Kayıp Malezya uçağının enkazı midye kabuklarıyla bulunabilir

Bilim insanları yeni yaklaşımın, "kayıp uçaktakilerin ailelerinin bir nebze olsun huzur bulmasını sağlayabileceğini" söylüyor

Bir adam 2015'te Kuala Lumpur'un dışındaki Shah Alam'daki bir ara sokakta Malezya Havayolları'na ait MH370 sefer sayılı kayıp uçağı gösteren duvar resminin önünden geçiyor (AFP/Arşiv)
Bir adam 2015'te Kuala Lumpur'un dışındaki Shah Alam'daki bir ara sokakta Malezya Havayolları'na ait MH370 sefer sayılı kayıp uçağı gösteren duvar resminin önünden geçiyor (AFP/Arşiv)
TT

Kayıp Malezya uçağının enkazı midye kabuklarıyla bulunabilir

Bir adam 2015'te Kuala Lumpur'un dışındaki Shah Alam'daki bir ara sokakta Malezya Havayolları'na ait MH370 sefer sayılı kayıp uçağı gösteren duvar resminin önünden geçiyor (AFP/Arşiv)
Bir adam 2015'te Kuala Lumpur'un dışındaki Shah Alam'daki bir ara sokakta Malezya Havayolları'na ait MH370 sefer sayılı kayıp uçağı gösteren duvar resminin önünden geçiyor (AFP/Arşiv)

Bilim insanları, 2014'te 239 yolcusuyla birlikte Hint Okyanusu üzerinde kaybolan MH370 sefer sayılı uçağın enkazının izlediği yolu ve nerede olduğunu belirlemek için yeni bir teknik geliştirdi.

AGU Advances adlı bilimsel dergide açıklanan yöntem, denizdeki organizmalarının büyüdüğü sıcaklık ve okyanus sürüklenme koşulları gibi çevresel etkenleri belirlemek için midyelerin kabuklarının kimyasının analiz edilmesini içeriyor.

Güney Florida Üniversitesi'nden Gregory Herbert'in de aralarında bulunduğu araştırmacılar, kazadan bir yıl sonra Afrika kıyısı açıklarındaki Reunion Adası'nda karaya vuran uçak enkazının fotoğraflarını gördüklerinde bu fikir üzerinde çalışmaya başladı.

Dr. Herbert, "Flaperon midyelerle kaplıydı ve bunu görür görmez hemen arama yürüten dedektiflere e-posta göndermeye başladım çünkü midyelerin kabuklarının jeokimyasının kazanın yeri hakkında ipuçları verebileceğini biliyordum" dedi.

Midye gibi kabuklu organizmalar her gün ağaç halkalarına benzer katmanlar oluşturarak kabuklarını büyütürler ve her katmanın kimyası, oluştuğu sırada çevredeki suyun sıcaklığına göre belirlenir.

Son 20 yılda bilim insanları, omurgasız kabuklarının kimyasında depolanan okyanus sıcaklıklarını çıkarmak için bir yöntem oluşturup geliştirdi.

Yeni çalışmada araştırmacılar midyelerin kimyasını okumak ve ilk kez kabuklarındaki sıcaklık kayıtlarını ortaya çıkarmak için canlı midyelerle deney gerçekleştirdi.

Daha sonra bu yöntemi, deniz organizmalarının su sıcaklığı kayıtlarını yeniden oluşturmak için MH370'ten toplanan bazı parçalardan elde edilen küçük midyelere uyguladılar.

Oşinografik modellemeyi sıcaklık kayıtlarıyla birleştiren bilim insanları, kayıp uçağın parçası için kısmi bir okyanus sürüklenme modeli oluşturmayı başardı.

Dr. Herbert, "Ne yazık ki, en büyük ve en eski midyeler henüz araştırma için kullanılabilir hale getirilmiş değil fakat bu çalışmayla, bu yöntemin kazadan kısa süre sonra enkaz üzerine kolonileşen bir midyeye uygulanabileceğini ve kazanın kaynağına kadar tam bir sürüklenme yolunun yeniden oluşturulabileceğini kanıtladık" değerlendirmesinde bulundu.

Çalışma için yapılan büyüme deneyi kapsamında kontrollü ortamda büyüyen midyeler (Güney Florida Üniversitesi)
Çalışma için yapılan büyüme deneyi kapsamında kontrollü ortamda büyüyen midyeler (Güney Florida Üniversitesi)

Şimdiye kadar kayıp uçağı arama çalışmaları, araştırmacıların uçağın yakıtının bitmesinin ardından süzülmüş olabileceğinden şüphelendikleri, "7. Yay" adı verilen kuzey-güney koridorunda binlerce kilometreye yayıldı.

Okyanus sıcaklıkları yay boyunca hızla değişebileceğinden, araştırmacılar yeni yöntemin uçağın tam nerede olduğunu ortaya çıkarabileceğine inanıyor.

Bilim insanları ele geçirilen uçak parçasına yapışmış midyelerden bazılarını analiz ederek, üzerindeki en büyük midyelerin muhtemelen kazadan "çok kısa süre" sonra enkaza yerleşmiş olabilecek kadar eski ve uçağın şu anda bulunabileceği gerçek kaza yerine "çok yakın" olduğunu tespit etti.

Dr. Herbert, şöyle konuştu:

Öyleyse, bu kabuklarda kaydedilen sıcaklıklar araştırmacıların aramalarını daraltmasını sağlayabilir.

Uçak bu yayda olmasa bile, en eski ve en büyük midyeleri incelemek, Hint Okyanusu'nda aranacak alanları daraltabilir.

Araştırmanın yazarlarından Nassar Al-Qattan, "Uçak 9 yıldan uzun süre önce kayboldu ve hepimiz Ocak 2017'de askıya alınan arama çalışmalarına yeniden başlanmasına katkı sunacak ve kayıp uçaktaki onlarca kişinin ailelerinin bir nebze olsun huzur bulmasını sağlayabilecek yeni bir yaklaşım getirmeyi amaçlayarak çalıştık" yorumunu yaptı.

Independent Türkçe



DNA analizi, insan yiyen aslanların menüsünü gözler önüne serdi

Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)
Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)
TT

DNA analizi, insan yiyen aslanların menüsünü gözler önüne serdi

Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)
Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)

Genetik analizler, 19. yüzyılda insanları yiyerek nam salan Tsavo aslanlarının menüsünde başka ne olduğunu ortaya koydu.

1898'de Kenya'daki Tsavo Nehri üzerine bir demiryolu köprüsü inşa eden Britanya'nın projesinde çalışan işçiler, aylarca iki aslanın saldırısına uğramıştı. 

"Tsavo insan yiyicileri" diye bilinen yelesiz iki aslanın, 9 aylık bir süre boyunca en az 35 kişiyi yediği tahmin ediliyor. 

9 aylık dönem içinde bir süre ara verilen çalışmalar, demiryolu projesini yürüten Britanya Ordusu yarbayı John Henry Patterson'ın iki aslanı öldürmesiyle kaldığı yerden devam etmişti. 

Aslanların cesedinden kilim yapılmış ve nihayetinde bunlar ABD'deki Field Doğa Tarihi Müzesi tarafından alınmıştı. Kilimlerin yanı sıra iki kafatası da müzenin koleksiyonuna katılmıştı. 

Daha önce iki hayvan üzerinde yapılan çalışmalarda, dişlerinde sıkıntı yaşayan aslanların diğer avlara göre daha rahat çiğnendiği için insanlara saldırdığı öne sürülmüştü. 

Current Biology adlı hakemli dergide dün (11 Ekim) yayımlanan araştırmada, Tsavo aslanlarının başka neler yediği tespit edildi.

Hayvanların kırık dişlerinde kalan kıl örnekleri üzerinde genetik analizler yürüten ekibe liderlik eden Dr. Alida de Flamingh "Dişteki oyukları, jeologların toprağı incelemesi gibi inceledik" diyerek ekliyor:

Farklı katmanlardaki kılları analiz ederek bu aslanların yaşamları boyunca nasıl beslendiği hakkında fikir ediniyoruz.

Araştırmacılar kıllardaki mitokondriyal DNA'yı analiz ederek iki aslanın, insanların yanı sıra zürafa, oriks, zebra, Afrika antilobu ve Kobus ellipsiprymnus adlı bir antilop türünü yediğini kaydetti. 

Bilim insanları aslanların dişinde özellikle Afrika antilobunun kalıntılarına rastlayınca şoke oldu. O zamanlar Tsavo bölgesinde bu hayvanın pek görülmediğini söyleyen araştırmacılar, aslanların 90 kilometre kadar yol kat etmiş olması gerektiğini belirtiyor.

Illinois Üniversitesi'nden Dr. Alida de Flamingh ya aslanların sanılandan daha uzağa gittiğini ya da Afrika antilobunun bölgede daha yaygın olduğunu ifade ediyor. 

Araştırmacılar ayrıca aslanların Afrika mandası yediğine dair bir kanıt bulamadı. Bugün bölgede yaşayan aslanlar bu hayvanlarla beslendiği için beklenmedik olan bu durumun bulaşıcı bir hastalıkla açıklanabilir.

Aslanların yaşadığı dönemde bölgede yayılan sığır vebası, Afrika mandası popülasyonunda da ciddi düşüşe yol açmıştı.

İki hayvanın insanları avlamaya başlamasının bu salgından kaynaklandığını düşünen uzmanlar da var. 

Bilim insanları yeni çalışmada iki aslanın kardeş olduğu teorisini de doğruladı. 

Dişlerde bulunan insan örneklerini daha detaylı incelemeyi planlayan ekip, bu sayede aslanların onları ne zaman yemeye başladığını daha net saptamayı umuyor.

Independent Türkçe, New York Times, Live Science, Current Biology