Çankırı'da bulunan fosil, insanın kökenine dair hakim görüşe meydan okuyor

Buna göre insanlar Afrika yerine ilk kez Avrupa'da evrimleşmiş olabilir

İncelenen fosil yüz, kafatası ve çene kemiklerinden oluşuyor (Sevim Erol)
İncelenen fosil yüz, kafatası ve çene kemiklerinden oluşuyor (Sevim Erol)
TT

Çankırı'da bulunan fosil, insanın kökenine dair hakim görüşe meydan okuyor

İncelenen fosil yüz, kafatası ve çene kemiklerinden oluşuyor (Sevim Erol)
İncelenen fosil yüz, kafatası ve çene kemiklerinden oluşuyor (Sevim Erol)

Çankırı'daki 8,7 milyon yıllık bir bölgeden çıkartılan kuyruksuz maymun fosili, insanın kökenine dair uzun süredir kabul gören fikirlere meydan okuyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteğiyle Çorakyerler fosil alanında bulunan ve "Anadoluvius turkae" adı verilen canlının analizi, kuyruksuz maymunların ve insanların aslında 7 ila 9 milyon yıl önce Afrika'ya Avrupa'dan göç ettiğini düşündürüyor.

Diğer bir deyişle insanlar Afrika yerine ilk kez Avrupa'da evrimleşmiş olabilir.

Hakemli bilimsel dergi Communications Biology'de 23 Ağustos'ta yayımlanan araştırma makalesinde Akdeniz'deki kuyruksuz maymun fosillerinin çok çeşitli olduğu ifade edildi.

Makaleye göre bu yeni fosil, erken insansıların (hominin) bilinen ilk örneklerinin parçası. Bu erken homininler; Afrikalı kuyruksuz maymunları (şempanzeler, bonobolar ve goriller), insanları ve onların atalarını içeriyordu.

Daha önce, bilinen en eski insanların fosilleri Afrika'da bulunmuştu. Ancak ekip, bu yeni fosilin, Afrikalı kuyruksuz maymunların ve insanların atalarının Afrika'dan önce Avrupa'da bulunduğuna dair kanıtlar sağladığına inanıyor.

Toronto Üniversitesi Antropoloji Bölümü'nden Profesör David Begun, "Bulgularımız, homininlerin yalnızca Batı ve Orta Avrupa'da evrimleşmediğini, aynı zamanda muhtemelen değişen ortamlar ve azalan ormanların bir sonucu olarak, Doğu Akdeniz'e yayılarak sonunda Afrika'ya dağılmadan önce 5 milyon yıldan fazla zaman harcadığını gösteriyor" dedi:

Anadoluvius'un ait olduğu bu yayılımın üyeleri şu anda sadece Avrupa ve Anadolu'da tespit edildi.

Hakim teori ne diyor?

Türkçede bazen "insansı maymunlar", İngilizcede ise "ape" diye anılan Hominoidea süper ailesi, bugün genellikle daha doğru olduğu kabul edilen "kuyruksuz maymunlar" ifadesiyle niteleniyor.

Bu aile; modern insanları, Neandertaller ve Denisovalılar gibi soyu tükenmiş insan türlerini, insansı ataları ve yakın akrabalarını (şempanzeler, bonobolar, goriller, orangutanlar) içeren primatlardan oluşuyor.

Bilim insanları arasındaki hakim görüş, bu canlıların tümünün ilk olarak Afrika'da evrimleştiği ve daha sonra dünyanın çeşitli bölgelerine göç ettiği yönünde.

Charles Darwin, 1871 tarihli İnsanın Türeyişi (The Descent of Man) adlı kitabında grubun Afrika'da ortaya çıktığını öne sürmüştü. Bugün çoğu antropolog da bu fikre inanıyor.

Öte yandan Prof. Begun, son dönemde elde edilen yeni bulgular ışığında bu hakim görüşün giderek sarsıldığı görüşünde:

Bu bulgular, Afrika maymunlarının ve insanlarının yalnızca Afrika'da evrimleştiğine dair uzun süredir kabul gören görüşle çelişiyor.

Öte yandan Darwin de bu grubun aslında Avrupa'da ortaya çıkmış olabileceğini, çünkü o dönemde büyük maymun fosillerinin orada halihazırda gün yüzünde çıkarıldığını da yazmıştı. Prof. Begun, "Darwin açık fikirliydi" diyor.

"Kesin olarak kanıtlamıyor"

Üstelik Prof. Begun ve meslektaşları bu teoriyi ilk kez savunmuyor. Ekip, 1990'larda Yunanistan'ın kuzeyindeki Nikiti'de yer alan 8 ila 9 milyon yıllık yataklarda ortaya çıkarılan fosiller üzerinde de çalışmıştı.

Bilim insanı, Nikiti'de bulunan kuyruksuz maymunun insanların evrimleştiği atasal grubu temsil ettiğini savunmuştu. Bu görüş de ilk homininlerin Güneydoğu Avrupa'da yaşadığı anlamına geliyordu.

Türkiye'de keşfedilen Anadoluvius fosili de Prof. Begun ve meslektaşlarının görüşlerine ağırlık kattı. Ancak bu fosilin, insanların Avrupa'da evrimleştiği teorisini tek başına kanıtlaması mümkün değil.

"Bu yeni kanıt, homininlerin Avrupa'da ortaya çıktığı ve 7 ila 9 milyon yıl önce diğer birçok memeliyle birlikte Afrika'ya dağıldığı hipotezini destekliyor. Ancak bunu kesin olarak kanıtlamıyor" diyen Begun, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bunun için, iki grup arasında kesin bir bağlantı kurabilmek lazım. Yani Avrupa ve Afrika'dan 7 ila 8 milyon yıl öncesine dayanan daha fazla fosil bulmamız gerekiyor.

Anadoluvius nasıl bir canlıydı?

Ekibe göre, Anadoluvius muhtemelen bugün Afrika'daki büyük hayvanlara benzer canlılarla birlikte yaşıyordu ve grubun tamamı 8 milyon yıl önce Afrika'ya göç etmeye başladı.

Kalıntıları ilk kez 2015'te gün yüzüne çıkarılan Anadoluvius, büyük bir erkek şempanze veya ortalama bir dişi goril boyutundaydı.

Ankara Üniversitesi'nden ve makalenin yazarlarından Prof. Dr. Ayla Sevim Erol, "Elimizde uzuv kemikleri yok ama çene ve dişlerine, fosilin yanında bulunan hayvanlara ve çevredeki jeolojik göstergelere bakılırsa, Anadoluvius muhtemelen büyük maymunların yaşadığı orman ortamlarının aksine nispeten açık alanlarda yaşıyordu" ifadelerini kullandı:

Yaşadıkları ortam, Afrika'daki ilk insanların çevrelerine daha çok benziyor. Güçlü çeneler ve büyük, kalın mineli dişler; kökler ve rizomlar gibi karasal kaynaklardan elde edilen sert gıda maddelerini içeren bir beslenme tarzını akla getiriyor.

Anadoluvius'la birlikte yaşamış hayvanlar; zürafalar, gergedanlar, antiloplar, zebralar, filler, kirpiler, sırtlanlar ve aslan benzeri etoburlar gibi günümüzde yaygın olarak Afrika çayırları ve kuru ormanlarında görülen hayvanlardı.

Bu yüzden ekip, bu ekolojik topluluğun Doğu Akdeniz'den Afrika'ya topluca dağıldığı görüşünde.

Sevim Erol, "Bugün Afrika'daki açık ülke faunasının Doğu Akdeniz'deki oluşumu uzun süredir biliniyor. Artık Afrika maymunlarının ve insanlarının atalarını da bu adaylar listesine ekleyebiliriz" ifadelerini kullandı.

Independent Türkçe



T-Rex döneminden kalma sivrisinek lavrası bulundu

Bilinen en eski sivrisinek larvası kehribarda hapsolmuş (André Amaral, AG Haug)
Bilinen en eski sivrisinek larvası kehribarda hapsolmuş (André Amaral, AG Haug)
TT

T-Rex döneminden kalma sivrisinek lavrası bulundu

Bilinen en eski sivrisinek larvası kehribarda hapsolmuş (André Amaral, AG Haug)
Bilinen en eski sivrisinek larvası kehribarda hapsolmuş (André Amaral, AG Haug)

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Kudretli Tyrannosaurus rex'in yeryüzünde dolaştığı dönemden kalma, dünyanın bilinen en eski sivrisinek larvası, bilim insanlarının "nadir bir rastlantı" diye nitelendirdiği bir kehribar parçasında hapsolmuş halde bulundu.

Kretase döneminden kalma, 99 milyon yıl öncesine ait "mükemmel şekilde korunmuş" fosil, Myanmar'ın Kaçin bölgesinden geliyor ve böceğin evrimine daha fazla ışık tutabilir. Yeni bir araştırmaya göre önceden sadece yetişkin sivrisinek fosilleri keşfedildiğinden, sözkonusu örnek bu döneme ait kehribar içinde korunmuş ilk sivrisinek larvası olma özelliğini taşıyor.

Yeni bir cinse ait yeni bir tür olarak tanımlanan fosilleşmiş larvaya Cretosabethes primaevus adı verildi.

Bu döneme ait sivrisinekler bugüne kadar Culicidae sivrisinek grubu içinde nesli tükenmiş bir soy olan Burmaculicinae adlı ayrı bir gruba ait kabul ediliyordu.

Fosilin oluşması için bir damla ağaç reçinesinin küçük bir su birikintisine düşmesi gerektiğini belirten bilim insanları böylece suda yaşayan larva kehribarda korunduğu için fosilin "nadir bir rastlantı" olduğunu söylüyor

Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi'nden zoolog André Amaral, "Bu fosil benzersiz çünkü larva modern türlere çok benziyor" diyor.

Aynı zamanda hakemli dergi Gondwana Research'te yayımlanan çalışmanın başyazarı olan Dr. Amaral "Günümüzdeki türlerde artık bulunmayan son derece sıradışı morfolojik özellikler sergileyen, bu dönemdeki diğer tüm sivrisinek fosili keşiflerinden farklı" diye açıklıyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen Cretosabethes primaevus'un, bazı modern türleri de içeren Sabethini grubundan olduğunu belirtiyor.

Cretosabethes primaevus larvasının tıpkı günümüz sivrisinekleri gibi, ağaç dallarının oyukları veya bitki yapraklarının araları gibi küçük su birikintilerinde yaşadığı düşünülüyor.
 

Görsel kaldırıldı.Yeni türün larvası (Gondwana Research)

Önceki fosil araştırmaları, sivrisineklerin evrimsel kökeninin yaklaşık 201 milyon yıl ila 145 milyon yıl önceyi kapsayan Jura dönemine dayandığının belirlenmesini sağlamıştı.

Ancak DNA analizine dayanan tahminler, sivrisineklerin muhtemelen Triyas ve Jura dönemleri arasında, 200 milyon yıldan daha önce ortaya çıktığına işaret ediyor.

Son bulgular, bu böceğin ilk ortaya çıktığı tam zaman dilimini daraltmaya yarayacak yeni ipuçları sunuyor.

Araştırmacılar, "Bu yeni fosil Kretase döneminde, soyu tükenmiş sivrisinek türlerinin modern sivrisinek türleriyle bir arada yaşadığını gösteriyor" diye yazıyor.

Dr. Amaral şu ifadeleri kullanıyor:

Sonuçlarımız, sivrisineklerin Jura döneminde çoktan çeşitlenmeye başladığına ve larva morfolojisinin neredeyse 100 milyon yıldır dikkate değer derecede benzer kaldığına dair güçlü işaretler sunuyor.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news


Uzmanlar uyardı: ChatGPT'ye kaba davranmak daha iyi sonuç verse de kibar olun

Uzmanlar yapay zekaya kibar davranmanın, bu araçların nazik davranışlar geliştirmesine katkı sağlayacağını söylüyor (AFP)
Uzmanlar yapay zekaya kibar davranmanın, bu araçların nazik davranışlar geliştirmesine katkı sağlayacağını söylüyor (AFP)
TT

Uzmanlar uyardı: ChatGPT'ye kaba davranmak daha iyi sonuç verse de kibar olun

Uzmanlar yapay zekaya kibar davranmanın, bu araçların nazik davranışlar geliştirmesine katkı sağlayacağını söylüyor (AFP)
Uzmanlar yapay zekaya kibar davranmanın, bu araçların nazik davranışlar geliştirmesine katkı sağlayacağını söylüyor (AFP)

Yapay zekayla kaba konuşmanın daha doğru yanıtlara yol açtığına dair bulgular artarken, bilim insanları bu tür davranışlara karşı uyarıyor.

Yakın zamanda ön baskı sunucusu arXiv'de yayımlanan bir çalışmada OpenAI'ın popüler sohbet botu ChatGPT'ye kaba davranmanın daha iyi sonuçlar verdiği tespit edilmişti.

Henüz hakem değerlendirmesinden geçmeyen çalışmayı yürüten ekip, kullanıcının üslubunun cevapların doğruluğunu nasıl etkilediğini test etmek için çoktan seçmeli 50 soru hazırlamıştı.

Sorular, "çok kibar", "kibar", "nötr", "kaba" ve "çok kaba" olmak üzere 5 farklı tonla hazırlanmıştı.

Araştırmacılar her bir komutu vermeden önce ChatGPT'den önceki konuşmaları tamamen göz ardı etmesini isteyerek önceki üsluplardan etkilenmesini önlemeyi amaçlamıştu. Ayrıca yapay zeka aracından herhangi bir açıklama yapmadan 4 seçenekten birini seçmesi istenmişti.

OpenAI'ın en gelişmiş modellerinden ChatGPT-4o'yu kullanan bilim insanları, kabalık düzeyi arttıkça soruların doğruluk oranının da paralel şekilde arttığını saptamıştı.

Doğruluk oranı çok kibar sorularda yüzde 80,8, çok kaba sorulardaysa yüzde 84,8 olarak kaydedilmişti.

Ekip, önceki bir çalışmada kibarlığın daha doğru yanıtlarla ilişkilendirildiğini ancak o zaman ChatGPT 3.5 gibi daha eski bir model kullanıldığını söylüyor.

Öte yandan uzmanlar, bu durumun daha iyi sonuçlar vermesine rağmen yapay zekaya kaba davranılmaması gerektiği konusunda uyarıyor.

Araştırmacılar makalede "Bu bulgu bilimsel açıdan ilgi çekici olsa da gerçek dünya uygulamalarında düşmanca veya toksik arayüzlerin kullanılmasını savunmuyoruz" diyerek ekliyor:

İnsan-yapay zeka etkileşiminde aşağılayıcı veya küçük düşürücü dil kullanmak, kullanıcı deneyimi, erişilebilirlik ve kapsayıcılık üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir ve zararlı iletişim normlarına katkıda bulunabilir. Bunun yerine sonuçlarımızın, büyük dil modellerinin yüzeysel komutlara karşı hassas olduğuna dair kanıt sunduğunu düşünüyoruz. Bu durum, performans ve kullanıcı esenliği arasında istenmeyen bir denge yaratabilir.

Bu çalışmanın yanı sıra ChatGPT gibi araçlara "Teşekkür ederim" ve "Lütfen" gibi sözler söylemenin yüksek miktarda su ve elektrik kullanımına yol açtığı da daha önce gündeme gelmişti. 

OpenAI CEO'su Sam Altman nisanda X'te yaptığı bir paylaşımda bu ifadelerin şirkete "onlarca milyon dolara" mal olduğunu söylemişti. 

Burada, sohbet botlarına girilen her komutun ve gelen yanıtın enerji ve su tükettiğini, fazladan her kelimenin, sunucunun maliyetini artırdığını belirtmekte fayda var. 

Öte yandan pek çok uzman yapay zekaya kibar davranmanın önemini vurguluyor. 

Hakemli dergi Cognition'ın Ocak 2025 sayısında yayımlanan bir makalede, yapay zekaya kötü davranan kişilerin, duygusuzlaşarak başka insanlara da benzer şekilde davranmasına yol açabileceği görülmüştü.

Bu çalışmada yer almayan, insan ve yapay zeka ilişkilerini inceleyen Dr. Jaime Banks, "Davranışlarımız için normlar veya senaryolar oluştururuz ve bu tür bir etkileşim kurarak biraz daha iyi veya daha alışkanlık haline gelmiş bir şekilde kibar davranışlara yönelebiliriz" diye açıklıyor.

Aynı alanda çalışan Dr. Sherry Turkle da şu ifadeleri kullanıyor:

Bir nesne bizimle samimi sohbetler etmeye, dostça konuşmalar yapmaya başlayacak kadar canlıysa ve öyle olmasa bile onu hayatımızda gerçekten önemli bir kişiymiş gibi görüyorsak, nezaketi hak edecek kadar da canlıdır.

 Independent Türkçe, Live Science, arXiv, ACL Anthology, Cognition, New York Times


Asya misk kedisinin dışkıladığı kahve çekirdekleri neden daha lezzetli?

Hindistan'dan Endonezya'ya kadar çeşitli yerlerde yaşayan küçük, meyve seven, gececil Asya misk kedisi, dışkılarıyla tohum dağıtarak ormanların yenilenmesine katkı sağlıyor
Hindistan'dan Endonezya'ya kadar çeşitli yerlerde yaşayan küçük, meyve seven, gececil Asya misk kedisi, dışkılarıyla tohum dağıtarak ormanların yenilenmesine katkı sağlıyor
TT

Asya misk kedisinin dışkıladığı kahve çekirdekleri neden daha lezzetli?

Hindistan'dan Endonezya'ya kadar çeşitli yerlerde yaşayan küçük, meyve seven, gececil Asya misk kedisi, dışkılarıyla tohum dağıtarak ormanların yenilenmesine katkı sağlıyor
Hindistan'dan Endonezya'ya kadar çeşitli yerlerde yaşayan küçük, meyve seven, gececil Asya misk kedisi, dışkılarıyla tohum dağıtarak ormanların yenilenmesine katkı sağlıyor

Erin Keller Son dakika haberleri ve gündem muhabiri 

Misk kedisi kahvesinin benzersiz aroması, Asya misk kedilerinin sindirimi sırasında çekirdeklerde meydana gelen kimyasal değişikliklerden kaynaklanıyor (Wikimedia Commons)

Sözkonusu kahve olduğunda, bazı çekirdekler fincanınıza ulaşana kadar gerçekten de uzun bir yol kat ediyor.

Dünyanın en pahalı demleme kahvesi olan "misk kedisi kahvesi", benzersiz lezzetini beklenmedik bir baristaya borçlu: Asya misk kedisi.

Bulguları perşembe günü Scientific Reports'ta yayımlanan çalışmada bu gececil, kedi benzeri memelinin, sindirim sırasında çekirdeklerin kimyasını değiştirerek belirgin ve daha zengin bir lezzet yarattığı bulundu.

Fermantasyon diye bilinen bu süreç çekirdeklerin yağ, protein ve yağ asidi içeriğini değiştiriyor ve dışkılamadan sonra toplanan çekirdeklerin benzersiz tadına katkı sunuyor.

Ancak bu çekirdekler, hızla yükselen Starbucks fiyatlarından bile yüzlerce dolar daha pahalıya mal oluyor. Fiyatı yaklaşık yarım kilo başına 600'le 1300 dolar arasında değişen bu çekirdekler, kahve üretiminde misk kedilerinin karşılaştığı muameleyle ilgili etik kaygılara yol açıyor.

Bu küçük, gececil, meyve yiyen, kedi benzeri memeliler Güneydoğu Asya, Çin'in güneyi ve Hindistan alt kıtasında yaşıyor. Dışkılarıyla tohumları etrafa dağıtarak önemli bir ekolojik rol oynayan bu hayvanlar, ormanın yenilenmesine ve sağlığının korunmasına yardımcı oluyor.

Zoolog Ramit Mitra ve meslektaşları araştırmaları kapsamında Hindistan'ın güneyinde yer alan Kodagu'daki çiftliklerden, yabani misk kedilerine ait 68 dışkı örneği ve yenmemiş Robusta kahve çekirdeği topladı.

Misk kedilerinin tükettiği çekirdeklerin yağ içeriği ve belirli yağ asidi metil esteri seviyelerinin daha yüksek olduğunu buldular. Kremamsı, süt benzeri bir tatla ilişkilendirilen bu bileşikler, kahvenin aromasını ve tadını güçlendiriyor.

Çalışmada, misk kedilerinin işleminden geçen çekirdeklerin, yenmemiş çekirdeklere kıyasla daha düşük protein ve kafein seviyeleri içerdiği ve bunun daha yumuşak, daha az acı bir tat profiline katkıda bulunabileceği saptandı.

Ancak çalışmanın yazarları bu bulguların kavrulmamış çekirdeklerden elde edildiği ve kavurmanın, kahvenin nihai aromasını daha da değiştirebileceği uyarısında bulunuyor.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news