Karşıt maddenin, yer çekimi karşısında madde gibi davrandığını tespit edildi

Evrenin oluştuğu Büyük Patlama sırasında madde kadar olan ancak sonra "kayıplara karışan" karşıt maddenin (anti-madde), yer çekimi karşısında madde gibi hareket ettiği belirlendi

(AA)
(AA)
TT

Karşıt maddenin, yer çekimi karşısında madde gibi davrandığını tespit edildi

(AA)
(AA)

Bilim insanları, Büyük Patlamada eşit miktarda ortaya çıkan madde ve anti-maddenin birleşerek birbirini nötrleştirmesi ve sadece ışığın kalması gerekirken, anti-maddenin kaybolarak maddenin kalmasının nedenini anlamak için yıllardır madde ve karşıt maddenin benzerliklerini ve farklılıklarını araştırıyor.

İsviçre'deki Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi'nde (CERN) yapılan deneyler, anti-maddenin, Albert Einstein'ın ön gördüğü üzere aşağı doğru yani madde gibi hareket ettiğini gösterdi.

Deney

Maddedeki atomun çekirdeğinde proton ve onun yörüngesinde hareket eden elektronlar bulunurken, anti-maddedeki atomun çekirdeğinde ise negatif yüklü proton (antiproton) ve yörüngesinde pozitif elektronlar (pozitron) bulunuyor.

Bu kapsamda, çekirdeğinde bir antiproton, yörüngesinde ise bir pozitron yer alan antihidrojen atomlarının kullanıldığı araştırmada, evrende sadece saliseler süresince bir anlığına var olan karşıt madde, önce yavaşlatılarak kararlı ve dayanıklı bir forma dönüştürüldü.

Laboratuvardaki hızlandırıcılarda parçacıkların çarpıştırılmasıyla üretilen parçacıklar, karşıt madde laboratuvarına borular aracılığıyla ışık hızına yakın bir hızda ulaştı.

Araştırmacılar, bu hızda kontrol edemeyecekleri karşıt parçacıkları, yavaşlatmak için bir halkaya göndererek enerjilerini azalttı; daha sonra büyük bir mıknatısın içerisine gönderilen parçacıklar, burada binlerce antihidrojen atomu oluşturdu.

Antihidrojeni kıstıran mıknatısın manyetiği kapatıldığında, antihidrojen atomlarının hareket yönünü tespit eden sensörler, anti-maddenin aşağı doğru yani madde gibi hareket ettiğini gösterdi.

Bir sonraki adım hızı tespit etmek

Bilim insanlarının araştırmalarında bir sonraki adım, madde ile karşıt maddenin yer çekimi karşısında aynı hızda hareket edip etmediğini tespit etmek olacak.

Araştırmanın sonuçları Nature dergisinde yayımlandı.



Deepfake videoları tespit etmek giderek zorlaşıyor: Artık gerçekçi kalp atışları var

Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)
Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)
TT

Deepfake videoları tespit etmek giderek zorlaşıyor: Artık gerçekçi kalp atışları var

Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)
Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)

Deepfake videoların gelişmiş saptama yöntemlerini yanıltabildiği ve her geçen gün daha gerçekçi hale geldiği tespit edildi. 

Bir kişinin yüzünün ya da vücudunun dijital olarak değiştirilmesiyle oluşturulan deepfake videolar endişe yaratmaya devam ediyor. 

Bu videolar gerçek bir kişinin görüntüsünün yapay zeka kullanılarak değiştirilmesiyle yapılıyor. Aslında bu teknoloji, kullanıcıların yüzünü kediye dönüştüren veya yaşlandıran uygulamalar gibi zararsız amaçlarla da kullanılabiliyor.

Ancak insanların cinsel içerikli videolarını üretmek veya masum insanlara iftira atmak için de kullanılabilmesi ciddi bir sorun teşkil ediyor.

Bu videoların sahte olup olmadığını anlamak için kullanılan gelişmiş yöntemlerden biri kalp atışlarını izlemek. 

Uzaktan fotopletismografi (rPPP) adlı araç, deriden geçen ışıktaki küçük değişiklikleri tespit ederek nabzı ölçüyor. Nabız ölçen pulse oksimetreyle aynı prensiple çalışan bu araç, çevrimiçi doktor randevularının yanı sıra deepfake videoları tespit etmek için de kullanılıyor.

Ancak bulguları hakemli dergi Frontiers in Imaging'de bugün (30 Nisan) yayımlanan çalışmaya göre deepfake görüntülerde artık gerçekçi kalp atışları var.

Bilim insanları çalışmalarına videolardaki nabız hızını otomatik olarak saptayıp analiz eden bir deepfake dedektörü geliştirerek başladı. 

Ardından rPPP tabanlı bu aracın verilerini, EKG kayıtlarıyla karşılaştırarak hassasiyetini ölçtüler. Son derece iyi performans gösteren aracın EKG'yle arasında dakikada sadece iki-üç atımlık fark vardı. 

Ekip aracı deepfake videolar üzerinde test ettiğindeyse rPPP, videoya kalp atışı eklenmese bile son derece gerçekçi bir kalp atışı algıladı. 

Bilim insanları kalp atışlarının videoya kasten eklenebileceği gibi, kullanılan kaynak videodan kendiliğinden geçebileceğini de söylüyor.

Almanya'daki Humboldt Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Peter Eisert "Kaynak video gerçek bir kişiye aitse, bu artık deepfake videoya aktarılabiliyor" diyerek ekliyor: 

Sanırım tüm deepfake dedektörlerinin kaderi bu; deepfake'ler gittikçe daha iyi hale geliyor ve iki yıl önce iyi çalışan bir dedektör bugün tamamen başarısız olmaya başlıyor.

Araştırmacılar yine de sahte videoları saptamanın başka yolları olduğunu düşünüyor. Örneğin sadece nabız hızını ölçmek yerine, yüzdeki kan akışını ayrıntılı olarak takip eden dedektörler geliştirilebilir.

Eisert, "Kalp atarken kan, damarlardan geçerek yüze akıyor ve daha sonra tüm yüz bölgesine dağılıyor. Bu harekette gerçek görüntülerde tespit edebileceğimiz küçük bir gecikme var" diyor.

Ancak bilim insanına göre nihai çözüm deepfake dedektörlerinden ziyade, bir görüntünün üzerinde oynanıp oynanmadığını anlamaya yarayan dijital işaretlere odaklanmaktan geçiyor:

Bir şeyin sahte olup olmadığını tespit etmek yerine bir şeyin değiştirilmediğini kanıtlayan teknolojiye daha fazla odaklanmadığımız sürece, deepfake'lerin saptanmalarını zorlaştıracak kadar iyi olacağını düşünüyorum.

Independent Türkçe, BBC Science Focus, TechXplore, Frontiers in Imaging