Gül dikenlerinin 400 milyon yıllık sırrı çözüldü

Bilim insanları aynı evrimin tekrar tekrar nasıl gerçekleştiğini anlayamıyordu

 Araştırmacılar dikensiz gül yetiştirmenin kolaylaşmasını bekliyor (Unsplash)
Araştırmacılar dikensiz gül yetiştirmenin kolaylaşmasını bekliyor (Unsplash)
TT

Gül dikenlerinin 400 milyon yıllık sırrı çözüldü

 Araştırmacılar dikensiz gül yetiştirmenin kolaylaşmasını bekliyor (Unsplash)
Araştırmacılar dikensiz gül yetiştirmenin kolaylaşmasını bekliyor (Unsplash)

Güllerin dikenlerinin nereden geldiğini araştıran bilim insanları, 400 milyon yıllık tarihi gözler önüne serdi. 

Birbirinden farklı çok fazla bitkide, güller gibi dikenler bulunuyor. Ancak bilim dünyasında bu yapılara diken değil, sivri uç deniyor. 

Gül, domates, patlıcan ve pirinç gibi bitkilerdeki sivri uçlar, onları genellikle hayvanlara karşı koruyor. Ama bazılarında suyu tutma veya tırmanırken bir yere tutunma gibi görevler de görüyor. 

Benzer özellikler taşıyan sivri uçların, 400 milyon yıl boyunca birbirinden bağımsız şekilde en az 28 kere kere evrimleştiği biliniyordu. Ayrıca bazı bitkiler de zaman içinde bu dikenlerini kaybediyor.

Ancak bilim insanları, gülden domatese kadar çeşitli bitkilerin, nasıl tekrar tekrar aynı evrimi geçirdiğini uzun süredir çözmeye çalışıyordu.

Science adlı hakemli dergide dün (2 Ağustos) yayımlanan bir çalışmada bu sorunun cevabının tek bir gende saklı olduğu ortaya kondu. 

Bilim insanları patates, domates ve patlıcan gibi binden fazla türü içeren Solanum cinsindeki bitkilerin genomunu inceledi. 

Bu bitkilerin bazıları muhtemelen çiftçilerin yetiştirme biçiminden dolayı sivri uçlarından arınmıştı. Ancak yabani akrabaları bu dikenleri hâlâ taşıyor.

Bazı bitkiler sivri uçlarını kendiliğinden kaybederken, çiftçiler bunlardan yararlanarak daha fazla dikensiz ürün elde ediyor. 

Dikenli ve dikensiz patlıcan çeşitlerini karşılaştıran ekip, LOG adlı bir genin sadece sivri ucu olan bitkilerde aktarıldığını tespit etti. Bu genin bitkilerin gelişiminde kritik bir rol oynadığı biliniyor. 

Bu nedenle LOG'un devre dışı bırakılmasının bitkiye zarar vermediğini, sadece sivri uçların oluşmasını engellediğini gören bilim insanları şaşkına döndü.  

Analizler sonucunda bitkilerin milyonlarca yıl boyunca LOG'un pek çok kopyasını ürettiği ortaya çıktı. Araştırmacılar bir kopyanın sivri uçları üretirken, diğerlerinin bitkinin büyümesini sağladığı sonucuna vardı.

Gül de dahil en az 20 türde bu genin sivri uçları oluşturmaktan sorumlu olduğu saptandı. Güldeki LOG genini devre dışı bırakan araştırmacılar, dikenlerin ortaya çıkmadığını gördü. 

Makalenin ortak yazarı Dr. Zachary Lippman bulguları şöyle açıklıyor: 

Sivri uçlara sahip tek bir ortak ata yoktu ve bu 400 milyon yıl boyunca diğerlerine yayılıp ara sıra kaybolmadı. Aslında sivri uçlar, farklı soylarda epey rahatlıkla kazanılmış gibi görünüyor.

Bulguların dikensiz bitkilerin çok daha kolay yetiştirilmesine olanak sağlaması da bekleniyor. Bunun için kullanılan bir yöntemde sivri uçlarını kendiliğinden kaybeden bitkilerden yararlanılıyor.

ABD'deki Cold Spring Harbor Laboratuvarı'ndan Dr. Lippman, bu yüzden çok fazla dikensiz gül olduğunu ifade ediyor.

Ancak artık bitkilerin LOG geni engellenerek dikensiz bitkiler yetiştirilebilir. Yale Üniversitesi'nden evrimsel biyolog Dr. Vivian Irish, yer almadığı çalışma hakkında şu ifadeleri kullanıyor:

Bu çalışma sadece dikenlerin evrimi hakkında daha fazla bilgi sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda tarımdaki iyileştirme çalışmaları açısından bitkilerin gelişim yollarının nasıl düzenleneceğine dair de fikir veriyor.

Independent Türkçe, New York Times, Cosmos Magazine, CNN, Science



Meta, yapay zekâ ihtiyaçları için nükleer enerjiye yöneliyor

Meta'nın Kaliforniya'daki şirket merkezinin yakınındaki logosu (DPA)
Meta'nın Kaliforniya'daki şirket merkezinin yakınındaki logosu (DPA)
TT

Meta, yapay zekâ ihtiyaçları için nükleer enerjiye yöneliyor

Meta'nın Kaliforniya'daki şirket merkezinin yakınındaki logosu (DPA)
Meta'nın Kaliforniya'daki şirket merkezinin yakınındaki logosu (DPA)

Meta, Constellation Energy'den nükleer enerji satın almak için 20 yıllık bir anlaşma imzalayarak, teknoloji devlerinin veri merkezlerinin artan enerji ihtiyaçlarını karşılamak için sektörle iş birliği yapma eğilimini sürdürdü.

Meta, Haziran 2027'den itibaren Constellation'ın Illinois'deki Clinton Temiz Enerji Merkezi'nden yaklaşık 1,1 gigavat güç satın alacak. Bu, tesisin tek nükleer reaktörünün toplam çıktısını temsil ediyor.

İki şirket, uzun vadeli anlaşmanın santralin devam eden işletimini ve yeniden lisanslanmasını destekleyeceğini doğruladı.

Şarku’l Avsat’ın CNBC'den aktardığına göre Meta'nın taahhüdü olmadan santral, 2017'den bu yana kullandığı emisyonsuz kredinin süresi dolduğunda kapanma riskiyle karşı karşıyaydı.

Constellation Başkanı ve CEO'su Joe Dominguez, “Meta ile ortaklık yapmaktan gurur duyuyoruz... Meta, mevcut santrallerin yeniden lisanslanmasını ve genişletilmesini desteklemenin yeni enerji kaynakları bulmak kadar etkili olduğunu fark etti” ifadelerini kullandı.

Clinton Centre'ın üretimini de 30 megawatt artıracak olan anlaşmanın şartları açıklanmadı. Santral doğrudan Meta'nın veri merkezlerini beslemeyecek; teknoloji devinin yüzde 100 temiz enerji üretme hedefine katkıda bulunurken bölgesel şebekeye güç sağlamaya devam edecek.

Bu duyuru, büyük teknoloji şirketleri ile nükleer endüstri arasında yapılan bir dizi anlaşmanın sonuncusu. Eylül ayında Constellation, Three Mile Island'ı yeniden çalıştıracağını ve 20 yıllık bir anlaşma kapsamında Microsoft'a enerji satacağını duyurmuştu.

Google geçtiğimiz yıl küçük modüler nükleer reaktörler (SMRs) geliştiren Kairos Power ile yaptığı iş birliğinin ardından üç yeni nükleer tesisin geliştirilmesini finanse etme sözü verdi. Amazon ise ekim ayında bu reaktörlerin geliştirilmesi için 500 milyon dolardan fazla yatırım yaptı ve Mart 2024'te Susquehanna Nükleer Santrali’nde faaliyet gösterecek bir veri merkezi kompleksi satın aldı. Amazon, Google ve Meta gibi teknoloji devleri mart ayında Dünya Nükleer Birliği öncülüğünde 2050 yılına kadar nükleer enerjinin küresel olarak üç katına çıkarılması çağrısında bulunan bir taahhüdü imzaladılar.

Ancak Constellation ile yapılan anlaşma, Meta'nın nükleer enerji sektörüne ilk resmi girişi anlamına geliyor. Şirket aralık ayında, ABD'de bir ila dört gigawatt arasında yeni nükleer kapasite ekleme arzusunu belirterek, ortak olacak nükleer enerji geliştiricileri bulmak için bir teklif talebinde bulundu. Gelişmiş nükleer enerjiye odaklanan bu teklif halen değerlendirme aşamasında ve şirketin Clinton tesisine verdiği destekten farklı.

Meta Küresel Enerji Başkanı Urvi Parekh şunları söyledi: “Yapay zekâ hedeflerimizi ilerletmeye devam etmek için temiz ve güvenilir enerjiyi güvence altına almak şart. Clinton tesisinin önümüzdeki yıllarda da faaliyet göstermesine katkıda bulunmaktan ve bu tesisin ABD'nin enerji liderliğini ilerletmenin önemli bir parçası olduğunu göstermekten gurur duyuyoruz.”

Başkan Donald Trump kısa bir süre önce, 2050 yılına kadar ABD'nin nükleer kapasitesini dört katına çıkarma hedefiyle nükleer enerjinin yaygınlaştırılmasını hızlandırmayı amaçlayan dört kararname imzaladı. Bu kararnameler, diğer hususların yanı sıra, Nükleer Düzenleme Komisyonu'nun elden geçirilmesini ve yerli bir nükleer yakıt tedarik zinciri kurulmasını öngörüyor.

Beyaz Saray ayrıca, küçük modüler reaktörler de dahil olmak üzere reaktörlerin düzenleyici onayının hızlandırılması çağrısında bulundu. Geçmişte nükleer projeler yüksek ön maliyetlerden ve uzun inşaat programlarından mustaripti. Sektör, küçük nükleer reaktörlerin nükleer enerjiyi genişletmek için daha uygun maliyetli bir yol olacağını umuyor. Şu anda ABD'de faaliyette olan küçük nükleer reaktör bulunmuyor.

Diğer yandan Constellation dün yaptığı açıklamada, Clinton sahasında küçük bir nükleer reaktör inşa etme olasılığı için Nükleer Düzenleme Komisyonu'ndan yeni bir lisans almayı değerlendirdiğini duyurdu.