Altıncı nesil kablosuz haberleşme teknolojisi 6G: Kim, ne, nerede, ne zaman, neden?

6G teknolojisi, akıllı robotik sistemlerin ve nesnelerin internetinin gelişimini kolaylaştıran zaman kontrolü ve anında yanıt imkanı sunuyor.

Yeni nesil 6G teknolojisinin yeni imkanlara kapı aralaması bekleniyor. (İllüstrasyon: Dave Murray)
Yeni nesil 6G teknolojisinin yeni imkanlara kapı aralaması bekleniyor. (İllüstrasyon: Dave Murray)
TT

Altıncı nesil kablosuz haberleşme teknolojisi 6G: Kim, ne, nerede, ne zaman, neden?

Yeni nesil 6G teknolojisinin yeni imkanlara kapı aralaması bekleniyor. (İllüstrasyon: Dave Murray)
Yeni nesil 6G teknolojisinin yeni imkanlara kapı aralaması bekleniyor. (İllüstrasyon: Dave Murray)

Abdurrahman Ayaş

Her ne kadar beşinci nesil kablosuz haberleşme teknolojisi (5G) alanında uygulama ve geliştirme çalışmaları devam etse de altıncı nesil kablosuz haberleşme teknolojisi (6G), 5G’nin ardından kablosuz haberleşme teknolojisinde beklenen bir sonraki gelişmeye işaret ediyor. Araştırmacılar ve konunun uzmanları, 6G’nin taşıması beklenen olası özelliklerini ve imkanlarını şimdiden ortaya koymaya başladılar bile.

6G’nin selefi 5G’ye kıyasla daha yüksek veri hızları daha düşük gecikme süresi ve daha yüksek kapasite gibi olanaklar sağlaması bekleniyor. Holografik iletişim, gelişmiş artırılmış gerçeklik (AR) ve sanal gerçeklik (VR) deneyimleri, nesnelerin İnterneti (IoT) ve daha birçok yenilikçi teknolojiyi ve uygulamayı desteklemeyi amaçlıyor.

Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığına göre 6G halen araştırma ve geliştirme aşamasında ve 2030 yılında hayata geçirileceği için uygulanması ve özellikleriyle ilgili bazı ayrıntılara henüz net bir şekilde ulaşılmış değil. Bununla birlikte yapılan ilk tartışmalara ve araştırmalara dayanarak, 6G’nin 5G’den farklı olmasının beklendiği birkaç temel nokta var.

Bunların en önemlilerini şöyle sıralayabiliriz:

1- Hız ve kapasite: 6G, 5G'den daha yüksek veri hızları ve daha fazla kapasite sunmayı amaçlıyor. Buna göre yüksek bant genişliğine sahip uygulamalara ve hizmetlere yönelik artan talebi desteklemek için saniyede bir terabayta (Tbps) kadar maksimum veri hızları sunabilir.

2- Gecikme süresinde düşüş: 6G’nin gecikme süresini yani cihazlar arasında veri aktarımı süresini azalması bekleniyor. 6G, milisaniyenin altında kalabilecek bir aralıkta, çok düşük gecikme süreleri elde etmeyi amaçlıyor. Bu gelişme, otonom araçlar, tele-cerrahi, tele-tıp ve dokunsal internet gibi gerçek zamanlı uygulamalarda ilerleme kaydedilmesine imkan tanıyabilir.

 6G'nin yapay zekayı ve makine öğrenimini kablosuz haberleşme ağı yapısına daha derinlemesine olacak şekilde entegre etmesi bekleniyor.

3- Frekans ve geçiş bantları: 6G, terahertz (THz) bandı dahil olmak üzere 5G'den daha yüksek frekans aralıkları kullanabilir. Daha yüksek frekans aralıkları, daha hızlı veri aktarımı sağlar. Ancak bu yüksek hızdaki frekanslar, sinyal yayılımı ve kapsamı ile ilgili teknik sorunlara yol açar.

4- Akıllı iletişim: 6G'nin yapay zekayı (AI) ve makine öğrenimini (ML) kablosuz haberleşme ağı yapısına daha derinlemesine olacak şekilde entegre etmesi bekleniyor. Yapay zeka özellikli teknolojiler, kaynak paylaşımını daha iyi hale getirebilir ve ağ verimliliğini artırabilirler. Aynı zamanda akıllı yığın oluşturma ve ağ iletişimi gibi gelişmiş özelliklerin hayata geçirilmesini sağlayabilirler.

5- Yeni deneyimler ve uygulamalar: 6G, yüksek hızlı ve güvenilir bağlantıya ihtiyaç duyan gelişmiş teknolojileri ve deneyimleri desteklemek için tasarlanmıştır. Bu deneyimler arasında sürükleyici genişletilmiş gerçeklik (XR), holografik uzaktan iletişim, ileri teknoloji ürünü robotlar, kalıcı IoT ağı ve daha fazlası yer alıyor.

(İllüstrasyon: Dave Murray)
(İllüstrasyon: Dave Murray)

Burada 6G teknolojisinin henüz emekleme aşamasında olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bu beklentiler, araştırma ilerledikçe ve endüstri standartları oluşturuldukça gelişebilir.

Nesiller arası geçiş

Birinci nesil kablosuz haberleşme teknolojisi (1G), 1980'li yıllarda tanıtılan ilk nesil analog hücresel ağlar temsil ediyordu. Temel sesli arama yetenekleri sunan 1G, sınırlı da olsa eşzamanlı arama imkanına sahipti. 1G kablosuz haberleşme ağlarında kullanılan teknolojiler arasında Gelişmiş Mobil Sistem (AMPS) ve Nordic Mobile Telephony (NMT) yer alıyor.

İkinci nesil kablosuz haberleşme teknolojisi (2G), 1990'lı yılların başlarında tanıtılırken analog ağlardan dijital ağlara geçiş anlamına geliyordu. Ses kalitesi, kapasitesi ve güvenliğinde önemli gelişmeler sağladı. 2G’nin önemli teknolojileri arasında Global Mobil İletişim Sistemi (GSM) ve Kod Bölmeli Çoklu Erişim (CDMA) bulunuyor. 2G aynı zamanda metin mesajı hizmetleri (SMS) ve Kablosuz Uygulama Protokolü (WAP) gibi temel veri hizmetleri de sağlıyordu.

2000'li yılların başlarında ortaya çıkan ikinci nesil kablosuz haberleşme teknolojisi (3G), sesli iletişim alanındaki gelişmelerle birlikte daha hızlı veri aktarımı imkanı da sağladı. Evrensel Standart Mobil Telekomünikasyon Sistemi (UMTS) ve CDMA2000 gibi teknolojiler 3G’nin önemli teknolojileri arasında yer alırken 3G ile birlikte, mobil cihazlardan internete makul hızlarda erişilebilir ve görüntülü arama, mobil cihazlarda internet sörfü ve multimedya akışı gibi hizmetler sunabilir hale geldi.

Ancak 2009 yılına gelindiğinde dördüncü nesil kablosuz haberleşme teknolojisi (4G) kullanıma sunuldu. 4G veri hızlarında, kapasitede ve genel performansta önemli iyileştirmeleri de beraberinde getirdi. Başlıca teknolojileri arasında Yüksek Hızlı Evrim (LTE) ve Mikrodalga Erişimi için Evrensel Uyumluluk (WiMAX) gibi teknolojilerin yer aldığı 4G, daha yüksek indirme ve yükleme hızları, daha düşük gecikme süresi ve HD kalitede video akışı, çevrimiçi oyun ve İnternet Üzerinden Ses Protokolü (VoIP) gibi gelişmiş hizmetler sağladı.

Beşinci nesil kablosuz haberleşme teknolojisi (5G), en yeni nesil kablosuz haberleşme teknolojisidir. 2020 sonrası hayata geçirilen teknolojinin kullanımı küresel olarak genişlemeye devam ediyor.

Fotoğraf Altı: 5G teknolojisinden 6G’ye geçişin birçok fırsatı da beraberinde getirmesi bekleniyor. (Shutterstock)
5G teknolojisinden 6G’ye geçişin birçok fırsatı da beraberinde getirmesi bekleniyor. (Shutterstock)

5G ağları daha yüksek hızlar, daha düşük gecikme süreleri, daha yüksek kapasite ve aynı anda çok sayıda cihaza birden bağlama gibi imkanlar sunuyor.

Çoklu giriş çoklu çıkış (MIMO) teknolojisi ve ağ segmentasyonu (NS) gibi gelişmiş teknolojileri kullanan 5G, ultra yüksek tanımlı akış, bulut sistemleri üzerinden gerçek zamanlı oyunlar, otonom araçlar, akıllı şehirler ve IoT gibi teknolojilerin kullanımına olanak sağlıyor.

Birbiri ardında tanıtılan kablosuz haberleşme teknolojisi nesilleri, hız, kapasite ve sundukları imkanlar bakımından önemli ilerlemeler sağlayarak yeni hizmetler sundu ve teknolojiyle iletişim kurma ve etkileşime geçme şeklimizi dönüştürdü.

Ekonomi alanları

6G ile hayatımıza girmesi beklenen olası iyileştirmelere bakarak ekonomi alanlarında da bazı potansiyel etkilerinin olmasını bekleyebiliriz.

İletişim alanında, 6G’nin 5G’ye kıyasla çok daha yüksek hızlar, daha düşük gecikme süreleri ve daha yüksek kapasite sunması bekleniyor.  Bu gelişmiş bağlantı teknolojisi, telekomünikasyon, IoT, otonom araçlar, tele-tıp ve AR gibi daha çok bağlantıya ve veri aktarımına dayanan teknolojilerde değişim niteliğinde bir etkiye sahip olabilir.

Daha hızlı ve daha güvenilir bağlantılar, ekonomi alanlarında yenilikçi uygulamaların ve iş modellerinin önünü açabilir.

6G'nin sunduğu daha düşük gecikme süreleri ve daha yüksek güvenlik, üretim süreçlerinde daha gelişmiş otomasyon ve robot teknolojisinin kullanımına olanak sağlayabilir. Böylece üretim ortamlarında üretkenliğin artması, verimliliğin iyileşmesi ve maliyetlerin düşürülmesi mümkün olabilecek. 6G teknolojisinin gerçek zamanlı iletişim ve kontrolü destekleme yeteneği, gelişmiş robotların, otonom sistemlerin ve IoT ağının performansının geliştirilmesini kolaylaştırabilir.

Akıllı şehirler

6G teknolojisinin çok sayıda cihazı aynı anda birbirine bağlama özelliği sunmasının yanı sıra geliştirilmiş kapasitesi ve gerçek zamanlı olmasından dolayı akıllı şehir girişimleri üzerinde önemli bir etkiye sahip. Kritik altyapıları gerçek zamanlı olarak izlenmesi ve kontrol edilmesi olanağı sunan 6G teknolojisi, enerji tüketimini optimize eder, akıllı ulaşım sistemlerini etkinleştirir ve daha güvenli bir ortam sağlar. 6G’nin aktardığı verilere dayanarak alınan kararlar, daha verimli ve sürdürülebilir kentsel gelişimin önünü açabilir.

 6G uzaktan eğitim alanında da iyileştirmeler sunabilir ve coğrafi konumdan bağımsız olarak dijital uçurumun kapatılmasına ve eğitime eşit erişim hakkının güvence altına alınmasına katkıda bulunabilir.

Güvenilir iletişim olanağı ve daha düşük gecikme süreleri sunan 6G, tıp alanında daha gelişmiş teknolojileri de destekleyebilir. Uzaktan ameliyat, hastaların gerçek zamanlı izlenmesi ve büyük tıbbi veri kümelerinin sorunsuz bir şekilde aktarımını sağlayabilir. Daha fazla bant genişliği ve daha iyi bağlantı, özellikle uzak alanlarda ve mahrumiyet bölgelerinde sağlık hizmetlerinin verilmesini kolaylaştırabilir.

6G’nin sunduğu hızlar ve gelişmiş imkanlar, sürükleyici deneyimler, yüksek kalitede video akışları, sanal ve artırılmış gerçeklik uygulamaları ve etkileşimli içerik gibi eğlence ve medya alanlarında da devrim yaratabilir.

Tüm bu faktörler, yeni eğlence biçimlerinin, kişisel deneyimlerin ve yenilikçi iş modellerinin önünü açabilir.

Gelişmiş ağ bağlantısıyla 6G, yüksek kaliteli video konferanslar, sanal sınıflar ve interaktif eğitim gibi imkanlarla uzaktan eğitime ve öğrenci ya da öğretmen coğrafi olarak nerede olursa olsun dijital uçurumun kapatılıp eğitimde eşitlik hakkının sağlanmasına katkıda bulunabilir.

6G'nin IoT ağını yaygınlaşmasını desteklemesi tarım alanında da fayda sağlayabilir. Mahsullerin gelişimi, hayvanların hareketlerinin ve çevre koşullarının gerçek zamanlı olarak izlenmesini, kaynakların daha iyi yönetilmesini, artan tarımsal hasadın ve tedarik zincirlerinin daha iyi yönetilmesine imkan sunar.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Majalla’dan çevrildi.



NASA, teknik sorunlar nedeniyle Starliner görevlerini azalttı

Starliner uzay aracı Uluslararası Uzay İstasyonu'ndan uzaklaşıyor (AFP)
Starliner uzay aracı Uluslararası Uzay İstasyonu'ndan uzaklaşıyor (AFP)
TT

NASA, teknik sorunlar nedeniyle Starliner görevlerini azalttı

Starliner uzay aracı Uluslararası Uzay İstasyonu'ndan uzaklaşıyor (AFP)
Starliner uzay aracı Uluslararası Uzay İstasyonu'ndan uzaklaşıyor (AFP)

NASA dün yaptığı açıklamada, Boeing ile Starliner uzay aracı sözleşmesini gözden geçirerek uçuş sayısını altıdan dörde düşüreceğini belirtti.

NASA'nın Ticari Mürettebat Programı kapsamında Boeing'e verilen 4,5 milyar dolarlık ilk sözleşme, Starliner'ın sertifikasını aldıktan sonra altı uçuş öngörüyordu. Revize edilen sözleşmeyle NASA, kalan iki uçuşu isteğe bağlı hale getirdi.

Starliner programı yıllar içinde gecikmeler, teknik aksaklıklar ve maliyet aşımlarıyla karşı karşıya kaldı. Bir Boeing sözcüsü, şirketin programa bağlılığını sürdürdüğünü söyledi. NASA, bir sonraki Starliner görevinin mürettebatsız olacağını ve Boeing'e 2016'dan bu yana 2 milyar dolardan fazla maliyet çıkaran geliştirme çabalarının üçüncüsü olacağını belirtti.

Geçen yılki görev sırasında, itici sistem sorunları nedeniyle mürettebat yaklaşık dokuz ay boyunca Uluslararası Uzay İstasyonu'nda kalmak zorunda kalmıştı. NASA, Starliner-1 olarak bilinen bir sonraki görevin Uluslararası Uzay İstasyonu'na kargo teslim edeceğini ifade etti.

NASA, Amerikalı astronotları Uluslararası Uzay İstasyonu'na götürüp getirebilecek uzay araçları inşa etmek ve fırlatmak için 2014 yılında Boeing ve SpaceX'i seçti. SpaceX'in Dragon görevi, 2020'deki ilk mürettebatlı görevinden bu yana NASA'nın astronotları taşımada kullandığı temel araç oldu, ancak Starliner yıllardır gecikmeler, teknik sorunlar ve maliyet aşımlarından muzdaripti.

Boeing sözcüsü, "Starliner-1 görevine odaklanırken, güvenlik bizim için en önemli öncelik olmaya devam ediyor. Bu görev, önceki uçuş testlerinden ve bu sonbaharda gerçekleştirdiğimiz testlerden alınan sonuçları ve dersleri içeriyor" dedi.


Yapay zekayla hazırlanan Noel resmi büyük öfkenin ardından kaldırıldı

Duvar resmi "Lovecraftvari korku sahnesi" diye nitelendi (AFP)
Duvar resmi "Lovecraftvari korku sahnesi" diye nitelendi (AFP)
TT

Yapay zekayla hazırlanan Noel resmi büyük öfkenin ardından kaldırıldı

Duvar resmi "Lovecraftvari korku sahnesi" diye nitelendi (AFP)
Duvar resmi "Lovecraftvari korku sahnesi" diye nitelendi (AFP)

Yapay zeka üretimi olan ve "Lovecraftvari bir korku sahnesi" diye nitelendirilen Noel temalı duvar resmi, kamuoyunun büyük tepkisi üzerine kaldırıldı.

Kingston upon Thames'teki Riverside Walk'a yapılan duvar resmi, uzaktan bakıldığında hacıların buz pateni yapmak ve ateş yakmak için toplandıklarını gösteriyordu.

Ancak daha yakından bakıldığında yüzler, hayvanlar ve kardan adamlar deforme olmuş gibi görünüyordu. Paten yapan insanların yüzleri çarpıktı ve manzaradaki köpeklerse tavuklara benziyordu.

Dev duvar resmi, halk arasında büyük bir tepkiye yol açmakla kalmadı, aynı zamanda sosyal medyada da viral oldu ve bulunduğu ticari bölgedeki bina sahiplerini duvar resmini kaldırmaya yöneltti.

cvfg
Binanın sahibi, yapay zeka üretimi enstalasyonu kaldırdı (AFP)

Reddit'te bir kişi, sanat eserinin "Lovecraftvari korku sahneleri" içerdiğini söyledi. Bir başkasıysa Facebook'ta, "Hacıların İsa'nın doğumunu kutlamak için toplandıkları bir doğum sahnesi" gibi görünen duvar resmi karşısında "nutkunun tutulduğunu" yazdı.

Kingston upon Thames Kraliyet Bölgesi'nden bir sözcü The Independent'a şunları söyledi:

Kingston Belediye Meclisi, resmin planlanması veya finansmanında herhangi bir rol oynamadı. Bina sahibi, enstelasyonun kaldırıldığını doğruladı.

Riverside Walk yolundaki Côte Brasserie restoranının müdürü, Metro'ya çok sayıda şikayet aldıklarını ve duvar resminin "büyük bir tartışma konusu" haline geldiğini söyledi.

xsdf
Bölge sakinleri duvar resminin tutarsızlıklarla dolu olduğunu söyledi (AFP)

"Duvar resmini binanın sahibi astı, restoranla hiçbir ilgisi yok" dedi.

Yazın, çarpık deniz ürünleri içeren, yapay zeka üretimi bir duvar resmi de astılar ki bu da tartışma yaratmıştı. Sanırım herkesin kendi fikri var. Alışveriş yapanlardan birçoğu bakmak için durdu ama çok fazla şikayet de vardı.

Kelly Sherlock, Metro'ya şunları söyledi:

Çirkin bir görüntüydü, gerçekten de çılgıncaydı. Herkes bakmak için oraya gidiyordu, bu yüzden dikkat çekiciydi ama yanlış şekilde.

London Centric'e göre yapının sahipleri, duvar resminin 16. yüzyıl Flaman ressamı Pieter Bruegel’dan (baba) esinlenen bir Noel sahnesi olduğunu iddia ediyor. Bruegel, köylülerin yer aldığı tür resimleriyle tanınıyordu. Bazı resimlerinin adları, İncil'deki bir öyküye gönderme yapan "Masumların Katliamı" ve "Karda Avcılar"dır.

The Independent, Riverside Walk'ın arkasındaki yatırım şirketine ulaştı ancak yanıt alamadı.

Independent Türkçe


Yatırım balonu ile küresel güç dönüşümleri arasında yapay zeka

‘Yapay zekâ’ ifadesinin önünde bir robot kolu ve oyuncak el gözüküyor. (Reuters)
‘Yapay zekâ’ ifadesinin önünde bir robot kolu ve oyuncak el gözüküyor. (Reuters)
TT

Yatırım balonu ile küresel güç dönüşümleri arasında yapay zeka

‘Yapay zekâ’ ifadesinin önünde bir robot kolu ve oyuncak el gözüküyor. (Reuters)
‘Yapay zekâ’ ifadesinin önünde bir robot kolu ve oyuncak el gözüküyor. (Reuters)

Yapay zekâ alanındaki mevcut sıçramanın, tıpkı 2000’lerin başındaki internet balonuna benzer tehlikeli bir mali balon mu olduğu, yoksa sanayi devriminden bu yana en köklü ekonomik dönüşümü mü temsil ettiği konusunda küresel tartışma alevleniyor. Ancak bazı araştırmacılara göre ‘balon’ kavramının klasik tanımı, bugünün gerçekliğini açıklamakta yetersiz kalıyor. Yapay zekâ artık şirket bilançolarıyla ölçülebilecek bir ekonomik sektör olmaktan çıkmış durumda; küresel güç dengelerini teknoloji üzerinden yeniden şekillendiren uluslararası bir ulusal güvenlik altyapısına dönüşerek, maliyeti ne olursa olsun devletleri ve piyasaları yatırım yapmaya zorlayan bir unsura dönüştü.

Dev yatırımlar

Şarku’l Avsat’ın Washington Post’tan aktardığına göre, teknoloji devlerinin finansal verileri ve Wall Street analizleri, benzeri görülmemiş düzeyde harcamalara işaret ediyor. Microsoft, Amazon ve Google gibi şirketler, bilişim altyapısı ve gelişmiş çip üretimine yüz milyarlarca dolar ayırıyor. Bu yatırımların yalnızca mütevazı sayılabilecek yüzde 10’luk bir geri dönüş sağlayabilmesi için 2030 yılına kadar yıllık yaklaşık 650 milyar dolar ek gelir artışı gerekiyor. Öte yandan, OpenAI’den rakiplerine kadar yapay zekâ laboratuvarlarının operasyonel zararları tarihi seviyelere ulaşmış durumda; bu da kâr değil beklentilerin sürüklediği bir balon ihtimaline yönelik uyarıları güçlendiriyor. Buna ek olarak, dikkat çeken bir ‘döngüsel’ finansman modeli ortaya çıkıyor: Çip üreticileri, milyarlarca dolarlık yatırımlar yaptıkları şirketlerden aynı donanımları satın alıyor. Uzmanlar bu davranışın, geçmişte patlayan mali balonları önceleyen sürdürülemez finansman zincirlerini hatırlattığını belirtiyor.

Rekor sürede yayılım

Bununla birlikte, ters yöndeki tablo da en az eleştiriler kadar güçlü. Yapay zekâ ürünleri, son yirmi yılda hiçbir tüketici teknolojisinin başaramadığı bir hızla yaygınlaşıyor. Şirketin geçen ay açıkladığı verilere göre, ChatGPT’nin haftalık kullanıcı sayısı 800 milyonu aşmış durumda. Bu büyüme hızı, TikTok ve diğer büyük sosyal medya platformlarını geride bırakıyor. Karşılaştırmak gerekirse, en hızlı büyüyen sosyal uygulamalardan TikTok’un aylık 1 milyar kullanıcıya ulaşması 5 yıl sürmüş, bu eşiği 2021’de aşmıştı. Her ne kadar teknoloji henüz tam anlamıyla olgunlaşmamış olsa da iş dünyasında da benimseme oranı hızla artıyor. ABD’de yapay zekâyı kullanan veya kullanmayı planlayan şirketlerin sayısı giderek genişliyor. OpenAI ise bugün bir milyondan fazla şirkete hizmet sunduğunu belirtiyor. Öte yandan teknik testler, modellerin kabiliyetlerinin yaklaşık her 7 ayda bir iki katına çıktığını ortaya koyuyor. Bu durum, modellerin ardışık nesilleri arasındaki verimlilik farkının hızla daraldığı ve mevcut kaygıların bir bölümünün yalnızca bir yıl içinde geçerliliğini yitirebileceği anlamına geliyor.

Algoritmaları elinde tutan geleceği de elinde tutar

Ancak mevcut finansal ve teknik tartışmalar, yaşanan dönüşümü açıklamaya yetmiyor. Bugün ortaya çıkan gelişmeler, klasik ‘piyasa balonu’ mantığını aşan bir yapıya işaret ediyor. Yapay zekâ, büyük şirketlerin yönettiği ve devletlerin uluslararası sistemde varlıklarını korumanın şartı olarak desteklediği bir ‘savunma bütçesine’ dönüşüyor. Bu nedenle yapay zekâ yarışından çekilmek artık ekonomik bir tercih değil; doğrudan geleceğin dışına düşmek anlamına geliyor. Bu durum piyasaların da geleneksel anlamda bir çöküşe yaklaşmadığını gösteriyor: Washington’dan Pekin’e hükümetler, sektörü stratejik bir güç alanı olarak gördükleri için hem fon sağlıyor hem de koruma kalkanı oluşturuyor.

Bu yeni düzenin merkezinde hızla şekillenen bir ikili kutup yapısı bulunuyor. Yalnızca ABD ve Çin; altyapıya, sermayeye, veriye, çip üretim kapasitesine ve yapay zekâ modellerinin yeni nesillerini geliştirecek teknolojik güce sahip. Dünyanın geri kalanı ise giderek ‘tüketici bölgelere’ dönüşüyor. Bu durum sadece ekonomik rekabeti değil, egemenliğin yeniden tanımlanmasını da beraberinde getiriyor: Algoritmalara sahip olmak, artık stratejik caydırıcılık unsurlarına sahip olmakla eşdeğer görülüyor. Tek fark, algoritmanın nükleer silahların aksine sınır tanımadan çoğaltılabilir, ihraç edilebilir ve sürekli geliştirilebilir bir güç olması.

Bu yarışın ortasında bireyler de görünmez maliyetlerle karşı karşıya. Yüksek faiz oranları, konut baskısı ve geleneksel sektörlerde likiditenin daralması, artık sıradan ekonomik döngülerin sonucu değil; küresel sermayenin ultra yüksek teknolojiye yönelmesinin doğrudan etkisi. İnsan zamanının kendisi bile bir kaynağa dönüşmüş durumda: Toplanan veriler fiyatlandırılıyor, işleniyor ve daha akıllı modellerin yapımında kullanılıyor. Buradaki insan katılımı bir karar ortaklığı değil; adeta makine için bir ‘yakıt’ rolü görüyor. Gerçek karar yetkisi ise artık yapay zekâyı devletlerin güvenliği ve ekonomisinin ayrılmaz bir unsuru olarak yöneten dev teknoloji şirketlerinin elinde bulunuyor.

Yeni güç dengelerinin formülü

Bu noktada “Bir balonun içindeyiz değil miyiz?” sorusu, eski dünyanın kavramlarına sıkışmış bir soru haline geliyor. Yapay zekâ modellerinin gerçek iş ortamına yönelik bazı karmaşık görevlerde başarısız olması gibi olumsuz göstergeler, artık devletlerin ve şirketlerin yapay zekâyı değerlendirirken dikkate aldığı temel faktör değil. Bu aktörler yapay zekâyı ölçülebilir bir teknoloji ürünü olarak değil, güç ve üretim düzenini baştan şekillendiren kapsamlı bir süreç olarak görüyor. Dolayısıyla tereddüt etmek finansal bir risk değil, küresel sistemde yükselen yeni düzende yer kaybetmek anlamına geliyor.

Ortaya çıkan sonuç, sektörün dışarıdan bakıldığında bir spekülasyon balonunu andırsa da, içeriden bakıldığında klasik anlamda patlamaya açık bir balon olmadığı yönünde. Aksine bu yapı, devletlerin, siyasi, ekonomik ve güvenlik gücüyle ayakta tuttuğu bir projeye dönüşmüş durumda. Küresel ekonomi artık tek bir denkleme indirgeniyor: ‘Algoritmaları elinde tutan geleceğe hükmeder; sahip olmayan ise rolünü, sınırlarını ve ihtiyaçlarını yeniden tanımlamak zorunda kalır.’

Bu nedenle birçok uzmana göre, yapay zekâ devriminin bir fırsat mı yoksa tehdit mi, bir atılım mı yoksa bir balon mu olduğu yönündeki tartışmalar geride kalmış durumda. Yapay zekâ artık geri çekilme ihtimali bulunmayan ekonomik-siyasi bir kader haline geldi. Bu gerçeği görmezden gelmek, sadece artık var olmayan bir dönemin diliyle konuşmak anlamına geliyor.