Dünya'nın çekirdeğinde simit şeklinde bir yapı bulundu

Gezegeni koruyan manyetik alanın gizemlerini çözebilir

Dış çekirdekdeki iletken sıvı metallerin hareketi, manyetik alanı oluşturuyor (ESA)
Dış çekirdekdeki iletken sıvı metallerin hareketi, manyetik alanı oluşturuyor (ESA)
TT

Dünya'nın çekirdeğinde simit şeklinde bir yapı bulundu

Dış çekirdekdeki iletken sıvı metallerin hareketi, manyetik alanı oluşturuyor (ESA)
Dış çekirdekdeki iletken sıvı metallerin hareketi, manyetik alanı oluşturuyor (ESA)

Yerin binlerce kilometre altında simit şekilde bir bölge keşfedildi. Bulguların, gezegeni koruyan manyetik alan hakkında fikir vermesi bekleniyor. 

Dünya kabuğunun altında yaklaşık 3 bin kilometre kalınlığındaki manto yer alıyor. Gezegenin toplam hacminin neredeyse yüzde 84'ünü oluşturan bu katmanın altındaysa çekirdek var.

İki bölümden oluşan çekirdeğin içi katı, dışı da sıvı halde.

Bilim insanları Dünya'nın iç kısmına inip inceleme yapamadığı için bu katmanlar hakkında bilinenler çoğunlukla sismik verilerden geliyor. 

Avustralya Ulusal Üniversitesi'nden araştırmacılar, büyük depremler sırasında oluşan sismik dalgaları inceledi. Ancak normalden farklı olarak depremin başlamasından saatler sonra ilerleyen dalgaları takip ettiler. 

Bilim insanları, mantoyla çekirdeğin sınırına yakın bir yerde dalgaların yavaşladığını gözlemledi. 

Bulgularını Science Advances adlı hakemli dergide dün (30 Ağustos) yayımlayan ekip, dış çekirdekte dalgaların yavaşlamasına yol açan, simit şeklinde bir yapı olduğunu buldu. Bu şekillere matematikte torus adı veriliyor.

Araştırmacılar ekvatora paralel şekilde uzanan yapının sadece düşük enlemlerde olduğunu da kaydetti. 

Makalenin ortak yazarı Prof. Hrvoje Tkalčić "Bölge ekvator düzlemine paralel uzanıyor, düşük enlemlerle sınırlı ve donut şeklinde" diyerek ekliyor:

Donutun kalınlığını tam olarak bilmiyoruz ancak çekirdek-manto sınırının birkaç yüz kilometre altına ulaştığı sonucuna vardık.

Büyük ölçüde sıvı haldeki demir ve nikelden oluşan dış çekirdek, Dünya'yı zararlı kozmik radyasyondan koruyan manyetik alanı üretiyor. 

Manyetik alan, yaşamın var olmasında elzem bir yer edindiğinden bilim insanları dış çekirdeğin yapısını daha iyi anlamaya ve bu sayede manyetik alanda yaşanabilecek değişimleri öngörmeye çalışıyor. 

Yeni bulgular bu çalışmalara katkı sağlayabilir. Tkalčić "Svı çekirdekteki düşük hız, bu bölgelerde yüksek yoğunlukta hafif kimyasal elementler bulunduğu ve bu elementlerin sismik dalgaların yavaşlamasına yol açtığı anlamına geldiği için bulgularımız ilginç" diyerek ekliyor: 

Bu hafif elementler, sıcaklık farklılıklarının yanı sıra dış çekirdekteki sıvının karışmasını sağlıyor.

Çalışmanın diğer yazarı Dr. Xiaolong Ma ise yeni çalışmanın, manyetik alanın arkasındaki mekanizma hakkında bir fikir verdiğini ancak çok fazla gizemin çözülmeyi beklediğini söylüyor.

Independent Türkçe, Guardian, Cosmos Magazine, Phys.org, Science Advances



Dinozorlar Çağı'ndaki kuşların Arktika'da yuva yaptığı ortaya çıktı

Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
TT

Dinozorlar Çağı'ndaki kuşların Arktika'da yuva yaptığı ortaya çıktı

Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)

Bilim insanları, kuşların kutup bölgelerine en azından 73 milyon yıldır yuva yaptığını keşfetti. 

Günümüzde Arktika'da yuva yapan 200'den fazla kuş türü var. Bilim insanları bu hayvanların ekosistemin önemli üyeleri olduğunu, polenleşme ve tohum dağılımı gibi temel görevlere katkı sağladığını söylüyor.

Daha önce yapılan araştırmalarda bu davranışın yeni olmadığı görülmüştü. Princeton Üniversitesi'nden Lauren Wilson "Kutup bölgelerinde yuva yapmaya dair en eski kanıt, Antarktika'nın Eosen dönemine ait yaklaşık 46,5 milyon yıl önce yaşamış bir penguen kolonisiydi" diyor.

Wilson liderliğindeki ekibin yeni araştırmasıysa bu tarihi yaklaşık 25 milyon yıl daha geriye çekti. 

Bilim insanları Alaska'nın kuzeyindeki Prince Creek formasyonunda yaptıkları kazılarda aralarında embriyo ve yavru kalıntıları da olan 50'den fazla kuş fosili ortaya çıkardı. Çoğunun boyu 2 milimetreden daha kısa olan bu fosiller, kuşların kutup bölgelerinde yuva yaptığına dair en eski kanıtı sunuyor. 

Bulguları hakemli dergi Science'ta yayımlanan çalışmanın ortak yazarı Patrick Druckenmiller, "Bu yeni fosiller, kuşların evrimi hakkındaki bilgilerimizde önemli bir boşluğu dolduruyor" diyerek ekliyor:

Bu çalışmadan önce, birkaç ayak izi dışında Alaska'da kuş fosilleri bulunmamıştı.

Araştırmacılar yaklaşık 73 milyon yıl önce Arktika'da yuva yapan bu kuşların en azından üç ayrı gruptan geldiğini saptadı. Fosillerin bir kısmı martıya benzeyen Ichthyornithes ve dalgıç kuşuna benzeyen Hesperornithes gruplarına aitti. Artık soyu tükenen bu gruplar dişli kuşları içeriyordu.

Ancak kalıntıların çoğu ördeklere benzeyen dişsiz kuşlara aitti. Araştırmacılar dişsizliğin, bugün yaşayan bütün kuşları içeren grubun belirleyici özelliği olduğunu ifade ediyor. Bu nedenle bulgular, milyonlarca yıl önce Arktika'da yuva yapan kuşların, modern kuşların yakın akrabaları olduğuna işaret ediyor.

Ekip, bölgenin o dönemde bugüne kıyasla daha sıcak olduğunu ve muhtemelen 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığı aldığını söylüyor. Ancak bu durum kuşların dondurucu soğuklara maruz kalmadıkları anlamına gelmiyor.

Druckenmiller "Kışlar bugünkü kadar sert olmasa da yıl boyunca burada yaşayan hayvanlar dondurucu soğuklara, ara sıra yağan kara ve yaklaşık 4 ay süren kış karanlığına katlanmak zorundaydı" diye açıklıyor.

Ancak bölgede o zaman yuva yapan kuşların tek sorunu sıcaklıklar değildi. Araştırmacılar bazılarının uzunluğu 5 metreye ve ağırlığı 2 tona çıkan yaklaşık 12-13 dinozor türüyle beraber yaşadıklarını söylüyor. 

Druckenmiller, Troodon gibi etçil dinozorların, "bu sevimli küçük kuşları akşam yemeğinde seve seve yiyeceğini" söylüyor. 

Edinburgh Üniversitesi'nden paleontolog Steve Brusatte, yer almadığı çalışmanın bulgularını şöyle değerlendiriyor:

Bu fosiller, kuşların onlarca milyon yıl önce bu yüksek enlemlerdeki toplulukların ayrılmaz bir parçası olduğunu ve bu toplulukların modern zamanlardaki ekolojik bir yenilik değil, Dünya tarihinin uzun vadeli bir normu olduğunu gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, Live Science, Science