Intel sahte videoları tespit için akıllı araç geliştirdi

Intel sahte videoları tespit için akıllı araç geliştirdi
TT

Intel sahte videoları tespit için akıllı araç geliştirdi

Intel sahte videoları tespit için akıllı araç geliştirdi

Görüntü ve görsel yaratmaya yönelik yaratıcı yapay zeka araçlarının ortaya çıkmasıyla birlikte, gerçek giderek daha fazla bu görüntüleri yaratanın amaçladığı ve ürettiği şeyde somutlaşıyor.

Piyasa değeri 137 milyar dolar olan çip ve işlemci üreticisi Intel, deepfake ile mücadele için 360 derecelik 3D görüntüler üretmek için yeni nesil yapay zeka çipleri geliştiriyor.

Intel ayrıca deepfake içeriklerin yarattığı bazı riskleri ele almak için bilgi işlem yeteneklerini kullanmaya odaklanıyor. Intel ayrıca Adobe, Microsoft ve Sony tarafından çeşitli medya kaynaklarını değerlendirmek için bir standart geliştirmek üzere kurulan İçerik Kaynağı ve Orijinallik İttifakı'nın da bir üyesi.

(Fotoğraf) Yapay zeka sahteciliğin derinliğini artırıyor
Yapay zeka sahteciliğin derinliğini artırıyor

Fast Company Dergisi Editörü David Salazar, Intel'in Yapay Zeka Sistemleri Araştırma Laboratuvarı Direktörü Lama Nachman'dan yaptığı alıntıda: “Görevimiz yapay zekanın tam potansiyeline ulaşmasını sağlamak. Eğer bu sorunları (sahtecilik) çözmezsek bir daha asla çözemeyiz” ifadelerini kullandı.

“Yalanı yakalamak” için geliştirilmiş araç

Bu nedenle Intel geçtiğimiz sonbaharda, şirketin kıdemli araştırma bilimcisi İlke Demir tarafından Suny Binghamton’dan Prof. Dr. Umur Çiftçi ile iş birliği içinde tasarlanan FakeCatcher adlı gerçek zamanlı bir deepfake tespit aracını tanıttı.

Araç, bir videodaki pikselleri analiz etmek için Intel'in yapay zeka ile geliştirilmiş Xeon Scalable işlemcilerini kullanıyor. Ortaya çıkan derin sahteciliklere hızlı bir yanıt vermek için insan hakları grubuyla işbirliği yapan Intel, FakeCatcher'ın video içeriğinin ve doğruluğunun manuel olarak değerlendirilmesinin etkili ancak zaman alıcı olduğunu söylüyor. Buna ek olarak sosyal medya ve haber şirketleri tarafından kullanılabileceğini düşünüyor.

Şarku’l Avsat’ın ABD merkezli Tribune Media’dan aktardığına göre Demir, “Viral videoların sahte mi yoksa gerçek mi olduğunu gösteren sistematik bir yaklaşıma ihtiyaç var. Intel aynı zamanda sorumlu bir şekilde içerik üreten araçları da belirlemek istiyor. Zarar verme olasılığını ortadan kaldıran üretici (araçlar) bulmak istiyoruz.” açıklamasını yapıyor.



Dinozorlar Çağı'ndaki kuşların Arktika'da yuva yaptığı ortaya çıktı

Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
TT

Dinozorlar Çağı'ndaki kuşların Arktika'da yuva yaptığı ortaya çıktı

Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)

Bilim insanları, kuşların kutup bölgelerine en azından 73 milyon yıldır yuva yaptığını keşfetti. 

Günümüzde Arktika'da yuva yapan 200'den fazla kuş türü var. Bilim insanları bu hayvanların ekosistemin önemli üyeleri olduğunu, polenleşme ve tohum dağılımı gibi temel görevlere katkı sağladığını söylüyor.

Daha önce yapılan araştırmalarda bu davranışın yeni olmadığı görülmüştü. Princeton Üniversitesi'nden Lauren Wilson "Kutup bölgelerinde yuva yapmaya dair en eski kanıt, Antarktika'nın Eosen dönemine ait yaklaşık 46,5 milyon yıl önce yaşamış bir penguen kolonisiydi" diyor.

Wilson liderliğindeki ekibin yeni araştırmasıysa bu tarihi yaklaşık 25 milyon yıl daha geriye çekti. 

Bilim insanları Alaska'nın kuzeyindeki Prince Creek formasyonunda yaptıkları kazılarda aralarında embriyo ve yavru kalıntıları da olan 50'den fazla kuş fosili ortaya çıkardı. Çoğunun boyu 2 milimetreden daha kısa olan bu fosiller, kuşların kutup bölgelerinde yuva yaptığına dair en eski kanıtı sunuyor. 

Bulguları hakemli dergi Science'ta yayımlanan çalışmanın ortak yazarı Patrick Druckenmiller, "Bu yeni fosiller, kuşların evrimi hakkındaki bilgilerimizde önemli bir boşluğu dolduruyor" diyerek ekliyor:

Bu çalışmadan önce, birkaç ayak izi dışında Alaska'da kuş fosilleri bulunmamıştı.

Araştırmacılar yaklaşık 73 milyon yıl önce Arktika'da yuva yapan bu kuşların en azından üç ayrı gruptan geldiğini saptadı. Fosillerin bir kısmı martıya benzeyen Ichthyornithes ve dalgıç kuşuna benzeyen Hesperornithes gruplarına aitti. Artık soyu tükenen bu gruplar dişli kuşları içeriyordu.

Ancak kalıntıların çoğu ördeklere benzeyen dişsiz kuşlara aitti. Araştırmacılar dişsizliğin, bugün yaşayan bütün kuşları içeren grubun belirleyici özelliği olduğunu ifade ediyor. Bu nedenle bulgular, milyonlarca yıl önce Arktika'da yuva yapan kuşların, modern kuşların yakın akrabaları olduğuna işaret ediyor.

Ekip, bölgenin o dönemde bugüne kıyasla daha sıcak olduğunu ve muhtemelen 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığı aldığını söylüyor. Ancak bu durum kuşların dondurucu soğuklara maruz kalmadıkları anlamına gelmiyor.

Druckenmiller "Kışlar bugünkü kadar sert olmasa da yıl boyunca burada yaşayan hayvanlar dondurucu soğuklara, ara sıra yağan kara ve yaklaşık 4 ay süren kış karanlığına katlanmak zorundaydı" diye açıklıyor.

Ancak bölgede o zaman yuva yapan kuşların tek sorunu sıcaklıklar değildi. Araştırmacılar bazılarının uzunluğu 5 metreye ve ağırlığı 2 tona çıkan yaklaşık 12-13 dinozor türüyle beraber yaşadıklarını söylüyor. 

Druckenmiller, Troodon gibi etçil dinozorların, "bu sevimli küçük kuşları akşam yemeğinde seve seve yiyeceğini" söylüyor. 

Edinburgh Üniversitesi'nden paleontolog Steve Brusatte, yer almadığı çalışmanın bulgularını şöyle değerlendiriyor:

Bu fosiller, kuşların onlarca milyon yıl önce bu yüksek enlemlerdeki toplulukların ayrılmaz bir parçası olduğunu ve bu toplulukların modern zamanlardaki ekolojik bir yenilik değil, Dünya tarihinin uzun vadeli bir normu olduğunu gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, Live Science, Science