"Efsanevi" teknik direktör, Liverpool hayalini gerçekleştirdi

Ölümcül kanser hastası olan Eriksson, Anfield'da Liverpool Efsaneleri'nin başına geçti

Jurgen Klopp, Anfield'daki yardım maçı öncesinde Sven-Goran Eriksson'la bir araya geldi (Liverpool FC)
Jurgen Klopp, Anfield'daki yardım maçı öncesinde Sven-Goran Eriksson'la bir araya geldi (Liverpool FC)
TT

"Efsanevi" teknik direktör, Liverpool hayalini gerçekleştirdi

Jurgen Klopp, Anfield'daki yardım maçı öncesinde Sven-Goran Eriksson'la bir araya geldi (Liverpool FC)
Jurgen Klopp, Anfield'daki yardım maçı öncesinde Sven-Goran Eriksson'la bir araya geldi (Liverpool FC)

Sven-Goran Eriksson, çocukluğundan beri desteklediği Liverpool kulübünü cumartesi günü Anfield Stadyumu'nda düzenlenen yardım maçında nihayet yöneterek hayatı boyunca sürdürdüğü hayallerden birini gerçekleştirdi.

Eriksson'a geçen yıl ölümcül kanser teşhisi konmuştu. Eski teknik direktör, ocakta "en iyi ihtimalle bir yıllık ömrü kaldığını" açıklamıştı.

Eriksson'ın uzun ve son derece başarılı futbol kariyeri boyunca kaçırdığını düşündüğü birkaç şeyden biri de Liverpool'u çalıştırmaktı. Bu hafta sonu Ajax Efsaneleri'ne karşı Steven Gerrard ve Fernando Torres'in de yer aldığı yıldızlarla dolu Liverpool Efsaneleri'nin başına geçtiğinde bu gerçek oldu.

Eriksson maç öncesinde şunları söyledi:

Menajerken hep Liverpool'u yönetmeyi hayal ederdim ama bu hiç gerçekleşmedi... Bir keresinde çok yaklaşmıştım. Yıllar önce bazı görüşmeler olmuştu. Bu bir rüya gibi. Bunu asla hayal edemezdim. Burası dünyadaki en iyi atmosfer ve bunun bir parçası da oyuncular sahaya çıkarken söylenen şarkı, You'll Never Walk Alone (Asla Yalnız Yürümeyeceksin). Bana bunu sorduklarında şaka olduğunu düşünmüştüm. Elbette bir Efsaneler maçına gelirdim. Yardım için yapılıyor olması onu daha da güzel kılıyor.

Maç başlamadan önce Eriksson, Jurgen Klopp'la görüşürken görüntülendi. Klopp, "Efsane!" dedi. Eriksson da şöyle cevap verdi:

Ne büyük bir zevk.

LFC Vakfı için para toplanan bu maçta yaklaşık 60 bin bilet satıldı.

Maçla ilgili olarak Eriksson şunları ekledi:

Maçı dört gözle bekliyorum. Bence hepsi [oyuncuları] [antrenmanda] çok formda görünüyordu. İçlerinden birini çok iyi tanıyorum; Steven Gerrard. O da çok formda görünüyordu, bu yüzden maçın tamamında ya da büyük bir bölümünde oynayabileceğinden eminim.

Geçen yıl 5 kilometrelik bir koşu sırasında yere yığılması üzerine doktorlar Eriksson'u incelemişti. Doktorlar 75 yaşındaki Eriksson'a inme geçirdiğini söylemiş ve ardından ileri derece pankreas kanseri olduğunu tespit etmişlerdi. İngiltere'nin eski teknik direktörü, İsveç radyo istasyonu P1'e verdiği röportajda, "Ne kadar süredir kanser olduğumu bilmiyorlar, belki bir ay ya da bir yıl" demişti. 

Herkes bir hastalığım olduğunu anlıyor, bu iyi bir şey değil. Herkes bunun kanser olduğunu tahmin ediyor ve öyle de. Ama elimden geldiği kadar savaşmak zorundayım. Belki en iyi ihtimalle bir yılım var, en kötü ihtimalle biraz daha azı ya da en iyi ihtimalle belki daha da uzun. Tam olarak emin olamazsınız. Bunu düşünmemek daha iyi.

Teknik direktörlük kariyerinde İsveç takımı Göteborg, Portekiz devi Benfica, Roma ve aynı şehirdeki rakibi Lazio gibi gibi birçok İtalyan kulübünün yanı sıra Premier Lig takımlarından Manchester City ve Leicester da görev aldı. Meksika, Fildişi Sahili ve Filipinler'in ulusal takımında teknik direktörlük yaptı ancak Britanya'da en çok 6 yıl boyunca İngiltere'nin altın jenerasyonu yönetmesi ve üç büyük turnuvada görev almasıyla tanınıyor.

Independent Türkçe



Cristiano Ronaldo'dan emeklilik açıklaması

Al Nassr oyuncusu Cristiano Ronaldo, Al Okhdood'a karşı oynadıkları maçta (Reuters)
Al Nassr oyuncusu Cristiano Ronaldo, Al Okhdood'a karşı oynadıkları maçta (Reuters)
TT

Cristiano Ronaldo'dan emeklilik açıklaması

Al Nassr oyuncusu Cristiano Ronaldo, Al Okhdood'a karşı oynadıkları maçta (Reuters)
Al Nassr oyuncusu Cristiano Ronaldo, Al Okhdood'a karşı oynadıkları maçta (Reuters)

Portekiz milli takımı kaptanı Cristiano Ronaldo, Al-Nassr formasıyla iki gol attıktan sonra kariyerinde bin gole ulaşana kadar emekli olmama sözü verdi.

40 yaşındaki oyuncu, cumartesi günü Al Akhdoud'a karşı 3-0'lık galibiyette rol oynadı. Takımı Suudi Arabistan Pro Ligi'ndeki liderliğini korurken kendisi de kulüp ve milli takım kariyerindeki toplam gol sayısını 956'ya çıkardı.

2022'de Al-Nassr'a katılan ve mevcut sözleşmesi 2027'de, 42 yaşında sona erecek olan Ronaldo, bu ikonik kilometre taşına ulaşma motivasyonunun yüksek olduğunu belirtti.

Dubai'deki Globe Soccer Ödülleri'nde Ortadoğu'nun En İyi Oyuncusu seçildikten sonra Ronaldo, "Oynamaya devam etmek zor ama motiveyim" dedi.

Tutkum yüksek ve devam etmek istiyorum. Ortadoğu'da veya Avrupa'da, nerede oynadığımın önemi yok. Futbol oynamaktan her zaman zevk alıyorum ve devam etmek istiyorum. Hedefimin ne olduğunu biliyorsunuz. Kupalar kazanmak ve hepinizin bildiği o sayıya [bin gol] ulaşmak istiyorum. Sakatlık olmazsa bu sayıya kesinlikle ulaşacağım.

Ronaldo'nun kariyerinde bin gole ulaşma ısrarı, Piers Morgan'a verdiği röportajda futbolu "yakında" bırakacağını iddia etmesiyle çelişiyor.

Eski Manchester United ve Real Madrid süperstarı şunları söylemişti:

Hazırlıklı olacağımı düşünüyorum. Elbette zor olacak. Muhtemelen ağlayacağım.

Al-Nassr, 4 puan farkla lider durumda. Bu sezon 14 maçta 13 gol atan Ronaldo, Krallık'taki kariyerinde ilk lig şampiyonluğunu hedefliyor.

Kulüpte toplamda 125 maçta 112 gol atan Ronaldo, kupa koleksiyonuna sadece 2023'te Arap Kulüpler Şampiyonlar Kupası'nı ekledi.

Bin gol barajı, Ronaldo'nun Portekiz (143) ve Real Madrid'de (450) kırdığı gol rekorları da dahil birçok etkileyici rekoruna eklenecek. Ayrıca, 4 farklı kulüp için 100'den fazla gol atan tek oyuncu: Manchester United, Real Madrid, Juventus ve Al-Nassr.

Geçen ay Portekiz milli takımında uluslararası geleceğini doğrulamasıyla 2026 Dünya Kupası, Ronaldo'nun son uluslararası turnuvası olacak.

Independent Türkçe


Kanatsız uçuş: Kayakla atlama hakkında her şey

Kayakla atlamada sporcular saatte 100 kilometre hızı aşabiliyor (Reuters)
Kayakla atlamada sporcular saatte 100 kilometre hızı aşabiliyor (Reuters)
TT

Kanatsız uçuş: Kayakla atlama hakkında her şey

Kayakla atlamada sporcular saatte 100 kilometre hızı aşabiliyor (Reuters)
Kayakla atlamada sporcular saatte 100 kilometre hızı aşabiliyor (Reuters)

Adrenalin'den herkese merhaba. Bu hafta motor sporları ve dövüş etkinliklerinden değil, adrenalinin doruk noktasına ulaştığı bir başka spor dalı olan kayakla atlamadan bahsedeceğiz. 

Kayakla atlama, kış sporları içinde hem tarihi hem de görsel etkisiyle en çarpıcı dallardan biri. Bir sporcunun onlarca metre yükseklikten kendini boşluğa bırakıp rüzgarla mücadele ederek süzülmesi, bu branşı yalnızca bir yarış değil, aynı zamanda bir cesaret gösterisine dönüştürüyor.

  
Kayakla Atlama Dünya Kupası da bu sporun geldiği noktayı görmek için en doğru adreslerden biri. Ancak bu noktaya gelene kadar kayakla atlama uzun bir yolculuktan geçti.

Kayakla atlamanın kökleri 19. yüzyıl Norveç'ine uzanıyor. İlk dönemlerde bu spor, bugünkü anlamda bir yarıştan çok, kimin daha uzağa atlayabildiğini görmek için yapılan yerel denemelerden ibaretti.

Ahşap kayaklar, basit rampalar ve neredeyse hiçbir güvenlik önlemi olmadan yapılan atlayışlar, sporun ne kadar riskli başladığını açıkça gösteriyor. Zamanla bu denemeler organize yarışlara dönüştü ve kayakla atlama, İskandinav ülkelerinin sınırlarını aşarak Avrupa'nın geri kalanına yayıldı.

Bu gelişimin en önemli dönüm noktalarından biri, 1925'te düzenlenen ilk Kayakla Atlama Dünya Kupası oldu. O dönemde yalnızca erkek sporcuların katıldığı bu organizasyon, kayakla atlamayı uluslararası bir spor haline getirdi.

İlk şampiyonalarda atlayış mesafeleri bugüne kıyasla oldukça kısa olsa da sporcuların cesareti ve rekabet duygusu bugünküyle yarışır düzeydeydi. Dünya Kupası, yıllar içinde hem sporcular hem de organizatörler için bir referans noktası haline geldi.

Erkekler Kayakla Atlama Dünya Kupası tarihine bakıldığında, bazı ülkelerin bu spora damga vurduğu hemen fark ediliyor. Norveç, Finlandiya, Avusturya ve Almanya, uzun yıllar boyunca hem teknik hem de sportif açıdan öne çıktı.

Özellikle Finlandiyalı Matti Nykanen, kayakla atlama dendiğinde akla gelen ilk isimlerden biri oldu. Nykanen'in Dünya Kupaları ve Olimpiyatlar boyunca sergilediği performans, bu sporun küresel popülaritesini ciddi şekilde artırdı. Onun ardından gelen nesiller, kayakla atlamanın sınırlarını biraz daha ileri taşımaya başladı.

Zaman içinde pistler büyüdü, tepe boyutları arttı ve sporcular daha uzun mesafelere ulaşmaya başladı. Bununla birlikte ekipman teknolojisi de ciddi bir değişim geçirdi.

Eski dönemlerde ağır ve kontrolü zor kayaklar kullanılırken, günümüzde daha hafif ve aerodinamik malzemeler öne çıkıyor.

Sporcuların giydiği tulumlar bile rüzgarla etkileşim göz önünde bulundurularak tasarlanıyor. Bu gelişmeler, performansı artırırken aynı zamanda kuralların da sıkılaşmasına neden oldu.

Kayakla atlamada kadınların Dünya Kupası sahnesine çıkması ise çok daha geç bir tarihte gerçekleşti.

Kadınlar, ilk kez 2009'da Kayakla Atlama Dünya Kupası'nda resmi olarak yarışma fırsatı buldu. Bu geç başlangıç, sporda uzun süre tartışma konusu oldu.

Ancak kadın kayakla atlamanın kısa sürede gösterdiği gelişim, bu tartışmaları büyük ölçüde geride bıraktı. Japonya, Almanya, Avusturya ve Norveçli sporcular, kadınlar kategorisinde üst düzey rekabetin oluşmasında başrol oynadı.

Kadın kayakla atlamanın simge isimlerinden biri olan Sara Takanashi, bu alandaki dönüşümün en net örneklerinden biri.

Dünya Kupası yarışlarında kırdığı rekorlar ve performansları, kadın sporcuların teknik ve fiziksel olarak bu branşta ne kadar ileri gidebileceğini gösterdi. Kadınlar yarışlarının şampiyona programına eklenmesi, yalnızca bir sportif gelişme değil, aynı zamanda kayakla atlamanın geleceği açısından da önemli bir adım oldu.

Kayakla Atlama Dünya Kupası, hem erkekler hem de kadınlar için benzer bir yarış yapısıyla ilerliyor. Normal tepe ve büyük tepe yarışları, sporcuların farklı koşullara ne kadar hızlı uyum sağlayabildiğini ortaya koyuyor.

Takım yarışlarıysa bireysel yeteneklerin yanı sıra ülkelerin sistemli çalışmasının da ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Rüzgarın yönü, hızındaki küçük değişimler ve pistin durumu, yarışın kaderini saniyeler içinde değiştirebiliyor.

Bu yüzden kayakla atlama, yalnızca fiziksel güçle açıklanabilecek bir spor değil. Sporcular, atlayış sırasında vücut pozisyonlarını milimetrik hesaplarla ayarlamak zorunda kalıyor.

En ufak bir hata, metrelerce mesafe kaybı anlamına gelebiliyor. Dünya Kupası da tam olarak bu noktada devreye giriyor ve en istikrarlı, en soğukkanlı sporcuları öne çıkarıyor.

Kayakla atlamanın bugünkü haline ulaşmasında organizasyonların ve uluslararası federasyonların da payı büyük.

Güvenlik önlemleri yıllar içinde ciddi şekilde artırıldı. Pist tasarımları, sporcuların iniş sırasında daha kontrollü bir şekilde yere basmasını sağlayacak biçimde geliştirildi.

Aynı zamanda ekipman kontrolleri sıkılaştırıldı ve herkes için eşit koşullar yaratılmaya çalışıldı. Bu sayede spor, geçmişe kıyasla çok daha güvenli bir yapıya kavuştu.

Kayakla atlama dışarıdan bakıldığında kısa bir koşu, bir sıçrayış ve ardından süzülmeden ibaret gibi görünebilir. Oysa işin teknik tarafı, atlayışın her saniyesine yayılan karmaşık bir denge ve kontrol sürecine dayanıyor. Bir sporcunun havadayken ne kadar ileri gideceğini belirleyen şey yalnızca gücü değil; hız, vücut pozisyonu, kayak açısı ve rüzgarla kurduğu ilişki oluyor.

Her şey pistin başında, iniş rampasına girmeden önce başlıyor. Sporcu, mümkün olan en dengeli ve ritmik kaymayla maksimum hıza ulaşmaya çalışıyor. Bu noktada amaç, hızlanırken vücudu gereksiz yere hareket ettirmemek. En ufak bir dengesizlik, rampa sonunda yapılacak sıçramayı doğrudan etkiliyor.

Sporcular, rampaya yaklaşırken dizlerini hafif kırık tutuyor ve gövdeyi öne doğru sabit bir açıyla konumlandırıyor. Bu duruş, sıçrama anında gücün doğrudan kayaklara aktarılmasını sağlıyor.

Sıçrama, yani "take-off" anı, uçuşun kaderini belirleyen en kritik nokta. Sporcu, rampanın ucunda kayakları pistten ayırırken ne çok erken ne de geç davranabiliyor.

Erken sıçrama, hız kaybına yol açarken; geç sıçrama, açıyı bozarak havalanmayı zorlaştırıyor. Bu nedenle sporcular, rampanın ucundaki milimetrik noktayı defalarca antrenman yaparak ezberliyor. Bacaklardan gelen itiş, gövde ve kalça pozisyonuyla birleştiğinde sporcu havaya düzgün bir şekilde yükseliyor.

Havalanma sonrası başlayan uçuş evresi, kayakla atlamanın görsel açıdan en tatmin edici ama aynı zamanda en teknik bölümü. Günümüzde neredeyse tüm sporcular "V stili" adı verilen tekniği kullanıyor.

Bu teknikte kayaklar önde açılarak V harfi şeklini alıyor. Kayakların bu şekilde açılması, havayla temas yüzeyini artırıyor ve sporcuya daha fazla kaldırma kuvveti sağlıyor.

Ancak V stilinin etkili olabilmesi için kayakların açısı, sporcunun vücut pozisyonuyla uyum içinde olmalı. Aksi halde bu avantaj hızla dezavantaja dönüşebiliyor.

Uçuş sırasında gövde neredeyse kayaklarla paralel hale geliyor. Sporcu, göğsünü kayaklara yaklaştırarak havayı "yakalamaya" çalışıyor. Kollar genellikle vücuda yakın tutuluyor, çünkü açılan kollar hava direncini artırarak dengeyi bozabiliyor.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Viessmann FIS Ski Jumping World Cup (@fisskijumping)'in paylaştığı bir gönderi

Başın pozisyonu da büyük önem taşıyor. Sporcu genellikle bakışlarını ileriye sabitliyor ve boynu mümkün olduğunca sabit tutuyor. Bu duruş, hem aerodinamik yapıyı koruyor hem de havadayken ani hareketlerin önüne geçiyor.

Rüzgar, uçuş kontrolünde en büyük dış etkenlerden biri. Karşıdan gelen hafif bir rüzgar, sporcunun daha uzun süre havada kalmasına yardımcı oluyor. Yandan esen rüzgarlarsa dengeyi ciddi şekilde zorlayabiliyor.

Bu nedenle sporcular, havadayken küçük vücut hareketleriyle dengeyi sürekli ayarlıyor. Dizlerin ve ayak bileklerinin çok küçük hareketleri, kayakların açısını ve yönünü kontrol etmeye yardımcı oluyor. Bu ayarlamalar dışarıdan fark edilmese de uçuşun birkaç metre daha uzamasını sağlayabiliyor.

İnişe yaklaşırken uçuş tekniği yeniden değişiyor. Sporcu, yavaş yavaş V stilini daraltıyor ve kayakları birbirine yaklaştırıyor. Amaç, yere en stabil şekilde temas etmek. İniş sırasında ağırlık genellikle öne veriliyor ve dizler darbe emici bir görev üstleniyor. Denge kaybı yaşanmaması için gövde hafif öne eğik tutuluyor. Hakemler, inişin temizliğine ve sporcunun dengesini koruyup korumadığına özellikle dikkat ediyor.

Kayakla atlamada kullanılan ekipman da uçuş kontrolünün önemli bir parçası. Kayakların uzunluğu, sporcunun boyu ve kilosuna göre belirleniyor. Çok uzun kayaklar daha fazla kaldırma sağlarken, kontrolü zorlaştırabiliyor. Tulumlarsa rüzgarı belirli bir şekilde yönlendirecek biçimde tasarlanıyor ancak kurallar bu konuda son derece katı. Tulumun vücuda tam oturması gerekiyor; fazla bol kıyafetler avantaj sağladığı için kabul edilmiyor.

Tüm bu teknik detaylar, kayakla atlamayı reflekslerden çok bilgi ve tekrar üzerine kurulu bir spor haline getiriyor. Uçuş sırasında yapılan her küçük ayar, yıllar süren antrenmanların ve sayısız denemenin sonucu. Dünya Kupası gibi üst düzey organizasyonlarda fark yaratan da tam olarak bu oluyor: Havadayken sakin kalabilen, vücudunu rüzgarla uyum içinde yönlendirebilen ve inişi temiz yapabilen sporcular, birkaç metrelik farklarla zirveye çıkıyor.

Kayakla atlamada uçuş, boşluğa bırakılan bir an değil, başından sonuna kadar kontrol edilen, hesaplanan ve hissedilen bir süreç. Sporcu pistten ayrıldığı anda işi bitmiyor, asıl mücadele tam da o anda başlıyor.

Kış sporları Eurosport kanallarından takip edilebiliyor.

Kaynaklar: Red Bull, TKF, FIS


Basketbolu bırakan NBA yıldızı, balıkçı oldu

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Basketbolu bırakan NBA yıldızı, balıkçı oldu

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

NBA yıldızı Ben Simmons, üst düzey basketbola olası dönüşünü erteleyip profesyonel balıkçılık kariyerine yönelmeyi tercih etti.

Sport Fishing Championship'te (SFC) takım satın alan 29 yaşındaki oyuncu, South Florida Sails'ı yönetecek.

2021'de kurulan SFC'de 16 elit balıkçılık kulübü, profesyonel açık deniz tuzlu su balıkçılığı yapıyor.

Üç kez NBA All-Star'a (2019–2021) seçilen Simmons, ligdeki son maçını 13 Nisan'da LA Clippers formasıyla Golden State Warriors'a karşı oynamış ve Kaliforniya'daki kısa süreli macerasını yılda 1,1 milyon dolarlık minimum sözleşmeyle tamamlamıştı.

NBA'de 9 yıl geçiren Simmons, bu sürede 203 milyon dolar kazandı. 2016'da draft edilen oyuncu, yıldızını Sixers'ta parlatmıştı.

2022'de Nets'e geçtikten sonra, 2024'te yıl Clippers'a katılmıştı.

Simmons, bu sezon geri dönüşüyle ​​ilgili sorulan soruya "Sadece orada bulunmak için yer doldurmanın anlamı olduğunu düşünmüyorum" dedi.

Bunun biraz bencilce olduğunu düşünüyorum... Ama rekabet edebilmek için en yetenekli halime ve fiziksel zirveme ulaşmak istiyorum. Aksi takdirde bana hiçbir faydası olmaz. Belki bu yılın ortasını, hatta belki de gelecek sezonu düşünüyorum.

Balıkçılık sporuna yönelik tutkusunu sosyal medyada sergileyen Simmons, bunun "sıkıcı ve zorlu" olabileceğini kabul etse de sonuçta "çok eğlenceli" olduğunu vurguladı.

Simmons, Andscape'e, "Çok niş bir spor" diye konuştu.

Ve bilmeyince bilinmiyor. Ama bir kez deneyimlenince ve oraya gidip neyle ilgili olduğu görülünce, sporun doğasına hayran kalınıyor. Ve bu, balıkçılık sporunda her zaman ilgimi çeken bir şey. Teknik. Ve bunun içinde insanların anlamadığı çok şey var. Milyon dolarlık gemilerde balık tutan bu adamlar günlerce denizde kalıyor. Yani yorucu ve zorlu ama çok eğlenceli. Bu, deneyimlenmesi, içine girilmesi ve neyle ilgili olduğunun görülmesi gereken dünyalardan biri.

Independent Türkçe