ChatGPT 'çöküyor' ve hiç bu kadar insani olmamıştı

Yapay zeka teknolojisi orta yaş bunalımı yaşıyor gibi görünüyor ve sorulara anlamsız ya da tehditkar cevaplar veriyor. Ve bize hiç bu kadar benzememişti

Reuters
Reuters
TT

ChatGPT 'çöküyor' ve hiç bu kadar insani olmamıştı

Reuters
Reuters

Ryan Coogan

Şu sıralar yapay zeka teknolojileri üzerine pek çok tartışma var. Bazıları iş bulmanın zaten imkansız olduğu bir ekonomide bu teknolojilerin işçilerin yerini alacağından endişe ediyor. Diğerleriyse yaratıcılık duygumuza ne yapacakları hakkında endişeli ve yapay sanatının yaygınlaşmasını giderek düşen kültürel standartlarımızın örneği olarak görüyor.

Bunlar haklı endişeler fakat yapay zeka, günün sonunda insanların kullandığı sadece bir başka araç. Kullanıcılara yalın, inkar edilemez gerçeklere kolay erişim sağlamak için mantığa dayanan tarafsız bir hesaplama sistemi. Bir gün kontrolümüzden çıkacağı fikri bilimkurgudan ibaret ve gerçekten ciddiye almamız gereken bir şey değil.

Şimdi kahvemden büyük bir yudum alayım ve eski dostumuz ChatGPT'yle ilgili son gelişmelerin neler olduğuna bir bakayım...

Ne yazık ki görüş yazıları yazılı bir mecra, dolayısıyla OpenAI'ın dost canlısı sohbet robotunun bir tür orta yaş krizi geçiriyor gibi göründüğünü ve basit sorular sorulduğunda kullanıcılara saçma sapan yanıtlar vermeye başladığını okuduğumda ağzımdaki yudumu komik derecede abartılı şekilde püskürtüşümü hepiniz kaçırdınız. Yanıtlar, en iyi şekilde "anlamsız" diye tanımlanabilecek şeylerden, bazı kullanıcıların "tehdit" diye yorumladığı şeylere kadar değişiyor.

OpenAI resmi durum sayfasında sorunları kabul etti ancak henüz bunlar için bir açıklama yapmadı. Bazıları bu olayın ChatGPT'nin yaratıcılık parametrelerinin çok yükseğe ayarlanmasından kaynaklanabileceğini ve bunun da soruları daha az odaklanma ve netlikle yanıtlamasına yol açabileceğini öne sürdü.

Dürüst olmak gerekirse bu kadar büyütülecek ne var bilmiyorum. Bilakis bu, şimdiye kadar yapay zeka teknolojisinden gördüğüm en ilginç çıktı. Twitter/X akışımı her gün dolduran yavan "Pokemon gerçek olsaydı ne olurdu?" sunumlarına göre "sanat"a kesinlikle çok daha fazla yakın.

İnsanların Reddit'te yayımladıkları yanıtlardan bazıları neredeyse avangard. Ezra Pound'un "The Cantos" şiirinin en karmaşık halini çağrıştıracak şekilde (sıklıkla konuşmanın ortasında bir tür berbat Spanglish [İspanyolca-İngilizce] kullanarak) diller arasında geçiş yapıyor. "Bilgisayar nedir?" sorusuna verilen bu yanıtı okuyun ve bana bunun kulağa Gertrude Stein'ın Hassas Düğmeler'de yazabileceği bir şey gibi gelmediğini söyleyin:

Bunu ülke için bir sanat ağının iyi bir işi, bilimin bir faresi, üzgün bir azınlığın kolay bir çizimi ve son olarak, sanatın küresel evi olarak yapar, geri kalan her şeyde sadece bir işte.

Eskiden üniversite düzeyinde modernist şiir öğretirdim ve bunların bazıları üzerine rahatlıkla iki ya da üç ders yapabilirdim. Bu ChatGPT'den ziyade eğitim sistemimiz hakkında bir şey mi söylüyor? Bunu söylemek bana düşmez. Demek istediğim, her zaman aldığım sıkıcı müşteri hizmetleri yanıtları yerine yapay bir süper zekanın tuhaf, aklı başında olmayan saçmalıklarını okumayı tercih ederim.

Elon Musk, soruları ChatGPT gibi sistemlere benzer şekilde ancak daha gayri resmi, konuşma tonunda yanıtlayabilmesi beklenen kendi sohbet robotu Grok'u kısa süre önce piyasaya sürdü. Ortaya çıkan sonuç daha çok 52 yaşındaki bir adamın 1990'ı yılların sonlarında popüler olan Joss Whedonvari üzgün alaycı üslubu taklit etme çabasına benziyor ve bir insandan nefret ettiğim gibi bir makineden nefret etmeye hiç bu kadar yaklaşmamıştım (ki bu da bazı açılardan onu muazzam bir başarı haline getiriyor).

Buna kıyasla, ChatGPT'de olanlar çok daha insani hissettiriyor. Bu teknolojinin şimdiye kadar gördüğüm tüm versiyonlarından daha etkili bir insan düşüncesi kapasitesine işaret eden bir tür uzun ve tutarsız bilinç akışı. Elbette gerçekte olan şey bu değil (ChatGPT temelde çok gelişmiş bir tahmini metin oluşturucu) ancak yanılsama, karlı dağ yamaçlarının prosedürlere göre oluşturulmuş milyonlarca sıkıcı videosundan veya kaçak Pixar animasyonlarından daha rahatsız edici.

ChatGPT'yi eminim "düzeltecekler" ve her şirketin hayalindeki steril müşteri hizmetleri temsilcisi olmaya geri dönecek. Ancak bu arada, bu teknolojinin gerçekten ama gerçekten tuhaflaşmasına izin verildiğinde neye benzediğini görmek güzel.

Independent Türkçe



NASA teleskobu, Uranüs'ün uydusundaki gizli okyanusa işaret etti

Ariel'in yüzeyindeki kraterler, Uranüs'ün diğer uydularından daha genç olduğunu gösteriyor (NASA)
Ariel'in yüzeyindeki kraterler, Uranüs'ün diğer uydularından daha genç olduğunu gösteriyor (NASA)
TT

NASA teleskobu, Uranüs'ün uydusundaki gizli okyanusa işaret etti

Ariel'in yüzeyindeki kraterler, Uranüs'ün diğer uydularından daha genç olduğunu gösteriyor (NASA)
Ariel'in yüzeyindeki kraterler, Uranüs'ün diğer uydularından daha genç olduğunu gösteriyor (NASA)

Bilim insanları Uranüs'un uydusu Ariel'de okyanus olabileceğine dair bulgular elde etti. Sudan meydana gelen okyanus, uyduya dair uzun zamandır merak edilen bir soruyu yanıtlayabilir. 

Büyük ölçüde buz ve kayadan meydana gelen Ariel'in yüzeyi yüksek miktarda karbondioksit içeriyor. Fakat gökbilimciler, buz biçimindeki bu karbondioksitin oraya nasıl geldiğini bilmiyor. 

Güneş'e Dünya'dan en az 20 kat daha uzaktaki Uranüs ve uydularında karbondioksit gaza dönüşerek uzaya kaçıyor. Bu nedenle Ariel'in yüzeyindeki karbondioksiti sürekli yenileyen bir süreç olması gerekiyor. 

Daha önceki çalışmalarda Uranüs'ün manyetosferindeki elektrik yüklü parçacıklarla Ariel'in yüzeyi arasındaki etkileşim sonucu karbondioksitin yenilendiği öne sürülmüştü. 

Yeni bir çalışmadaysa bilim insanları bu sürecin uydunun dışında değil içinde gerçekleşebileceği sonucuna vardı. NASA'nın James Webb Uzay Teleskobu'nu (JWST) kullanarak beklenmedik keşifler yapan ekip, uydunun bir su okyanusu barındırabileceğini söylüyor.

The Astrophysical Journal Letters adlı hakemli dergide çarşamba günü yayımlanan araştırmada JWST'nin, Ariel'den yayılan ışığın spektrumuna dair gözlemleri incelendi. 

Kimyasal elementler ve moleküller ışığı kendilerine özgü bir biçimde emip yaydığı için spekturumda bazı işaretler bırakıyorlar.

Bilim insanları JWST gözlemlerini, laboratuvarda simüle edilmiş kimyasal karışımların spektrumlarıyla karşılaştırdı. Ariel'in, Güneş Sistemi'nde karbondioksit bakımından en zengin birikintilerden birine ev sahipliği yaptığı ortaya çıktı. 

Ariel'in kendi ekseninde dönüş süresi, Uranüs'ün etrafında dönüş süresiyle aynı olduğu için uydunun bir yüzü hiçbir zaman gezegene bakmıyor. Son çalışmada uydunun bu tarafındaki buz tabakasının, karbondioksit miktarı nedeniyle 10 milimetre kalınlaştığı saptandı. 

Araştırmacılar ayrıca uyduda karbonmonoksit birikintisine dair ilk kez net işaretler elde etti. Bilim insanları karbonmonoksitin bu şekilde varlığını sürdürmesi için ortam sıcaklığının -245 derecede kalması gerektiğini söylüyor. Ariel'in ortalama yüzey sıcaklığıysa 18 derece. Çalışmaya liderlik eden Richard Cartwright "Orada olmaması gerekirdi" diyerek ekliyor:

Hiç şüphesiz karbonmonoksitin aktif bir şekilde yenilenmesi gerekiyor.

Bilim insanları bu yenilenmenin kısmen Uranüs'ün manyetosferindeki parçacıklarla girilen etkileşimle açıklanabileceğini fakat böyle bir miktarın arkasında başka bir süreç olması gerektiğini ifade ediyor.

Ariel'in yüzeyindeki karbondioksit ve karbonmonoksitin büyük bir bölümü, uydunun yüzeyinin altında saklanan bir okyanustan geliyor olabilir.

Araştırmacılar bu bileşiklerin, yüzeydeki buz tabakasındaki çatlaklardan veya buzlu su püskürten patlamalar yoluyla yukarı çıkabileceğini öne sürüyor. 

Kayaların sıvı suyla etkileşimi sonucu ortaya çıkan karbonat minerallerine dair belirtiler de gözlemlenmesi, okyanus teorisini güçlendiriyor. Fakat bu gözlemin doğrulanmasına ihtiyaç duyulduğunu belirten Cartwright ekliyor:

Eğer bu karbonat özelliğine ilişkin yorumumuz doğruysa, bu epey büyük bir sonuç çünkü iç kısımda oluşması gerektiği anlamına geliyor.

Yeni araştırma, yeterince incelenmeyen Uranüs ve uydularına daha yakından bakılması gerektiğini gösteriyor.

Independent Türkçe, Space.com, Phys.org, The Astrophysical Journal Letters