TUA Başkanı Kıraç: Nisanın ilk haftaları gibi Tuva'nın uzay yolculuğu gerçekleşecek

Türkiye Uzay Ajansı Başkanı Kıraç, nisan ayının ilk haftalarında ikinci astronot Tuva Cihangir Atasever'in uzay yolculuğunun gerçekleşmesinin beklendiğini belirtti.

AA
AA
TT

TUA Başkanı Kıraç: Nisanın ilk haftaları gibi Tuva'nın uzay yolculuğu gerçekleşecek

AA
AA

Türkiye Uzay Ajansı (TUA) Başkanı Yusuf Kıraç, Türkiye'nin insanlı uzay misyonuna ilişkin, "Biz bu misyonla birlikte uzay farkındalığı ve insan kaynağı misyonumuzu da gerçekleştiriyoruz. Alper'in toplumdaki uzay farkındalığı ve insan kaynağı konusunda da katkılarını ilerleyen süreçte göreceğiz." dedi.

Kıraç, Türkiye'nin ilk astronotu Alper Gezeravcı'nın Uluslararası Uzay İstasyonu'ndan (ISS) Dünya'ya iniş yolculuğunu değerlendirerek, Gezeravcı'nın ilk tedavilerin ardından Türkiye'ye dönmesini planladıklarını anlattı.

Sağlık kontrolü sürecinin 3-7 gün arası sürdüğüne dikkati çeken Kıraç, tahminlerinin Gezeravcı için daha kısa sürmesi yönünde olduğunu söyledi.

Kıraç, Gezeravcı'nın uzayda kaldığı süre boyunca 13 bilimsel deney gerçekleştirdiğini belirterek, deneylerin sonuçlarının değerlendirilmeye devam ettiğini dile getirdi.

Bugüne kadar uzay çalışmalarında yaklaşık 2 bin deneyin literatüre geçtiğine işaret eden Kıraç, şöyle devam etti:

"Artık bir Türk astronotumuzun yaptığı deneyler de literatüre geçti. Bundan sonra da inşallah akademik olarak uluslararası yayınlarda da faydası olacaktır. Biz bu misyonla birlikte uzay farkındalığı ve insan kaynağı misyonumuzu da gerçekleştiriyoruz şu anda. Alper oradayken Samsun'dan Hatay'a kadar öğrencilerimizle bir araya geldik. Alper döndükten sonra da bu heyecan devam edecek. Türkiye'nin tüm illerinden Alper'e davet var. Alper'in toplumdaki uzay farkındalığı ve insan kaynağı konusunda da katkılarını ilerleyen süreçte göreceğiz. Gençler Alper abilerini dört gözle beklesinler. Alper abileri gelecek. O da onlarla kavuşmayı bekliyor."

Atasever'in yolculuğu nisanın ilk haftası

Kıraç, nisan ayında da ikinci astronot Tuva Cihangir Atasever'i yaklaşık 80 kilometrelik bir yörünge altı uçuş için uzaya gönderecekleri bilgisini vererek, onun da yaklaşık 7 deney gerçekleştireceğini söyledi.

Atasever'in dönüşünü de heyecanla bekleyeceklerini vurgulayan Kıraç, "Nisanın ilk haftaları gibi Tuva'nın uzay yolculuğu gerçekleşecek gibi görünüyor." diye konuştu.



Kuyudan çıkan insan kemikleri, 800 yıllık destandaki olayı doğruladı

Kuyudaki Adam'ın kalıntıları ilk olarak 1938'de bulunmuştu (Norveç Kültürel Miras Müdürlüğü)
Kuyudaki Adam'ın kalıntıları ilk olarak 1938'de bulunmuştu (Norveç Kültürel Miras Müdürlüğü)
TT

Kuyudan çıkan insan kemikleri, 800 yıllık destandaki olayı doğruladı

Kuyudaki Adam'ın kalıntıları ilk olarak 1938'de bulunmuştu (Norveç Kültürel Miras Müdürlüğü)
Kuyudaki Adam'ın kalıntıları ilk olarak 1938'de bulunmuştu (Norveç Kültürel Miras Müdürlüğü)

Norveç'teki bir kuyuda bulunan insan kemiklerinin, 800 yıllık bir destanda adı geçen bir kişiye ait olduğu saptandı. Yeni çalışma, suyu kirletmek için kuyuya atıldığı söylenen adam hakkında beklenmedik bir gerçeği ortaya çıkardı. 

1184'ten 1202'ye kadar bugünkü Norveç'in büyük bir kısmına hükmeden Kral Sverre Sigurdsson'un hayatını anlatan Sverris Destanı'nda ülkenin iç kesimindeki bir kaleye yapılan baskından söz ediliyor. 

Kralın, Roma Katolik Kilisesi'yle bağlantılı karşıtları olan Bagler grubu, Sverresborg Kalesi'ne 1197'de düzenledikleri baskında evleri yakıp yıkıyor ve bölgenin sularını zehirlemek için ölü bir adamı kuyuya atıyor. Destana göre daha sonra kuyu taşlarla dolduruluyor. 

Özellikle kralın gözetiminde yazılmasından dolayı uzmanlar bu destanın ne kadar güvenilir olduğundan emin değildi. 

Fakat hakemli dergi iScience'ta dün (25 Ekim) yayımlanan çalışma, en azından "Kuyudaki Adam" hikayesinin doğru olduğuna işaret ediyor. 

Arkeologlar 1938'de Sverresborg Kalesi harabelerinde terk edilmiş bir kuyuda, büyük taşların altında insan kemikleri bulmuştu. Ancak bilimsel araştırma tekniklerinin yetersiz kalmasından dolayı kemiklerin detaylıca incelenmesi mümkün olmamıştı. 

2014 ve 2016'daki kazılardaysa adamın sol elinin parçaları ve bedeninden koparılmış kafatası çıkarılmıştı.

Bilim insanları yeni çalışmada genom dizileme ve radyokarbon tarihleme yönteminden yararlanarak Kuyudaki Adam'ın gizemini aydınlattı.
 

Araştırmacılar, adamın kafatasındaki darbelere dayanarak kuyuya atılmadan önce ciddi seviyede yaralandığını tahmin ediyor (Åge Hojem/NTNU Üniversite Müzesi)Araştırmacılar, adamın kafatasındaki darbelere dayanarak kuyuya atılmadan önce ciddi seviyede yaralandığını tahmin ediyor (Åge Hojem/NTNU Üniversite Müzesi)

Analizler, kemiklerin yaklaşık 800 yıl önce yaşayan ve 30-40 yaşlarında ölen bir erkeğe ait olduğunu ortaya koydu. 

Ekip, bu tarihin destandaki zamanlamayla örtüşmesinden dolayı kemiklerin baskını düzenleyenler tarafından kuyuya atılan adama ait olduğunu söylüyor. 

Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Dr. Michael Martin, "İlk kez bir Norveç destanında anlatılan bir kişinin ya da karakterin kalıntılarının sahibi kesin bir şekilde tespit edildi" diyerek ekliyor: 

Bu aynı zamanda bir Ortaçağ metninde adı geçen belirli bir kişinin tüm genom dizisini elde ettiğimiz en eski vaka.

Bilim insanlarının yaptığı DNA analizi, Kuyudaki Adam'ın mavi gözlü, açık tenli, sarışın veya açık kahverengi saçlı olduğuna işaret ediyor. Bu pek ilginç olmasa da genetik bilgilerinin Norveç'in güneyindeki kişilerle yakından eşleşmesi araştırmacıları şoke etti. 

Daha önce kuyuya atılan kişinin baskına uğrayan iç kesimden biri olduğu düşünülüyordu. Ancak saldırıyı düzenleyen Bagler grubunun güneyli olması bu teoriye şüphe düşürüyor.

Dr. Martin "Hepimiz için en büyük sürpriz, Kuyudaki Adam'ın yerel halktan gelmemesi; aksine soyunun Norveç'in güneyindeki belirli bir bölgeye dayanmasıydı" ifadelerini kullanıyor: 

Bu da kuşatma ordusunun kendi ölülerinden birini kuyuya attığına işaret ediyor. 

Norveç'teki Stavanger Üniversitesi'nden arkeolog ve tarihçi Roderick Dale, yer almadığı çalışmanın destanda anlatılan olayları doğruluyor gibi göründüğünü söylüyor. Ancak Dale bu tür destanların "tarihten çok propagandaya" daha yakın olduğunu ekliyor:

Bu nedenle günümüzdeki bir politikacının otobiyografisine yaklaştığımız şekilde yaklaşabiliriz. Yazarın yaşamı boyunca meydana gelen tarihi olayları ele almasına rağmen kendi başına bir tarih değil.

Independent Türkçe, CNN, New York Times, Live Science, iScience