Katı hal bataryalarına yönelik çığır açıcı adım

Mevcut lityum iyon bataryaların, alev almak gibi büyük sorunları var

AP
AP
TT

Katı hal bataryalarına yönelik çığır açıcı adım

AP
AP

Çığır açıcı yeni bir buluş, arkasındaki araştırmacılara göre katı hal bataryası çağını yakınlaştırabilir.

Cep telefonlarından elektrikli arabalara kadar her şeye güç sağlayan mevcut lityum iyon bataryalar sıvı elektrolitlere ihtiyaç duyuyor. Bu bataryaların beraberinde getirdiği çeşitli sorunlar arasında yanıcılık da var; yani alev alabiliyorlar.

Buna karşılık araştırmacılar mevcut teknolojide güvenlik gibi bir dizi iyileştirmeyi beraberinde getirebilecek katı hal bataryaları üzerinde çalışıyor. Ancak bunların da büyük dezavantajları var.

Katı hal bataryalarında lityumun bir anot üzerine yerleştirilmesiyle elektronların hareketleri kullanılarak elektrik üretilebiliyor. Ancak bataryalar kullanıldıkça lityumun tükenmesiyle, bataryalar performansını ve dayanıklılığını kaybedebiliyor.

Artık araştırmacılar, anotları koruyan ve bu maddenin tükenmesini engelleyen yeni bir katman yaptı. Araştırmacılar yapılan testlerin, bu tabakanın bataryanın performansını korumada işe yaradığını gösterdiğini söylüyor.

Bu, "alttan elektro birikimi" diye bilinen bir süreçle çalışıyor. Bu yöntem lityum metalin, bataryanın kullanımı boyunca verimli bir döngüye girmesini sağlayarak performansını korumasına imkan tanıyor.

Araştırmacılar daha sonraki çalışmaların bataryaların ömrünü ve güç depolama kapasitesini daha da artırmasını umuyor.

Bulgular Small adlı bilimsel dergide yayımlanan "Bottom Deposition Enables Stable All-Solid-State Batteries with Ultrathin Lithium Metal Anode" (Alttan Birikme, Ultra İnce Lityum Metal Anota Sahip Tamamen Katı Hal Bataryalara İstikrar Sağlıyor) başlıklı yeni bir makalede açıklanıyor.

 Independent Türkçe



DNA analizi, insan yiyen aslanların menüsünü gözler önüne serdi

Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)
Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)
TT

DNA analizi, insan yiyen aslanların menüsünü gözler önüne serdi

Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)
Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)

Genetik analizler, 19. yüzyılda insanları yiyerek nam salan Tsavo aslanlarının menüsünde başka ne olduğunu ortaya koydu.

1898'de Kenya'daki Tsavo Nehri üzerine bir demiryolu köprüsü inşa eden Britanya'nın projesinde çalışan işçiler, aylarca iki aslanın saldırısına uğramıştı. 

"Tsavo insan yiyicileri" diye bilinen yelesiz iki aslanın, 9 aylık bir süre boyunca en az 35 kişiyi yediği tahmin ediliyor. 

9 aylık dönem içinde bir süre ara verilen çalışmalar, demiryolu projesini yürüten Britanya Ordusu yarbayı John Henry Patterson'ın iki aslanı öldürmesiyle kaldığı yerden devam etmişti. 

Aslanların cesedinden kilim yapılmış ve nihayetinde bunlar ABD'deki Field Doğa Tarihi Müzesi tarafından alınmıştı. Kilimlerin yanı sıra iki kafatası da müzenin koleksiyonuna katılmıştı. 

Daha önce iki hayvan üzerinde yapılan çalışmalarda, dişlerinde sıkıntı yaşayan aslanların diğer avlara göre daha rahat çiğnendiği için insanlara saldırdığı öne sürülmüştü. 

Current Biology adlı hakemli dergide dün (11 Ekim) yayımlanan araştırmada, Tsavo aslanlarının başka neler yediği tespit edildi.

Hayvanların kırık dişlerinde kalan kıl örnekleri üzerinde genetik analizler yürüten ekibe liderlik eden Dr. Alida de Flamingh "Dişteki oyukları, jeologların toprağı incelemesi gibi inceledik" diyerek ekliyor:

Farklı katmanlardaki kılları analiz ederek bu aslanların yaşamları boyunca nasıl beslendiği hakkında fikir ediniyoruz.

Araştırmacılar kıllardaki mitokondriyal DNA'yı analiz ederek iki aslanın, insanların yanı sıra zürafa, oriks, zebra, Afrika antilobu ve Kobus ellipsiprymnus adlı bir antilop türünü yediğini kaydetti. 

Bilim insanları aslanların dişinde özellikle Afrika antilobunun kalıntılarına rastlayınca şoke oldu. O zamanlar Tsavo bölgesinde bu hayvanın pek görülmediğini söyleyen araştırmacılar, aslanların 90 kilometre kadar yol kat etmiş olması gerektiğini belirtiyor.

Illinois Üniversitesi'nden Dr. Alida de Flamingh ya aslanların sanılandan daha uzağa gittiğini ya da Afrika antilobunun bölgede daha yaygın olduğunu ifade ediyor. 

Araştırmacılar ayrıca aslanların Afrika mandası yediğine dair bir kanıt bulamadı. Bugün bölgede yaşayan aslanlar bu hayvanlarla beslendiği için beklenmedik olan bu durumun bulaşıcı bir hastalıkla açıklanabilir.

Aslanların yaşadığı dönemde bölgede yayılan sığır vebası, Afrika mandası popülasyonunda da ciddi düşüşe yol açmıştı.

İki hayvanın insanları avlamaya başlamasının bu salgından kaynaklandığını düşünen uzmanlar da var. 

Bilim insanları yeni çalışmada iki aslanın kardeş olduğu teorisini de doğruladı. 

Dişlerde bulunan insan örneklerini daha detaylı incelemeyi planlayan ekip, bu sayede aslanların onları ne zaman yemeye başladığını daha net saptamayı umuyor.

Independent Türkçe, New York Times, Live Science, Current Biology