Riyad’da düzenlenen Uluslararası Savunma Fuarı’nda 7 milyar dolarlık satın alma sözleşmesi imzaladı

Suudi Arabistan Uluslararası Savunma Fuarı'nın ikincisi Riyad'da düzenlendi. (SPA)
Suudi Arabistan Uluslararası Savunma Fuarı'nın ikincisi Riyad'da düzenlendi. (SPA)
TT

Riyad’da düzenlenen Uluslararası Savunma Fuarı’nda 7 milyar dolarlık satın alma sözleşmesi imzaladı

Suudi Arabistan Uluslararası Savunma Fuarı'nın ikincisi Riyad'da düzenlendi. (SPA)
Suudi Arabistan Uluslararası Savunma Fuarı'nın ikincisi Riyad'da düzenlendi. (SPA)

Bu yıl ikincisi düzenlenen Suudi Arabistan Uluslararası Savunma Fuarı, 116 ülkeyi temsil eden 773 isim ve 441 resmi heyetin katılımıyla 26 milyar riyal (yaklaşık 7 milyar dolar) değerinde 61 satın alma sözleşmesinin imzalanmasıyla sona erdi.

Fuarı 106 bin kişi ziyaret ederken etkinlik boyunca 17'si sanayi katılım alanında olmak üzere 73 anlaşma imzalandı.

Suudi Arabistan Askeri Sanayiler Genel Otoritesi (GAMI) Başkanı Ahmed bin Abdulaziz el-Ohali, Kral Selman bin Abdulaziz’in bu küresel etkinliğe sponsor olduğunu, Veliaht Prens, Başbakan ve GAMI Yönetim Kurulu Başkanı Muhammed bin Selman bin Abdulaziz’in de sürekli ilgi ile yakından takip ettiğini ifade etti. Ayrıca, fuarın başarıya ulaşmasında, askeri hizmet ve teçhizat harcamalarının yüzde 50'sinin yerelleştirilmesinin yanı sıra Suudi liderliğin Vizyon 2030 hedefleri doğrultusunda dünyanın en iyi savunma ve güvenlik fuarları arasında özel bir küresel sergi düzenleme arzusunu yansıtan başarıya ulaşmasında büyük etkisi olduğunu vurguladı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Savunma Fuarı’nın dünyanın her yerinden sektör liderlerini ve yenilikçileri etkili bir şekilde buluşturmayı başardığına işaret eden Ohali, bunun Suudi Arabistan’daki savunma ve güvenlik sektörü pazarına girmek için küresel pazarların kapılarını açtığını kaydetti. GAMI Başkanı, fuarın, iletişim kurmak, bilgi alışverişinde bulunmak, dünya çapında iş ilişkileri kurmak ve bu sektördeki en son yenilikleri ve teknolojileri öğrenmek için etkili bir küresel platform haline geldiğini aktardı.

Fuarda Uzay Savunma Platformu, Savunmanın Geleceği Platformu, Savunmada Kadın Programı ve Geleceğin Yetenekleri Programı gibi savunma ve güvenlik sektörünün zenginleşmesine katkı sağlayan bir dizi program da yer aldı.



Cilalı Taş Devri toplulukları sanıldığı kadar cinsiyetçi değilmiş

Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)
Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)
TT

Cilalı Taş Devri toplulukları sanıldığı kadar cinsiyetçi değilmiş

Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)
Neolitik Çağ diye de bilinen Cilalı Taş Devri'nde tarımcılığın yaygınlaşmasının, toplumsal cinsiyet rollerini etkilediği tahmin ediliyor (Ancient Origins)

Cilalı Taş Devri topluluklarının düşünüldüğü kadar cinsiyetçi olmadığı ortaya çıktı. Genetik analizler, bu toplumdaki bireylerin geniş alanlara yayıldığını da gösterdi.

MÖ 10 bin civarında başlayıp MÖ 2 bin 200'lerde biten Cilalı Taş Devri'nden kalma erkek mezarlarının, ok gibi aletler içermesi ve erkeklerin avlandığını gösteren mağara çizimleri, cinsiyetler arasında bir eşitsizlik olduğu düşüncesine yol açıyordu. 

Bilim insanları, ilk tarım toplumlarının ortaya çıkmasıyla kadın ve erkekler arasında hiyerarşik bir düzen oluşmaya başladığını tahmin ediyordu. 

Ancak Viyana, York ve Harvard üniversitelerinden araştırmacıların yeni çalışması, bu kanıyla çelişen güçlü kanıtlar buldu. 

Bilim insanları, Avrupa'daki Lineer Çömlek Kültürü'nün görüldüğü bölgelerden en az 250 kişinin DNA'sını analiz etti. Spiral şeklinde düzenlenmiş paralel çizgilerle süslenen çömlekleriyle bilinen Lineer Çömlek Kültürü, MÖ 5500-5000 civarında Avrupa'da geniş bir alana yayılmıştı. 

Araştırmacılar bu topluluklara ait farklı kişilerin mezarlarını ve beslenme biçimlerini inceledi.

Bulgularını hakemli dergi Nature Human Behaviour'da dün (29 Kasım) yayımlayan ekip, kadın ve erkek mezarları arasında kayda değer bir fark saptayamadı.

Ayrıca genetik veriler, toplulukların sadece birkaç nesil içinde kilometrelerce uzağa gittiğini gösterdi. Çalışmada, doğduğu yerden uzak yere gömülen kadın sayısının da erkeklerden fazla olduğu kaydedildi. 

Makalenin yazarlarından Dr. Ron Pinhasi "Slovakya'daki Nitra ve Macaristan'daki Polgár-Ferenci-hát kazı alanlarındaki ailelerin tükettikleri gıdalar, birlikte gömüldükleri mezar eşyaları veya kökenleri açısından farklılık göstermediğini ilk kez bildiriyoruz" diyor:

Bu da sözkonusu Cilalı Taş Devri bölgelerinde yaşayanların aile ya da biyolojik cinsiyet temelinde tabakalaşmadığını ve kaynaklara veya alanlara farklı seviyede erişim diye bilinen eşitsizlik belirtilerine rastlamadığımızı gösteriyor. 

Ekip bazı kişilerin aile üyelerinden çok uzakta yaşamasının Cilalı Taş Devri'nde "özgür" bir toplumun varlığına işaret ettiğini düşünüyor. 

Diğer yandan genetik bulgular, geniş ailenin de önemini ortaya koyuyor. Üç kişiyi içeren bir mezarda daha önce anne ve iki çocuğunun yattığı sanılırken, yeni çalışma kadının çocukların halası olduğunu saptadı. 

Makalenin bir diğer yazarı Dr. Penny Bickle "Üçü birbirine yakın gömülmüş ve kadının çocukları kucaklaması, bariz bir şefkat eylemini gösteriyor" diye açıklıyor. 

Arkeolog "Ayrıca mezarlara bırakılan taş aletler ve çanak çömlek gibi eşyalardan, kadınların tarım işlerinde daha önce düşünülenden çok daha aktif bir rol oynadığını ve bazı kadınların erkeklerden daha fazla seyahat ederken, diğer bölgelerdeki kadınların evden pek uzaklaşmadığını biliyoruz" ifadelerini kullanıyor: 

Bu da belki de düşündüğümüzden çok daha dinamik bir topluluk olduğunu gösteriyor.

"Gizem devam ediyor"

Yeni çalışma, nasıl sona erdiği bilinmeyen Lineer Çömlek Kültürü'ne dair soru işaretlerine yenilerini ekliyor.  

Daha önce Avusturya'da bu kültürden en az 100 kişiyi içeren bir mezar bulunması topluluğun katliamla silindiği düşüncesine yol açmıştı.

Fakat son çalışmada mezardaki çoğu kişi arasında genetik bağ olmadığının tespiti, şiddetin tek bir gruba yöneldiği fikrine meydan okuyor. 

Mezarda çocuklar da bulunurken, genç kadın sayısı azdı. Dr. Bickle "Daha büyük bir topluluktan seçilip taşınmış olabilirler mi? Genç kadınlar vardı ama öldürülmediler mi ya da başka bir yerde esir mi tutuldular? Neden yetişkinlerin yanı sıra çocuklar da vardı?" diye sorarak ekliyor:

Gizem devam ediyor.

Arkeolog daha fazla çalışmayla bu soruların yanıtlanacağını umuyor.

Independent Türkçe, Telegraph, New York Post, York Üniversitesi, Nature Human Behaviour