Okyanuslar küresel ısınmanın etkisiyle sürekli değişiyor

Araştırmacılar, küresel ısınmanın etkisiyle okyanusların sürekli değiştiğini ve okyanus sistemlerinde bir dizi olağandışı gelişmenin yaşandığını tespit etti

(AA)
(AA)
TT

Okyanuslar küresel ısınmanın etkisiyle sürekli değişiyor

(AA)
(AA)

Avrupa Komisyonu tarafından finanse edilen ve küresel okyanus analiz ve tahmini merkezi olan Mercator Ocean International tarafından uygulanan okyanus gözlem programı Copernicus Marine Service'in Okyanus Durumu Raporu yayımlandı. Rapor, 14 ülkedeki 30 kurumdan 80'in üzerinde katılımcının katkısıyla uluslararası bilimsel iş birliği çerçevesinde oluşturuldu.

Raporda, okyanus sirkülasyonundaki düşüş, biyolojik üretimdeki değişimler ve yoğunlaşan ısı dalgaları dahil olmak üzere, okyanus sistemlerindeki bir dizi olağandışı gelişme analiz edildi.

Buna göre, küresel deniz yüzeyi sıcaklığı nisanda 21,1 dereceyle rekor seviyeye ulaştı ve haziran-ağustos döneminde okyanusların çeşitli bölgelerinde iklim, biyolojik çeşitlilik ve topluluklar üzerinde olumsuz etkilere yol açan yoğun deniz ısı dalgası olayları yaşandı.

Araştırmacılar, okyanusların geçen yüzyıla kıyasla daha hızlı ısındığını ve yükseldiğini tespit etti.

Denizlerdeki sıcak hava dalgası olayları her 5 ila 10 yılda bir artarak daha yaygın hale gelirken, soğuk hava dalgaları seyrekleşti. Okyanusların sağlığına bağlı olan deniz türleri ve insan faaliyetleri için tehdit oluşturan sıcak hava dalgalarının, denizlerdeki doğal yaşam alanlarını ve besin zincirlerini kalıcı olarak değiştirerek tüm ekosistemi etkileme riski bulunuyor.

Deniz seviyesi en hızlı Baltık Denizi'nde yükseldi

Antarktika'da deniz buzu bu yıl dramatik şekilde küçülerek mayıs ve haziranda kayıtlardaki en düşük seviyeye indi. Antarktika buzu, Polonya'nın 7 katından daha büyük bir bölgeye karşılık gelen 2,2 milyon kilometrekarelik alan kaybetti.

Arktik deniz buzunun 1979'dan beri 3,5 milyon kilometrekare kaybederek sürekli azaldığı tespit edildi. Bu rakam, İspanya'nın 7 kat büyüklüğünde bir alana eşit.

Deniz seviyesi en hızlı Baltık Denizi'nde yükselirken, bunu Kuzey Batı Sahanlığı ve İber-Biskay-İrlanda Denizleri takip etti.

Okyanuslardaki sıcaklık artışı ve olağandışı hava koşulları nedeniyle, İskoçya çevresindeki sularda 2021 yazında iki deniz planktonu patlaması yaşandı ve deniz turkuaz renge büründü.

Kasım 2021'de şiddetli bir siklon olan Blas Fırtınası'nın ardından, Balear Adaları'nda son 9 yılın en yoğun kabarma olayı görüldü. Kıyı kabarması, açık deniz suları ve kıyı ekosistemlerini birbirine bağlarken, su kalitesini, balıkçılığı ve su ürünleri yetiştiriciliğini olumsuz etkiliyor.

Rapora göre, 2017-2019 döneminde Grönland-İskoçya Sırtı üzerinde okyanus ısı alışverişinde yüzde 4 ila 9 arasında düşüş kaydedildi.



"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
TT

"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)

Son derece nadir rastlanan "Asya tek boynuzlu atı" saolanın ilk defa genom haritası çıkarıldı. Yeni çalışma nesli kritik tehlike altındaki türün yaşamasını sağlayabilir. 

İlk kez 1992'de tanımlanan saola (Pseudoryx nghetinhensis), en yakın zamanda keşfedilen büyük memeli türü. Vietnam ve Laos'un dağlık ormanlarında yaşayan bu sığır türü, boynuzlarının yanı sıra çok nadir görülmesi nedeniyle "Asya tek boynuzlu atı" diye biliniyor.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'ne (IUCN) göre nesli kritik tehlike altındaki bu türün 100'den daha az üyesi kaldığı tahmin ediliyor. Üstelik en son 2013'te görülmesi, soyunun çoktan tükenmiş olabileceği ihtimalini de gündeme getiriyor. 

Uluslararası bir araştırma ekibi, avcıların evlerinden toplanan saola kalıntılarından alınan parçaları analiz ederek 26 saolanın tam genomunu çıkardı. Türünün ilk örneği olan bu çalışma, saolanın geçmişini anlama ve geleceğini güvence altına alma yolunda kritik bilgiler sundu. 

Bulguları hakemli dergi Cell'de 5 Mayıs Pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre saolalar 5 bin ila 20 bin yıl önce iki ayrı popülasyona ayrılmış. 

Makalenin başyazarı Genís Garcia Erill "Saolanın önemli genetik farklılıklara sahip iki popülasyona ayrıldığını görmek bizi epey şaşırttı" diyerek ekliyor: 

Bu daha önce hiç bilinmiyordu ve genetik veriler olmadan bilmemizin yolu yoktu. Bu önemli bir sonuç çünkü türün genetik varyasyonunun nasıl dağıldığını etkiliyor.

Bilim insanları ayrıca iki popülasyonun da Son Buzul Çağı'ndan itibaren azaldığını saptadı. Ekip, toplam saola nüfusunun 10 bin yıldır hiçbir zaman 5 binin üstüne çıkmadığını tahmin ediyor.

Bu durum, iki grubun da genetik çeşitliliğini kaybettiği anlamına geliyor. Ancak her biri genetik kodlarının farklı kısımlarını kaybetmiş. Araştırmacılara göre bu, nesillerinin tükenmesini önlemede kritik bir rol oynayabilir. 

Garcia Erill "Bir popülasyonda kaybolan genetik varyasyon diğerini tamamlıyor. Yani eğer bunları karıştırırsak, diğerindeki eksiklik giderilebilir" diye açıklıyor.

Bilim insanları saolaların hayatta kalması için esaret altında çiftleşmelerini sağlayacak bir program geliştirmeye çalışıyor. Yeni çalışmayı yürüten ekibin hesaplamalarına göre böyle bir program, tükenme riski karşısında en etkili çözümü sunuyor. 

Çalışmanın bir diğer yazarı Rasmus Heller şöyle diyor:

Gelecekteki bir popülasyonun temelini oluşturmak için en az bir düzine saolayı (ideal olarak her iki popülasyonun karışımı) bir araya getirebilirsek, modellerimiz türlerin uzun vadede hayatta kalma şansının yüksek olacağını gösteriyor.

En son 2013'te görülen bir türün 12 üyesini bulmak zorlu bir iş. Ancak araştırmacılar, yeni çalışmanın bu sorunu çözebileceğine inanıyor. Saolanın genetik haritasının çıkarılması, daha kapsamlı arama çalışmalarının önünü açabilir. 

Makalenin yazarlarından Minh Duc Le, "Birçok araştırmacı, suda ve hatta aynı habitatta yaşayan kan emiciler olan sülüklerde, saola DNA'sının izlerini bulmayı deneyip başaramadı" diyerek ekliyor:

Bu tekniklerin hepsi küçük DNA parçalarını tespit etmeye dayanıyor ama artık saola genomunun tamamını bildiğimize göre, bu parçaları bulmak için çok daha geniş bir el kitabımız var.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, Cell