Katı hal bataryalarına yönelik çığır açıcı adım

Mevcut lityum iyon bataryaların, alev almak gibi büyük sorunları var

AP
AP
TT

Katı hal bataryalarına yönelik çığır açıcı adım

AP
AP

Çığır açıcı yeni bir buluş, arkasındaki araştırmacılara göre katı hal bataryası çağını yakınlaştırabilir.

Cep telefonlarından elektrikli arabalara kadar her şeye güç sağlayan mevcut lityum iyon bataryalar sıvı elektrolitlere ihtiyaç duyuyor. Bu bataryaların beraberinde getirdiği çeşitli sorunlar arasında yanıcılık da var; yani alev alabiliyorlar.

Buna karşılık araştırmacılar mevcut teknolojide güvenlik gibi bir dizi iyileştirmeyi beraberinde getirebilecek katı hal bataryaları üzerinde çalışıyor. Ancak bunların da büyük dezavantajları var.

Katı hal bataryalarında lityumun bir anot üzerine yerleştirilmesiyle elektronların hareketleri kullanılarak elektrik üretilebiliyor. Ancak bataryalar kullanıldıkça lityumun tükenmesiyle, bataryalar performansını ve dayanıklılığını kaybedebiliyor.

Artık araştırmacılar, anotları koruyan ve bu maddenin tükenmesini engelleyen yeni bir katman yaptı. Araştırmacılar yapılan testlerin, bu tabakanın bataryanın performansını korumada işe yaradığını gösterdiğini söylüyor.

Bu, "alttan elektro birikimi" diye bilinen bir süreçle çalışıyor. Bu yöntem lityum metalin, bataryanın kullanımı boyunca verimli bir döngüye girmesini sağlayarak performansını korumasına imkan tanıyor.

Araştırmacılar daha sonraki çalışmaların bataryaların ömrünü ve güç depolama kapasitesini daha da artırmasını umuyor.

Bulgular Small adlı bilimsel dergide yayımlanan "Bottom Deposition Enables Stable All-Solid-State Batteries with Ultrathin Lithium Metal Anode" (Alttan Birikme, Ultra İnce Lityum Metal Anota Sahip Tamamen Katı Hal Bataryalara İstikrar Sağlıyor) başlıklı yeni bir makalede açıklanıyor.

 Independent Türkçe



Muzun nesli tükenmesin diye uğraşan bilim insanlarından müjde

Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)
Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)
TT

Muzun nesli tükenmesin diye uğraşan bilim insanlarından müjde

Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)
Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)

Dünya genelindeki muzlar halihazırda iki hastalıktan dolayı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. 

Fakat sevilen meyvenin soyunun tükenmesini önlemeye çalışan bilim insanları son dönemde önemli adımlar atıyor. Uzmanlar başarıya ulaşmaları halinde halkın hiçbir şeyi fark etmeyeceğini söylüyor. 

1950'lerde üretilen Gros Michels muzları, bir mantar türünün yol açtığı Panama hastalığı yüzünden yok olmuştu.

Bu yüzden şirketler, hastalığa dirençli Cavendish muzlarını yetiştirmeye başlamış ve krizin üstesinden gelinmişti. Bu muz çeşidi halihazırda küresel muz ihracat pazarının yüzde 99'unu oluşturuyor.

Ancak aynı hastalığın farklı bir versiyonu 1990'lardan beri Cavendish cinsini de tehdit ediyor. Marketlerde satılan muzlar birbirinin kopyası olduğu için bir bitkinin hastalığa yakalanması diğerlerini de tehlikeye atıyor. 

Başka bir mantar türünün yol açtığı siyah sigatoka hastalığı da muzları tükenme riskiyle karşı karşıya bırakıyor. 

Bu hastalık halihazırda fungisitler sayesinde tedavi edilse de bazı bölgelerdeki mantarlar kimyasallara direnç göstermeye başladı. 

Bilim dünyası bir yandan hastalıkların çözümünü ararken diğer yandan da yeni muz türleri yetiştirmeye çalışıyor. 

Ağustosta yapılan bir çalışmada bugünkü Panama hastalığına yol açan varyantın, 20. yüzyıldakinden evrimleşmediği bulunmuştu. 

Bilim insanları, hastalığın arkasındaki mekanizmayı artık daha iyi anladıkları için tedavi umudu doğduğunu düşünüyor.

ABD merkezli muz üreticisi Chiquita Brands International ise araştırma şirketi KeyGene, Musaradix adlı girişim ve Hollanda'daki Wageningen Üniversitesi'yle işbirliği içinde yürütülen projede, Yelloway 1 adlı yeni bir muz türü geliştirdiğini geçen ay duyurmuştu. 

İki hastalığa da dirençli bu bitkinin serada yetiştirildiği ancak henüz mevye vermediği aktarılmıştı. 

Bu yılın sonunda Filipinler'e ekilmesi planlanan Yelloway 1 bitkileri, daha sonra Cavendish muzlarıyla çiftleştirilecek. Bu sayede hem tadı ve görüntüsü halihazırda satılan muzlara benzeyen hem de hastalığa dirençli meyveler üretilmesi amaçlanıyor. 

Chiquita Sürdürülebilirlik Direktörü Peter Stedman şöye diyor:

Birkaç yıl içinde muzunuzda herhangi bir değişiklik görmezseniz, harika bir iş çıkardık demektir. 

Avustralya'daki Queensland Üniversitesi'nden araştırmacılar ise yabani bir muz bitkisinden bir geni Cavendish'e yerleştirerek Panama hastalığına dirençli, genetiği değiştirilmiş bir muz geliştirdi.

Meyvenin tadı ve görüntüsünün aynı kalması beklense de genetiğinin değiştirilmiş olması endişe yaratıyor. 

Halk, genetiği değiştirilmiş gıdalara karşı temkinli davranırken, Avrupa gibi bölgelerde bu ürünlerle ilgili katı düzenlemeler olması engel teşkil ediyor.

Queensland Üniversitesi'nden Andre Drenth "Orada öylece duruyor. Belki yurtdışından birileri almak isteyebilir" diyerek ekliyor:

Bir pazarlama sorunu var, yasal bir sorun var ama teknik bir sorun yok.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Popular Science, Nature Microbiology