Ren geyiklerinin gizli özelliği ortaya çıktı

"Rahatlamak için alana ihtiyaçları var"

Bilim insanları, çalışma süresince ren geyiklerine "bol miktarda liken ikram ettiklerini" söyledi (Unsplash)
Bilim insanları, çalışma süresince ren geyiklerine "bol miktarda liken ikram ettiklerini" söyledi (Unsplash)
TT

Ren geyiklerinin gizli özelliği ortaya çıktı

Bilim insanları, çalışma süresince ren geyiklerine "bol miktarda liken ikram ettiklerini" söyledi (Unsplash)
Bilim insanları, çalışma süresince ren geyiklerine "bol miktarda liken ikram ettiklerini" söyledi (Unsplash)

Ren geyiklerinin geviş getirirken aynı anda uyuyabildiği ortaya çıktı.

İsviçre'deki Zürih Üniversitesi'nden araştırmacılar, hakemli bilimsel dergi Current Biology'de 22 Aralık'ta yayımladıkları çalışmada 4 dişi kuzey ren geyiğini inceledi.

Sinirbilimci Melanie Furrer ve kronobiyoloji uzmanı Sara Meier'in yürüttüğü araştırmada, elektrotlar aracılığıyla ren geyiklerinin farklı uyku evrelerindeki beyin dalgaları gözlemlendi.

Araştırmacılar, geviş getirirken ren geyiklerinin beyninde normalde derin uyku evresinde oluşan beyin dalgalarının ortaya çıktığını tespit etti. 

Söz konusu dalgaların beynin her iki bölümünde de oluştuğuna dikkat çeken bilim insanları, geviş getirirken harcanan zamanın toplam uyku süresini kısalttığına işaret etti.

Ayrıca bilim insanları, ren geyiklerinin geviş getirirken sakinleştiğini ve sık sık uykudaymış gibi gözlerini kapattığını söyledi. 

Araştırmanın eş başyazarlarından Norveç Biyoekonomi Araştırma Enstitüsü'nde çalışan Gabi Wagner, bu incelemelerde ilk kez gerçekten ren geyiklerinin "rahatlamak ve geviş getirmek için zamana ve alana ihtiyaç duyduğunun ortaya konduğunu" belirtti. 

Almanya'daki Max Planck Enstitüsü'nden Niels Rattenborg ise ren geyiklerinin geviş getirirken uyumayı nasıl başardığının henüz tam anlaşılamadığına işaret etti.

Çalışmaya katılmayan Rattenborg, farklı hayvanların uyku düzenlerine dair yapılacak incelemelerin, insanlarda uyurgezerliğin daha iyi anlaşılmasını sağlayabileceğini de belirtti.

Independent Türkçe



Bilim doğruladı: Kalbin kırılması insanları gerçekten öldürebilir

Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)
Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)
TT

Bilim doğruladı: Kalbin kırılması insanları gerçekten öldürebilir

Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)
Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)

Harriette Boucher 

Yeni bir araştırma, yakınını kaybedip yoğun ve uzun süreli yas semptomlarından muzdarip olan kişilerin, sevdiklerinin ölümünden sonraki 10 yıl içinde ölme ihtimalinin, neredeyse iki kata ulaştığını ortaya koydu.

Danimarka'daki araştırmacılar, yakınını kaybedip sürekli yüksek düzeylerde yas tutanların, yasını daha düşük seviyelerde yaşayanlarla kıyasla, sağlık hizmetlerini daha fazla kullandığını ve ölme olasılığının yüzde 88 daha fazla olduğunu buldu.

Araştırmacılar, sevdiklerini kaybedenlerin yaşadığı 5 yas güzergahını tanımladı ve en ciddi şekilde etkilenenlerin daha erken ölme olasılığının daha yüksek olduğunu tespit etti.

Araştırma makalesinin yazarlarından Dr. Mette Kjærgaard Nielsen şu ifadeleri kullandı:

Yüksek yas semptomu seviyeleriyle; kalp damar hastalıkları, akıl sağlığı sorunları ve hatta intiharda görülen daha yüksek oranlar arasında bir bağlantı olduğunu daha önce bulmuştuk. Ancak ölümle ilişkisi daha fazla araştırılmalı.

Bilim insanı, "yüksek" bir yas güzergahına dair risk altında olan kişilerin erken fark edilebileceğini de söyledi:

Bir pratisyen hekim akıl sağlığına dair diğer ciddi rahatsızlıklar ve depresyonun eski belirtilerini arayabilir. Daha sonra bu hastalara kendileri özel takip sunabilir veya onları psikologların özel muayenehanelerine ya da ikinci basamak sağlık kuruluşlarına yönlendirebilirler.

Dr. Nielsen, "Pratisyen hekimler ayrıca yakınını kaybedenlerin ruh sağlığına odaklanılacak bir takip randevusu da önerebilir" dedi.

Bilim insanları, 2012'den bu yana yakınlarını kaybetmiş, yaş ortalaması 62 olan 1735 adet kadın ve erkeği 10 yıl boyunca Danimarka'da izledi. Bu süre zarfında bu kişilere, semptomlarını ve deneyimlerini değerlendiren bir dizi anket gönderildi ve araştırmacılar bunlarla katılımcıların sürekli olarak hangi düzeyde keder yaşadığını belirledi.

Grubun yüzde 66'sı yakın zamanda partnerini, yüzde 27'si bir ebeveynini ve yüzde 7'si de çok sevdiği bir başka kişiyi kaybetmişti.

Sürekli olarak yüksek düzeylerde yas belirtileri yaşayan yüzde 6'lık kesimin 10 yıl içinde ölme olasılığı, sürekli olarak düşük yas belirtileri gösterdiğini bildiren yüzde 38'e kıyasla yüzde 88 daha yüksekti.

Yüksek güzergahta olanların, yakınlarını kaybetmesinin üzerinden üç yıl geçtikten sonra sağlık hizmeti alma olasılıkları da daha yüksek çıktı.

Bu grubun konuşma terapisi veya diğer akıl sağlığı hizmetlerini alma ihtimalleri yüzde 186, antidepresan reçetesi yazılma olasılıkları yüzde 463, yatıştırıcı ya da kaygı giderici ilaç reçetesi alma ihtimalleri de yüzde 160 daha fazla.

 Independent Türkçe,independent.co.uk/news