Karanlık madde teleskobundan heyecan verici ilk görüntüler geldi

Görüntü yakın kızılötesi spektrometre ve fotometre cihazlarıyla kaydedildi (ESA)
Görüntü yakın kızılötesi spektrometre ve fotometre cihazlarıyla kaydedildi (ESA)
TT

Karanlık madde teleskobundan heyecan verici ilk görüntüler geldi

Görüntü yakın kızılötesi spektrometre ve fotometre cihazlarıyla kaydedildi (ESA)
Görüntü yakın kızılötesi spektrometre ve fotometre cihazlarıyla kaydedildi (ESA)

Avrupa Uzay Ajansı'nın (ESA) evrenin büyük kısmını oluşturduğu varsayılan karanlık maddeyi araştırmak üzere inşa ettiği Öklid uzay aracından heyecan verici ilk veriler geldi.

Yıldızlarla dolu ilk görüntüler, 1 Temmuz'da fırlatılan uzay aracının devreye alındığı ve cihazlarının kalibre edildiği esnada çekildi. Bu yüzden bilim insanları, bu çarpıcı görüntünün bile aslında aracın tam potansiyelini yansıtmadığını söylüyor.

Proje yöneticisi Giuseppe Racca, "11 yılı aşkın süredir Öklid'i tasarlayıp geliştiriyoruz. Bu ilk görüntüleri görmek heyecan verici ve son derece duygusal" dedi.

ESA'nın Bilim Direktörü Carole Mundell de, "Ekiplerimiz, Öklid'in 1 Temmuz'da fırlatılmasından bu yana yorulmadan çalıştı ve bu ilk görüntüler, Öklid'den bekleyebileceğimiz olağanüstü verilere dair cezbedici bir bakış sunuyor" ifadelerini kullandı.

Teleskoptan sorumlu bir başka araştırmacı Knuf Jahnke ise götüntüleri şöyle yorumladı:

Çok ayrıntılı, tek kelimeyle harika.

Öklid'in hedeflerinden biri de gökyüzünün üçte birinden fazlasını ve iki milyar kadar galaksiyi kapsayan bir harita çıkarmak. Bu, evrenin şimdiye kadarki en büyük haritası olacak.

Cihaz Dünya'nın çevresine ulaşması 10 milyar yıl süren ışığı yakalayarak, 13,8 milyar yaşındaki evrenin tarihine yeni bir bakış açısı da sunacak.​

Görüntülerin her birinde çok sayıda galaksi mevcut (ESA)
Görüntülerin her birinde çok sayıda galaksi mevcut (ESA)

Karanlık madde ve diğer gizemler

Bu görevde toplanacak bilgiler, evrenin genel olarak daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir. Bilim insanlarına göre evrenin yüzde 95'i halen büyük bir gizem.

Standart modelde evrenin yüzde 80'inin hiçbir cihazla gözlemlenememiş karanlık maddeden oluştuğu varsayılıyor. Bu görüşe göre karanlık madde aynı zamanda evrenin genişlemesini sağlayan itici güç.

Karanlık maddenin ne olduğu, neye benzediği ya da neyden yapıldığı bilinmiyor.

Ancak standart model hesaplarının tutması için evrendeki kütleçekim kuvvetlerinin şu anda gözlenebilenin çok daha üstünde olması gerekiyor.

Bazı bilim insanları bu çekim kuvvetini yaratan faktörün karanlık madde olduğuna inanıyor.

Öklid gibi daha gelişkin ve yenilikçi uzay araçları karanlık madde de dahil olmak üzere evrenin birçok gizemine dair önemli ipuçları sunabilir.

Aralık 2022'de fırlatılan ve gelmiş geçmiş en güçlü uzay teleskobu diye anılan James Webb Teleskobu da birkaç ay içinde evrenin tarihine dair çok önemli bilgiler sağladı.

Öklid'in bilimsel operasyonlarının da ekim ayında resmen başlaması bekleniyor.

 

Independent Türkçe, IFL Science, Science Alert



"Esrarengiz" kehribarda 116 milyon yıllık tsunaminin izleri keşfedildi

Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
TT

"Esrarengiz" kehribarda 116 milyon yıllık tsunaminin izleri keşfedildi

Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)

Rachel Clun 

Bilim insanları 116 milyon yıllık bir tsunaminin kanıtını bir kehribar içinde bulduklarını ve bunun muhtemelen bu doğa olayına dair en eski kayıt olduğunu düşünüyor.

Japonya'nın kuzeyindeki Hokkaido Adası'nda derin deniz tortularını inceleyen araştırmacılar Aya Kubota, Yusuke Takeda, Keewook Yi, Shin-ichi Sano ve Yasuhiro Iba, erken Kretase dönemine ait tortularda 114 ila 116 milyon yıl öncesine tarihlenen "olağanüstü zengin kehribar konsantrasyonları" keşfetti.

Nature'ın Scientific Reports'unda yayımlanan bulgulara ilişkin raporda araştırmacılar, kehribarın bir veya daha fazla tsunami tarafından okyanusa sürüklenerek havayla çok az temas etmiş olabileceğini öne sürüyor.

Fosilleşmiş ağaç reçinesi olan kehribar, nispeten hızlı kuruyan bir madde. Araştırmacılar, kehribarın havaya maruz kaldığında genellikle bir hafta gibi kısa bir sürede katılaştığını söylüyor.

Ancak araştırmacıların incelediği tortularda, "belirgin şekilde deforme olmuş" kehribar birikintileri bulundu. Bazıları reçinenin akan su tarafından değiştirildiğini gösteren, alev yapıları denen bir şekilde deforme olmuşken, diğerleri yumuşak reçinenin "akarak deniz tabanına kıvamlı bir şekilde yayıldığına" işaret eden düz kehribar şeritlere sahipti.
 

Araştırmacılar, eski okyanus tortularını inceleyerek tsunamiye dair olası kanıtlar buldu (Aya Kubota/Yusuke Takeda/Keewook Yi/Shin-ichi Sano/Yasuhiro Iba)Araştırmacılar, eski okyanus tortularını inceleyerek tsunamiye dair olası kanıtlar buldu (Aya Kubota/Yusuke Takeda/Keewook Yi/Shin-ichi Sano/Yasuhiro Iba)

Araştırmacılar, "Bu esrarengiz kehribarın derin deniz ortamında bulunmasının en muhtemel nedeni, büyük çaplı tsunamiler" diyor.

Bu reçine deformasyonlarının su altında meydana gelmesi, ormandan pelajik deniz tabanına doğrudan taşındıklarını ima ediyor. Karadan okyanusa bu kadar hızlı ve doğrudan bir taşıma, bir tsunamiyle tetiklenmiş olabilir.

Araştırmacılar, antik tortulardaki diğer kanıtların da bu teoriyi desteklediğini belirtiyor. Bunlar arasında, karadan gelen büyük miktarda bitki kalıntıları ve büyük dalgaların sürüklediği odun parçaları da vardı ve bunların çok az çürüme izi taşıması, açık okyanusa "hızla taşındıklarına" işaret ediyor.

Makalede, "Kiltaşındaki kütüklerin varlığı, çok sayıda odunun bulanık akıntılarla taşınmak yerine kopup sürüklenerek pelajik deniz tabanına battığını gösteriyor" ifadeleri kullanılıyor.

Bilim insanları açık okyanuslardaki diğer tortuların, büyük ölçekli eski tsunamiler veya benzer olaylar hakkında daha fazla kanıt sağlayabileceğini öne sürüyor.

Araştırmacılar, Holosen döneminden, yani yaklaşık 4 bin 200 yıl öncesinden daha eski bir tarihten kalma tsunami tortularının normalde tespit edilmediğini ve bunun da kısmen, yol açtıkları geniş çaplı yıkımdan geriye net belirtilerin kalmamasından kaynaklandığını söylüyor.

Independent Türkçe,independent.co.uk/news