Duvarlara ve tavanlara tırmanabilen 4 ayaklı bir robot geliştirildi

Robot, özel mıknatıslı ayakları sayesinde duvarlara ve tavanlara tutunup hareket edebiliyor

Robot, derinlik kontrol kamerası da dahil olmak üzere çeşitli sensörlerle donatılabiliyor (Magnecko/ETH Zürih)
Robot, derinlik kontrol kamerası da dahil olmak üzere çeşitli sensörlerle donatılabiliyor (Magnecko/ETH Zürih)
TT

Duvarlara ve tavanlara tırmanabilen 4 ayaklı bir robot geliştirildi

Robot, derinlik kontrol kamerası da dahil olmak üzere çeşitli sensörlerle donatılabiliyor (Magnecko/ETH Zürih)
Robot, derinlik kontrol kamerası da dahil olmak üzere çeşitli sensörlerle donatılabiliyor (Magnecko/ETH Zürih)

Robotlar yürüyebilir, koşabilir, zıplayabilir ve hatta bazı sporları yapabilirler. Bunun yanında yüzleri tanıyabilir, bir dili konuşabilir ve hatta duyguları anlayabilirler.

Artık merdiven çıkan, bir engelin üzerinden atlayan, hatta yüzen bir robot görmek bizi şaşırtmıyor.

Tüm bunlar günümüzde robotların harika bir şekilde yapabileceklerinden yalnızca birkaçı.

Ancak yeni bir robota geliştiricileri tarafından süper güçlerini tanımlamak amacıyla mıknatıs anlamına gelen İngilizcedeki ‘magnet’ kelimesinden türetilen ‘Magnecko’ adı verildi.

asdfr
Robotun tasarımında bir sürüngen olan gekkotanın duvarlara ve tavanlara tırmanma yeteneğinden ilham alındı (Magnecko/ETH Zürih)

Robotun tasarımında gekkotadan ilham alındı

Robot, Zürih'teki İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü (ETH) Mühendislik Fakültesi’nin 8 öğrencisinden oluşan bir ekip tarafından bir sürüngen olan gekkotanın duvarlara ve tavanlara tırmanma yeteneğinden ilham alınarak tasarlandı.

Robot, New Atlas'ta endüstri alanındaki çalışanların ve mühendislerin uzun metal yapılar üzerinde inceleme ve onarım yapmalarına yardımcı olmak amacıyla geliştirildi.

Robotun ayaklarının her birinde kısa bir elektrik darbesi ile saniyenin çok kısa bir bölümünde tekrar tekrar tutunup bırakan birkaç küçük mıknatıs kullanıldı. Daha da önemlisi robotta mıknatısın hem tutunduğu hem de bıraktığı halde kalması için elektriğe ihtiyacı olmaması. Bunun nedeni ayakların mıknatıslama sırasında oldukça güçlü kalması. Çünkü sadece bir ayak robotun toplam ağırlığının 2,5 katına kadarını tutabilecek kapasiteye sahip.

İnsanların yüksek yerlerden düşmesine karşı

Metal iskele kullanılarak yüksek yerlere çıkılması işçilerin hayatı için tehlike oluşturuyor. Bu gibi durumlarda bazen dronelara başvurulsa da droneların sınırlı pil ömrü genellikle kullanımlarını kısıtlıyor.

Bu gibi sebeplerden ötürü öğrenciler, manyetik yapısı ve tırmanma kabiliyeti nedeniyle bu sorunların çözümüne yardımcı olması için Magnecko’yu tasarlamaya karar verdiler.

sdfr
Magnecko’nun mıknatıslı ayakları robotun toplam ağırlığının 2,5 katına kadar tutabilir (Magnecko/ETH Zürih)

Ancak robotun geliştiricilerine göre Magnecko henüz kendi kendini bağımsız olarak kontrol edemiyor ve uzaktan bir operatör tarafından kontrol edilmeye ihtiyaç duyuyor.

Bunun yanında operatörün belirlediği bir yolu daha fazla yönlendirilmeye ihtiyaç duymadan kendi başına takip edebiliyor. Projede çalışan öğrenciler, robotun gelecekte tamamen otomatikleşebileceğini düşünüyorlar.

Geliştiricilerine göre Magnecko başka bir kullanışlı özelliğe daha kavuşabilir ve mıknatıslanmış halde kalmak için güç gerektirmeyen özel manyetik ayakları sayesinde bir görevi yerine getirmek için birkaç saat boyunca aynı yerde asılı kalabilir.



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news