Çin roketi parçalanarak en az 700 parça uzay enkazı yarattı

Binden fazla cisim risk altında

Uzun Yürüyüş 6A roketi, Taiyuan Uydu Fırlatma Merkezi'nden 6 Ağustos'ta fırlatıldı (AP)
Uzun Yürüyüş 6A roketi, Taiyuan Uydu Fırlatma Merkezi'nden 6 Ağustos'ta fırlatıldı (AP)
TT

Çin roketi parçalanarak en az 700 parça uzay enkazı yarattı

Uzun Yürüyüş 6A roketi, Taiyuan Uydu Fırlatma Merkezi'nden 6 Ağustos'ta fırlatıldı (AP)
Uzun Yürüyüş 6A roketi, Taiyuan Uydu Fırlatma Merkezi'nden 6 Ağustos'ta fırlatıldı (AP)

Çin'e ait bir roketin üst kısmı parçalanarak en az 700 parça uzay enkazına yol açtı. 

Hükümete bağlı Şanghay Uzay Bilimleri Teknolojisi Akademisi'nin geliştirdiği Uzun Yürüyüş 6A roketi, salı günü 18 internet uydusunu yörüngeye bırakmıştı.

Alçak Dünya yörüngesini takip eden şirketler kısa süre sonra roketin en az 50 parça uzay enkazı oluşturduğunu tespit etmişti. 

İlk başta enkaza neyin yol açtığı bilinmiyordu fakat ABD Savunma Bakanlığı'na bağlı Uzay Komutanlığı 8 Ağustos Perşembe günü, roketin parçalandığını doğrulamıştı. 

Uzay Komutanlığı o esnada 300 civarında enkaz olduğunu belirtirken, halihazırda bu sayı 700'e ulaştı. 

ABD merkezli uzay izleme şirketi LeoLabs, uzay enkazı parçalarının 900'ü aşacağını tahmin ediyor. 

Yeryüzünden yaklaşık 800 kilometre yukarıdaki enkazın en azından birkaç yıl orada kalması bekleniyor. Uzayın bu kısmında atmosferin kuvveti çok düşük olduğu için enkazın onlarca yıl bile yörüngede kalması muhtemel. 

Fakat halihazırda enkaz parçalarının büyüklüğü bilinmediğinden, yörüngede ne kadar kalacakları kesin olarak söylenemiyor. 

Uzmanlar roketin bıraktığı enkazın, yörüngedeki en az 1100 uydu ve cisimle çarpışma riski olduğunu belirtiyor. 

Çin roketinin, uyduları Dünya'nın kutuplarında yörüngeye yerleştirmesi de ekvatordaki cisimlerle sert bir çarpışma yaşama ihtimalini öne çıkarıyor. Buffalo Üniversitesi Mühendislik ve Uygulamalı Bilimler Fakültesi'nden John L. Crassidis bunu kavşakta bir aracın diğerine yandan çarpmasına benzeterek şöyle diyor:

En kötü senaryo, enkaz alanındaki herhangi bir parçasının ekvator etrafında hareket eden bir şeyle çarpışması.

Enkaz, 800 kilometrenin altındaki cisimlere tehlike arz ederken, Uluslararası Uzay İstasyonu da yeryüzünden 408 kilometre yukarıda yer alıyor. Ancak NASA, henüz istasyonu tehdit eden bir olayın yaşanmadığını ifade ediyor.

Roketin parçalanmasına neyin yol açtığı halihazırda bilinmiyor. İlk kez Mart 2022'de fırlatılan Uzun Yürüyüş 6A, aynı yıl kasımda da parçalanarak 500'den fazla uzay enkazı parçası oluşturmuştu. 

Uzay izleme şirketi Slingshot Aerospace'ten Audrey Schaffer "Açıkçası roketin aynı sorunu tekrar yaşaması hayal kırıklığı yarattı" diyerek ekliyor:

Bu tür enkaz yaratan, önlenme potansiyeline sahip olaylar artık yaşanmamalı.

Uzun Yürüyüş 6A'nın yörüngeye yerleştirdiği 18 uydu, Şanghay Spacecom Uydu Teknolojileri'nin kurduğu ağın ilk üyeleri. Devlete bağlı kurum, nihayetinde 14 bin araç içeren bir yapay uydu ağı kurarak SpaceX'in Starlink ağına rakip olmayı amaçlıyor.

Independent Türkçe, Reuters, CNN, Space News



Büyük Okyanus'un altında "kayıp dünyalar" keşfedildi

Araştırmacılar, mantoda bu tür bölgelerin sanılandan daha yaygın olduğunu düşünüyor (ETH Zürih)
Araştırmacılar, mantoda bu tür bölgelerin sanılandan daha yaygın olduğunu düşünüyor (ETH Zürih)
TT

Büyük Okyanus'un altında "kayıp dünyalar" keşfedildi

Araştırmacılar, mantoda bu tür bölgelerin sanılandan daha yaygın olduğunu düşünüyor (ETH Zürih)
Araştırmacılar, mantoda bu tür bölgelerin sanılandan daha yaygın olduğunu düşünüyor (ETH Zürih)

Bilim insanları Büyük Okyanus'un altında ve kıtaların içinde açıklayamadıkları yapılar tespit etti.

Tektonik levhalar çarpıştığı zaman biri, diğerinin altına girerek Dünya'nın mantosuna dalıyor. Mantodaki bu yapılar, yitim veya dalma-batma zonu diye adlandırılıyor.

Bilim insanları mantoyu açıp bakmak mümkün olmadığından, bu yapıların yerini ve bileşenlerini saptamak için sismik dalgaların hızından yararlanıyor. 

Genellikle sadece bir tür deprem dalgası incelenirken, ETH Zürih ve Caltech'ten araştırmacılar, yeni çalışmada bütün sarsıntı dalgalarını analiz etti. 

Bulguları hakemli dergi Scientific Reports'ta yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, "kayıp dünyalar" dedikleri gizemli yapılarla karşılaştı. Tektonik levha hareketlerinin olmadığı yerlerde yitim zonları saptandı.

Ekibin modeline göre, okyanus tabanlarının altında ve kıtaların içinde yitim zonları var. 

ETH'den Andreas Fichtner, ortak yazarı olduğu çalışma hakkında 7 Ocak'ta yaptığı açıklamada "Bu, bir doktorun onlarca yıl ultrasonla kan dolaşımını inceleyip atardamarı tam olarak beklediği yerde bulmasına benziyor" diyerek ekliyor: 

Daha sonra yeni ve daha iyi bir muayene aracı kullanan doktor, aniden kalçada aslında oraya ait olmayan bir atardamar görüyor. Biz de yeni bulgular karşısında tam olarak böyle hissediyoruz.

Araştırmacılar özellikle Büyük Okyanus'un altındaki bir yitim zonunu ilginç buluyor. Jeolojik açıdan yakın bir dönemde bu bölgede yitim zonları oluşmasının imkansız olduğunu düşünüyorlar.

Makalenin başyazarı Thomas Schouten, "Yaşadığımız ikilem de bu" diyor: 

Yüksek çözünürlüklü yeni modelle, mantonun her yerinde bu tür anomalileri görebiliyoruz. Ancak bunların tam olarak ne olduğunu ya da ortaya çıkardığımız desenleri hangi maddelerin yarattığını bilmiyoruz.

Bu bölgelerde sismik dalgaların farklı şekillerde hareket etmesi, çevredeki kayalardan daha soğuk ve farklı bir bileşime sahip olduklarına işaret ediyor. Araştırmacılar bu gizemli yapıların içeriğini de henüz bilmiyor.

Diğer yandan farklı zamanlarda, farklı süreçler sonucu ortaya çıkmış olmaları muhtemel.

Schouten, "Alt mantodaki anomalilerin çeşitli kökenleri olduğunu düşünüyoruz" diye açıklıyor: 

Yaklaşık 4 milyar yıl önce mantonun oluşumundan beri orada bulunan ve mantodaki konvektif hareketlere rağmen hayatta kalan eski, silika bakımından zengin maddeler veya milyarlarca yıl boyunca manto hareketleri sonucu demir bakımından zengin kayaların biriktiği bölgeler olabilirler.

Araştırmacılar bundan sonraki çalışmalarda sismik dalgaları daha detaylı incelemeyi umuyor. Schouten ayrıca mevcut veriler sadece dalga hızına odaklandığı için gelecekteki çalışmaların kıymetli veriler sunmasını umuyor:

Farklı dalga türlerinde gözlemlenen hızı üretebilecek farklı malzeme parametrelerini hesaplamamız gerekiyor. Esasen, dalga hızının arkasındaki malzeme özelliklerine daha derinlemesine dalmak zorundayız.

Independent Türkçe, IFLScience, Debrief, Scientific Reports, ETH Zürih