Antik döneme ait binlerce iskelet, Ortadoğu'daki şiddetin tarihine ışık tutuyor

Bilimsel çalışma, bölgede her zaman yüksek yoğunlukta çatışmaların yaşanmadığını öne sürüyor

Çalışmada, günümüzde İran, Irak, Ürdün, Suriye, Lübnan, İsrail ve Türkiye'yi kapsayan bölgedeki antik dönemden kalma iskeletler incelendi (Nature Human Behaviour)
Çalışmada, günümüzde İran, Irak, Ürdün, Suriye, Lübnan, İsrail ve Türkiye'yi kapsayan bölgedeki antik dönemden kalma iskeletler incelendi (Nature Human Behaviour)
TT

Antik döneme ait binlerce iskelet, Ortadoğu'daki şiddetin tarihine ışık tutuyor

Çalışmada, günümüzde İran, Irak, Ürdün, Suriye, Lübnan, İsrail ve Türkiye'yi kapsayan bölgedeki antik dönemden kalma iskeletler incelendi (Nature Human Behaviour)
Çalışmada, günümüzde İran, Irak, Ürdün, Suriye, Lübnan, İsrail ve Türkiye'yi kapsayan bölgedeki antik dönemden kalma iskeletler incelendi (Nature Human Behaviour)

Ortadoğu'da antik döneme ait incelenen binlerce iskelet, insanlığın şiddet tarihine yönelik yeni bilgileri gün yüzüne çıkardı.

Bilim insanları, günümüzde Ortadoğu olarak anılan bölgenin antik tarihinden kalma 3 bin 539 iskeletteki silahla oluşmuş travmaları inceledi.

Hakemli dergi Nature Human Behaviour'da yayımlanan araştırmaya göre şiddet, yaklaşık 5 bin 300 ila 6 bin 500 yıl önce Mezopotamya'da Bakır Çağı dönemde ilk şehirlerin oluşmasıyla zirveye ulaştı. Yasaların ve merkezi yönetimin oluştuğu, ticari faaliyetin başladığı Erken ve Orta Tunç Çağları'nda (MÖ 3300- 1500 civarı) istikrarlı bir şekilde azaldı. Geç Tunç Çağı ila Demir Çağı'nda (1500-400) yeniden artış gösterdi.

Araştırmaya göre, Bakır Çağı dönemindeki şiddet olaylarındaki artışın, bölgedeki ilk merkezi devletlerin ortaya çıkışıyla birlikte, ara sıra yaşanan kan davalarından daha büyük ölçekli çatışmalara geçişle bağlantılı olabileceğini öne sürüyor.

Ortadoğu'da kişilerarası şiddetin, Bakır Çağı'nda zirveye çıkmasının pek de şaşırtıcı olmadığını söyleyen çalışmanın yazarlarından Giacomo Benati, "Bu önemli dönemde ortaya çıkan ilk şehirlerin ve devletlerin nüfus üzerinde artan baskılara yol açtığı konusunda geniş bir fikir birliği var ancak bu tür streslerin refah üzerindeki etkileri hiç gösterilmemişti" dedi.

Geliştirilen hukuk sistemi, şiddetin azalmasında etkili

Şiddetin istikrarlı şekilde azaldığı Erken ve Orta Tunç Çağı'ndaysa devletlerin, hukuk sistemi ve mülkiyet haklarını geliştirme, toplumda geniş çaplı işbirliğini örgütleme ve anlaşmazlıklara barışçıl çözümler bulma çabalarının etkili olduğu görüldü.

Öte yandan ticaret yollarının kurulmasıyla devletler, kuraklık sonucu azalan tarımsal ürünlerine rağmen vatandaşlarına bir miktar refah sunabilmiş ve geliştirdikleri hukuk sistemi de anlaşmazlıkları çözmek için bir araç haline gelmişti.

"Tunç Çağı'nda şiddetin istikrarlı şekilde azalması bizim için en şaşırtıcı sonuç" diyen Benati, "Her ne kadar tarihi kaynaklara dayanan anlatıların çoğu, bu çağda Ortadoğu'daki nüfusun, ilk devletlerin yayılma hareketlerinden kaynaklanan sürekli çatışmalarla boğuştuğunu vurgulasa da iskeletler tam aksine işaret ediyor" dedi. 

Kuraklık şiddeti körükledi

Geç Tunç Çağı ve Demir Çağı'nda (M.Ö. 1500-400) tüm bölge, sınırlı kaynaklar için artan rekabeti, zorunlu göçleri ve imparatorluklar arasındaki büyük çatışmaları tetikleyen 300 yıllık kuraklığın neden olduğu yoğun bir krize yaşadı ve bu durum, şiddeti yeniden artırdı.

Bilim insanları, çalışmalarının, Klasik çağ öncesi Ortadoğu'ya dair geniş ölçekli karşılaştırmalı analiz boşluğunu doldurduğunu söylüyor.

Bu boşluğun Ortadoğu'nun tarihsel evriminde şiddetin oynadığı rolün anlaşılmasına engel olduğunu ifade eden Benati, "Aslında birçok anlatı, Ortadoğu toplumlarının sürekli kavga halinde olduğunu tasvir ediyor. Çalışmada, şiddetin zamanla değiştiğini ve bunun her zaman doğru olmadığını gösteriyoruz" dedi.

Ortadoğu'da kurulan insanlığın ilk şehirleri üzerine yapılan bu çalışma, şiddettin genellikle iklimsel krizlerin ardından geldiğini göstermesi sebebiyle bugün için de bir uyarı niteliği taşıyor.

Independent Türkçe



İnternetin kuralları değişiyor: Yapay zekanın sızamayacağı altyapı geliştirildi

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

İnternetin kuralları değişiyor: Yapay zekanın sızamayacağı altyapı geliştirildi

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

İnternetin büyük bölümüne güç sağlayan internet altyapısı şirketi Cloudflare, "internetin kurallarını değiştirdiğini" söylüyor. 

Şirket, yapay zeka firmalarının internetten veri toplamasını engellemek amacıyla yapay zeka tarayıcılarını doğrudan engelleyecek.

ChatGPT gibi büyük dil modelleri, performanslarını artırmak için muazzam miktarda eğitim verisine ihtiyaç duyuyor. Bu şirketlerin çoğu, sistemleri eğitmek adına farklı internet sayfalarına erişip içeriklerini depolayan  tarayıcılar kullanıyor.

Artık Cloudflare, bu yapay zeka tarayıcılarının doğrudan engelleneceğini söylüyor. Bu, sözkonusu otomatik sistemlerin "izin veya ücret" olmaksızın sayfalara erişemeyeceği anlamına geliyor.

Bu internet sitelerinin yayıncıları, yapay zeka tarayıcılarına sitelerine erişim izni verebilecek. Cloudflare, yapay zeka şirketlerinin ödeme yapıp yapmamayı seçebileceği bir "taramaya göre ödeme" ücreti seçeneği ekleyeceğini söylüyor.

Yapay zeka sistemlerini eğitmek için çevrimiçi yazıların kullanılması, süregelen yapay zeka çağının en bölücü konularından biri haline geldi. Birçok yayıncı, içeriklerinin sistemleri eğitmek amacıyla izinsiz kullanıldığını öne sürerek yapay zeka şirketlerine karşı hukuki yollara başvurdu.

Bu çatışma 2023'te artarken Cloudflare, ilk başta internet sayfalarına özel bir etiket ekleyerek yapay zeka sitelerinden erişmemesini istemesine izin vereceğini söylemişti ancak bu uygulanamazdı. Geçen yıl, bu tür yapay zeka botlarını tespit eden bir teknoloji geliştirerek internet sitelerinin bunları otomatik olarak engellemesine imkan tanımaya başladı.

Artık ikinci araç varsayılan olarak açık hale gelecek.

Cloudflare CEO'su Matthew Prince, New York Times'a, "Cloudflare'ın internetin kurallarını tamamen değiştirdiğini" söyledi. Prince bu hamlenin, yapay zeka şirketlerinin interneti kazıyarak içeriğe serbestçe erişmesinin, insanların yeni yazılar ya da diğer içerik türlerini yayımlamaya teşvik edilmesini engelleyeceği endişesinden kaynaklandığını söyledi.

Independent Türkçe