Nil Deltası iklim değişikliğinden en çok etkilenen risk bölgesi

Nehir Deltası’nın karşı karşıya olduğu riskler "iklim değişikliklerinin" ötesine geçiyor

Uzmanlar "nüfus artışı" ve çevrenin kötü yönetimi konusunda uyardı
Uzmanlar "nüfus artışı" ve çevrenin kötü yönetimi konusunda uyardı
TT

Nil Deltası iklim değişikliğinden en çok etkilenen risk bölgesi

Uzmanlar "nüfus artışı" ve çevrenin kötü yönetimi konusunda uyardı
Uzmanlar "nüfus artışı" ve çevrenin kötü yönetimi konusunda uyardı

İklim değişikliği, dünya genelinde yarım milyardan fazla insana ev sahipliği yapan kıyı nehir deltaları için doğrudan bir tehdit oluşturmakta ve bu bölgeleri, kasırga ve şiddetli fırtınaların yoğunluğundaki artışa ek olarak, bu alanların büyük bir kısmının sular altında kalmasına, göçe, büyük ekonomik kayıplara, hastalıkların yayılmasına, tarım arazilerinin kaybına yol açan yağış düzenindeki değişiklikler başta olmak üzere daha birçok tehlikeye maruz bırakmaktadır.

Ancak kıyı nehir deltalarının iklim değişikliğinden daha fazlasına karşı savunmasız olduğu görülüyor. Nil, Mekong ve Mississippi deltaları gibi ünlü deltalar da dahil olmak üzere dünya çapında 49 delta bölgesini kapsayan benzersiz bir çalışmada, İsveç Lund Üniversitesi ve Hollanda'daki Utrecht Üniversitesi'nden araştırmacılar önümüzdeki 80 yıl içinde delta bölgelerine yönelik en olası tehditleri belirlediler.

Şarku’l Avsat’ın Global Environmental Change dergisinin son sayısında yayınlanan çalışmadan aktardığına göre yeni sonlanan bilimsel bir araştırma, delta bölgelerinin başta nüfus artışı ve kötü çevre yönetimi olmak üzere birçok riskle karşı karşıya olduğunu ve bunun özellikle Asya ve Afrika delta bölgelerinin sürdürülebilirliği için bir tehdit oluşturduğunu ortaya koydu.

Kıyı nehir deltaları, bir nehrin ağzında oluşan alçak arazi alanlarıdır. Bu alanlar genellikle yoğun nüfusludur ve tarım arazileri, tatlı su, balıkçılık ve biyolojik çeşitlilik gibi doğal kaynaklar açısından zengindir.

Risk faktörleri

Şarku’l Avsat'a konuşan Lund Üniversitesi Sürdürülebilirlik Çalışmaları Merkezi'nden çalışmanın baş araştırmacısı Prof. Dr. Murray Scown şunları söyledi: "Dünya çapında 49 kıyı nehir deltasında, 5 farklı gelecek senaryosu altında 13 risk faktörünün nasıl değişeceğini analiz ettik. En belirgin risk faktörleri arasında arazi çökmesi, gelgit ve fırtınalarla ilişkili deniz seviyesinin yükselmesi, hidrolojik rejimlerdeki değişiklikler, yukarı nehirlerdeki çökeltiler, artan nüfus yoğunluğu ve uyum sağlamak için uygulanan ekonomik ve siyasi krizler yer alıyor. Tüm risk faktörlerinin tüm gelecek senaryoları altında artabileceğini ancak ana risk faktörlerinin delta bölgeleri ve senaryolar arasında farklılık gösterdiğini bulduk. Örneğin: Mısır'daki Nil Nehri, Nijerya'daki Nijer Nehri, Bangladeş'teki Ganj Nehri veya Çin'deki İnci Nehri gibi delta bölgelerinde nüfus yoğunluğu çok yüksek ve belirli senaryolar altında gelecekte daha da artacak ve bu nüfus yoğunluğu muhtemel tehlikeler açısından risk altında yer alıyor. Ancak bunun aksine, Mekong (Vietnam), Mississippi (ABD) ve Krishna ve Godavari (Hindistan) gibi Nil kadar yüksek nüfus yoğunluğuna sahip olmayan diğer delta bölgelerinde, arazi çökmesi ve göreceli deniz seviyesi yükselmesi gibi risk faktörleri bulunuyor. Örneğin, arazi çökmesinin genellikle sulama amaçlı yeraltı suyu çıkarılmasıyla bağlantılı. Aşırı yüksek deniz seviyeleri de özellikle Han Nehri (Kore), Colorado (Meksika), Yangtze (Çin) ve Ren Nehri (Hollanda) gibi bazı delta bölgelerinde önemli risk faktörlerini oluşturuyor.

Öte yandan, bazı delta bölgeleri, finansal veya diğer uyum kapasitesinin eksikliği veya riskleri yönetmede etkisiz hükümetler nedeniyle yüksek toplumsal risk faktörleriyle karşı karşıya. Bu tür sosyal faktörler endişe yaratıyor. Scown'a göre bu deltalar arasında Irrawaddy Deltası (Myanmar) ve Kongo'daki delta(Angola ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti) yer alıyor.

Tüm faktörleri bir arada değerlendiren Scown, Asya'nın büyük delta bölgelerinin en büyük risk altında olduğunu, nüfus artışı, tarım arazilerinin yoğun kullanımı, deniz seviyesinin göreceli olarak yükselmesi ve uyum sağlamada gecikme nedeniyle milyonlarca insan ve çevre için potansiyel olarak yıkıcı sonuçlar doğurduğunu belirtti. Delta bölgelerinin karşı karşıya olduğu risklerin zaman içinde artacağına inandığını, bu nedenle hükümetlerin gerekli önlemleri almasının tam zamanı olduğunu belirtti.

Önerilen çözümler

Bu risklerle yüzleşmek için önerilen çözümlerle ilgili olarak Scown, delta bölgelerinin bulunduğu ülkelerin hükümetlerinin risk faktörlerinin çoğunu ele alma kabiliyetine sahip olduğuna dikkat çekti. Ancak önceliklerini farklı şekilde düzenlemesi gerekecektir. Örneğin, toprak çökmesi küresel deniz seviyesinin yükselmesinden daha büyük bir etken olduğunda, çözümler yeraltı sularının çıkarılmasını düzenlemenin yanı sıra sera gazı emisyonlarını azaltmayı da hedefleyebilir.

Ana riskler aşırı deniz seviyeleri olduğunda, koruma önlemleri alınabilir ve yaklaşan fırtınalar ve gelgitler için erken uyarı sistemleri geliştirilebilir. Sosyal faktörler adaptasyon için ana konular olduğunda, uluslararası işbirliği ve desteğe ihtiyaç duyulabilir ve yukarı kıyıdaş ülkelerdeki nehir havzalarının hidrolojisindeki değişiklikler delta ülkelerinde risklere neden olduğunda, sorunların ele alınması için uluslararası işbirliği de gerekli olacaktır.

Araştırmacılar tarafından elde edilen verilerin araştırma çalışmasıyla birlikte kamuya açık olduğunu, böylece politika yapıcıların, risk yöneticilerinin, araştırmacıların ve diğerlerinin deltalarındaki farklı gelecek senaryolarını keşfedebileceklerini ve bu senaryoların delta bölgelerindeki karar alma sürecine rehberlik etmesini umduğunu belirtti.

Delta riskleri alanında çalışan araştırmacılar, bu riskleri yöneten karar vericiler ve potansiyel olarak risklere maruz kalan delta sakinleri arasındaki işbirliğinin gelecekte de devam etmesinin önemli olduğuna inanıyor.



Eski Twitter çalışanı platformu geri getirmek için kolları sıvadı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Eski Twitter çalışanı platformu geri getirmek için kolları sıvadı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

ABD merkezli bir girişim, Elon Musk devralmadan önceki Twitter'ın orijinal işlevlerini ve markasını hayata döndüren yeni bir sosyal ağ kurmaya çalışıyor.

Operation Bluebird adlı Virginia merkezli girişim, "terk edilmiş" Twitter ticari markalarını geri almasına izin verilmesi için ABD Patent ve Ticari Marka Ofisi'ne (USPTO) çoktan dilekçe sundu.

Musk'ın platformu 44 milyar dolarlık bir anlaşmayla devralmasından 9 ay sonra, Temmuz 2023'te Twitter'ın adı X olarak değiştirilmişti.

Şirket, X.com'a yönlendiren Twitter.com internet sitesinin hâlâ sahibi ancak eski kuruluşa ait tüm logoları veya referansları çevrimiçi ortamdan kaldırdı.

X ayrıca kuş odaklı terminolojiye gönderme yapan özellikleri de yeniden adlandırdı; örneğin "Birdwatch" (kuş gözlemi) adlı doğrulama programı artık "Topluluk Notları" diye biliniyor.

Operation Bluebird'ün twitter.new alan adına halihazırda sahip olması, ilgili kişilerin platformun muhtemel açılışından önce kullanıcı adı ayırtmasına olanak tanıyor.

İki tescilli marka avukatı Michael Peroff ve Stephen Coates bu girişimi yönetiyor. Coates daha önce 2014-2016'da Twitter'ın ticari marka, alan adı ve pazarlama müdür yardımcısı olarak görev yapmıştı.

Operation Bluebird'ün USPTO'ya yaptığı başvuruda "Twitter ve Tweet markaları, X Corp.'un ürünlerinden, hizmetlerinden ve pazarlamasından tamamen silindi, efsanevi kuş logosu fiilen terk edildi ve markayı kullanmaya devam etme niyeti sözkonusu değil" ifadeleri yer alıyor.

Bluebird işbu dilekçede, X Corp.'un Twitter markasındaki haklarından yasal olarak vazgeçtiği, tartışmalı markaların yeniden kullanılmasına dair hiçbir niyeti olmadığı, USPTO'ya yanlış beyan ve bildirimlerde bulunarak sahtekarlık yapmayı sürdürdüğü gerekçesiyle, tüm tartışmalı markaların iptalini talep etmektedir.

Dilekçede ayrıca şirketin isminin Twitter'dan X'e çevrilmesinden kısa süre önce Musk'ın yaptığı bir paylaşıma da değiniliyor.

Musk, 23 Temmuz 2023'te "Ve yakında Twitter markasına ve yavaş yavaş tüm kuşlara veda edeceğiz" diye yazmıştı.

Musk ve X'in USPTO dilekçesine yanıt vermek için şubata kadar vakti var. The Independent cevap hakkı için X'le temasa geçti.

Independent Türkçe


En zararlı" yapay zekalar listelendi

(Unsplash)
(Unsplash)
TT

En zararlı" yapay zekalar listelendi

(Unsplash)
(Unsplash)

Anthony Cuthbertson Teknoloji Editör Yardımcısı @ADCuthbertson 

Yeni bir araştırmaya göre yapay zeka şirketlerinin büyük çoğunluğu, teknolojinin getirdiği felaket risklerini yönetmekte başarısız.

Kâr amacı gütmeyen Future of Life Institute'teki yapay zeka güvenliği uzmanlarının değerlendirmesi, önde gelen 8 yapay zeka şirketinin "bu kadar güçlü sistemlerin gerektirdiği somut güvenlik önlemlerinden, bağımsız denetimden ve güvenilir uzun vadeli risk yönetimi stratejilerinden yoksun olduğunu" ortaya koydu.

Yapay Zeka Güvenlik Endeksi'nde en iyi puanları ABD şirketleri alırken, Anthropic, ChatGPT'nin yaratıcısı OpenAI ve Google DeepMind'ı geride bıraktı. Çin şirketleriyse genel olarak en düşük notları alırken, Alibaba Cloud, DeepSeek'in hemen arkasında yer aldı.

Varoluşsal risk değerlendirmesinde hiçbir şirket D'nin üzerinde not almazken, Alibaba Cloud, DeepSeek, Meta, xAI ve Z.ai, F notu aldı.

Araştırmada, "Varoluşsal güvenlik, sektörün temel yapısal başarısızlığı olmaya devam ediyor ve hızlanan yapay genel zeka/süper zeka hedefleriyle güvenilir kontrol planlarının yokluğu arasındaki giderek genişleyen uçurum her gün daha endişe verici hale geliyor" dendi.

Şirketler yapay genel zeka ve süper zeka hedeflerini hızlandırırken, hiçbiri felaket niteliğindeki kötüye kullanımı veya kontrol kaybını önlemek için güvenilir bir plan ortaya koyamıyor.

Önde gelen yapay zeka şirketlerine temel güvenlik konularında verilen puanlar (Future of Life Institute)Önde gelen yapay zeka şirketlerine temel güvenlik konularında verilen puanlar (Future of Life Institute)

Raporun yazarları, yapay zeka şirketlerinin kendi güvenlik değerlendirmelerinde daha şeffaf olmaları ve yapay zeka psikozu gibi daha acil zararlardan kullanıcıları korumak için daha fazla çaba göstermeleri çağrısında bulundu.

UC Berkeley'den bilgisayar bilimleri profesörü Stuart Russell, "Yapay zeka CEO'ları insanüstü yapay zekanın nasıl inşa edileceğini bildiklerini öne sürüyor ancak hiçbiri kontrolü kaybetmemizi nasıl önleyeceklerini gösteremiyor. Bu gelişmeden sonra insanlığın hayatta kalması artık bizim elimizde değil" dedi.

Nükleer reaktör gereksinimlerine uygun olarak, yıllık kontrol kaybı riskini yüz milyonda bire indirebileceklerine dair kanıt arıyorum. Bunun yerine, riskin onda bir, beşte bir, hatta üçte bir olabileceğini kabul ediyorlar ve bu sayıları ne haklı çıkarabiliyorlar ne de iyileştirebiliyorlar.

OpenAI temsilcisi, şirketin "sistemlere güçlü güvenlik önlemleri eklemek ve modelleri titizlikle test etmek" için bağımsız uzmanlarla çalıştığını belirtti.

Google sözcüsüyse şunları söyledi:

Sınır Güvenlik Çerçevemiz, güçlü sınır yapay zeka modellerinden kaynaklanan ciddi riskleri ortaya çıkmadan önce belirlemek ve azaltmak için özel protokoller sunuyor.

Modellerimiz daha gelişmiş hale geldikçe, kabiliyetlerimizle aynı hızda güvenlik ve yönetim konusunda yenilik yapmaya devam ediyoruz.

Independent, yorum için Alibaba Cloud, Anthropic, DeepSeek, xAI ve Z.ai'yla iletişime geçti.

Independent Türkçe, independent.co.uk/tech


NASA ve ESA'dan yeni 3I/ATLAS görüntüleri: İki kuyruğu var

Hubble Uzay Teleskobu, yıldızlararası kuyrukluyıldız 3I/ATLAS'ı 30 Kasım'da ikinci kez gözlemledi (NASA)
Hubble Uzay Teleskobu, yıldızlararası kuyrukluyıldız 3I/ATLAS'ı 30 Kasım'da ikinci kez gözlemledi (NASA)
TT

NASA ve ESA'dan yeni 3I/ATLAS görüntüleri: İki kuyruğu var

Hubble Uzay Teleskobu, yıldızlararası kuyrukluyıldız 3I/ATLAS'ı 30 Kasım'da ikinci kez gözlemledi (NASA)
Hubble Uzay Teleskobu, yıldızlararası kuyrukluyıldız 3I/ATLAS'ı 30 Kasım'da ikinci kez gözlemledi (NASA)

3I/ATLAS'ın yeni yayımlanan görüntüleri, yıldızlararası cismin aktivitesinin arttığını ve iki kuyruğu olduğunu ortaya çıkardı.

Oumuamua ve Borisov'dan sonra Güneş Sistemi'nde görülen ilk yıldızlararası cisim olan 3I/ATLAS, son aylarını sistemin iç kısımlarında ilerleyerek geçirdi.

Kuyrukluyıldız, Mars'a ve Güneş'e en yakın konumuna ekimde ulaştı.

Gökbilimcilerin çeşitli teleskoplarla aylardır takip ettiği cisim Dünya'ya en yakın konumuna yaklaşırken, NASA ve Avrupa Uzay Ajansı (ESA) yeni görüntülerini paylaştı.

Görüntüler, 3I/ATLAS'ın Güneş'e yaklaştığında çok parlak ve aktif hale gelerek uzaya büyük miktarda süblimleşmiş gaz ve toz püskürttüğünü ortaya koydu.

NASA'nın Hubble Uzay Teleskobu, 3I/ATLAS'ı keşfinden kısa bir süre sonra temmuzda gözlemleyen ilk araçlardan biriydi. 

Bilim insanları emektar teleskobu bir kez daha kuyrukluyıldızın gizemlerini açığa çıkarmak için kullandı. 

30 Kasım'da Hubble, gökcismini Dünya'dan 286 milyon kilometre uzaktayken görüntülemeyi başardı. 

Fotoğrafın merkezindeki parlak beyaz nokta, kuyrukluyıldızın çekirdeğini (ana gövdesi) ve etrafını saran parlak gaz ve toz atmosferi olan komayı gösteriyor.

Kuyrukluyıldızlar genellikle Güneş'e yaklaştıkça içlerindeki buzun ısınıp süblimleşmesiyle parlaklaşıyor. Yıldızın enerjisi bu gazı Güneş'ten uzağa doğru uzanan bir kuyruk haline getiriyor. Cismin Güneş'e bakan en sıcak tarafındaysa, yıldıza doğru eğimli gaz ve toz püskürmeleri meydana gelebiliyor.

Hubble'ın yeni görüntüsünde bu olguların ikisi de belli belirsiz görülebiliyor.

zxscdfrg
Juice aracı, 3I/ATLAS'ın iki kuyruğunu gözler önüne serdi (ESA)

NASA'nın yanı sıra ESA da Jüpiter'e doğru yol alan Juice aracının çektiği 3I/ATLAS görüntüsünü yayımladı.

Nisan 2023'te fırlatılan Juice, Jüpiter'in en büyük üç uydusu Ganymede, Calliston ve Europa'da yaşam belirtileri arayacak. 

2031'de hedefine ulaşması beklenen araç 2 Kasım'da Hubble'a kıyasla daha yakın bir mesafeden 3I/ATLAS'ın görüntüsünü yakaladı. 

Aslında Juice'un, kuyrukluyıldızın 66 milyon kilometre uzağından edindiği veriler Şubat 2026'dan önce bilim insanlarının eline geçmeyecek.

Ancak araştırmacılar yıldızlararası cisim hakkında daha fazla bilgi edinmek için verinin bir kısmını indirdi.

Yeni yayımlanan görüntüde, kuyrukluyıldızı çevreleyen komanın yanı sıra iki kuyruk seçiliyor: plazma kuyruğu ve toz kuyruğu.

ESA'dan yapılan açıklamada "Kuyrukluyıldızın koma diye bilinen, parlayan gaz halesini açıkça görmekle kalmıyor, aynı zamanda iki kuyruğa dair işaretler de görüyoruz" ifadeleri kullanılıyor: 

Kuyrukluyıldızın elektrik yüklü gazdan oluşan 'plazma kuyruğu' karenin tepesine doğru uzanıyor. Ayrıca çerçevenin sol alt kısmına doğru uzanan, küçük katı parçacıklardan oluşan daha soluk bir 'toz kuyruğu'nu da görebiliyoruz.

Güneş Sistemi'nde ortaya çıkan kuyrukluyıldızlar genellikle komanın yanı sıra bu iki kuyruğa da sahip oluyor. 

Bilim insanları şubat sonlarında daha fazla verinin gelmesiyle 3I/ATLAS hakkında daha net bilgiler edinmeyi umuyor.

Ayrıca Dünya'ya yaklaşan cisim, pek çok aracın yanı sıra James Webb Uzay Teleskobu tarafından da görüntülenecek. 

3I/ATLAS'ın, 19 Aralık'ta 270 milyon kilometre uzaklığa gelerek Dünya'ya en yakın mesafesine ulaşması bekleniyor.

Independent Türkçe, Live Science, CNN, ESA