Kedilerin mırlama sesini nasıl çıkardığı bulundu

Araştırma minik kedigillerin "insanların en düşük bas seslerinin bile çok altında kalan inanılmaz düşük frekanslarda" sesleri nasıl çıkardığını ortaya koyuyor

AFP
AFP
TT

Kedilerin mırlama sesini nasıl çıkardığı bulundu

AFP
AFP

Kedilerin çıkardığı mırlama sesinin ardındaki mekanizma bugüne kadar gizemini koruyordu.

Kedigillerin üç farklı türde ses çıkardığı biliniyor: miyavlama, cırlama ve mırlama. Miyavlama ve cırlamaların ardındaki mekanizmalar bilinse de (tıpkı insanların konuşması gibi gırtlakta yani "ses kutularında" oluşuyor) mırlamaların ardındaki süreç tam olarak bilinmiyordu.

Ancak yakın zamanda Current Biology adlı bilimsel dergide yayımlanan yeni bir çalışma insanlara rahatlatıcı gelen, düşük frekanslı karakteristik sesleri kedilerin çıkarmayı nasıl başardığını ortaya koydu. Çalışmada, kedigillerin ses tellerine yerleşik özel bir "ped "in mırlamalarını sağladığı bulundu.

Yarım yüzyıl öncesine dayanan araştırmalar, mırlamanın gırtlaktaki ses tellerinde yer alan özel bir mekanizmayla üretildiğine işaret ediyor. Önceki çalışmalar beynin sinirler aracılığıyla sürekli kontrol etmesini gerektiren bu ses tellerindeki kasların gevşemesi sonucu bu seslerin çıktığına işaret ediyordu.

Öte yandan Viyana Üniversitesi'nden araştırmacıların yürüttüğü yeni çalışma, kedi mırlamasının oluşması için bu özel kas kasılmalarına ihtiyaç duyulmadığını gösteriyor.

Araştırma evcil kedilerin gırtlağının, herhangi bir sinirsel girdi veya tekrarlayan kas kasılmaları gerekmeksizin mırlama frekanslarında etkileyici derecede pes sesler üretebildiğini ortaya koyuyor.

Bilim insanları ses üretme mekanizmasının, insanlardaki "gıcırtılı sese" yani "vokal fry"a çok benzediğini söylüyor.

Bilim insanları "Uzun zamandır, kedilerin düşük frekanslı mırlama seslerini aktif kas kasılmalarını içeren tamamen farklı bir mekanizma aracılığıyla ürettiğine inanılıyordu" gözleminde bulundu.

Yeni araştırma, "kedi gırtlaklarının, sinirsel girdi veya kas kasılması olmaksızın 25-30Hz temel frekansa sahip mırlama düzenindeki sesleri kolayca üretebildiğini" gösteriyor.

Ayrıca kedilerin ses tellerinde bu seslerin çıkmasını sağlayan özel bir "ped" bulundu.

Çalışmanın ortak yazarı Christian Herbst şöyle diyor:

Anatomik incelemeler kedilerin ses tellerinde, yalnızca birkaç kilogram ağırlığındaki bu kadar küçük bir hayvanın insan sesinin ürettiği en düşük bas seslerin bile çok altında kalan inanılmaz düşük frekanslarda nasıl düzenli olarak ses çıkarabildiğini açıklayabilecek benzersiz bir 'ped'i ortaya çıkardı.

Yeni araştırma önceki teoriyi tamamen çürütürken, araştırmacılar bunun kedi mırlamasına ilişkin mevcut anlayışın eksik kaldığının ve daha fazla araştırma yapılması gerektiğinin "açık bir göstergesi" olduğunu da söylüyor.

Independent Türkçe



Cilalı Taş Devri toplulukları sanıldığı kadar cinsiyetçi değilmiş

Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)
Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)
TT

Cilalı Taş Devri toplulukları sanıldığı kadar cinsiyetçi değilmiş

Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)
Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)

Cilalı Taş Devri topluluklarının düşünüldüğü kadar cinsiyetçi olmadığı ortaya çıktı. Genetik analizler, bu toplumdaki bireylerin geniş alanlara yayıldığını da gösterdi.

MÖ 10 bin civarında başlayıp MÖ 2 bin 200'lerde biten Cilalı Taş Devri'nden kalma erkek mezarlarının, ok gibi aletler içermesi ve erkeklerin avlandığını gösteren mağara çizimleri, cinsiyetler arasında bir eşitsizlik olduğu düşüncesine yol açıyordu. 

Bilim insanları, ilk tarım toplumlarının ortaya çıkmasıyla kadın ve erkekler arasında hiyerarşik bir düzen oluşmaya başladığını tahmin ediyordu. 

Ancak Viyana, York ve Harvard üniversitelerinden araştırmacıların yeni çalışması, bu kanıyla çelişen güçlü kanıtlar buldu. 

Bilim insanları, Avrupa'daki Lineer Çömlek Kültürü'nün görüldüğü bölgelerden en az 250 kişinin DNA'sını analiz etti. Spiral şeklinde düzenlenmiş paralel çizgilerle süslenen çömlekleriyle bilinen Lineer Çömlek Kültürü, MÖ 5500-5000 civarında Avrupa'da geniş bir alana yayılmıştı. 

Araştırmacılar bu topluluklara ait farklı kişilerin mezarlarını ve beslenme biçimlerini inceledi.

Bulgularını hakemli dergi Nature Human Behaviour'da dün (29 Kasım) yayımlayan ekip, kadın ve erkek mezarları arasında kayda değer bir fark saptayamadı.

Ayrıca genetik veriler, toplulukların sadece birkaç nesil içinde kilometrelerce uzağa gittiğini gösterdi. Çalışmada, doğduğu yerden uzak yere gömülen kadın sayısının da erkeklerden fazla olduğu kaydedildi. 

Makalenin yazarlarından Dr. Ron Pinhasi "Slovakya'daki Nitra ve Macaristan'daki Polgár-Ferenci-hát kazı alanlarındaki ailelerin tükettikleri gıdalar, birlikte gömüldükleri mezar eşyaları veya kökenleri açısından farklılık göstermediğini ilk kez bildiriyoruz" diyor:

Bu da sözkonusu Cilalı Taş Devri bölgelerinde yaşayanların aile ya da biyolojik cinsiyet temelinde tabakalaşmadığını ve kaynaklara veya alanlara farklı seviyede erişim diye bilinen eşitsizlik belirtilerine rastlamadığımızı gösteriyor. 

Ekip bazı kişilerin aile üyelerinden çok uzakta yaşamasının Cilalı Taş Devri'nde "özgür" bir toplumun varlığına işaret ettiğini düşünüyor. 

Diğer yandan genetik bulgular, geniş ailenin de önemini ortaya koyuyor. Üç kişiyi içeren bir mezarda daha önce anne ve iki çocuğunun yattığı sanılırken, yeni çalışma kadının çocukların halası olduğunu saptadı. 

Makalenin bir diğer yazarı Dr. Penny Bickle "Üçü birbirine yakın gömülmüş ve kadının çocukları kucaklaması, bariz bir şefkat eylemini gösteriyor" diye açıklıyor. 

Arkeolog "Ayrıca mezarlara bırakılan taş aletler ve çanak çömlek gibi eşyalardan, kadınların tarım işlerinde daha önce düşünülenden çok daha aktif bir rol oynadığını ve bazı kadınların erkeklerden daha fazla seyahat ederken, diğer bölgelerdeki kadınların evden pek uzaklaşmadığını biliyoruz" ifadelerini kullanıyor: 

Bu da belki de düşündüğümüzden çok daha dinamik bir topluluk olduğunu gösteriyor.

"Gizem devam ediyor"

Yeni çalışma, nasıl sona erdiği bilinmeyen Lineer Çömlek Kültürü'ne dair soru işaretlerine yenilerini ekliyor.  

Daha önce Avusturya'da bu kültürden en az 100 kişiyi içeren bir mezar bulunması topluluğun katliamla silindiği düşüncesine yol açmıştı.

Fakat son çalışmada mezardaki çoğu kişi arasında genetik bağ olmadığının tespiti, şiddetin tek bir gruba yöneldiği fikrine meydan okuyor. 

Mezarda çocuklar da bulunurken, genç kadın sayısı azdı. Dr. Bickle "Daha büyük bir topluluktan seçilip taşınmış olabilirler mi? Genç kadınlar vardı ama öldürülmediler mi ya da başka bir yerde esir mi tutuldular? Neden yetişkinlerin yanı sıra çocuklar da vardı?" diye sorarak ekliyor:

Gizem devam ediyor.

Arkeolog daha fazla çalışmayla bu soruların yanıtlanacağını umuyor.

Independent Türkçe, Telegraph, New York Post, York Üniversitesi, Nature Human Behaviour