Papağanların, maymunlara benzer hareket ettiği ilk kez görüntülendi

Araştırmacılar pembe yüzlü cennet papağanında görülen bu hareket tekniğinin, primatların ön kollarında görülenle aynı kuvvetleri kullandığını buldu

Papağan, gagasını kullanarak maymun gibi sallanıyor (Royal Society Open Science)
Papağan, gagasını kullanarak maymun gibi sallanıyor (Royal Society Open Science)
TT

Papağanların, maymunlara benzer hareket ettiği ilk kez görüntülendi

Papağan, gagasını kullanarak maymun gibi sallanıyor (Royal Society Open Science)
Papağan, gagasını kullanarak maymun gibi sallanıyor (Royal Society Open Science)

Bilim insanları maymunların ağaçtan ağaca geçtiği gibi papağanların da gagalarını kullanarak dalların altından sallanarak geçtiğini ilk kez belgeledi.

Yüksek hızlı video analizi kullanan araştırmacılar, pembe yüzlü cennet papağanında görülen ve "gagayla sallanma" (beakiation) adı verilen bu hareket tekniğinin, sallanarak dallar arasında hareket eden primatların ön kollarında görülenle aynı kuvvetleri kullandığını buldu.

Royal Society Open Science adlı bilimsel dergide çarşamba günü yayımlanan bulgular, kuşların olağanüstü esnekliğini ve gaga kullanımlarının çok yönlülüğünü ortaya koyuyor.

Bilim insanları, "Papağan gagasının, sallanarak daldan dala geçen primatların ön ayaklarına yakın büyüklükte kuvvet uyguladığını bildiriyoruz" diye yazdı.

Araştırmacılar papağanlardaki benzersiz tekniğin, gibonların kullandığı sallanma yöntemine benzeyen ama daha yavaş ve daha dikkatli bir şekilde, "beklenenden daha uzun" bir sarkaç hareketi sergilediğini söylüyor.

Temsili diyagram, papağanların gagayla sallanma hareketini gösteriyor (Royal Society Open Science)
Temsili diyagram, papağanların gagayla sallanma hareketini gösteriyor (Royal Society Open Science)

Araştırmada bilim insanları, yüzeylere uygulanan kuvveti ölçebilen bileşenlerle laboratuvarda ağaç benzeri küçük bir model kurdu.

Daha sonra deney düzeneğine alıştırılan kuşların, düzenekte boydan boya rahat hareket etmesi sağlanırken bunlar, iki yüksek hızlı kamera kullanılarak kaydedildi.

Araştırmacılar, kuşların benzersiz bir alternatif hareket modelini benimsediğini buldu; önce gagalarıyla üzerlerindeki desteği kavrayan kuşlar ardından her iki arka bacaklarını "neredeyse senkronize" bir şekilde serbest bıraktı ve böylece gaga etrafında dönerek ileri doğru sallandı.

Bilim insanları şöyle belirtiyor:

Arka ayaklar daha sonra alt tabakayı yeni bir pozisyonda yeniden kavrıyor ve gaga arka ayakların önünde yeni bir kavrama pozisyonu alıyor.

Çalışmaya göre bu yavaş ve dikkatli hareket yaklaşık 0,1 m/s hızda gerçekleşiyor ve her adım kuşu 70 mm ileriye götürüyor.

Araştırmacılar şöyle açıklıyor:

Papağanların, gaganın ilk başta destek üzerinde bir kavrama sağladığı ve ardından her iki arka bacağın eşzamanlı olarak serbest bırakıldığı, gagayla sallanma adını verdiğimiz farklı bir hareket biçimi kullandığını gösteriyoruz.

Papağan gagalarının, bazen vücut ağırlıklarının 37 katı kadar büyüklükte kuvvetler ürettiği biliniyor.

Son çalışma, papağanların boyun kaslarının yüksek kuvvetler üretme ve bunlara dayanma yeteneğini ve daldan dala sallanarak kolaylıkla geçerken kuşlara güvenlik sağladığını da ortaya koyuyor.

Daha önce belgelenmeyen bu hareket yöntemi, kuşlarda gözlemlenen uçma, zıplama ve süzülme gibi hareket yöntemlerinin kapsamını genişletiyor.

Araştırmacılar bu analizin kuşun doğal yaşam alanında değil, laboratuvar ortamında yapıldığına değinse de bu davranışın vahşi doğada belirli bağlamlarda kullanılabileceğini söylüyor.

Bulgular ayrıca mevcut ve soyu tükenmiş türlerin vücut anatomisini kullanarak hareket repertuarlarını tahmin etmenin zorluklarına da dikkat çekiyor.

Independent Türkçe



Örümcekler okyanuslardan çıkmış olabilir

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
TT

Örümcekler okyanuslardan çıkmış olabilir

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)

Erin Keller Son dakika haberleri ve gündem muhabiri 

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)

500 milyon yıllık bir fosilin analizine dayanan yeni araştırma, örümcekler ve diğer araknidlerin denizden gelmiş olabileceğini öne sürüyor.

Bilim dergisi Current Biology'de salı günü yayımlanan araştırmaya göre, "mükemmel şekilde korunmuş" örnek, bu canlıların kara hayatına uyum sağlamadan önce yüzdüğü fikrini destekliyor.

Arizona Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, bir zamanlar at nalı yengeçlerinin atası olduğu düşünülen ve nesli tükenmiş bir Kambriyen dönemi türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini analiz etti. Bununla birlikte çalışma, bu canlının sinir yapısının modern örümcekler ve akrabalarına daha çok benzediğini ortaya koydu ki bu da araknidlerle daha önce düşünülenden daha yakın bir evrimsel bağa sahip olduğunu işaret ediyor.

Mollisonia'nın vücudunun prosoma adı verilen ön kısmı, beş çift uzantıyı kontrol etmek üzere yayılan bir sinir demetleri örüntüsüne sahip. İlaveten örümceklerde ve diğer araknidlerde bulunan dişlere benzeyen bir çift kıskaç benzeri "pençelere", bölünmemiş beyninden kısa sinirler uzanır.

Araştırmacılar, fosilin bir ilk araknid olarak tanımlanmasını sağlayan en önemli özelliğin, beyninin benzersiz organizasyonu olduğunu söyledi: Modern kabuklular, böcekler, çıyanlar ve at nalı yengeçlerinde görülen önden arkaya düzenlemenin tersi, bu fosilin beyninde var.  

Arizona Üniversitesi'nde ders veren Nick Strausfeld başyazarı olduğu araştırma hakkında yaptığı açıklamada, fosilin beyninin modern örümceklere benzer şekilde "geriye doğru çevrilmiş" gibi göründüğünü söyledi.

Bu arkadan öne beyin düzenlemesi, hareket kontrolünü artıran sinir kısayolları sağlayan, çok önemli bir evrimsel adaptasyon olabilir.

Araştırmaya göre bu keşif, çeşitlenmenin yalnızca ortak bir atanın karaya geçişinden sonra gerçekleştiğine dair yaygın inancı sorgulanmasına neden oluyor. Daha önceki fosil kanıtları, araknidlerin yalnızca karada yaşayıp evrimleştiğini öne sürüyordu.

Görsel kaldırıldı.Mollisonia'nın vücudunun ön kısmı ya da prosoma, beş çift uzantıyı kontrol etmek üzere yayılan bir sinir demetleri düzenine sahip (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)


Strausfeld, "Araknidlerin ilk ne zaman ve nerede ortaya çıktığı, atalarının ne tür keliserliler olduğu ve bunların at nalı yengeçleri gibi deniz türü veya yarı sucul olup olmadığı hala şiddetle tartışılıyor" dedi.

Mollisonia benzeri araknidler karadaki yaşama adapte olurken, muhtemelen ilk böcekler ve kırkayaklarla beslendi. Bu ilk araknidler, önemli bir savunma mekanizması olan böcek kanatlarının evrimini de etkilemiş olabilir.

Araştırmacılar, Mollisonia'nın soyunun muhtemelen örümceklere, akreplere, böğlere, kırbaç akreplerine ve kamçılı akreplere yol açtığını söylüyor.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news