NASA, Mars'taki en büyük organik bileşikleri buldu

13 yıldır Gale Krateri'nde olan Curiosity, gelişmiş araçlarıyla çeşitli deneyler yürütüyor (AP)
13 yıldır Gale Krateri'nde olan Curiosity, gelişmiş araçlarıyla çeşitli deneyler yürütüyor (AP)
TT
20

NASA, Mars'taki en büyük organik bileşikleri buldu

13 yıldır Gale Krateri'nde olan Curiosity, gelişmiş araçlarıyla çeşitli deneyler yürütüyor (AP)
13 yıldır Gale Krateri'nde olan Curiosity, gelişmiş araçlarıyla çeşitli deneyler yürütüyor (AP)

Mars'ta bugüne kadar bulunan en büyük karbon molekülleri keşfedildi. NASA aracının bulguları, Kızıl Gezegen'deki yaşam tartışmalarını tekrar gündeme taşıdı. 

Bilim insanları Mars'ta bir zamanlar yaşam olup olmadığını saptamaya çalışıyor. Ancak milyarlarca yıl önce sona eren bu yaşamın izlerinin, gezegende hâlâ bulunup bulunamayacağı da merak konusu.

2012'de gezegene inen NASA'nın Curiosity keşif aracı, Gale Krateri'nde bugüne kadar en az 32 kilometre yol kat etti. Curiosity, Dünya'daki araştırmacılara kıymetli bilgiler sunsa da keşfettiği organik bileşikler, nispeten kısa karbon zinciri molekülleriydi.

Araç son çalışmada, 3,7 milyar yıllık eski bir göl yatağından alınan kaya örneklerinde daha uzun karbon zincirleri tespit etti. 

Bulguları hakemli dergi PNAS'te yayımlanan çalışmayı yürüten ekip yeni bir yönteme başvurdu. Araştırmacılar örnekleri önce 475 dereceye kadar ısıttı, ardından soğuttu ve son olarak tekrar 850 dereceye kadar ısıttı. 

Bu işlemler sonucunda alkanlar olarak bilinen ve dekan, undekan ile dodekan gibi adlar verilen daha büyük organik bileşikler tespit edildi. Bilim insanları bunların, Mars'ta bugüne kadar görülen en büyük karbon zincirleri olduğunu söylüyor.

Daha sonra Dünya'da yapılan deneylerde kaya örneğinin, ısıtma sürecinde alkanlara dönüşen karboksilik asitler veya uzun zincirli yağ asitleri içerdiğine dair bulgular edinildi. Bu asitler, yeryüzündeki canlıların hücre zarında yer alıyor. 

Diğer yandan araştırmacılar, Curiosity'nin keşfettiği bileşiklerin kesin bir şekilde canlıların işareti olmadığını belirtiyor.

Çalışmaya liderlik eden Dr. Caroline Freissinet "Bu moleküller kimyasal ya da biyolojik süreçlerle oluşabilir" diyerek ekliyor: 

Eğer Mars'ta uzun zincirli yağ asitleri varsa, bunlar 3,7 milyar yıl önce var olan hücrelerin zarlarının bozulmasıyla ortaya çıkmış olabilir ve bu sadece bir hipotez.

Dünya'daki organizmalar yağ asitleri ürettiğinde, bileşiklerde tek sayıdan ziyade daha çok çift sayıda karbon atomu bulunuyor. Bu durum bazı enzimlerin her seferinde iki karbon atomu ekleyerek yağ asitleri oluşturmasından kaynaklanıyor. Bilim insanları Mars örneklerinde de benzer bir durumla karşılaştı.

Yeni çalışma Mars'ta 3,7 milyar yıl önce yaşam olduğunu kanıtlamak için yeterli değil. Ancak eğer böyle bir şey gerçekleştiyse, izlerinin hâlâ gezegende saklanıyor olabileceğini gösteriyor.

Bilim insanları Kızıl Gezegen'deki yaşamın geçmişine dair güçlü kanıtlar bulmak için Dünya'ya örnek taşınması gerektiğini belirtiyor.

California Teknoloji Enstitüsü'nden John Eiler, yer almadığı çalışma hakkında "Bu makalede bildirilen bulgular, Mars'taki yaşam kalıntılarını tanımlama yolunda gördüğümüz en iyi fırsatı sunuyor" diyor: 

Ancak işi bitirmek için kesinlikle bu tür örneklerin Dünya'ya gönderilmesi gerekiyor.

Independent Türkçe, Science Alert, Guardian, IFLScience, PNAS



Tek şarjla yaşam boyu enerji sağlayabilen nükleer pil geliştirildi

Radyokarbonla çalışan betavoltaik pil (Su-Il In)
Radyokarbonla çalışan betavoltaik pil (Su-Il In)
TT
20

Tek şarjla yaşam boyu enerji sağlayabilen nükleer pil geliştirildi

Radyokarbonla çalışan betavoltaik pil (Su-Il In)
Radyokarbonla çalışan betavoltaik pil (Su-Il In)

Bilim insanları karbonun radyoaktif bir formuyla çalışan küçük bir prototip nükleer pilin, tek bir şarjla cihazlara onlarca yıl ve hatta muhtemelen bir kullanıcının tüm ömrü boyunca güvenli bir şekilde enerji sağlayabileceğini söylüyor.

Araştırmacılar, örneğin böyle bir batarya takılı bir kalp pilinin, bir kişinin tüm yaşamı boyunca dayanabileceğini ve ameliyatla değiştirme ihtiyacını ortadan kaldırabileceğini söylüyor.

Ancak bilim insanları, bataryanın enerji dönüşüm verimliliğinin daha iyi hale getirilmesi için daha fazla optimizasyona ihtiyaç duyduğunu belirtiyor.

Modern çağda cep telefonları ve diğer birçok mobil cihaz, şarjları genellikle birkaç saat ila birkaç gün dayanan lityum iyon bataryalar kullanıyor.

Ancak bu bataryalar kullandıkça bozuluyor ve daha sık şarj edilmeleri gerekiyor.

Lityum madenciliği de enerji ve yüksek miktarlarda su gerektirdiği için çevreye zarar veriyor.

Bu nedenle araştırmacılar, lityuma alternatif olarak sık şarj gerektirmeyen güvenli nükleer piller geliştirmeyi düşünüyor.

Güney Kore'deki Daegu Gyeongbuk Bilim ve Teknoloji Enstitüsü'nden çalışmanın baş araştırmacısı Su-Il In, "Li-ion bataryaların performansı neredeyse doymuş durumda" diyor.

Bu bataryalar, belirli malzemeler tarafından engellenebilen radyasyon yayan güvenli radyoaktif malzemelerin yaydığı yüksek enerjili parçacıklardan yararlanarak enerji üretiyor.

Örneğin beta ışınlarının (ya da yüksek hızlı elektronlar) ince bir alüminyum levha tarafından korunabilmesi, betavoltaikleri nükleer pillerde güvenli bir seçim haline getiriyor.

Amerikan Kimya Topluluğu'nun son toplantısında sunulan yeni çalışmada araştırmacılar, karbonun kararsız ve radyoaktif bir formu olan karbon-14'le çalışan bir betavoltaik batarya prototipini sergiledi.

Bilim insanları, karbonun bu formunun sadece metal bir levha kullanılarak engellenebilen beta ışınları ürettiğini ve ayrıca nükleer enerji santrallerinden çıkan bir yan ürün olduğu için "kolayca erişilebildiğini" söylüyor.

Dr. In şu ifadeleri kullanıyor:

Karbonun radyoaktif bir izotopunu kullanmaya karar verdim çünkü sadece beta ışınları üretiyor.

Bataryada elektronlar titanyum dioksit bazlı bir yarı iletkene çarparak bir "elektron transferi şelalesine" yol açıyor.

Araştırmacılar uygulamalar sırasında, her iki elektrottaki radyokarbondan salınan beta ışınlarının harici bir devreden geçen ve kullanılabilir elektrik üreten bir elektron şelalesi oluşturduğunu keşfetti.

Radyokarbon çok yavaş bozunduğundan, bataryanın teoride bütün bir ömür boyunca dayanabileceğini söylüyorlar.

"Güvenli nükleer enerjiyi parmak büyüklüğündeki cihazlara yerleştirebiliriz" diyen Dr. In, bataryaların özellikle tıbbi cihazlarda kullanım alanı bulabileceğini ekliyor.

Independent Türkçe