Samanyolu Galaksisi'nin aslında farklı bir şekle sahip olduğu öne sürüldü

Onu diğer galaksilerden ayıran benzersiz özelliğini kaybedebilir

Samanyolu'nun halihazırda yaygın kabul gören şekline göre, yıldızlar ve yıldız oluşum bölgeleri büyük ölçüde sarmal kollar halinde gruplanmış durumda (NASA)
Samanyolu'nun halihazırda yaygın kabul gören şekline göre, yıldızlar ve yıldız oluşum bölgeleri büyük ölçüde sarmal kollar halinde gruplanmış durumda (NASA)
TT

Samanyolu Galaksisi'nin aslında farklı bir şekle sahip olduğu öne sürüldü

Samanyolu'nun halihazırda yaygın kabul gören şekline göre, yıldızlar ve yıldız oluşum bölgeleri büyük ölçüde sarmal kollar halinde gruplanmış durumda (NASA)
Samanyolu'nun halihazırda yaygın kabul gören şekline göre, yıldızlar ve yıldız oluşum bölgeleri büyük ölçüde sarmal kollar halinde gruplanmış durumda (NASA)

Yeni ölçümler, Güneş Sistemi'ne ve doğal olarak Dünya'ya ev sahipliği yapan Samanyolu Galaksisi'nin düşünüldüğünden farklı bir şekle sahip olabileceğini gösteriyor.

Son birkaç yılda gökbilimciler, galaksilerin üç ana şekilde göründüğünü tespit etti: Eliptik, düzensiz ve sarmal.

Son kategoriye uyan galaksilerin çoğunda, daha küçük kollara ayrılan iki önemli "kol" var gibi görünüyor.

Samanyolu da bu kategoride yer alıyor.

Öte yandan Samanyolu'nun geleneksel tasviri, kalın bir merkezi yıldız çıkıntısından uzanan 4 ana sarmal kol şeklinde. Bu da diğer sarmal galaksiler arasında Samanyolu'nu aykırı ve benzersiz kılan bir özellik olarak görülüyor.

Ancak galaksinin bu geleneksel tasviri de yanlış olabilir.

Çin Bilimler Akademisi ve Çin Ulusal Astronomi Gözlemevleri'ndeki bilim insanları, aslında Samanyolu'nun şeklinin tıpkı iki ana kola sahip diğer sarmal galaksilere benzediğini öne süren yeni bir araştırma yayımladı.

Hakemli bilimsel dergi Astrophysical Journal'da yayımlanan araştırmada, Samanyolu'nun da iki ana kola sahip olduğu ifade edildi.

Bulgular, gökbilimcilerinin Samanyolu'nun gerçek şeklini daha iyi anlamak için birden fazla astronomik veri kaynağını analiz etmesiyle ortaya çıktı.

Makalede, "Çok sayıda araştırmaya rağmen, Samanyolu'nun genel sarmal yapı morfolojisi belirsizliğini koruyor. Son 20 yılda, doğru mesafe ölçümleri bize bu sorunu çözme fırsatı sağladı" ifadeleri yer aldı.

Ekip, yıldızlara olan mesafeyi daha iyi ölçebilen yeni nesil uzay araçlarından gelen verileri değerlendirdi. Bu sayede yaklaşık 200 yıldız arasındaki mesafeleri ölçüp, Samanyolu'nun yeni bir haritasını oluşturmaya başladı.

Bu haritaya Avrupa Uzay Ajansı'nın (ESA) yıldızların hareketlerini ve Dünya'ya göre konumlarını gözlemleyen Gaia uzay teleskobundan gelen veriler de eklendi.

Böylece ekip, Samanyolu'nun yoğun bir merkez çubuktan uzanan sadece iki ana kola sahip bir çubuklu sarmal galaksi olduğu sonucuna vardı:

Norma ve Perseus kolları muhtemelen Samanyolu'nun iç kısmındaki iki simetrik koldur. Galaksinin iç kısmından dış kısımlara doğru uzanırken çatallanırlar ve sırasıyla Erboğa ve Yay kollarına bağlanırlar.

 

Independent Türkçe, Space, Phys.org



Her şeyin nasıl başladığını ortaya çıkarabilecek bir sinyal belirlendi

(Hans Lucas/AFP)
(Hans Lucas/AFP)
TT

Her şeyin nasıl başladığını ortaya çıkarabilecek bir sinyal belirlendi

(Hans Lucas/AFP)
(Hans Lucas/AFP)

Andrew Griffin 

Evrenin erken dönemlerinden gelen bir radyo sinyali, çevremizdeki her şeyin nasıl başladığını anlamamızı sağlayabilir.

21 santimetre sinyali diye bilinen bu sinyal, ilk yıldızların ve galaksilerin nasıl yanmaya başladığını ve evreni karanlıktan ışığa nasıl çıkardığını nihayet anlamamızı mümkün kılabilir.

Cambridge Üniversitesi'nden makalenin ortak yazarı Anastasia Fialkov yaptığı açıklamada, "Bu, karanlık evrendeki ilk ışığın nasıl ortaya çıktığını öğrenmek için eşsiz bir fırsat" diyor. 

Soğuk, karanlık bir evrenden yıldızlarla dolu bir evrene geçiş hikayesini yeni yeni anlamaya başlıyoruz.

Sinyal, 13 milyar yıldan fazla bir süre önceden, Büyük Patlama'nın sadece 100 milyon yıl sonrasından bize ulaşıyor. Zayıf parıltı, yıldızların oluştuğu uzay bölgeleri arasındaki boşluğu dolduran hidrojen atomları tarafından yaratılıyor.

Bilim insanları artık bu sinyalin doğasını kullanarak erken evreni daha iyi anlayabileceklerine inanıyor. Bunu, evrenin başlangıcıyla ilgili verileri ortaya çıkarmak için radyo sinyallerini yakalamaya çalışacak REACH (Radio Experiment for the Analysis of Cosmic Hydrogen / Kozmik Hidrojen Analizi için Radyo Deneyi) adlı radyo anteniyle yapacaklar.

Araştırmacılar bu projenin nasıl işleyeceğini daha iyi anlamak için REACH ve Kilometre Kare Dizisi adlı başka bir projenin, ilk yıldızların kütleleri ve diğer ayrıntıları hakkında nasıl bilgi sağlayabileceğini öngören bir model oluşturdu.

Profesör Fialkov, "İlk yıldızların kütlelerinin 21 santimetre sinyaline bağımlılığını ve ilk yıldızlar öldüğünde üretilen, X ışını ikililerinden gelen ultraviyole yıldız ışığı ve X ışını emisyonlarının etkisi de dahil olmak üzere tutarlı bir şekilde modelleyen ilk grubuz" diyor.

Bu bilgiler, Büyük Patlama'nın ürettiği hidrojen-helyum bileşimi gibi, evrenin ilkel koşullarını birleştiren simülasyonlardan elde edildi.

REACH teleskobunun baş araştırmacısı ve çalışmanın ortak yazarı Eloy de Lera Acedo, "Bildirdiğimiz tahminler, evrendeki ilk yıldızların doğasını anlamamız açısından muazzam önem taşıyor" ifadelerini kullanıyor.

Radyo teleskoplarımızın, ilk yıldızların kütlesi ve ilk ışıkların bugünkü yıldızlardan ne kadar farklı olabileceği hakkında ayrıntılı bilgiler verebileceğine dair kanıt sunuyoruz.

REACH gibi radyo teleskopları, evrenin bebeklik döneminin gizemlerini çözme yolunda umut vaat ediyor ve bu tahminler, Güney Afrika'daki Karoo'dan yaptığımız radyo gözlemlerine rehberlik etmesi açısından hayati önemde.

Çalışma, hakemli dergi Nature Astronomy'de yayımlanan "Determination of the mass distribution of the first stars from the 21-cm signal" (21 santimetre sinyalinden ilk yıldızların kütle dağılımının belirlenmesi) başlıklı yeni bir makalede anlatılıyor.

 Independent Türkçe, independent.co.uk/space