Google, ChatGPT'nin teknolojisiyle çığır açıcı bir atılıma imza attı

ChatGPT gibi GDM'ler büyük umut vaat ediyor fakat gerçekten yeni bir şey bulup bulamayacaklarıyla ilgili soru işaretleri var

AP
AP
TT

Google, ChatGPT'nin teknolojisiyle çığır açıcı bir atılıma imza attı

AP
AP

Google, yeni bilgiler bulmak için ChatGPT'nin arkasındaki teknolojiyi kullandığını belirtiyor.

ChatGPT'nin neredeyse tam bir yıl önce piyasaya sürülmesinden beri yapay zeka sohbet botları muazzam derecede popülerleşti. Bu botlar, geniş dil modelleri (GDM) diye bilinen ve engin bir literatür külliyatı kullanarak yeni metinler üreten teknolojiye dayanıyor.

Soruları yanıtlama, bilgileri toparlama ve kod gibi konularda pratik soruları cevaplamaya yardım etme açısından kullanımları övülse de bu teknolojinin gerçekten yeni bir şey bulup bulamayacağıyla ilgili bazı sorular var. Dahası bu araçların "halüsinasyon" gördüğü, yani bilgi uydurduğu biliniyor ve bu da görünüşte yeni olan bilgilerin bile son derece yanlış olabileceği anlamına geliyor.

Halihazırda Google, matematiksel bilimlerde yeni bilgiler bulma amacıyla GDM teknolojisinden en iyi şekilde yararlandığını ifade ediyor. "FunSearch" adı verilen bu çığır açıcı buluş, bu hafta Nature'da yayımlanan yeni bir makalede açıklandı.

ChatGPT benzeri önceden eğitilmiş geniş dil modeli kullanan bu teknoloji, sorulara bilgisayar kodu biçiminde yaratıcı çözümler sunmak üzere oluşturuldu. Öte yandan bu sistemin birlikte çalıştığı bir diğer otomatik sistem olan "değerlendirme aracı", halüsinasyon ve yanlış fikirlere karşı tetikte kalıyor.

Bu iki sistem daha sonra birbirleriyle eşleştirilerek yeni bilgilerin "evrilmesini" sağlayabiliyor.

Google, bilim veya matematikteki çözülmemiş zorlu problemler alanında GDM teknolojisi kullanılarak ilk kez yeni bir keşif yapıldığını belirtiyor. Google bu örnekte aracın, matematikte çözülmemiş spesifik bir soru olan "cap set problemi"ne (şapka kümesi problemi; üç tanesi bir çizgi oluşturmayacak şekilde en fazla kaç elementin bir kümeye konabileceği problemi -çn.)  yeni çözümler bulmak için kullanıldığını fakat daha geniş çapta da kullanılabileceğini ifade ediyor.

Şirket yaptığı duyuruda şöyle belirtti:

Bilimsel ilerleme her zaman yeni anlayışları paylaşma becerisine dayandı. FunSearch'ü özellikle güçlü bir bilimsel araç yapan şey, sadece çözümlerin ne olduğundan ziyade bu çözümlerinin nasıl oluşturulduğunu ortaya koyan programlar üretmesi. Bunun FunSearch'ü kullanan bilim insanlarında daha fazla kavrayışa ilham vereceğini ve erdemli bir gelişim ve keşif döngüsü yaratacağını umuyoruz.

Independent Türkçe



"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
TT

"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)

Son derece nadir rastlanan "Asya tek boynuzlu atı" saolanın ilk defa genom haritası çıkarıldı. Yeni çalışma nesli kritik tehlike altındaki türün yaşamasını sağlayabilir. 

İlk kez 1992'de tanımlanan saola (Pseudoryx nghetinhensis), en yakın zamanda keşfedilen büyük memeli türü. Vietnam ve Laos'un dağlık ormanlarında yaşayan bu sığır türü, boynuzlarının yanı sıra çok nadir görülmesi nedeniyle "Asya tek boynuzlu atı" diye biliniyor.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'ne (IUCN) göre nesli kritik tehlike altındaki bu türün 100'den daha az üyesi kaldığı tahmin ediliyor. Üstelik en son 2013'te görülmesi, soyunun çoktan tükenmiş olabileceği ihtimalini de gündeme getiriyor. 

Uluslararası bir araştırma ekibi, avcıların evlerinden toplanan saola kalıntılarından alınan parçaları analiz ederek 26 saolanın tam genomunu çıkardı. Türünün ilk örneği olan bu çalışma, saolanın geçmişini anlama ve geleceğini güvence altına alma yolunda kritik bilgiler sundu. 

Bulguları hakemli dergi Cell'de 5 Mayıs Pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre saolalar 5 bin ila 20 bin yıl önce iki ayrı popülasyona ayrılmış. 

Makalenin başyazarı Genís Garcia Erill "Saolanın önemli genetik farklılıklara sahip iki popülasyona ayrıldığını görmek bizi epey şaşırttı" diyerek ekliyor: 

Bu daha önce hiç bilinmiyordu ve genetik veriler olmadan bilmemizin yolu yoktu. Bu önemli bir sonuç çünkü türün genetik varyasyonunun nasıl dağıldığını etkiliyor.

Bilim insanları ayrıca iki popülasyonun da Son Buzul Çağı'ndan itibaren azaldığını saptadı. Ekip, toplam saola nüfusunun 10 bin yıldır hiçbir zaman 5 binin üstüne çıkmadığını tahmin ediyor.

Bu durum, iki grubun da genetik çeşitliliğini kaybettiği anlamına geliyor. Ancak her biri genetik kodlarının farklı kısımlarını kaybetmiş. Araştırmacılara göre bu, nesillerinin tükenmesini önlemede kritik bir rol oynayabilir. 

Garcia Erill "Bir popülasyonda kaybolan genetik varyasyon diğerini tamamlıyor. Yani eğer bunları karıştırırsak, diğerindeki eksiklik giderilebilir" diye açıklıyor.

Bilim insanları saolaların hayatta kalması için esaret altında çiftleşmelerini sağlayacak bir program geliştirmeye çalışıyor. Yeni çalışmayı yürüten ekibin hesaplamalarına göre böyle bir program, tükenme riski karşısında en etkili çözümü sunuyor. 

Çalışmanın bir diğer yazarı Rasmus Heller şöyle diyor:

Gelecekteki bir popülasyonun temelini oluşturmak için en az bir düzine saolayı (ideal olarak her iki popülasyonun karışımı) bir araya getirebilirsek, modellerimiz türlerin uzun vadede hayatta kalma şansının yüksek olacağını gösteriyor.

En son 2013'te görülen bir türün 12 üyesini bulmak zorlu bir iş. Ancak araştırmacılar, yeni çalışmanın bu sorunu çözebileceğine inanıyor. Saolanın genetik haritasının çıkarılması, daha kapsamlı arama çalışmalarının önünü açabilir. 

Makalenin yazarlarından Minh Duc Le, "Birçok araştırmacı, suda ve hatta aynı habitatta yaşayan kan emiciler olan sülüklerde, saola DNA'sının izlerini bulmayı deneyip başaramadı" diyerek ekliyor:

Bu tekniklerin hepsi küçük DNA parçalarını tespit etmeye dayanıyor ama artık saola genomunun tamamını bildiğimize göre, bu parçaları bulmak için çok daha geniş bir el kitabımız var.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, Cell