Yapay zeka girişimleri 7 yılda 33 kat arttı

Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifini (TRAI) 2017'de kuran Halil Aksu, yapay zeka girişimlerinin 7 yılda 33 kat arttığını belirtti.

AA
AA
TT

Yapay zeka girişimleri 7 yılda 33 kat arttı

AA
AA

Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifini (TRAI) 2017'de kuran Halil Aksu, yapay zeka girişimlerinin 7 yılda 33 kat arttığını belirterek, “Biz 2017'de Türkiye'de 12 tane yapay zeka ‘startup'ı saymıştık. Bugün 400'e yakın girişimci var ve bunların çoğu iyi fonlanmış durumda, çok başarılılar.” dedi.

Aksu, Anadolu Ajansı Teyit Hattı'na yapay zekayla ilgili çeşitli açıklamalarda bulundu.

Dünya yapay zeka liginde Türkiye’nin yerini değerlendiren Aksu, ABD, Çin, İngiltere, Kanada, Fransa, Almanya ve Japonya gibi ülkelerden sonra Türkiye’nin ikinci ligde gibi düşünülebileceğini ifade ederek “Biz 2017'de Türkiye'de 12 tane yapay zeka ‘startup'ı saymıştık. Bugün 400'e yakın girişimci var ve bunların çoğu iyi fonlanmış durumda, çok başarılılar. Yurt dışına ihracat yapıyorlar, yurt dışına ofislerini kuruyorlar. Son 6-7 yılda Türkiye çok sevdi yapay zekayı, özel sektör… 2021 yılında Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi bir Ulusal Yapay Zeka Stratejisi dokümanı yayınladı. Bu da çok değerli bir belge. Kamu sektörü de yapay zekayı şu an çok ciddiye alıyor.” diye konuştu.

“İşinizi yapay zeka değil, yapay zekayla sizden daha iyi yapabilen elinizden alacak”

“Yapay zekanın iş hayatını ve istihdamı gelecekte nasıl etkileyebileceği” sorusunu yanıtlayan Aksu, yapay zekanın otomasyonu kolay ve faydalı olan meslekleri ortadan kaldırma ihtimali olduğunu belirtti.

Aksu, kendisinin de çok beğendiği bir söylemi anımsatarak, "Sizin mesleğinizi yapay zeka elinizden almayacak ama sizin işinizi yapay zekayla sizden daha iyi, daha hızlı, daha verimli yapabilen bir insan, sizin işinizi elinizden alacak. Bu neredeyse her meslek için geçerli." dedi.

“Yapay zeka yanlış ellere geçerse çok büyük zararlara sebep olabilir”

Aksu, yapay zekayla ilgili hukuki düzenleme çalışmaları kapsamında ise şunları kaydetti:

“Ben liberal ekonomi savunucusuyum ama devletin de asgari düzenleme çerçevesi sağlaması gerektiğine inanıyorum. Yapay zeka yanlış ellere geçerse, yanlış, daha doğrusu kötü niyetli amaçlarla kullanılırsa, çok büyük zararlara ve tahribatlara sebep olabilir. Otonom araçların çarpışmasından menkul değerler piyasalarının manipülasyonuna kadar, yanlış kanser teşhislerinden sahte veya yalan içeriklerin yaygınlaşmasına kadar, istihdamı yok etmesinden özellikle de askeri alanda tehlikeli ve otonom sistemlerin başına buyruk hareket edip felaketlere neden olmasına kadar pek çok alanda, yapay zeka ters ve yıkıcı sonuçları olabilir.”

Etik ve hukuki düzenlemeler gerektiğini ifade eden Aksu, “Bunlarla ilgili etik, hukuki ve resmi düzenlemeler ve yönlendirmeler olmak zorundadır. Ama etik ve yasal çerçevenin içinde girişimcilere, serbest ekonomiye, arz talep dengesine olabildiğince az müdahale edilmelidir, özel sektör, kamu ve sivil toplumun bir denge ve rekabet içinde ilerlemesi ve gelişmesi teşvik edilmelidir.” dedi.

“En büyük sorumluluğu taşıyan oyuncular sosyal medya şirketleri”

Yapay zeka ile dezenformasyon ilişkisini değerlendiren Aksu, sosyal medya ortamında bilgi kirliliği, dezenformasyon seli, tsunamisi yaşandığını söyledi. Toplumsal açıdan en önemli sorunlardan birinin dezenformasyon olduğunu ifade eden Aksu, şöyle devam etti:

“Aslında yapay zeka, kendisi yapmıyor bunu. Aslında sosyal medya şirketleri, burada en büyük sorumluluğu taşıyan oyuncular. Çünkü sizin de benim de sosyal medyaya girdiğimizde onun amaç fonksiyonu, onun kullandığı yapay zeka, sizi içeride tutmak, beni içeride tutmak. O yüzden benim önüme futbol videosu düşürüyor, kedi videosu düşürüyor, ekonomi haberi düşürüyor araya da diğerlerini serpiştiriyor. Şimdi bunu yapabilmek için, yapay zekayı beni tanımak, beni bağımlı hale getirmek için kullanıyor.”

Aksu, aynı sosyal medya şirketlerinin aslında hakikatle sahte bilgiyi ayırmak için de çok daha basit yapay zeka kullanabileceğini ancak “iş modeli” ve “ahlaki pusula”larının problemli olduğunu söyledi.

“Yapay zeka çok daha iyi tahminleme yapmayı sağlayacaktır”

Aksu, “Yapay zekayla deprem tahmini mümkün mü?” şeklindeki soruya ise şu yanıtı verdi:

“Kesinlikle. Şimdi şöyle düşünmemiz lazım: İnsan aklıyla yapabildiğimiz her şeyi yapay zekayla da yapabiliriz. Hatta çok daha iyi yapabiliriz. Çok daha hızlı yapabiliriz. Deprem tahmini aslında neye dayanıyor? Deprem tahmini sahadan veri toplamaya ve istatistiki modellere bakmaya da dayanıyor. Dolayısıyla biz bunu insan aklıyla ya da geleneksel bilişim sistemiyle yapmaktansa öğrenen sistemlerle yapmak ve orada gelişmiş algoritmalar kullanmak çok daha iyi tahminleme yapmayı sağlayacaktır.”



Muzun nesli tükenmesin diye uğraşan bilim insanlarından müjde

Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)
Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)
TT

Muzun nesli tükenmesin diye uğraşan bilim insanlarından müjde

Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)
Bugün satılan muzlarla, 1950'lerdekiler aynı değil (Pexels)

Dünya genelindeki muzlar halihazırda iki hastalıktan dolayı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. 

Fakat sevilen meyvenin soyunun tükenmesini önlemeye çalışan bilim insanları son dönemde önemli adımlar atıyor. Uzmanlar başarıya ulaşmaları halinde halkın hiçbir şeyi fark etmeyeceğini söylüyor. 

1950'lerde üretilen Gros Michels muzları, bir mantar türünün yol açtığı Panama hastalığı yüzünden yok olmuştu.

Bu yüzden şirketler, hastalığa dirençli Cavendish muzlarını yetiştirmeye başlamış ve krizin üstesinden gelinmişti. Bu muz çeşidi halihazırda küresel muz ihracat pazarının yüzde 99'unu oluşturuyor.

Ancak aynı hastalığın farklı bir versiyonu 1990'lardan beri Cavendish cinsini de tehdit ediyor. Marketlerde satılan muzlar birbirinin kopyası olduğu için bir bitkinin hastalığa yakalanması diğerlerini de tehlikeye atıyor. 

Başka bir mantar türünün yol açtığı siyah sigatoka hastalığı da muzları tükenme riskiyle karşı karşıya bırakıyor. 

Bu hastalık halihazırda fungisitler sayesinde tedavi edilse de bazı bölgelerdeki mantarlar kimyasallara direnç göstermeye başladı. 

Bilim dünyası bir yandan hastalıkların çözümünü ararken diğer yandan da yeni muz türleri yetiştirmeye çalışıyor. 

Ağustosta yapılan bir çalışmada bugünkü Panama hastalığına yol açan varyantın, 20. yüzyıldakinden evrimleşmediği bulunmuştu. 

Bilim insanları, hastalığın arkasındaki mekanizmayı artık daha iyi anladıkları için tedavi umudu doğduğunu düşünüyor.

ABD merkezli muz üreticisi Chiquita Brands International ise araştırma şirketi KeyGene, Musaradix adlı girişim ve Hollanda'daki Wageningen Üniversitesi'yle işbirliği içinde yürütülen projede, Yelloway 1 adlı yeni bir muz türü geliştirdiğini geçen ay duyurmuştu. 

İki hastalığa da dirençli bu bitkinin serada yetiştirildiği ancak henüz mevye vermediği aktarılmıştı. 

Bu yılın sonunda Filipinler'e ekilmesi planlanan Yelloway 1 bitkileri, daha sonra Cavendish muzlarıyla çiftleştirilecek. Bu sayede hem tadı ve görüntüsü halihazırda satılan muzlara benzeyen hem de hastalığa dirençli meyveler üretilmesi amaçlanıyor. 

Chiquita Sürdürülebilirlik Direktörü Peter Stedman şöye diyor:

Birkaç yıl içinde muzunuzda herhangi bir değişiklik görmezseniz, harika bir iş çıkardık demektir. 

Avustralya'daki Queensland Üniversitesi'nden araştırmacılar ise yabani bir muz bitkisinden bir geni Cavendish'e yerleştirerek Panama hastalığına dirençli, genetiği değiştirilmiş bir muz geliştirdi.

Meyvenin tadı ve görüntüsünün aynı kalması beklense de genetiğinin değiştirilmiş olması endişe yaratıyor. 

Halk, genetiği değiştirilmiş gıdalara karşı temkinli davranırken, Avrupa gibi bölgelerde bu ürünlerle ilgili katı düzenlemeler olması engel teşkil ediyor.

Queensland Üniversitesi'nden Andre Drenth "Orada öylece duruyor. Belki yurtdışından birileri almak isteyebilir" diyerek ekliyor:

Bir pazarlama sorunu var, yasal bir sorun var ama teknik bir sorun yok.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Popular Science, Nature Microbiology