açıkladı. İsrail Dışişleri Bakanlığı ise X'te yaptığı açıklamada filoya ait birkaç geminin durdurulduğunu ve ilgili kişilerin İsrail limanına nakledildiğini belirterek, “Aktivist Greta Thunberg ve arkadaşları da dahil olmak üzere, filoya ait gemilerde bulunanlar İsrail limanına nakledildi” dedi.

 Thunberg ve bir dizi maskeli ve silahlı İsrailli askerin göründüğü bir video klip yayınlayan İsrail Dışişleri Bakanlığı  İsrail donanmasının Steadfast Filosu ile temasa geçerek rotasını değiştirmesini istediğini açıklamıştı. X'te yapılan açıklamada İsrail, filoya aktif bir savaş bölgesine yaklaştığını ve yasal deniz ablukasını ihlal ettiğini bildirdi. İsrail, yardımların güvenli kanallardan Gazze'ye aktarılması teklifini yineledi ve filonun bunu reddettiğini belirtti.

ujı
Aktivistler, Gazze'ye giden Özgürlük Filosu'nun bir parçası olan Kaptan Nikos gemisinde zafer işareti yapıyor (Reuters)

Türkiye, İsrail donanmasının filoya gerçekleştirdiği müdahaleyi "uluslararası hukuku en ağır biçimde ihlal eden ve masum sivillerin hayatını tehlikeye atan bir terör eylemi" olarak tanımladı.

Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, "Söz konusu saldırının, Gazze'de ateşkes sağlanmasına dönük çabalara zarar vermemesini ümit ediyoruz" ifadelerine yer verildi.

Açıklamada Türk vatandaşlarıyla birlikte "alıkonulan diğer yolcuların bir an önce serbest bırakılması için girişimlerin başlatıldığı" belirtildi.

Reuters'a göre, bu akşam erken saatlerde Dayanışma Filosu, radarında konumundan sadece üç deniz mili uzaklıkta 20'den fazla tanımlanamayan gemi tespit ettiğini bildirdi. Dayanışma Filosu'nun organizatörleri, İsrail donanmasının bir saat içinde çok sayıda  gemisini durdurmaya başlayacağını tahmin ediyordu.

İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, İsrail'in filoya karşı şiddet kullanmayacağına dair kendisine güvence verdiğini belirterek, İsrail'i filonun gemilerindeki insanları Aşdod limanına nakletmeye çağırdı.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot, Çarşamba akşamı Mısır açıklarında bulunan Gazze'ye giden Filistin ile Dayanışma Küresel Filosunun gemilerini “İsrail makamlarının durdurma sürecinde” olduğunu söyledi.

Barrou, “X” platformu üzerinden yaptığı açıklamada, “Fransa, İsrail makamlarından katılımcıların güvenliğini sağlamalarını, konsolosluk koruması garantisi vermelerini ve mümkün olan en kısa sürede Fransa'ya dönmelerine izin vermelerini talep ediyor” dedi.

cdfgthy
Gazze'ye giden “Steadfast Fleet” gemilerindeki aktivistler, İsrail donanmasının kuşatma altındaki Filistin topraklarına yaklaşırken onları durdurmaya başladığını söyledi (AP).

Eylül ortasında Tunus'tan yola çıkan “Küresel Dayanışma Filosu”nun organizatörleri, gece boyunca “İsrail askeri gemileri” tarafından gerçekleştirilen “gözdağı manevralarına” rağmen, Mısır açıklarında yolculuğuna devam edeceğini doğruladı.

İnsani yardım misyonu ve önde gelen isimler

İspanya'dan yola çıkan “Küresel Dayanışma Filosu”, 40'tan fazla ülkeden yüzlerce Filistin yanlısı aktivisti taşıyan yaklaşık 45 gemiden oluşuyor. Filo, bebek maması, gıda ve tıbbi yardım malzemesi taşıyor ve “barışçıl ve şiddet içermeyen bir misyon” yürüttüğünü vurguluyor. .

 Filonun Mısır kıyılarının kuzeyindeki Akdeniz'de, Filistin topraklarından 90 deniz mili veya yaklaşık 170 kilometre uzaklıkta olduğu bildirildi.

dcfghy
Bir gemi filosu, 27 Eylül 2025 tarihinde İtalya'nın güneyindeki Sicilya'nın Katanya kentindeki San Giovanni Li Cuti limanından ayrıldı (EPA).

Bu harekete katılanlar arasında Nelson Mandela'nın torunu, eski Güney Afrika milletvekili Mandela Mandela, İsveçli aktivist Greta Thunberg, Fransız milletvekili Rima Hassan ve eski Barselona Belediye Başkanı Ada Colau bulunuyor. Amaçları İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ablukayı kırmak ve açlık ve soykırımdan muzdarip kuşatma altındaki halka insani yardım ulaştırmak amacıyla bu harekete katılıyorlar.

“Steadfast Filosu” yaptığı açıklamada, “sabahın erken saatlerinde İsrail işgal donanmasının filoya karşı bir sindirme operasyonu gerçekleştirdiğini” doğrulamıştı.

Açıklamada, filonun ana gemilerinden biri olan Alma'nın “birkaç dakika boyunca İsrail savaş gemisi tarafından düşmanca bir şekilde kuşatıldığı” belirtildi.

Bildiride, olay sırasında “uzaktan iletişim kesintiye uğradığı” ve kaptanın İsrail gemisiyle “doğrudan çarpışmayı önlemek için ani bir manevra yapmak zorunda kaldığı” belirtildi.

Açıklamada, “Kısa bir süre sonra, aynı gemi Sirius'u hedef aldı ve ayrılmadan önce nispeten uzun bir süre aynı sindirme manevralarını tekrarladı” denildi.

u
Steadfastness Filosu, onlarca kişiyi taşıyan 10 tekneyle Katanya'dan Gazze'ye doğru yola çıktı (EPA).

Sirius gemisinde bulunan Fransız Radikal Sol Partisi (radikal sol) milletvekili Marie Mesmor, AFP'ye en az iki tanımlanamayan gemi gördüğünü, bunlardan birinin “çok yakın” olduğunu söyledi.

Mesmor “Bize kör edici bir ışık yönelten askeri müdahale gemisi” olduğunu ve aynı zamanda alarm verilmeden önce “radar ve internet iletişiminin” kesildiğini belirtti.


Trump'ın Gazze’deki savaşı sona erdirme planı ve zorlu bir barışa giden karmaşık yollar

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray'ın Devlet Yemek Salonu'nda düzenlenen ortak basın toplantısında tokalaşırken, gazeteciler soru sormak için ellerini kaldırıyor,29 Eylül 2025 (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray'ın Devlet Yemek Salonu'nda düzenlenen ortak basın toplantısında tokalaşırken, gazeteciler soru sormak için ellerini kaldırıyor,29 Eylül 2025 (Reuters)
TT

Trump'ın Gazze’deki savaşı sona erdirme planı ve zorlu bir barışa giden karmaşık yollar

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray'ın Devlet Yemek Salonu'nda düzenlenen ortak basın toplantısında tokalaşırken, gazeteciler soru sormak için ellerini kaldırıyor,29 Eylül 2025 (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray'ın Devlet Yemek Salonu'nda düzenlenen ortak basın toplantısında tokalaşırken, gazeteciler soru sormak için ellerini kaldırıyor,29 Eylül 2025 (Reuters)

Elie el-Kuseyfi

Arap, uluslararası ve Müslüman tarafların çoğu, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'deki savaşı sona erdirme planına dahil oldu. Bu da bizi, bu plana kimlerin karşı çıkabileceğini düşünmeye itti. Doğal olarak, akla ilk önce İran'ın bu planı kabul etmeyeceği ve onaylamayacağı geliyor. Çünkü İran önceki müzakere sürecine dahil olmamıştı. Planın şartlarında da İran'ın taleplerinden hiçbiri yer almıyor. Ancak İran, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ‘snapback mekanizması’ olarak bilinen yaptırımların yeniden yürürlüğe girmesiyle önemli bir baskı altında ve İsrail'den sızan bilgilere göre İran, muhtemelen üç ay içinde İsrail'in kendisine yeni bir saldırı düzenleyeceğini öngörüyor. Üç yıl önce Madrid Konferansı'na paralel bir yol oluşturmak için güvenlik, askeri ve siyasi araçlarını kullandığı gibi, müzakerelerden ve 20 maddelik plandan ‘dışlanmasına’ yanıt vermek için çok fazla seçeneği yok. Özellikle Oslo Anlaşmaları'nın imzalanmasından sonra Hamas, İslami Cihad ve Lübnan'daki Hizbullah'ı destekleyerek paralel bir yol oluşturdu.

Bu, İran'ın bölgesel yükselişinin erken bir işaretiydi, hatta ABD’nin İran'ın Bağdat'tan Şam, Beyrut ve Sana'ya kadar bölgede genişlemesinin önünü açan Irak'ı işgalinden önce bile, İran gücünün zirvesindeyken bu dört Arap başkentini kontrol ettiğini iddia ediyordu. Ancak şükürler olsun ki koşulları değişti. ‘Aksa Tufanı Operasyonu’ İran'ın bölgedeki nüfuzunun tersine dönmesinin başlangıcı oldu. Sanki büyücüye kimsenin hayal edemeyeceği bir şekilde büyü geri tepmiş gibiydi. Gerçek şu ki, her ne kadar Hamas'ın Beşşar Esed rejimine karşı tutumu nedeniyle iki taraf arasındaki ilişkilerde bazı dalgalanmalar yaşansa da İran'ın otuz yılı aşkın süredir Hamas'a olan bağımlılığı ve ona verdiği kesintisiz destek, Tahran'a hem Filistin'de hem de bölgede savaşın ertesi günü müzakerelerinde doğrudan yer alma garantisi vermedi. Ancak bir kez daha, İran'ın Trump'ın planına nasıl tepki vereceğini sormamız gerekiyor. İslami Cihad’ın olumsuz tutumu, Tahran'ın plana karşı çıkma ve onu sabote etme kararlılığının bir göstergesi olabilir mi?

Bölgedeki vekillerinin zayıflaması ve rejiminin tarihinde bir dönüm noktası olan İsrail ve ABD’nin ortak saldırısının ardından İran’ın elinde hangi araçlar kaldı?

Trump’ın Gazze’deki savaşı sona erdirme planını uygulamakla Abraham (İbrahim) Anlaşmaları’nın kapsamını genişletmek arasında kurduğu bağlantı. Bu, söz konusu planın özünü ortaya koyuyor.

Arap ve İslam dünyasının Trump’ın 20 maddelik planına geniş çaplı destek vermesinin, planın başarısını öngörmeyi imkansız kılacak kadar büyük bir ivme kazandırdığına şüphe yok. Bundan dolayı Hamas'ın bu planı reddedebileceğini düşünmek zor, aksi takdirde kendisini Arap dünyasından ve Müslüman ülkelerden tamamen izole edilmiş, sadece İran'ın desteğine sahip bir durumda bulabilir. Ancak, İran'ın Arap ve İslam dünyasıyla ilişkilerini geliştirmeye ve sağlamlaştırmaya çalıştığı bir dönemde, özellikle de tekrarlanması muhtemel olan İsrail ve ABD’nin ortak saldırısının ardından, İran bile Trump'ın planına vereceği yanıtı dikkatli bir şekilde hesaplamak zorunda.

Bu yüzden Katar'ın İran'a tutumunu açıkça belirtmiş olması nedeniyle, İran'ın 20 maddelik planla ilgili müzakerelere katılma olasılığı da yadsınamaz. Bu bağlamda, Trump'ın bu planı açıklarken İran'ın Abraham Anlaşmaları’na katılması harika olur demesi dikkati çekti. Bu da ABD yönetiminin Tahran ile müzakerelerin kapısını kapatmadığı, ancak plana katılmanın faydalarını göstererek İran'ı ikna etmeye çalıştığı anlamına geliyor.

frgty
Trump, New York'ta Arap ve Müslüman ülke liderleriyle yaptığı toplantıda, 23 Eylül 2025 (Reuters)

İran'ın Trump'ın planını onaylaması kolay olmayacak ve eğer onaylanırsa, İran rejimi, kırk yıllık tarihinde ‘zehirli kadehi’ ikinci kez yudumlamış olacak. Ancak Irak ile savaştan sonra yuttuğu “zehirli kadeh” sınırlı etkiler yarattı ve bölgede ciddi bir yankı uyandırmadı. Öte yandan plan, Hamas ve İslami Cihad'ın temsil ettiği Filistin kartını elinden aldığı için İran'a karşı kıyaslanamayacak kadar sert olacak. Plan, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nden kademeli olarak çekilmesi ve Gazzelilerin yerlerinden edilememesi ve İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmemesi karşılığında, Hamas'ın tamamen silahsızlandırılmasına dayanıyor ve bu iki nokta Arapça harflerle yazıldı.

Aslında, Trump’ın Gazze’deki savaşı sona erdirme planını uygulamakla Abraham Anlaşmaları’nın kapsamını genişletmek arasında kurduğu bağlantı, bu planın temel özünü ortaya koyuyor. Zira planın etkileri Gazze ve Filistin topraklarındaki ertesi gün ile sınırlı kalmayıp, tüm bölgeye yayılıyor. Bu yol, İsrail'in Gazze Şeridi'ne karşı savaşının başlamasından itibaren şekillenmeye başlamıştı, zira bu savaşın süresi, hedefleri ve coğrafi kapsamı açısından öncekilerden farklı olduğu, özellikle de Binyamin Netanyahu’nun Ortadoğu’yu değiştirme planının bir parçası olarak Lübnan, Suriye, Yemen ve son olarak İran'ı da kapsayacak şekilde genişlediği kısa sürede anlaşılmıştı. Bu konsept, nihayetinde Donald Trump tarafından kendi planı ve kendi yöntemiyle benimsenip uygulandı, ancak Netanyahu’nun Trump’ı ‘İsrail’in Beyaz Saray’daki en iyi dostu’ olarak tanımlamasına rağmen, Gazzelileri yerlerinden etmek isteyen İsrail aşırı sağını tam olarak tatmin etmedi.

Filistinlilerin taleplerini dile getirme imkanı şimdikinden daha güçlüydü ve İsrail aşırı sağının kendi koşullarını dayatma gücü şimdikinden daha zayıftı.

Dolayısıyla planının açıklanmasını ‘yüzlerce ve binlerce yıldır’ süren bir trajediye son verdiği için medeniyet tarihinin en önemli günlerinden biri olarak gören Trump, Filistinliler ve İsrailliler arasındaki çatışmaya ilişkin kendi tanımına göre ‘Ortadoğu barışı için tarihi bir gün’ olmasını istiyorsa, aşırı sağcı İsraillilerle başa çıkma sınavıyla karşı karşıya kalacak. Tıpkı eski İsrail Başbakanı Yitzhak Rabin'in Oslo Anlaşmaları’nın imzalanmasından sonra İsrail aşırı sağıyla başa çıkma sınavıyla karşı karşıya kalması gibi. Ancak Rabin, feci bir şekilde başarısız olup bunu hayatıyla ödedi. Elbette Madrid Konferansı, Oslo Anlaşmaları ve Trump'ın planını açıklaması arasında, Filistinlilerin taleplerini formüle etme kabiliyetinin şu anda olduğundan daha güçlü olması ve aşırı sağcı İsrail'in koşullarını dayatma kabiliyetinin şu anda olduğundan daha zayıf olması olmak üzere, iki farklı tarihi bağlam bulunuyor.

fgthy
İsrail tarafından Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus’a düzenlenen hava saldırısı sonrasında yükselen dumanlar, 29 Eylül 2025 (AFP)

Bu yüzden İsrail'in Gazze Şeridi ve tüm bölgeye karşı yürüttüğü savaşın sonuçlarının dayattığı tamamen yeni bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Trump'ın planı, İsrail lehine olan güç dengesizliğini ölçülemez bir şekilde sürdürüyor. Bu plana onay veren tarafların, Filistin’in mevcut durumuna bakıldığında, bu plana baskı uygulayabilecek araçların Filistinlilere değil, Araplara ve Müslümanlara ait olduğu ve özellikle de yerinden edilmeye ve ilhaka ‘hayır’ dedikleri dikkati çekiyor. Ancak İsrail’in dini ve milliyetçi aşırı sağının yerleşim faaliyetlerini hızlandırması ve Netanyahu'nun Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi'ni yönetmesinde herhangi bir rol üstlenmesine karşı olmasının yanında Filistin devletinin kurulmasını reddetmesi nedeniyle bu iki ‘hayır’ da ciddi zorluklarla karşı karşıya. Bu yüzden İsrail’in dini ve milliyetçi aşırı sağa doğru güçlü bir kayma eğilimi göz önüne alındığında, Trump'ın planında özetlendiği gibi bu devletin kurulmasına giden güvenilir bir yolun nasıl inşa edilebileceğini hayal etmek çok zor. Bu aynı zamanda geçmişten beri Filistinliler ve İsrailliler arasında uzlaşıya varılması olasılığı ve bunun hangi koşullarda gerçekleşebileceği konusunda ciddi soru işaretlerine yol açan bir ikilem olmaya devam ediyor. Dahası İsrail'in iki yıldır Gazze Şeridi'nde işlediği katliamların hiçbir hesap sorulmadan göz ardı edilebileceğini düşünmek mümkün değil. Bu konu, uluslararası alanda büyük yankı uyandırdı ve burada sonlanması beklenemez.

Ancak stratejik açıdan bakıldığında, ABD'nin desteğiyle İsrail'in bölgesel gücünde dikkate değer bir artış olduğu görülüyor. Bu durum, 20 maddelik planın genel içeriğinde, özellikle İsrail'in Gazze Şeridi ve Batı Şeria üzerindeki güvenlik kontrolünü elinde tutması ve bunun da İsrail'in bölgenin hava sahasında, en azından Lübnan ve Suriye gibi ‘halka devletlerin’ hava sahasında hareket özgürlüğü anlamına gelmesi şeklinde yansıtılıyor. Bu hareket özgürlüğü ise Gazze, Lübnan veya güney Suriye’de olsun, İsrail için bir tehdit oluşturabilecek silahsızlanma sorununa yol açıyor. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre bu öncelikle İran’ı, ardından özellikle Gazze ve Lübnan'ı ilgilendiren bölgesel etkileri olan bir sorun. Trump'ın planına ilişkin herhangi bir anlaşma, Hamas'ın silahsızlandırılmasına razı olmak anlamına geliyor. Tıpkı geçtiğimiz kasım ayında Lübnan ile İsrail arasında imzalanan ateşkes anlaşmasının, Hizbullah'ın bu koşulu kabul etmemiş gibi davranmasına rağmen, Hizbullah'ın silahsızlandırılmasına razı olmak anlamına gelmesi gibi. Ancak ne olursa olsun tüm bu olaylarda en önemli husus, ABD’nin desteğiyle İsrail için savaşı sona erdirmenin şartının, Hizbullah için olduğu gibi Hamas'ın tamamen silahsızlandırılması olması.

Trump'ın planı bu çatışmayı çözmeye yönelik ve bu yüzden adil ve kapsamlı bir barış sağlama planı değil. Bu kavram artık geçmişte kaldı. Daha ziyade plan temel olarak, İsrail'in savaşının sonuçlarını siyasi ve fiili olarak uygulamaya koymayı ve buna karşılık gelen koşulları kısmen dayatabilmeyi amaçlıyor.

Bu da bizi, son on yıllarda bölgedeki, özellikle İran ve İsrail arasındaki karmaşık ve çok yönlü, ancak esasen nüfuz ve kontrol mücadelesi temelinde olan çatışmanın özüne geri götürüyor. Trump'ın planı bu çatışmayı çözmeye yönelik ve bu yüzden adil ve kapsamlı bir barış sağlama planı değil. Bu kavram artık geçmişte kaldı. Daha ziyade plan temel olarak, İsrail'in savaşının sonuçlarını siyasi ve fiili olarak uygulamaya koymayı ve buna karşılık gelen koşulları kısmen dayatabilmeyi amaçlıyor. Planın, özellikle Filistinliler ve İsrailliler arasında bir anlaşma olasılığı açısından ne kadar uygulanabilir olduğunu zaman gösterecek. Bu anlaşma, Abraham Anlaşmaları'na başka ülkelerin de katılması potansiyelini belirleyecek. Yalnız, bu iki nokta arasındaki yol uzun, karmaşık ve tuzaklarla dolu. Ancak bu, zamanı geriye sarmanın mümkün olduğu, yani ‘direniş ekseni güçlerinin’ her ne pahasına olursa olsun ve herhangi bir amaçla yeniden yapılanabileceği ya da Aksa Tufanı Operasyonu’nun İsrail ile bölgesel normalleşmenin kapısını kapattığı anlamına gelmiyor. Ben de direniş ekseninin artık geçerliliğini yitirdiğini düşünüyorum. Tüm bunlar, sadece Hamas'ın deneyimlerini, özellikle de başka bir orduya karşı koymak için bir ordu kurma girişimini değerlendirmek açısından değil, aynı zamanda Filistin davasıyla ilgili yeni bölgesel ve uluslararası durumu göz önünde bulundurarak da Filistin'in mevcut durumunu değerlendirirken göz ardı edilemez. Dünya ülkelerinin yaklaşık yüzde 80'i Filistin devletini tanıdıktan sonra, Filistin halkının ve Filistin ulusal projesinin varlığını inkâr eden tarihi Siyonist teoriyi temelden ve kesin olarak çürüten bu durum, araçların ve seçeneklerin yeniden gözden geçirilmesini gerektiriyor.

Ancak, Filistin devletinin tanınması, Hamas'ın eski araçlarını, yani silahlarını terk etmesine bağlı. Filistinliler bunu teslim olmak olarak görmemeli, aksine uluslararası arenadaki değişimler, özellikle de dünyanın İsrail'e bakışındaki değişiklik çerçevesinde, Filistin davasını yeniden kavramlaştırma fırsatı olarak görmeli. Çünkü bu, savaşın sona ermesiyle bitecek uzun bir mücadele ve özellikle de İsrail aşırı sağı Batı sokaklarıyla doğrudan, açık ve uzun süreli bir çatışmaya girmiş olduğundan, marjinal bir kazanç değilse de Filistin davasının bölgesel çatışmalardan izole edilmesini ve uluslararası hukukun ölçütü olarak uluslararası meseleler listesinin en üstüne yerleştirilmesini sağlar. Trump'ın planı, bu çatışmayı yeniden başlatmak ve yoğunlaştırmak için bir basamak olmaktan öteye gitmese de tam tersi olduğunu da söyleyemeyiz.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme planının şartları neler?

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme planının şartları neler?

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek için 20 maddelik kapsamlı bir plan açıkladı. Bu plan, Gazze Şeridi'ni ‘radikalleşmeden ve terörden arındırılmış bölge’ ilan etmeyi ve Trump'ın başkanlık ettiği, eski Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair gibi isimlerin de katıldığı uluslararası bir ‘barış konseyinin’ denetimi altında geçici bir Filistin teknokrat yönetiminin kurulmasını içeriyor.

Plan, Hamas'ın elinde tuttuğu tüm rehinelerin serbest bırakılması ve İsrail'in yüzlerce Filistinli mahkûmu salıvermesi karşılığında, derhal ateşkes ve İsrail güçlerinin aşamalı olarak geri çekilmesini öngörüyor. Ayrıca, özel bir ekonomik planla Gazze Şeridi'nin yeniden inşası, gümrük ayrıcalıkları olan bir ekonomik bölgenin kurulması ve uluslararası mekanizmalara uygun olarak Refah Sınır Kapısı’nın açılması da planın bir parçası.

Girişim, Filistinli grupların tamamen silahsızlandırılmasını ve tünellerin ve silah üretim tesislerinin imha edilmesini, savaşmayı reddeden Hamas üyelerinin rehabilitasyon programlarına dahil edilmesini vurguluyor. Ayrıca, Filistin polisini eğitmek ve iç ve sınır güvenliğini sağlamak için Mısır ve Ürdün ile koordineli olarak Gazze'ye bir ‘uluslararası istikrar gücü’ konuşlandırılmasını öneriyor.

Plan, Filistin Yönetimi reform programını tamamlarsa, Filistinlilerin kendi kaderini tayin etme ve devlet kurma yolunu açarak, sonraki siyasi sürece kapıyı açık bırakıyor. Plan metni şu şekilde:

- Gazze Şeridi, terörden arındırılmış, komşularına tehdit oluşturmayan bir askerden arındırılmış bölge olacak. Gazze Şeridi, yeterince acı çeken sakinlerinin yararına yeniden geliştirilecek.

- Her iki taraf da bu öneriyi kabul ederse, savaş derhal sona erecek. İsrail güçleri, rehinelerin serbest bırakılmasına hazırlık olarak kararlaştırılan hatta çekilecek. Bu süre zarfında, hava ve topçu saldırıları da dahil olmak üzere tüm askeri operasyonlar askıya alınacak ve tam aşamalı çekilme koşulları yerine getirilene kadar çatışma hatları dondurulmuş olarak kalacak.

- İsrail'in bu anlaşmayı kabul ettiğini açıklamasından itibaren 72 saat içinde, (ölü ya da diri) tüm rehineler iade edilecek.

- Tüm rehinelerin serbest bırakılmasının ardından İsrail, 7 Ekim 2023'ten sonra tutuklanan bin 700 Filistinlinin yanı sıra, müebbet hapis cezasına çarptırılan 250 mahkûmu da serbest bırakacak. Cesedi iade edilen her İsrailli rehine için İsrail, 15 Filistinlinin naaşını teslim edecek.

- Tüm rehineler iade edildikten sonra, barış içinde bir arada yaşamayı taahhüt eden ve silahlarını teslim eden Hamas üyeleri genel af ile serbest bırakılacak. Gazze Şeridi'nden ayrılmak isteyenlere, kendilerini kabul eden ülkelere güvenli geçiş sağlanacak.

- Anlaşmanın kabul edilmesi üzerine, yardımlar tam olarak ve derhal Gazze Şeridi'ne gönderilecek. Yardım miktarları, altyapının (su, elektrik ve sanitasyon) rehabilitasyonu, hastanelerin ve fırınların rehabilitasyonu ve molozların temizlenmesi ve yolların açılması için gerekli ekipmanların temini dahil olmak üzere, en azından 19 Ocak 2025 tarihli insani yardım anlaşmasında belirtilen miktarlarla tutarlı olacak.

- Yardımlar, her iki tarafın da müdahalesi olmaksızın, Birleşmiş Milletler (BM) ve onun kurumları, Kızılay ve her iki tarafa da bağlı olmayan diğer uluslararası kurumlar aracılığıyla Gazze Şeridi'ne girecek ve dağıtılacak. Refah Sınır Kapısı, 19 Ocak 2025 tarihli anlaşma kapsamında uygulanan aynı mekanizmaya göre her iki yönde de açılacak.

d
ABD Başkanı Donald Trump, Washington'da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile tokalaşırken (EPA)

- Gazze Şeridi, bölge sakinleri için kamu hizmetlerini ve belediyeleri yönetmekten sorumlu olan, Filistinli teknokratlardan oluşan geçici bir geçiş otoritesi tarafından yönetilecek. Komite, nitelikli Filistinliler ve uluslararası uzmanlardan oluşacak ve Trump'ın başkanlık ettiği, daha sonra açıklanacak diğer üyeler ve devlet başkanlarının da dahil olduğu, ‘barış konseyi’ adlı yeni bir uluslararası geçiş organının denetimi altında çalışacak. Bu organ, Filistin Yönetimi'nin Trump'ın 2020 barış planı ve Suudi Arabistan – Fransa önerisi dahil olmak üzere çeşitli önerilerde belirtildiği gibi reform programını tamamlayana kadar Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için çerçeveyi oluşturacak ve finansmanı yönetecek. Söz konusu organ, yatırımı çekecek ve Gazze halkına hizmet edecek modern ve etkili yönetişim standartları oluşturmayı hedefliyor.

- Ortadoğu'da bazı başarılı modern şehirlerin kurulmasına katkıda bulunmuş uzmanlardan oluşan bir komite aracılığıyla Gazze Şeridi'ni yeniden inşa etmek ve canlandırmak için Trump liderliğinde bir ekonomik plan hazırlanacak. Uluslararası kuruluşlar tarafından sunulan çok sayıda yatırım önerisi ve kalkınma fikri, güvenlik ve yönetişim çerçevelerine entegre edilmek üzere değerlendirilecek ve Gazze Şeridi'nin geleceği için istihdam, fırsatlar ve umut yaratılmasına katkıda bulunacak.

- Katılımcı ülkelerle müzakere edilerek, tercihli tarifeler ve özel erişim oranları sunan bir ‘özel ekonomik bölge’ kurulacak.

- Hiç kimse Gazze Şeridi'ni terk etmeye zorlanmayacak ve ayrılmak isteyenler bunu yapmakta ve geri dönmekte özgür olacak. Sakinler kalmaya teşvik edilecek ve daha iyi bir Gazze inşa etme fırsatı verilecek.

- Hamas ve diğer gruplar, Gazze Şeridi'nin yönetiminde doğrudan veya dolaylı olarak ya da başka herhangi bir şekilde rol almayacak. Tüneller ve silah fabrikaları dahil olmak üzere tüm askeri altyapı imha edilecek ve yeniden inşa edilmeyecek. Bağımsız gözlemcilerin denetimi altında bir silahsızlanma süreci uygulanacak. Bu süreç, uluslararası fonlarla desteklenen bir geri alım ve yeniden entegrasyon programı ile desteklenen, üzerinde anlaşmaya varılan bir terhis mekanizması yoluyla silahların kalıcı olarak imha edilmesini de içerecek ve tüm süreç bağımsız gözlemciler tarafından belgelenecek. Yeni Gazze, müreffeh bir ekonomi inşa etmeye ve komşularıyla barış içinde bir arada yaşamaya kararlı olacak.

- Bölgesel ortaklar, Hamas ve diğer grupların taahhütlerine uymalarını ve Gazze'nin komşularına veya sakinlerine tehdit oluşturmamasını garanti edecek.

- ABD, Arap ve uluslararası ortaklarla birlikte, Gazze Şeridi'ne derhal konuşlandırılacak geçici bir Uluslararası İstikrar Gücü (International Stabilization Force – ISF) oluşturmak için çalışacak. Bu güç, Ürdün ve Mısır ile istişare halinde, Gazze Şeridi'nde güvenlik kontrolünden geçirilmiş bir Filistin polis gücünü eğitecek ve destekleyecek. Bu güç, iç güvenlik için uzun vadeli bir çözüm olacak. Ayrıca, İsrail ve Mısır ile iş birliği yaparak, yeni Filistin polisi ile sınır bölgelerinin güvenliğini sağlayacak, Gazze'ye silah girişini önleyecek ve yeniden inşa için mal akışını kolaylaştıracak. Taraflar arasında çatışmaları önlemek için bir mekanizma üzerinde anlaşmaya varılacak.

- İsrail, Gazze Şeridi'ni işgal etmeyecek veya ilhak etmeyecek. ISF kontrolü ele geçirip istikrarı sağladıkça İsrail ordusu, garantörler ve ABD arasında mutabık kalınan silahsızlanma kriterleri ve takvimine göre kademeli olarak geri çekilecek. Gazze Şeridi'nin işgal altındaki bölgelerinin uluslararası güce devri, geçiş otoritesi ile koordineli olarak, tamamen çekilene kadar kademeli olarak gerçekleştirilecek ve Gazze'nin terör tehdidinden tamamen kurtulduğu garanti edilene kadar geçici bir güvenlik tampon bölgesi kalacak.

- Hamas öneriyi geciktirir veya reddederse, yardımın genişletilmesi de dahil olmak üzere yukarıda belirtilen hükümler, İsrail ordusu tarafından ISF’ye devredilen terörden arındırılmış bölgelerde uygulanacak.

- Hoşgörü ve barış içinde bir arada yaşama değerlerine dayalı bir dinler arası diyalog başlatılacak ve barışın getireceği faydalar üzerinde durularak Filistinliler ve İsrailliler arasındaki zihniyet ve anlatıların değiştirilmesi hedeflenecek.

- Gazze Şeridi'nin yeniden inşası ilerledikçe ve Filistin Yönetimi'nin reform programı ciddiyetle uygulandıkça, Filistin halkının arzuladığı gibi, kendi kaderini tayin etme ve bir Filistin devleti kurma yolunda güvenilir bir yol için koşullar nihayet olgunlaşabilir.

- ABD, barışçıl ve müreffeh bir birlikte yaşama için siyasi bir ufuk üzerinde anlaşmak üzere İsrail ve Filistinliler arasında bir diyalog başlatacak.