Antik Mısır katipleri ofis hayatının çilesini çekmiş

Bilim insanları bulgular karşısında şaşkına döndü

Antik Mısır katipleri, bağdaş kurarak oturmanın yanı sıra ayakta çalışırken de tasvir ediliyor (Martin Frouz / Charles Üniversitesi Çek Mısırbilim Enstitüsü)
Antik Mısır katipleri, bağdaş kurarak oturmanın yanı sıra ayakta çalışırken de tasvir ediliyor (Martin Frouz / Charles Üniversitesi Çek Mısırbilim Enstitüsü)
TT

Antik Mısır katipleri ofis hayatının çilesini çekmiş

Antik Mısır katipleri, bağdaş kurarak oturmanın yanı sıra ayakta çalışırken de tasvir ediliyor (Martin Frouz / Charles Üniversitesi Çek Mısırbilim Enstitüsü)
Antik Mısır katipleri, bağdaş kurarak oturmanın yanı sıra ayakta çalışırken de tasvir ediliyor (Martin Frouz / Charles Üniversitesi Çek Mısırbilim Enstitüsü)

Antik Mısır'da yaşayan katiplerin, işlerinden dolayı kemik ve eklemlerinin zarar gördüğü bulundu. 

Dualardan vergilere kadar neredeyse her şeyin kaydının tutulduğu Antik Mısır'da katipler özellikle ülkenin yönetimiyle ilgili şeyleri yazıp yürütmekten sorumluydu. Toplumun yüzde 1 kadarının okuma yazma bildiği bu dönemlerde katipler üst bir sınıfta yer alıyordu. 

Scientific Reports adlı hakemli dergide dün yayımlanan çalışmanın ortak yazarı Veronika Dulíková, katiplerin "devlet yönetiminin belkemiği" olduğunu söylüyor; fakat araştırmaya göre kendi kemiklerini korumayı başaramamışlar. 

Mısır'ın Abusir bölgesinde, MÖ 2 bin 700 ila 2 bin 180'de gömülmüş 69 yetişkin erkeğin mumyalanmış kalıntılarını inceleyen araştırmacılar 30'unun katip olduğunu tespit etti. Mezarın mezarlıktaki konumu, ölçüleri ve kullanılan malzemeler, içinde kimin yattığının anlaşılmasını sağlıyor. 

Kalıntılar üzerindeki analizler bu katiplerin çoğunun özellikle sağ köprücük kemiği, omuz ve başparmağında osteoartrit veya kireçlenme yaşandığını ortaya çıkardı. Araştırmacılar bunun sürekli yazı yazmaktan kaynaklandığını düşünüyor. 

Ekip ayrıca pazu kemiği ve sol kalça kemiğinde fiziksel stres belirtilerinin yanı sıra diz kapaklarında çöküntüler ve sağ ayak bileğinde düzleşme tespit etti. Katiplerin omurgada ve özellikle boyun çevresinde de kireçlenmeye rastlandı. 

Araştırmacılar birkaç değişikliğin, bazı katiplerin öldüğü sırada yaşlı olmasıyla açıklanabileceğini söylüyor. Ancak bu sorunların büyük ölçüde, katiplerin bağdaş kurarak veya tek ayakları üzerinde çömelerek çalışmaları sonucu ortaya çıkması yüksek bir ihtimal. 

Antik Mısır çizimlerinde katipler sıkça bu şekillerde otururken tasvir ediliyor.

Kollarını bir yere dayamadan oturan katiplerin, söylenenleri dinleyip yazarken başlarını sürekli hareket ettirmeleri omurgadaki bozulmaya açıklık getirebilir. 

Çalışmanın başyazarı Petra Brukner Havelková, katiplerle diğer erkeklerin bacaklarında görülen değişimler arasında pek bir fark olmadığını söyeleyerek "Bu durum muhtemelen bağdaş kurarak oturma ya da diz çökme pozisyonunun nüfusun geri kalanında yaygın ve doğal olmasından kaynaklıyor" diyor:

Ancak belki de en büyük şaşkınlığı, katiplerin çene eklemlerine aşırı derecede yüklenildiğini görünce yaşadık.

Araştırmacılar pek çok katibin, çeneyi kafatasına bağlayan bölgesini aşırı derecede kullandığını saptadı. Bilim insanlarına göre bu, katiplerin kamıştan yapılmış "kalemlerin" ucunu fırça gibi bir hale getirmek için çiğnemesinin işareti olabilir.

Öte yandan araştırmaya dahil olmayan bazı bilim insanları, bu eylemin izlerinin dişte de görülmesi gerektiğini söylüyor. Teksas Eyalet Üniversitesi'nden biyolojik antropolog Danny Wescott "Bu çalışma, iskelet kalıntılarından birilerinin yaşamını yeniden inşa etme ihimalinin yanı sıra bütüncül bir yaklaşıma duyulan ihtiyacı da gösteriyor" ifadelerini kullanıyor.

Birmingham Üniversitesi'nden Prof. Alice Roberts ise günümüzdeki insanlarla karşılaştırma yapmadan, bu değişikliklerin mesleğe bağlanmaması gerektiği görüşünde:

Eski zamanlardaki iskeletlerin eklemlerindeki değişiklikleri herhangi bir meslek veya faaliyetle doğru bir şekilde ilişkilendirmenin epey zor olduğu kanıtlanmış bir şey.

Yeni araştırmayı yürüten ekip sürecin daha başında olduklarını ve başka yerlere gömülmüş katiplerin kalıntılarını incelemeyi planlıyor. Havelková "Yayımlanan makale, katiplerin fiziksel aktivitelerine dair ilk bakış açısı" diyor. 

Artık sıra varsayımlarımızı doğrulamaya geldi.

Independent Türkçe, National Geographic, Guardian, Popular Science, Scientific Reports



"Esrarengiz" kehribarda 116 milyon yıllık tsunaminin izleri keşfedildi

Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
TT

"Esrarengiz" kehribarda 116 milyon yıllık tsunaminin izleri keşfedildi

Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)

Rachel Clun 

Bilim insanları 116 milyon yıllık bir tsunaminin kanıtını bir kehribar içinde bulduklarını ve bunun muhtemelen bu doğa olayına dair en eski kayıt olduğunu düşünüyor.

Japonya'nın kuzeyindeki Hokkaido Adası'nda derin deniz tortularını inceleyen araştırmacılar Aya Kubota, Yusuke Takeda, Keewook Yi, Shin-ichi Sano ve Yasuhiro Iba, erken Kretase dönemine ait tortularda 114 ila 116 milyon yıl öncesine tarihlenen "olağanüstü zengin kehribar konsantrasyonları" keşfetti.

Nature'ın Scientific Reports'unda yayımlanan bulgulara ilişkin raporda araştırmacılar, kehribarın bir veya daha fazla tsunami tarafından okyanusa sürüklenerek havayla çok az temas etmiş olabileceğini öne sürüyor.

Fosilleşmiş ağaç reçinesi olan kehribar, nispeten hızlı kuruyan bir madde. Araştırmacılar, kehribarın havaya maruz kaldığında genellikle bir hafta gibi kısa bir sürede katılaştığını söylüyor.

Ancak araştırmacıların incelediği tortularda, "belirgin şekilde deforme olmuş" kehribar birikintileri bulundu. Bazıları reçinenin akan su tarafından değiştirildiğini gösteren, alev yapıları denen bir şekilde deforme olmuşken, diğerleri yumuşak reçinenin "akarak deniz tabanına kıvamlı bir şekilde yayıldığına" işaret eden düz kehribar şeritlere sahipti.
 

Araştırmacılar, eski okyanus tortularını inceleyerek tsunamiye dair olası kanıtlar buldu (Aya Kubota/Yusuke Takeda/Keewook Yi/Shin-ichi Sano/Yasuhiro Iba)Araştırmacılar, eski okyanus tortularını inceleyerek tsunamiye dair olası kanıtlar buldu (Aya Kubota/Yusuke Takeda/Keewook Yi/Shin-ichi Sano/Yasuhiro Iba)

Araştırmacılar, "Bu esrarengiz kehribarın derin deniz ortamında bulunmasının en muhtemel nedeni, büyük çaplı tsunamiler" diyor.

Bu reçine deformasyonlarının su altında meydana gelmesi, ormandan pelajik deniz tabanına doğrudan taşındıklarını ima ediyor. Karadan okyanusa bu kadar hızlı ve doğrudan bir taşıma, bir tsunamiyle tetiklenmiş olabilir.

Araştırmacılar, antik tortulardaki diğer kanıtların da bu teoriyi desteklediğini belirtiyor. Bunlar arasında, karadan gelen büyük miktarda bitki kalıntıları ve büyük dalgaların sürüklediği odun parçaları da vardı ve bunların çok az çürüme izi taşıması, açık okyanusa "hızla taşındıklarına" işaret ediyor.

Makalede, "Kiltaşındaki kütüklerin varlığı, çok sayıda odunun bulanık akıntılarla taşınmak yerine kopup sürüklenerek pelajik deniz tabanına battığını gösteriyor" ifadeleri kullanılıyor.

Bilim insanları açık okyanuslardaki diğer tortuların, büyük ölçekli eski tsunamiler veya benzer olaylar hakkında daha fazla kanıt sağlayabileceğini öne sürüyor.

Araştırmacılar, Holosen döneminden, yani yaklaşık 4 bin 200 yıl öncesinden daha eski bir tarihten kalma tsunami tortularının normalde tespit edilmediğini ve bunun da kısmen, yol açtıkları geniş çaplı yıkımdan geriye net belirtilerin kalmamasından kaynaklandığını söylüyor.

Independent Türkçe,independent.co.uk/news