Dışkının hiç iz bırakmadığı klozet tasarlandı

3D yazıcı teknolojisinden faydalanıldı

Bilim insanları, klozetin gerçek boyutlu şekilde tasarlanması durumunda su tasarrufu sağlayabileeğine işaret etti (Huazhong Bilim ve Teknoloji Üniversitesi)
Bilim insanları, klozetin gerçek boyutlu şekilde tasarlanması durumunda su tasarrufu sağlayabileeğine işaret etti (Huazhong Bilim ve Teknoloji Üniversitesi)
TT

Dışkının hiç iz bırakmadığı klozet tasarlandı

Bilim insanları, klozetin gerçek boyutlu şekilde tasarlanması durumunda su tasarrufu sağlayabileeğine işaret etti (Huazhong Bilim ve Teknoloji Üniversitesi)
Bilim insanları, klozetin gerçek boyutlu şekilde tasarlanması durumunda su tasarrufu sağlayabileeğine işaret etti (Huazhong Bilim ve Teknoloji Üniversitesi)

Çinli bilim insanları, dışkının yapışmamasını sağlayan son derece kaygan bir klozet tasarladı. 

Hubei eyaletindeki Wuhan şehrinde yer alan Huazhong Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nden araştırmacılar 3D yazıcı teknolojisiyle yeni bir klozet prototipi geliştridi.

"Aşınmaya dayanıklı süper kaygan sifonlu klozet" (abrasion-resistant super-slippery flush toilet -ARSFT) adı verilen model tasarım, gerçek bir klozetten 10 kat daha küçük.

Bilim insanları çalışmada maya, yerfıstığı yağı, su ve Japon yemeği misoyu karıştırarak ürettikleri yapay dışkılarla klozeti test etti. 

Testlerde, yapay dışkının klozetin yüzeyinden hiç iz bırakmadan kayıp gittiği görüldü.

Araştırmacılar deneyde çamurlu su, süt, bal, pirinç lapası ve nişastalı jelleri de kullandı. 

Çalışmayı yöneyen Yike Li, klozetin aşınmaya dayanıklı özelliğini çok uzun süre koruyabildiğine de dikkat çekti. Li, zımpara ve bıçakla hasar vermeye çalıştıklarında bile klozetin yüzeyindeki kayganlığın sağlam kaldığını belirtti.  

Bilim insanı, bu sağlamlığın sudan kaçınan moleküllerin bulunduğu hidrofobik kum ve plastik parçaların yer aldığı bir karışımla elde edildiğini söyledi. Bu maddeler, 3D yazıcının da yardımıyla işlenerek klozeti dayanıklı hale getirdi. Kayganlaştırıcı jeller sayesinde de dışkının klozete yapışması engellendi.

Independent Türkçe



Muzun nesli tükenmesin diye uğraşan bilim insanlarından müjde

Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)
Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)
TT

Muzun nesli tükenmesin diye uğraşan bilim insanlarından müjde

Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)
Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)

Dünya genelindeki muzlar halihazırda iki hastalıktan dolayı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. 

Fakat sevilen meyvenin soyunun tükenmesini önlemeye çalışan bilim insanları son dönemde önemli adımlar atıyor. Uzmanlar başarıya ulaşmaları halinde halkın hiçbir şeyi fark etmeyeceğini söylüyor. 

1950'lerde üretilen Gros Michels muzları, bir mantar türünün yol açtığı Panama hastalığı yüzünden yok olmuştu.

Bu yüzden şirketler, hastalığa dirençli Cavendish muzlarını yetiştirmeye başlamış ve krizin üstesinden gelinmişti. Bu muz çeşidi halihazırda küresel muz ihracat pazarının yüzde 99'unu oluşturuyor.

Ancak aynı hastalığın farklı bir versiyonu 1990'lardan beri Cavendish cinsini de tehdit ediyor. Marketlerde satılan muzlar birbirinin kopyası olduğu için bir bitkinin hastalığa yakalanması diğerlerini de tehlikeye atıyor. 

Başka bir mantar türünün yol açtığı siyah sigatoka hastalığı da muzları tükenme riskiyle karşı karşıya bırakıyor. 

Bu hastalık halihazırda fungisitler sayesinde tedavi edilse de bazı bölgelerdeki mantarlar kimyasallara direnç göstermeye başladı. 

Bilim dünyası bir yandan hastalıkların çözümünü ararken diğer yandan da yeni muz türleri yetiştirmeye çalışıyor. 

Ağustosta yapılan bir çalışmada bugünkü Panama hastalığına yol açan varyantın, 20. yüzyıldakinden evrimleşmediği bulunmuştu. 

Bilim insanları, hastalığın arkasındaki mekanizmayı artık daha iyi anladıkları için tedavi umudu doğduğunu düşünüyor.

ABD merkezli muz üreticisi Chiquita Brands International ise araştırma şirketi KeyGene, Musaradix adlı girişim ve Hollanda'daki Wageningen Üniversitesi'yle işbirliği içinde yürütülen projede, Yelloway 1 adlı yeni bir muz türü geliştirdiğini geçen ay duyurmuştu. 

İki hastalığa da dirençli bu bitkinin serada yetiştirildiği ancak henüz mevye vermediği aktarılmıştı. 

Bu yılın sonunda Filipinler'e ekilmesi planlanan Yelloway 1 bitkileri, daha sonra Cavendish muzlarıyla çiftleştirilecek. Bu sayede hem tadı ve görüntüsü halihazırda satılan muzlara benzeyen hem de hastalığa dirençli meyveler üretilmesi amaçlanıyor. 

Chiquita Sürdürülebilirlik Direktörü Peter Stedman şöye diyor:

Birkaç yıl içinde muzunuzda herhangi bir değişiklik görmezseniz, harika bir iş çıkardık demektir. 

Avustralya'daki Queensland Üniversitesi'nden araştırmacılar ise yabani bir muz bitkisinden bir geni Cavendish'e yerleştirerek Panama hastalığına dirençli, genetiği değiştirilmiş bir muz geliştirdi.

Meyvenin tadı ve görüntüsünün aynı kalması beklense de genetiğinin değiştirilmiş olması endişe yaratıyor. 

Halk, genetiği değiştirilmiş gıdalara karşı temkinli davranırken, Avrupa gibi bölgelerde bu ürünlerle ilgili katı düzenlemeler olması engel teşkil ediyor.

Queensland Üniversitesi'nden Andre Drenth "Orada öylece duruyor. Belki yurtdışından birileri almak isteyebilir" diyerek ekliyor:

Bir pazarlama sorunu var, yasal bir sorun var ama teknik bir sorun yok.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Popular Science, Nature Microbiology