Yerbilimcilerden ürkütücü öngörü: Gelecekte oluşacak süperkıta, tüm memelileri yok edecek

Kıtaların değişmesinin sıcakkanlı, süt üreten tüm canlıların sonunu getireceği öne sürüldü

Kıtaların birleşmesiyle ortaya çıkacak volkanik oluşumlar sıcaklığın yükselmesinin en önemli nedeni olacak (Wikimedia Commons)
Kıtaların birleşmesiyle ortaya çıkacak volkanik oluşumlar sıcaklığın yükselmesinin en önemli nedeni olacak (Wikimedia Commons)
TT

Yerbilimcilerden ürkütücü öngörü: Gelecekte oluşacak süperkıta, tüm memelileri yok edecek

Kıtaların birleşmesiyle ortaya çıkacak volkanik oluşumlar sıcaklığın yükselmesinin en önemli nedeni olacak (Wikimedia Commons)
Kıtaların birleşmesiyle ortaya çıkacak volkanik oluşumlar sıcaklığın yükselmesinin en önemli nedeni olacak (Wikimedia Commons)

Bilim insanlarının yeni araştırmasına göre, 300 milyon yıldan fazla süredir Dünya'da yaşayan memeliler, gezegende yeni bir süperkıta oluştuğunda yok olabilir.

Bugün çok sayıda memeli türü, büyük iklim dalgalanmaları ve çeşitli kitlesel yok oluşlara rağmen hayatta kalarak karadaki hemen hemen her büyük habitatta varlığını sürdürüyor.

Ancak Bristol Üniversitesi'nden yerbilimcilerin liderliğindeki bir araştırma ekibi, kıtaların değişmesinin sıcakkanlı, süt üreten tüm canlıların sonu anlamına geleceğini öne sürdü.

Araştırmacıların oluşturduğu modeller, 250 milyon yıl içinde oluşması beklenen bir sonraki süperkıtanın (bazılarının Pangea Ultima olarak adlandırdığı kara kütlesi), sera gazı etkisini gezegenin büyük kısmını "memeliler için yaşanmaz" hale getirecek noktaya ulaştıracağını gösterdi.

Hakemli bilimsel dergi Nature Geoscience'ta yayımlanan araştırma makalesinde, "Pangea Ultima'nın oluşumu, sıcaklık toleranslarını aşarak Dünya üzerindeki karasal memelilerin hayatta kalma yeteneğini sınırlayacak ve nihayetinde sona erdirecek" ifadelerine yer verdi.

Halihazırda uzmanlar, kıtalar büyük bir kara kütlesi halinde yeniden birleştiğinde Dünya'nın ikliminin nasıl değişeceğine dair çok az şey biliyor.

Ancak bu aslında gezegen tarihinde birden fazla kez meydana gelen bir olay.

Pangea adı verilen son süperkıta, yaklaşık 310 milyon yıl önce ortaya çıktı. Bu kıtaya dair bilgi birikimiyse epey geniş.

Yeni araştırmada bu yüzden Pangea bir vaka çalışması olarak ele alındı.

Pangea'ya dair bilinenlerden yola çıkılarak oluşturulan iklim modelleri, gezegenin geleceğinin dayanılmaz derecede sıcak olacağını ortaya koydu.

Verilere göre Güneş yüzde 2,5 daha fazla radyasyon yaymakla kalmayacak, aynı zamanda bir süperkıtanın oluşumu küresel iklim sistemini büyük ölçüde değiştirecek, muhtemelen büyük toprak parçalarındaki ormanları kurutacak ve atmosferde daha fazla karbondioksit hapsedecek.

334 ila 255 milyon yıl önceki ilk Pangea döneminde, atmosferdeki karbondioksit seviyeleri milyonda 200 ppm'den 2 bin 100 ppm'e kadar yükselmişti. Bu da bugünkü küresel sıcaklık ortalamasından yaklaşık 10 derece fazla ısınmaya neden olmuştu.

Atmosferdeki mevcut karbondioksit seviyeleri 416 ppm civarında seyrediyor. Eğer gelecekte atmosferik karbondioksit bir kez daha 560 ppm'i geçerse, sadece bir yüzyıl içinde kitlesel bir yok oluş tetiklenebilir.

Araştırmacıların elde ettiği en kötü senaryo, Pangea Ultima'nın sıcak aylarda ortalama sıcaklığı 46,5 dereceye çıkarabileceğini gösteriyor.

Bu da iç bölgelere daha az tatlı su taşınması ve ormanların yok olması anlamına geliyor. Nihayetinde bugün yeryüzündeki karbon yatakları böyle bir senaryoda karbon musluklarına dönüşebilir.

Bir habitattan diğerine seyahat eden memelilerin bile, Pangea Ultima döneminde kıta çapında çöller oluştuğunda tehlikeli koşullarla karşı karşıya kalacağı ve yok olabileceği tahmin ediliyor.

Independent Türkçe



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy