'Var olamayacak kadar devasa' bir gezegen bulundu

Gezegenle yıldızı arasındaki oran Dünyamızla Güneş arasındaki orandan 100 kat daha büyük

NASA
NASA
TT

'Var olamayacak kadar devasa' bir gezegen bulundu

NASA
NASA

Bilim insanları devasa bir gezegen buldu; bu gezegen o kadar büyük ki var olmaması gerekiyordu.

Onu bulan araştırmacılara göre, gezegen yıldızına göre çok büyük görünüyor ve bu nedenle gezegenlerin ve gezegen sistemlerinin nasıl oluştuğuna dair anlayışımızı sorgulamaya neden oluyor.

Gezegen, Dünya'dan 13 kat daha büyük. Güneşimizden 9 kat daha küçük bir yıldızın etrafında dönüyor.

Dolayısıyla ikisi arasındaki oran, Dünya ve Güneşimiz arasındakinden 100 kat daha fazla.

İlk kez bu kadar yüksek kütleli bir gezegen, bu kadar düşük kütleli bir yıldızın yörüngesinde görülüyor. Aradaki fark o kadar büyük ki bilim insanları böyle bir gezegenin var olamayacağını düşünüyordu.

Pensilvanya Eyalet Üniversitesi'nden Suvrath Mahadevan, "Bu keşif, evren hakkında ne kadar az şey bildiğimizi vurguluyor" dedi.

Bu kadar düşük kütleli bir yıldızın etrafında bu kadar büyük bir gezegen beklemezdik.

Yıldızlar büyük gaz ve toz bulutlarından oluştuğunda, bu malzeme yıldızın etrafında dönen bir disk olarak yıldızla birlikte kalır. Sonrasında bu ekstra maddeden gezegenler oluşup devamında bizimki gibi bir gezegen sistemi kurulabilir.

Ancak bilim, yeni makaledeki LHS 3154 diye bilinen yıldızın etrafındaki diskin, bu kadar büyük bir gezegen oluşturmak için yeterli malzemeye sahip olamayacağını öne sürüyor.

Mahadevan, "LHS 3154 adlı düşük kütleli yıldızın etrafındaki gezegen oluşturan diskin bu gezegeni oluşturmak için yeterli katı kütleye sahip olması beklenmiyordu" dedi.

Ancak orada olduğu için, şimdi gezegenlerin ve yıldızların nasıl oluştuğuna dair anlayışımızı yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor.

Bulgu, Science'da yayımlanan "Çok düşük kütleli bir yıldızın yakın yörüngesinde bulunan Neptün kütleli bir ötegezen, oluşum modellerine meydan okuyor" (A Neptune-mass exoplanet in close orbit around a very low mass star challenges formation models) başlıklı yeni bir makalede bildirildi.

Independent Türkçe



Büyük Okyanus'un altında "kayıp dünyalar" keşfedildi

Araştırmacılar, mantoda bu tür bölgelerin sanılandan daha yaygın olduğunu düşünüyor (ETH Zürih)
Araştırmacılar, mantoda bu tür bölgelerin sanılandan daha yaygın olduğunu düşünüyor (ETH Zürih)
TT

Büyük Okyanus'un altında "kayıp dünyalar" keşfedildi

Araştırmacılar, mantoda bu tür bölgelerin sanılandan daha yaygın olduğunu düşünüyor (ETH Zürih)
Araştırmacılar, mantoda bu tür bölgelerin sanılandan daha yaygın olduğunu düşünüyor (ETH Zürih)

Bilim insanları Büyük Okyanus'un altında ve kıtaların içinde açıklayamadıkları yapılar tespit etti.

Tektonik levhalar çarpıştığı zaman biri, diğerinin altına girerek Dünya'nın mantosuna dalıyor. Mantodaki bu yapılar, yitim veya dalma-batma zonu diye adlandırılıyor.

Bilim insanları mantoyu açıp bakmak mümkün olmadığından, bu yapıların yerini ve bileşenlerini saptamak için sismik dalgaların hızından yararlanıyor. 

Genellikle sadece bir tür deprem dalgası incelenirken, ETH Zürih ve Caltech'ten araştırmacılar, yeni çalışmada bütün sarsıntı dalgalarını analiz etti. 

Bulguları hakemli dergi Scientific Reports'ta yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, "kayıp dünyalar" dedikleri gizemli yapılarla karşılaştı. Tektonik levha hareketlerinin olmadığı yerlerde yitim zonları saptandı.

Ekibin modeline göre, okyanus tabanlarının altında ve kıtaların içinde yitim zonları var. 

ETH'den Andreas Fichtner, ortak yazarı olduğu çalışma hakkında 7 Ocak'ta yaptığı açıklamada "Bu, bir doktorun onlarca yıl ultrasonla kan dolaşımını inceleyip atardamarı tam olarak beklediği yerde bulmasına benziyor" diyerek ekliyor: 

Daha sonra yeni ve daha iyi bir muayene aracı kullanan doktor, aniden kalçada aslında oraya ait olmayan bir atardamar görüyor. Biz de yeni bulgular karşısında tam olarak böyle hissediyoruz.

Araştırmacılar özellikle Büyük Okyanus'un altındaki bir yitim zonunu ilginç buluyor. Jeolojik açıdan yakın bir dönemde bu bölgede yitim zonları oluşmasının imkansız olduğunu düşünüyorlar.

Makalenin başyazarı Thomas Schouten, "Yaşadığımız ikilem de bu" diyor: 

Yüksek çözünürlüklü yeni modelle, mantonun her yerinde bu tür anomalileri görebiliyoruz. Ancak bunların tam olarak ne olduğunu ya da ortaya çıkardığımız desenleri hangi maddelerin yarattığını bilmiyoruz.

Bu bölgelerde sismik dalgaların farklı şekillerde hareket etmesi, çevredeki kayalardan daha soğuk ve farklı bir bileşime sahip olduklarına işaret ediyor. Araştırmacılar bu gizemli yapıların içeriğini de henüz bilmiyor.

Diğer yandan farklı zamanlarda, farklı süreçler sonucu ortaya çıkmış olmaları muhtemel.

Schouten, "Alt mantodaki anomalilerin çeşitli kökenleri olduğunu düşünüyoruz" diye açıklıyor: 

Yaklaşık 4 milyar yıl önce mantonun oluşumundan beri orada bulunan ve mantodaki konvektif hareketlere rağmen hayatta kalan eski, silika bakımından zengin maddeler veya milyarlarca yıl boyunca manto hareketleri sonucu demir bakımından zengin kayaların biriktiği bölgeler olabilirler.

Araştırmacılar bundan sonraki çalışmalarda sismik dalgaları daha detaylı incelemeyi umuyor. Schouten ayrıca mevcut veriler sadece dalga hızına odaklandığı için gelecekteki çalışmaların kıymetli veriler sunmasını umuyor:

Farklı dalga türlerinde gözlemlenen hızı üretebilecek farklı malzeme parametrelerini hesaplamamız gerekiyor. Esasen, dalga hızının arkasındaki malzeme özelliklerine daha derinlemesine dalmak zorundayız.

Independent Türkçe, IFLScience, Debrief, Scientific Reports, ETH Zürih