DNA ortaya koydu: Amerika'nın ilk kovboyları Afrikalı kölelermiş

21 sığırın DNA'sı analiz edildi

Bulgular. Kolomb sonrası Amerika'ya dair önemli ipuçları sunuyor (Pixabay)
Bulgular. Kolomb sonrası Amerika'ya dair önemli ipuçları sunuyor (Pixabay)
TT

DNA ortaya koydu: Amerika'nın ilk kovboyları Afrikalı kölelermiş

Bulgular. Kolomb sonrası Amerika'ya dair önemli ipuçları sunuyor (Pixabay)
Bulgular. Kolomb sonrası Amerika'ya dair önemli ipuçları sunuyor (Pixabay)

Eski sığır kemikleri ve dişleri üzerinde yapılan yeni bir araştırmaya göre Amerika'daki ilk kovboylar, kıtaya getirilen Afrikalı köleler olabilir.

Hakemli bilimsel dergi Scientific Reports'ta yayımlanan yeni bulgular, beraberinde hayvancılık uygulamalarını da getiren Afrikalıların, Amerika'da sığır çiftliklerinin gelişmesini sağladığını gösterdi.

Kristof Kolomb'un 1492'de Amerika'ya gelişinden önce kıtada sığırlar yoktu. Bilim insanları uzun zamandır Amerika kıtasındaki ilk sığırların, İspanya'nın elindeki Kanarya Adaları'nda yer alan Avrupa sürülerinden getirildiğine inanıyordu. Bu sığırlar Amerika kıtasında hızla çoğalmış ve yavruları Meksika, Panama, Kolombiya gibi bölgelere gönderilmişti.

Öte yandan yeni DNA araştırması bu geleneksel düşünceye dair şüphe uyandırıyor. Yeni bulgulara göre, Amerika'daki ilk sığırlardan bazıları, muhtemelen köle gemileriyle doğrudan Afrika'dan getirildi.

Florida Doğa Tarihi Müzesi'nde zooarkeoloji üzerine uzmanlaşmış doktora sonrası araştırmacı Nicolas Delsol ve ekibi, 16. ila 18. yüzyıllara tarihlenen 5 arkeolojik alandan çıkarılan 21 sığırın DNA'sını analiz etti.

Haiti'deki Puerto Real bölgesinden gelen ve yaklaşık 1500 ila 1550 yıllarına tarihlenen en eski sığır örneklerinden 7'si, geleneksel düşünceye uygun olarak Avrupalı sığırların DNA'sına sahipti.

Ancak Meksika'daki Bellas Artes'ten alınan bir örnek, Avrupa'da özellikle nadir görülen bir soyu ortaya çıkardı. Bu örnek 17. yüzyılın ilk yarısında doğrudan Afrika'dan ithal edilmişti.

Livescience'a konuşan Delsol, "Bu bulgu, kölelik tarihindeki son eğilimleri ve Afrikalı köleleştirilmiş işçilerin sığır çiftliklerinin kurulmasındaki merkezi rolünü destekliyor" ifadelerini kullandı.

16. yüzyıl Amerikasında sığır çiftçiliği büyüdükçe, o zamanlar İspanya ve Portekiz'de popüler olan küçük ölçekli çiftlikleri gölgede bırakmıştı. Buradan hareketle bazı tarihçiler, köle tüccarlarının Batı Afrikalıları hedef alarak sığırlarıyla birlikte kaçırdıklarını öne sürmüştü.

Araştırmacılara göre Amerika'ya vardıklarında bu yetenekli çiftçiler, sığırları özel eyerlerle kementlemek gibi uygulamalar icat etmiş olabilir.

Bu da kıtanın ilk kovboylarının gerçekten de Afrikalılar olabileceğini düşündürüyor.

Independent Türkçe



Elektrikli araçlarda mıknatıssız dönem: Karbon ayak izi yüzde 40 azalacak

Elektrikli araçlar, fosil yakıtların kullanımını azaltırken bilim insanları çevreye faydalarını artırmaya çalışıyor (Reuters/Arşiv)
Elektrikli araçlar, fosil yakıtların kullanımını azaltırken bilim insanları çevreye faydalarını artırmaya çalışıyor (Reuters/Arşiv)
TT

Elektrikli araçlarda mıknatıssız dönem: Karbon ayak izi yüzde 40 azalacak

Elektrikli araçlar, fosil yakıtların kullanımını azaltırken bilim insanları çevreye faydalarını artırmaya çalışıyor (Reuters/Arşiv)
Elektrikli araçlar, fosil yakıtların kullanımını azaltırken bilim insanları çevreye faydalarını artırmaya çalışıyor (Reuters/Arşiv)

İki otomotiv şirketi yeni bir sistemle, elektrikli araçlarda mıknatıssız motora geçişi hızlandırmayı amaçlıyor. Yeni teknolojinin karbon ayak izinde yüzde 40 düşüş sağlayacağını öne sürüyorlar. 

Bugün üretilen çoğu elektrikli aracın motorunda mıknatıs olduğu için nadir toprak elementlerine ihtiyaç duyuluyor. Ancak bu elementlerin çıkarılma sürecinin maliyetli olması sorun teşkil ediyor. 

Elektrikli araçların yaygınlaşmasıyla bu elementlere ihtiyacın artması beklenirken, otomotiv üreticileri farklı yollar arayışına giriyor.

Almanya merkezli Mahle, Mıknatıssız Temassız Verici (MCT) adlı tasarımıyla motorların dönen bölümlerini ifade eden rotorlarda yaygın olarak kullanılan mıknatıslara duyulan ihtiyacı gideriyor. 

Bu parçalardaki fırçalar yerine kablosuz bir vericiden gönderilen elektrikle manyetize olan bobinlerin konması, nadir toprak elementlerine bağlılığı ortadan kaldırıyor.

Şirket ayrıca MCT tasarımının, fırçaların yıpranmasından kaynaklanan onarım ve bakım maliyetini de giderdiğini ifade ediyor.

Fransa merkezli otomotiv şirketi Valeo ise motorların dönmeyen kısımları statorlar ve kontrol sistemlerini mıknatıssız şekilde geliştirmeye odaklanıyor.

Yeni bir işbirliğine imza atan iki şirket, uzmanlıklarını birleştirerek mıknatısa ihtiyaç duymayan üst sınıf araçlar üretmeyi planlıyor. Valeo ve Mahle, 220 kW ve 350 kW arasında değişen maksimum güce sahip bir mıknatıssız elektrikli aks sistemi geliştirmek üzere çalışacak.

14 Ekim Pazartesi günü yaptıkları açıklamada tanıtılan Dahili Fırçasız Elektrikli Uyarma (iBEE) adlı sistemin, mıknatıssız elektrikli motorların performansında ve verimliliğinde devrim yaratabileceği öne sürülüyor.

Ayrıca yeni bir soğutma teknolojisi üzerinde çalışan şirketler bu sayede diğer elektrikli araçlara kıyasla karbon ayak izinde yüzde 40 düşüş yaşanacağını iddia ediyor. 

Valeo Güç Bölümü CEO'su Xavier Dupont, işbirliğini "mükemmel bir eşleşme" diye niteleyerek ekliyor:

Bu ortaklık, otomotiv endüstrisinin daha yenilikçi ve sürdürülebilir çözümlere doğru evrimini desteklemede kilit öneme sahip.

Valeo ve Mahle, ilk prototip testlerini 2024 sonuna kadar tamamlamayı planlıyor.

Independent Türkçe, New Atlas, Interesting Engineering, Mahle