Astronotluğun ciddi bir cinsel sağlık riski barındırdığı ortaya çıktı

Araştırmacılar, iyileşme döneminden sonra bile sorunların devam ettiği uyarısında bulunuyor

SpaceX'in Starship'i test uçuşu sırasında güçlendiricisinden ayrılırken duman oluşuyor (AP)
SpaceX'in Starship'i test uçuşu sırasında güçlendiricisinden ayrılırken duman oluşuyor (AP)
TT

Astronotluğun ciddi bir cinsel sağlık riski barındırdığı ortaya çıktı

SpaceX'in Starship'i test uçuşu sırasında güçlendiricisinden ayrılırken duman oluşuyor (AP)
SpaceX'in Starship'i test uçuşu sırasında güçlendiricisinden ayrılırken duman oluşuyor (AP)

Uzaya yapılan uzun yolculukların astronotları ciddi bir ereksiyon bozukluğu riskine maruz bırakabileceği uyarısında bulunan yeni bir araştırma yayımlandı.

NASA gibi uzay ajansları gelecek yıllarda astronotlarını uzaya, Mars'ın da aralarında bulunduğu yerlere doğru uzun yolculuklara göndermeyi umuyor. Gelecek yıllarda insanların, aylarca seyahat ederek uzayın daha önce keşfedilmemiş bölgelerine gidebileceği uzun uzay yolculuklarına çıkması bekleniyor.

Ancak araştırmacılar bu yolculukların, muazzam sayıda önemli sağlık riski yarattığı uyarısında bulunuyor: NASA'nın araştırmasına göre bunların toplamı 30'u geçiyor.

Bu tehlikeler arasında farklı yerçekimi ve uzay radyasyonlarının yanı sıra kapalı ortamlarda yalnız ve hapis kalma gibi uzay araçlarına özgü riskler de yer alıyor. Sağlık riskleri arasındaysa kanser, kardiyovasküler hastalıklar, davranışsal sağlık sorunları ve beslenme problemleri var.

Bilim insanları artık bu risklere bir yenisini daha ekledi: astronotların cinsel sağlığı. Dahası, bilim insanları bu sorunların zamanla bile hafiflemeyeceğine dair uyarıyor ama bir tedavi imkanı olabilir.

Derin uzay yolculuklarının cinsel sağlık üzerindeki risklerini inceleyen ilk araştırma olduğu düşünülen yeni çalışmada araştırmacılar, sıçanları alıp insanların uzayda karşılaşacağına benzer koşullara maruz bıraktı: uzay yolculuğundaki mikro yerçekimini taklit etmek için daha düşük ağırlık ve uzay yolcularının üzerine çığ gibi yağacak türden galaktik kozmik ışın simülasyonu.

NASA'nın finanse ettiği araştırmacılar yeni makalede, simüle edilen durumun "nörovasküler ereksiyon işlevinde uzun süreli bozulmaya yol açtığı ve bunun da derin uzay keşiflerinde dikkate alınması gereken yeni bir sağlık riskini ortaya çıkardığı" uyarısında bulunuyor.

Kozmik ışınların sıçanların maruz kaldığı oksidatif stresi artırdığı anlaşılıyor. Bu da penise daha az kan gitmesi ve potansiyel zorlukların ortaya çıkması anlamına geliyor.

Araştırmacılar, insanlar uzayın daha önce gitmedikleri kadar ileri kısımlarına seyahat ettikçe diğer potansiyel tehlikelerin ne olabileceği üzerine daha fazla araştırma yapılması çağrısında bulunuyor.

Florida Devlet Üniversitesi'nden, makalenin sorumlu yazarı Justin D. La Favor, "Gelecek yıllarda uzaya insanlı görevler yapılması planlanırken bu çalışma, Dünya'ya dönen astronotların cinsel sağlığının yakından izlenmesi gerektiğini gösteriyor" diyor.

Galaktik kozmik ışınların olumsuz etkileri uzun sürse de dokulardaki redoks ve azot oksit yollarının yoğun bir şekilde hedeflenmesi sonucu işlevde iyileşme yaşanması, ereksiyon bozukluğunun tedavi edilebileceğine işaret ediyor.

"Neurovascular dysfunction associated with erectile dysfunction persists after long-term recovery from simulations of weightlessness and deep space irradiation" (Ereksiyon bozukluğuyla ilişkili nörovasküler bozukluk, ağırlıksızlık ve derin uzay irradyasyonu simülasyonlarından sonraki uzun iyileşme döneminin ardından devam ediyor) başlıklı çalışma bu hafta FASEB Journal'da yayımlandı.

Independent Türkçe



Gelişmiş kuantum sensörlerin sırrı üzümde mi saklı?

Üzümlerin büyük ölçüde sudan oluşması yeni teknolojilerin önünü açabilir (Fawaz, Nair, Volz)
Üzümlerin büyük ölçüde sudan oluşması yeni teknolojilerin önünü açabilir (Fawaz, Nair, Volz)
TT

Gelişmiş kuantum sensörlerin sırrı üzümde mi saklı?

Üzümlerin büyük ölçüde sudan oluşması yeni teknolojilerin önünü açabilir (Fawaz, Nair, Volz)
Üzümlerin büyük ölçüde sudan oluşması yeni teknolojilerin önünü açabilir (Fawaz, Nair, Volz)

Bilim insanları daha gelişmiş kuantum sensörler yapmak için üzüm kullanılabileceğini öne sürdü. 

Bir üzüm tanesini neredeyse tamamen ikiye kesip (parçaları birbirine bağlayan küçük bir kabuk parçası bırakarak) mikrodalga fırına koyunca plazma oluştuğu en az 30 yıldır biliniyor.

Bilim insanları üzümlerin boyutu ve geçirgenlikleri nedeniyle elektrik alanlarını hapsetmesi sonucu plazmanın ortaya çıktığını söylüyor. Benzer bir etki birbirine değen iki üzümle de yaratılabiliyor.

Diğer yandan evde böyle bir deney yapmanın, mikrodalga fırınları bozabileceğini eklemekte fayda var. 

Plazmayı yaratan elektriksel alanın nasıl oluştuğu daha önceki çalışmalarda incelenirken, Avustralya'daki Macquarie Üniversitesi'nden bir ekip üzümlerin manyetik alan etkisine odaklandı. 

Physical Review Applied adlı hakemli dergide yayımlanan makaleye göre üzümler, mikrodalga rezonatörü gibi davranarak daha iyi kuantum sensörlerinin önünü açabilir. 

Elektriksel alanı bir yere hapseden mikrodalga rezonatörleri, uydu teknolojisinden çeşitli kuantum sistemlerine kadar çeşitli alanlarda kullanılıyor. 

Kuantum mekaniğinin hakim olduğu kuantum sensörler, elektriksel ve manyetik alanlardaki değişimleri algılayarak çok daha isabetli hesaplamaları mümkün kılıyor.

Doktora öğrencisi Ali Fawaz liderliğindeki yeni çalışmada, deney için özel olarak üretilmiş nanoelmaslar kullanıldı.  

Nanoelmaslardaki karbon atomlarının bir kısmı değiştirilerek mıknatıs gibi davranan küçük renk merkezleri oluşturuldu. 

Bilim insanları daha sonra bir nanoelması, iki üzümün arasına koyarak ince bir lif tabakanın üstüne yerleştirdi. 

Ardından liften yeşil lazer ışığı geçirerek renk merkezlerinin kırmızı renkte parlamasını sağladılar. 

Araştırmacılar parlaklık seviyesinin manyetik alanın gücünü gösterdiğini söylüyor. Çalışmada bu alanın üzüm varken, üzüm olmayan deneye göre iki kat daha güçlü olduğu kaydedildi. 

Fawaz yaptığı açıklamada bulguları şöyle değerlendiriyor:

Önceki çalışmalar plazma etkisine neden olan elektriksel alanlara odaklanırken, biz üzüm çiftlerinin kuantum algılama uygulamaları için çok önemli olan manyetik alanları da güçlendirebileceğini gösterdik.

Fawaz bu güçlü manyetik alanın, üzümlerin yüksek oranda su içermesinden kaynaklandığını söylüyor:

Mikrodalga enerjisini yoğunlaştırmada su aslında safirden daha iyi ancak daha az kararlı ve bu süreçte daha fazla enerji kaybediyor. Çözmemiz gereken en önemli zorluk da bu.

Meyvedeki şekerin etkiyi azalttığını ekleyen araştırmacı, benzer bir zarla kaplı saf su torbalarının muhtemelen daha iyi performans sergileyeceğini düşünüyor.

Ayrıca bilim insanları 27 milimetre uzunluğundaki üzümlerin istenen sonucu verdiğini belirtiyor.

Independent Türkçe, IFLScience, Interesting Engineering, Ars Technica, Physical Review Applied, BAE Systems