Devrim niteliğinde güneş panelleri geliştirildi: Yaprakları taklit ediyor

Elektriğin yanı sıra her yıl 40 milyar metreküpten fazla su üretebilir

Yeni tasarım elektrik, ısı ve temiz suyu aynı anda üretiyor (Dr. Gan Huang)
Yeni tasarım elektrik, ısı ve temiz suyu aynı anda üretiyor (Dr. Gan Huang)
TT

Devrim niteliğinde güneş panelleri geliştirildi: Yaprakları taklit ediyor

Yeni tasarım elektrik, ısı ve temiz suyu aynı anda üretiyor (Dr. Gan Huang)
Yeni tasarım elektrik, ısı ve temiz suyu aynı anda üretiyor (Dr. Gan Huang)

Yaprakların yapısından ilham alarak tasarlanan yeni güneş panelleri, doğayı taklit ederek elektrik üretiyor.

Birleşik Krallık'ın saygın üniversitelerinden Imperial College London'da görev alan araştırmacılar, yaygın kullanılan güneş panellerini yeniden düzenleyerek elektrik, ısı ve temiz suyu birlikte üretebilen bir tasarım elde etti.

Hakemli bilimsel dergi Nature Communications'ta yayımlanan bir makalede duyurulan yeni teknolojiye fotovoltaik yaprak (kısaca PV yaprağı) adı verildi.

Fotovoltaik (PV) güneş enerjisi, güneş ışığını elektriğe dönüştüren temel mekanizma. Öte yandan bugüne kadar geliştirilen PV hücreleri çok da verimli değil.

Bunlar güneş enerjisinin genellikle yüzde 10 ila 25'ini elektriğe dönüştürebiliyor. Kullanılmayan enerji ise PV hücrelerinin aşırı derecede ısınmasına sebebiyet verebiliyor.

PV hücrelerini soğutmanın bir yolu, aktif termal yönetim yöntemlerinin kullanılması. Diğer bir deyişle su veya hava akışı yoluyla ısının uzaklaştırılması.

Bunun için de mekanizmaya hidrolik yapılar eklenmesi gerekiyor. Bu da maliyeti ciddi biçimde artırıyor.

Bitki yapraklarını taklit ediyor

Doğadaki bitki yapraklarını taklit eden yeni tasarımda ise düşük maliyetli malzemeler kullanıldı.

Bitkilerde suyun köklerden yapraklara taşınmasını sağlayan birçok farklı katman ve yapı mevcut.

Yaprakların serin kalmasını da terleme adı verilen bir mekanizma sağlıyor. Bitkilerde terleme, havanın emme kuvveti sayesinde bitkinin havayla temastaki organlarından dışarıya subuharı verilmesi anlamına geliyor.

Bu mekanizma sayesinde çalışır durumda kalan yapraklar fotosentez yapmaya devam edebiliyor.

Yeni tasarımı yapan bilim insanları işte bu yapıyı PV hücrelerine uyarladı.

Geliştirilen PV yaprağı, suyu ayrı bir tanktan güneş hücresine yönlendiren doğal liflerden oluşuyor. Bu yapı, suyun tüm hücreyi kaplamasına ve buharlaşmasına olanak tanıyor.

Birleşik Krallık'taki Temiz Enerji Süreçleri Laboratuvarı Başkanı Profesör Christos Markides, "Bu yenilikçi tasarımın uygulanması, temiz enerjiye geçişi hızlandırmaya yardımcı olurken artan enerji ve tatlı su ihtiyacını da telafi edebilir" dedi.

Deneylerde PV yaprağının geleneksel hücrelerden yüzde 10 oranında daha fazla elektrik üretebildiği görüldü.

Terleme yoluyla elde edilen su buharını ve ısıyı da depolayan sistem, aynı zamanda her yıl 40 milyar metreküpten fazla su üretme avantajına da sahip olabilir.

 

Independent Türkçe, IFL Science, The Next Web



Cilalı Taş Devri toplulukları sanıldığı kadar cinsiyetçi değilmiş

Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)
Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)
TT

Cilalı Taş Devri toplulukları sanıldığı kadar cinsiyetçi değilmiş

Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)
Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)

Cilalı Taş Devri topluluklarının düşünüldüğü kadar cinsiyetçi olmadığı ortaya çıktı. Genetik analizler, bu toplumdaki bireylerin geniş alanlara yayıldığını da gösterdi.

MÖ 10 bin civarında başlayıp MÖ 2 bin 200'lerde biten Cilalı Taş Devri'nden kalma erkek mezarlarının, ok gibi aletler içermesi ve erkeklerin avlandığını gösteren mağara çizimleri, cinsiyetler arasında bir eşitsizlik olduğu düşüncesine yol açıyordu. 

Bilim insanları, ilk tarım toplumlarının ortaya çıkmasıyla kadın ve erkekler arasında hiyerarşik bir düzen oluşmaya başladığını tahmin ediyordu. 

Ancak Viyana, York ve Harvard üniversitelerinden araştırmacıların yeni çalışması, bu kanıyla çelişen güçlü kanıtlar buldu. 

Bilim insanları, Avrupa'daki Lineer Çömlek Kültürü'nün görüldüğü bölgelerden en az 250 kişinin DNA'sını analiz etti. Spiral şeklinde düzenlenmiş paralel çizgilerle süslenen çömlekleriyle bilinen Lineer Çömlek Kültürü, MÖ 5500-5000 civarında Avrupa'da geniş bir alana yayılmıştı. 

Araştırmacılar bu topluluklara ait farklı kişilerin mezarlarını ve beslenme biçimlerini inceledi.

Bulgularını hakemli dergi Nature Human Behaviour'da dün (29 Kasım) yayımlayan ekip, kadın ve erkek mezarları arasında kayda değer bir fark saptayamadı.

Ayrıca genetik veriler, toplulukların sadece birkaç nesil içinde kilometrelerce uzağa gittiğini gösterdi. Çalışmada, doğduğu yerden uzak yere gömülen kadın sayısının da erkeklerden fazla olduğu kaydedildi. 

Makalenin yazarlarından Dr. Ron Pinhasi "Slovakya'daki Nitra ve Macaristan'daki Polgár-Ferenci-hát kazı alanlarındaki ailelerin tükettikleri gıdalar, birlikte gömüldükleri mezar eşyaları veya kökenleri açısından farklılık göstermediğini ilk kez bildiriyoruz" diyor:

Bu da sözkonusu Cilalı Taş Devri bölgelerinde yaşayanların aile ya da biyolojik cinsiyet temelinde tabakalaşmadığını ve kaynaklara veya alanlara farklı seviyede erişim diye bilinen eşitsizlik belirtilerine rastlamadığımızı gösteriyor. 

Ekip bazı kişilerin aile üyelerinden çok uzakta yaşamasının Cilalı Taş Devri'nde "özgür" bir toplumun varlığına işaret ettiğini düşünüyor. 

Diğer yandan genetik bulgular, geniş ailenin de önemini ortaya koyuyor. Üç kişiyi içeren bir mezarda daha önce anne ve iki çocuğunun yattığı sanılırken, yeni çalışma kadının çocukların halası olduğunu saptadı. 

Makalenin bir diğer yazarı Dr. Penny Bickle "Üçü birbirine yakın gömülmüş ve kadının çocukları kucaklaması, bariz bir şefkat eylemini gösteriyor" diye açıklıyor. 

Arkeolog "Ayrıca mezarlara bırakılan taş aletler ve çanak çömlek gibi eşyalardan, kadınların tarım işlerinde daha önce düşünülenden çok daha aktif bir rol oynadığını ve bazı kadınların erkeklerden daha fazla seyahat ederken, diğer bölgelerdeki kadınların evden pek uzaklaşmadığını biliyoruz" ifadelerini kullanıyor: 

Bu da belki de düşündüğümüzden çok daha dinamik bir topluluk olduğunu gösteriyor.

"Gizem devam ediyor"

Yeni çalışma, nasıl sona erdiği bilinmeyen Lineer Çömlek Kültürü'ne dair soru işaretlerine yenilerini ekliyor.  

Daha önce Avusturya'da bu kültürden en az 100 kişiyi içeren bir mezar bulunması topluluğun katliamla silindiği düşüncesine yol açmıştı.

Fakat son çalışmada mezardaki çoğu kişi arasında genetik bağ olmadığının tespiti, şiddetin tek bir gruba yöneldiği fikrine meydan okuyor. 

Mezarda çocuklar da bulunurken, genç kadın sayısı azdı. Dr. Bickle "Daha büyük bir topluluktan seçilip taşınmış olabilirler mi? Genç kadınlar vardı ama öldürülmediler mi ya da başka bir yerde esir mi tutuldular? Neden yetişkinlerin yanı sıra çocuklar da vardı?" diye sorarak ekliyor:

Gizem devam ediyor.

Arkeolog daha fazla çalışmayla bu soruların yanıtlanacağını umuyor.

Independent Türkçe, Telegraph, New York Post, York Üniversitesi, Nature Human Behaviour