Araştırma: Güneş Sistemi benzeri yıldız sistemi, Dünya'nın geleceği hakkında fikir verebilir

Yapılan bir araştırmada, Dünya'ya yakın ve Güneş Sistemi'ne çok benzeyen bir yıldız sisteminin incelenmesiyle, Dünya'nın geleceğine dair ipuçları elde edilebileceği açıklandı

(AA)
(AA)
TT

Araştırma: Güneş Sistemi benzeri yıldız sistemi, Dünya'nın geleceği hakkında fikir verebilir

(AA)
(AA)

Universe Today'in haberine göre, Dünya'ya 57 ışık yılı uzaktaki "Rho Coronae Borealis (Rho CrB)" adlı yıldız ve yörüngesindeki 4 gezegenin incelenmesiyle, Güneş Sistemi'nin geleceğine dair bilgiler elde edilebilir.

California Üniversitesi Dünya ve Gezegen Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Stephen R. Kane, yaptığı araştırmada, kırmızı dev safhasına gelen yıldızların yaşanabilir bölgelerindeki ötegezegenlere ne olabileceğini inceledi.

Kane, Güneş'le yaklaşık aynı kütle, çap ve parlaklıkta olan, yörüngesinde 4 gezegen barındıran Kuzey Tacı Takımyıldızı'nda bir sarı cüce yıldız olan "Rho Coronae Borealis" üzerinde araştırma yaptı.

Araştırmada, yıldızın Güneş'ten 2 kat yaşlı yani yaklaşık 10 milyar yaşında olması nedeniyle kırmızı dev aşamasının yaklaşmakta olduğu, buna göre yıldızın 1 ila 1,5 milyar yıl içinde bir kırmızı dev haline geleceği kaydedildi.

Yıldızlar "kırmızı dev" safhasında devasa boyutlara ulaşarak yörüngesindeki gezegenleri yok ediyor

Kane, araştırmasında, "Yıldız evrim süreci, yıldızların yapısında, yörüngedeki gezegenlerin (yer çekimi) gelgitleri nedeniyle parçalanması veya yıldız tarafından yutulması gibi gezegen sistemi mimarisini değiştirecek dramatik ve bazen de travmatik değişikliklerle sonuçlanabilir." ifadesini kullandı.

Rho CrB'nin, keşfedilme sırasına göre "Rho Coronae Borealis e", "b, c ve d" olmak üzere 4 gezegeni olduğu, bunlardan "e, b ve c"nin yıldıza yakınlığı nedeniyle en tehlikeli bölgede bulunduğu kaydedildi.

Gezegenlerin "Süper Dünya" veya "Jovian" (Jüpiter, Satürn, Uranüs Neptün benzeri dev gezegenler) kültesinde oldukları ve Dünya'nın Güneş'e olan uzaklığından yakın yörüngede bulundukları belirtildi.

"Rho Coronae Borealis e" ve "b"nin ise Merkür'ün Güneş'e olan mesafesinden de yakın yörüngede döndüğü vurgulandı.

Kırmızı dev safhasında giderek genişleyen bir yıldızın yörüngesindeki gezegenlerin, yıldıza doğru sarmal hareketlerle, onlarca yıl sürebilecek yaklaşması esnasında buharlaşarak yok olabileceğine veya yer çekimi gelgitleri nedeniyle parçalanabileceğine işaret edildi.

Araştırmada, Rho CrB'nin genişlemesi esnasında yörüngedeki 4 gezegene neler olabileceği incelendi

Buna göre, en iç yörüngedeki "e" muhtemelen kayalardan oluşuyor ve yıldız genişledikçe buharlaşarak yıldız tarafından yutulacak.

350 Dünya kütlesindeki, Jüpiter'den büyük "b" ise yıldızın atmosferine girerken oluşacak çekim nedeniyle bütünlüğünü koruyamayarak parçalanacak ve yıldızın kütlesini ve genişlemesini artıracak.

Bu durum, "c" ve "d" gezegenlerinin de yutularak yok olmasını hızlandırabilecek ancak "d", yıldızın kırmızı dev safhasının yutulmadan sona ermesi halinde veya büyüyen kütle nedeniyle oluşan gelgitle dışarı itilerek kurtulabilecek.

Yaklaşık Neptün kütlesinde olan "c"nin buharlaşarak yutulacağını belirten Kane, gezegen "d"nin de kesin olmamakla birlikte aynı kaderi paylaşacağını vurguladı.

Güneş de önce "kırmızı dev" sonra da "beyaz cüce"ye dönüşecek

Araştırmada, Güneş'in de birkaç milyar yıl sonra beyaz cüceye dönüşmesi öncesinde, kırmızı dev haline gelerek genişlediği safhada muhtemelen tüm iç gezegenleri yutacağının veya yok edeceğinin düşünüldüğü belirtiliyor.

Bir diğer olasılık da uzak yörüngelerdeki büyük kütleli gezegenlerin iç gezegenlerden bazılarının, yörüngesini değiştirerek yok olmaktan kurtarması.

Dünya, Güneş'in kırmızı dev safhasında yutularak yok olabilir veya dış gezegenlerin etkisiyle güvenli dış yörüngelere çekilebilir ancak her iki olasılık da Güneş Sistemi'ndeki koşulların bugünkü gibi olmayacağını gösteriyor.

Araştırma, The Astrophysical Journal'da yayımlandı.



"Kurtların lolipopu" ortaya çıktı

Habeş kurtları, fener çiçeklerinin tatlı nektarını epey seviyor gibi görünüyor (Adrien Lesaffre))
Habeş kurtları, fener çiçeklerinin tatlı nektarını epey seviyor gibi görünüyor (Adrien Lesaffre))
TT

"Kurtların lolipopu" ortaya çıktı

Habeş kurtları, fener çiçeklerinin tatlı nektarını epey seviyor gibi görünüyor (Adrien Lesaffre))
Habeş kurtları, fener çiçeklerinin tatlı nektarını epey seviyor gibi görünüyor (Adrien Lesaffre))

Etiyopya'daki kurtların epey tatlı bir nektarı adeta lolipop gibi yaladığı kaydedildi. Araştırmacılar nektar yeme alışkanlığına sahip bir büyük etçil hayvanın ilk kez tespit edilmiş olabileceğini düşünüyor.

Habeş kurdu diye bilinen Canis simensis, dünyadaki en nadir yabani köpek türü. Etiyopya Yükseltileri'ne endemik olan bu etçil türün 500'den az üyesi kaldı. 

Oxford Üniversitesi'nden Sandra Lai ve ekip arkadaşları, Habeş kurtlarını incelerken beklenmedik bir şey keşfetti. 

Bulgularını Ecology adlı hakemli dergide 19 Kasım'da aktaran araştırmacılar, takip ettikleri 6 kurdun sık sık fener çiçeklerinin (Kniphofia foliosa) nektarını yaladığını gözlemledi.

4 gün boyunca izlenen hayvanlar tek bir yolculukta bazen 30 ayrı bitkiyi ziyaret ediyordu.

Bölge halkı bu çiçeğin nektarını tatlandırıcı olarak kullanırken, makalenin ortak yazarı Claudio Sillero da ağza hoş gelen bir tatlılığı olduğunu söylüyor:

Daha sonra kurtların da aynı şeyi yaptığını gördüğümde, bu alışılmadık enerji kaynağının tadını çıkardıklarını anladım.

Habeş kurtları, nektarla beslendiği kaydedilen ilk büyük etçil tür olabilir. Bilim insanları, uzun dilleri ve buna uygun şekilde gelişmiş burunları olmayan büyük etçillerin nektar tüketmesinin beklenmedik olduğunu söylüyor.

Ayrıca bitkilerin çok az nektar üretmesinden dolayı da kurtlara pek cazip gelecekleri düşünülmüyordu.

Diğer yandan Habeş kurtları, fener çiçeklerinin en çok nektar üreten kısımlarını yalayarak bu sorunun üstesinden geliyor gibi görünüyor.

Lai "Bildiğim kadarıyla başka hiçbir büyük etçil yırtıcı hayvan nektarla beslenme davranışı sergilemiyor ancak bazı hepçil ayılar nadiren de olsa fırsatçı bir şekilde nektar arayabilir" diyor. 

Nektarı yalayan kurtların ağzının polenle kaplandığını gören araştırmacılar, bunları bitkiden bitkiye taşıdıklarından şüpheleniyor.

Henüz kanıtlanmayan bu durum, Habeş kurtlarını polen taşıyıcı görevi gören ilk etçil hayvan yapabilir. 

Lai, "Bu davranış ilginç çünkü uçmayan memelilerde nektarla beslenme ve polen taşımanın şu anda bilinenden daha yaygın olabileceğini ve bu daha az bilinen taşıyıcıların ekolojik öneminin düşündüğümüzden daha yüksek olabileceğini gösteriyor" diyerek ekliyor: 

Bu çok heyecan verici.

Araştırmacılar kurtları incelemeye devam ederek hem nektarın beslenme alışkanlıklarındaki yerini hem de bitkilerin polenleşmesinde nasıl bir rol oynadıklarını daha iyi anlamayı umuyor.

Ayrıca bazı hayvanların yavrularını da çiçeklere götürdüğünü gören ekip, kültürel bir aktarım yapıldığından şüpheleniyor.

Independent Türkçe, New Scientist, Live Science, Ecology