NASA teleskobu, tuhaf cisme ışık tuttu: "Hiçbir şeye benzemiyor"

Gökcismi hem asteroide hem de kuyrukluyıldıza benziyor

Satürn ve Uranüs arasındaki Chiron, Güneş etrafındaki bir turunu yaklaşık 50 yılda tamamlıyor (William Gonzalez Sierra)
Satürn ve Uranüs arasındaki Chiron, Güneş etrafındaki bir turunu yaklaşık 50 yılda tamamlıyor (William Gonzalez Sierra)
TT

NASA teleskobu, tuhaf cisme ışık tuttu: "Hiçbir şeye benzemiyor"

Satürn ve Uranüs arasındaki Chiron, Güneş etrafındaki bir turunu yaklaşık 50 yılda tamamlıyor (William Gonzalez Sierra)
Satürn ve Uranüs arasındaki Chiron, Güneş etrafındaki bir turunu yaklaşık 50 yılda tamamlıyor (William Gonzalez Sierra)

James Webb Uzay Teleskobu, hem asteroit hem de kuyrukluyıldız özellikleri taşıyan bir gökcisminin tuhaflıklarını gözler önüne serdi. Yüzeyinde alışılmadık biçimde buz bileşimi olan cismin, Güneş Sistemi'nin oluşum sürecine dair gizemleri aydınlatması bekleniyor. 

1977'de keşfedilen 2060 Chiron, centaur denen küçük gökcisimlerinin bilinen ilk örneği. Asteroitlere benzemelerine karşın kuyrukluyıldız özellikleri de taşıyan bu buz cisimlerin ismi, mitolojideki yarı at, yarı insan yaratıklardan geliyor.

Halihazırda yüzlercesi saptanan centaurların, Neptün'ün ötesindeki soğuk bölgelerde oluştuğu tahmin ediliyor. 

Daha sonra Güneş Sistemi'nin iç kısmına gelmeleriyle buzun süblimleşmesi sonucu etraflarında, tıpkı kuyrukluyıldızlardaki gibi gazdan bir hale veya koma oluştuğu düşünülüyor. 

Merkez Florida Üniversitesi'nden Charles Schambeau, Chiron'un bu tuhaf cisimler arasında da öne çıktığını söyleyerek "Bir kuyrukluyıldız gibi davrandığı dönemleri var, etrafında madde halkaları ve muhtemelen küçük toz veya taşlardan oluşan bir enkaz alanı var" diyor. 

NASA'nın James Webb Uzay Teleskobu'nun verilerinden yararlanan Schambeau ve ekip arkadaşları, Chiron'un bileşimini inceledi.

Bulgularını hakemli dergi Astronomy & Astrophysics'te yayımlayan ekip, Chiron'un yüzeyindeki buzlarının bileşiminin, bugüne kadar gözlemlenen diğer centaurlardan epey farklı olduğunu kaydetti.

Yüzeyinde karbonmonoksit ve karbondioksit buz halinde yer alırken, komasında da karbondioksit ve metan gazı vardı. 

Daha uçucu olan karbonmonoksitin, süblimleşerek gaz halesinde yer alması daha muhtemel bir senaryo olsa da sadece buz formunda yüzeyde bulunması şaşırtıcı bir bulgu.

Araştırmacılar gazın, Chiron'daki farklı rezervlerden karmaşık bir süreçle salındığını düşünüyor.

Schambeau "Bu sonuçlar daha önce gördüğümüz hiçbir şeye benzemiyor" ifadelerini kullanıyor. 

Bilim insanları ayrıca ilk kez bir centaurda su buzu, etan ve propan tespit etti. 

Ekip karbon içeren etan ve propanın, güneş ışığının yüzeydeki metan ve suyla teması sonucu oluştuğunu düşünüyor. 

Su ve karbondioksit gibi daha basit moleküllerinse, 4,5 milyar yıl önce Güneş Sistemi oluşurken Chiron'un bileşimine girdiği tahmin ediliyor. 

Makalenin yazarlarından Noemi Pinilla-Alonso, Chiron gibi gökcisimleri zaman içinde pek değişmediğinden bunları inceleyerek Güneş Sistemi'nin ilk dönemi hakkında fikir edinebileceklerini söylüyor. 

Pinilla-Alonso ayrıca mevcut verilere göre standart bir centaurdan söz edilemediğini belirtiyor:

James Webb Uzay Teleskobu'yla gözlemlediğimiz her aktif centaurun kendine has bazı özellikleri var. Neden farklı davrandıklarını açıklayan bir şey olmalı ya da henüz göremediğimiz, hepsi arasında ortak olan bir şey olmalı.

Gelecek 20 yıl boyunca Güneş'e gittikçe yaklaşacak Chiron daha parlak bir hal alacağı için daha net gözlemler yapmak mümkün olacak.

Bilim insanları bu sayede hem centaurlar hem de Güneş Sistemi'nin geçmişi hakkında merak ettikleri soruları yanıtlamayı umuyor.

Independent Türkçe, Live Science, Space.com, Astronomy & Astrophysics



"Esrarengiz" kehribarda 116 milyon yıllık tsunaminin izleri keşfedildi

Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
TT

"Esrarengiz" kehribarda 116 milyon yıllık tsunaminin izleri keşfedildi

Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)

Rachel Clun 

Bilim insanları 116 milyon yıllık bir tsunaminin kanıtını bir kehribar içinde bulduklarını ve bunun muhtemelen bu doğa olayına dair en eski kayıt olduğunu düşünüyor.

Japonya'nın kuzeyindeki Hokkaido Adası'nda derin deniz tortularını inceleyen araştırmacılar Aya Kubota, Yusuke Takeda, Keewook Yi, Shin-ichi Sano ve Yasuhiro Iba, erken Kretase dönemine ait tortularda 114 ila 116 milyon yıl öncesine tarihlenen "olağanüstü zengin kehribar konsantrasyonları" keşfetti.

Nature'ın Scientific Reports'unda yayımlanan bulgulara ilişkin raporda araştırmacılar, kehribarın bir veya daha fazla tsunami tarafından okyanusa sürüklenerek havayla çok az temas etmiş olabileceğini öne sürüyor.

Fosilleşmiş ağaç reçinesi olan kehribar, nispeten hızlı kuruyan bir madde. Araştırmacılar, kehribarın havaya maruz kaldığında genellikle bir hafta gibi kısa bir sürede katılaştığını söylüyor.

Ancak araştırmacıların incelediği tortularda, "belirgin şekilde deforme olmuş" kehribar birikintileri bulundu. Bazıları reçinenin akan su tarafından değiştirildiğini gösteren, alev yapıları denen bir şekilde deforme olmuşken, diğerleri yumuşak reçinenin "akarak deniz tabanına kıvamlı bir şekilde yayıldığına" işaret eden düz kehribar şeritlere sahipti.
 

Araştırmacılar, eski okyanus tortularını inceleyerek tsunamiye dair olası kanıtlar buldu (Aya Kubota/Yusuke Takeda/Keewook Yi/Shin-ichi Sano/Yasuhiro Iba)Araştırmacılar, eski okyanus tortularını inceleyerek tsunamiye dair olası kanıtlar buldu (Aya Kubota/Yusuke Takeda/Keewook Yi/Shin-ichi Sano/Yasuhiro Iba)

Araştırmacılar, "Bu esrarengiz kehribarın derin deniz ortamında bulunmasının en muhtemel nedeni, büyük çaplı tsunamiler" diyor.

Bu reçine deformasyonlarının su altında meydana gelmesi, ormandan pelajik deniz tabanına doğrudan taşındıklarını ima ediyor. Karadan okyanusa bu kadar hızlı ve doğrudan bir taşıma, bir tsunamiyle tetiklenmiş olabilir.

Araştırmacılar, antik tortulardaki diğer kanıtların da bu teoriyi desteklediğini belirtiyor. Bunlar arasında, karadan gelen büyük miktarda bitki kalıntıları ve büyük dalgaların sürüklediği odun parçaları da vardı ve bunların çok az çürüme izi taşıması, açık okyanusa "hızla taşındıklarına" işaret ediyor.

Makalede, "Kiltaşındaki kütüklerin varlığı, çok sayıda odunun bulanık akıntılarla taşınmak yerine kopup sürüklenerek pelajik deniz tabanına battığını gösteriyor" ifadeleri kullanılıyor.

Bilim insanları açık okyanuslardaki diğer tortuların, büyük ölçekli eski tsunamiler veya benzer olaylar hakkında daha fazla kanıt sağlayabileceğini öne sürüyor.

Araştırmacılar, Holosen döneminden, yani yaklaşık 4 bin 200 yıl öncesinden daha eski bir tarihten kalma tsunami tortularının normalde tespit edilmediğini ve bunun da kısmen, yol açtıkları geniş çaplı yıkımdan geriye net belirtilerin kalmamasından kaynaklandığını söylüyor.

Independent Türkçe,independent.co.uk/news