Japon bilim insanları araştırdı: Nemo'lar yalnız kalmayı seviyor

Kendi türlerine katlanamıyorlar

Amphiprion ocellaris'in uzunluğu 110 milimetreye kadar varabiliyor (Unsplash)
Amphiprion ocellaris'in uzunluğu 110 milimetreye kadar varabiliyor (Unsplash)
TT

Japon bilim insanları araştırdı: Nemo'lar yalnız kalmayı seviyor

Amphiprion ocellaris'in uzunluğu 110 milimetreye kadar varabiliyor (Unsplash)
Amphiprion ocellaris'in uzunluğu 110 milimetreye kadar varabiliyor (Unsplash)

Japon bilim insanlarının yaptığı araştırmada, palyaço balıklarının kendi türlerine karşı saldırgan davrandığı ortaya çıktı.

Yaklaşık 30 türü bulunan palyaço balıkları, Pomacentridae familyasının bir parçası. 

Okinawa Bilim ve Teknoloji Enstitüsü'nden bilim insanlarının çalışmasında, Latince adı amphiprion ocellaris olan palyaço balığı türü incelendi. Bu balık, 2003 çıkışlı Kayıp Balık Nemo filmiyle de ünlenmişti. 

Araştırmada, daha önce palyaço balıklarının diğer türleriyle karşılaşmamış genç palyaço balıkları bir su tankına yerleştirildi. Tankın içine konan akvaryumda hem amphiprion ocellaris türü hem de diğer palyaço balığı türleri vardı. 

Üç beyaz dik çizgiye sahip palyaço balığının, kendi türünden balıklara karşı daha agresif davrandığı belirlendi. 

Çalışmayı yürüten bilim insanlarından Kina Hayaşi, amphiprion ocellaris'lerin diğer palyaço balıklarının üzerindeki çizgileri sayarak bunların aynı türden olup olmadığını anlayabildiğini söyledi. Amphiprion ocellaris, çizgisi olmayan ya da tek çizgiye sahip palyaço balıklarına karşı aynı saldırganlığı sergilemedi. 

Hayaşi, "Bu deney beyaz dikey çizgilerin sayısının aynı türü ayırt etmede ve saldırıp saldırmamaya karar vermede önemli rol oynadığını gösterdi" dedi.

Araştırmanın sonuçları, bilimsel dergi Journal of Experimental Biology'de 1 Şubat'ta yayımlandı. 

Independent Türkçe, Guardian, Phys.org



Bilim doğruladı: Kalbin kırılması insanları gerçekten öldürebilir

Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)
Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)
TT

Bilim doğruladı: Kalbin kırılması insanları gerçekten öldürebilir

Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)
Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)

Harriette Boucher 

Yeni bir araştırma, yakınını kaybedip yoğun ve uzun süreli yas semptomlarından muzdarip olan kişilerin, sevdiklerinin ölümünden sonraki 10 yıl içinde ölme ihtimalinin, neredeyse iki kata ulaştığını ortaya koydu.

Danimarka'daki araştırmacılar, yakınını kaybedip sürekli yüksek düzeylerde yas tutanların, yasını daha düşük seviyelerde yaşayanlarla kıyasla, sağlık hizmetlerini daha fazla kullandığını ve ölme olasılığının yüzde 88 daha fazla olduğunu buldu.

Araştırmacılar, sevdiklerini kaybedenlerin yaşadığı 5 yas güzergahını tanımladı ve en ciddi şekilde etkilenenlerin daha erken ölme olasılığının daha yüksek olduğunu tespit etti.

Araştırma makalesinin yazarlarından Dr. Mette Kjærgaard Nielsen şu ifadeleri kullandı:

Yüksek yas semptomu seviyeleriyle; kalp damar hastalıkları, akıl sağlığı sorunları ve hatta intiharda görülen daha yüksek oranlar arasında bir bağlantı olduğunu daha önce bulmuştuk. Ancak ölümle ilişkisi daha fazla araştırılmalı.

Bilim insanı, "yüksek" bir yas güzergahına dair risk altında olan kişilerin erken fark edilebileceğini de söyledi:

Bir pratisyen hekim akıl sağlığına dair diğer ciddi rahatsızlıklar ve depresyonun eski belirtilerini arayabilir. Daha sonra bu hastalara kendileri özel takip sunabilir veya onları psikologların özel muayenehanelerine ya da ikinci basamak sağlık kuruluşlarına yönlendirebilirler.

Dr. Nielsen, "Pratisyen hekimler ayrıca yakınını kaybedenlerin ruh sağlığına odaklanılacak bir takip randevusu da önerebilir" dedi.

Bilim insanları, 2012'den bu yana yakınlarını kaybetmiş, yaş ortalaması 62 olan 1735 adet kadın ve erkeği 10 yıl boyunca Danimarka'da izledi. Bu süre zarfında bu kişilere, semptomlarını ve deneyimlerini değerlendiren bir dizi anket gönderildi ve araştırmacılar bunlarla katılımcıların sürekli olarak hangi düzeyde keder yaşadığını belirledi.

Grubun yüzde 66'sı yakın zamanda partnerini, yüzde 27'si bir ebeveynini ve yüzde 7'si de çok sevdiği bir başka kişiyi kaybetmişti.

Sürekli olarak yüksek düzeylerde yas belirtileri yaşayan yüzde 6'lık kesimin 10 yıl içinde ölme olasılığı, sürekli olarak düşük yas belirtileri gösterdiğini bildiren yüzde 38'e kıyasla yüzde 88 daha yüksekti.

Yüksek güzergahta olanların, yakınlarını kaybetmesinin üzerinden üç yıl geçtikten sonra sağlık hizmeti alma olasılıkları da daha yüksek çıktı.

Bu grubun konuşma terapisi veya diğer akıl sağlığı hizmetlerini alma ihtimalleri yüzde 186, antidepresan reçetesi yazılma olasılıkları yüzde 463, yatıştırıcı ya da kaygı giderici ilaç reçetesi alma ihtimalleri de yüzde 160 daha fazla.

 Independent Türkçe,independent.co.uk/news