Severance'ın yaratıcısı ilham kaynağını açıkladı

Fotoğraf: Apple TV+
Fotoğraf: Apple TV+
TT

Severance'ın yaratıcısı ilham kaynağını açıkladı

Fotoğraf: Apple TV+
Fotoğraf: Apple TV+

Severance'ın yaratıcısı Dan Erickson, Apple TV+'ta yayımlanan popüler dizinin arkasındaki gerçek ilham kaynağını açıkladı.

Gerçeküstü psikolojik gerilimin ikinci sezonu birkaç hafta önce sona erdi ve hayranlar yayın tarihi henüz bilinmeyen üçüncü sezonda neler olacağını öğrenmek için şimdiden sabırsızlanıyor.

Hayranların dizide aslında neler yaşandığına dair teorileri olsa da Erickson, eleştirmenlerce çok sevilen drama için bir fikir oluşturmasını sağlayan deneyimini paylaştı.

Soundtracking with Edith Bowman podcast'inin canlı bölümüne katılan 41 yaşındaki senarist şunları söyledi:

Benim için epey benzersiz olduğunu düşündüğüm bir deneyim yaşadım. Nefret ettiğim bir işte çalışıyordum. Ve evet, kendimi içeri girerken buldum. Bunu birkaç kez söyledim ama bir kapı fabrikasıydı. Küçük bir ofiste menteşeleri, sürgüleri ve diğer kapı parçalarını katalogluyordum.

Erickson sözlerine şöyle devam etti:

Bir gün kendimi içeri girerken buldum ve artık bunu yapmak istemediğimi düşündüm. Ve eğer bugün içeri girmem gerekiyorsa, 8 saati atlamayı ve ilişkimi kesmeyi tercih ederdim. Ve sonra her şey bu şekilde gelişti.

Erickson daha sonra, dizide yürütücü yapımcı olarak çalışan ve bölümlerin çoğunu yöneten Ben Stiller'ın yardımıyla bu fikri nasıl genişlettiğini anlattı.

ergt
Ben Stiller (solda) ve Britt Lower, Severance'ın setinde (Apple TV+)

"Fikir üzerinde düşünürken ve özellikle de Ben katıldıktan sonra, bunun sadece işte ve evde farklı insanlar olduğumuz ya da çalışmayı sevmediğimiz gibi bir fikirden daha fazlası olduğundan emin olmak istedik" diye açıkladı.

Ve fark ettik ki dizi daha çok kimlik ve özümüzde kim olduğumuzla, anılarımız olmadan, yetişkin olarak var olsaydık ya da tamamen farklı bir senaryoda yaşasaydık aynı kişiler olup olmayacağımızla ilgili. Ayrıca kurumsal ortamda, insanlığımızın bir şekilde azalması ve bazı durumlarda bu ortama uyum sağlayabilmek için kendi insanlığımızı isteyerek azaltmamız ve bunun tehlikelerinin neler olduğuyla.

fgrthy
Adam Scott, Severance'ta (Apple TV+)

Üçüncü sezonun gelmesi üç yıl sürmüş olsa da Stiller yakın zamanda hayranların bir sonraki sezon için bu kadar uzun süre beklemek zorunda kalmayacağını paylaştı.

Jason ve Travis Kelce'nin New Heights podcast'inde "Hayır, plan [üç yıl beklemek] değil" dedi.

Umarım çok yakında planı açıklayacağız.

Independent Türkçe



Dinozorlar Çağı'ndaki kuşların Arktika'da yuva yaptığı ortaya çıktı

Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
TT

Dinozorlar Çağı'ndaki kuşların Arktika'da yuva yaptığı ortaya çıktı

Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)

Bilim insanları, kuşların kutup bölgelerine en azından 73 milyon yıldır yuva yaptığını keşfetti. 

Günümüzde Arktika'da yuva yapan 200'den fazla kuş türü var. Bilim insanları bu hayvanların ekosistemin önemli üyeleri olduğunu, polenleşme ve tohum dağılımı gibi temel görevlere katkı sağladığını söylüyor.

Daha önce yapılan araştırmalarda bu davranışın yeni olmadığı görülmüştü. Princeton Üniversitesi'nden Lauren Wilson "Kutup bölgelerinde yuva yapmaya dair en eski kanıt, Antarktika'nın Eosen dönemine ait yaklaşık 46,5 milyon yıl önce yaşamış bir penguen kolonisiydi" diyor.

Wilson liderliğindeki ekibin yeni araştırmasıysa bu tarihi yaklaşık 25 milyon yıl daha geriye çekti. 

Bilim insanları Alaska'nın kuzeyindeki Prince Creek formasyonunda yaptıkları kazılarda aralarında embriyo ve yavru kalıntıları da olan 50'den fazla kuş fosili ortaya çıkardı. Çoğunun boyu 2 milimetreden daha kısa olan bu fosiller, kuşların kutup bölgelerinde yuva yaptığına dair en eski kanıtı sunuyor. 

Bulguları hakemli dergi Science'ta yayımlanan çalışmanın ortak yazarı Patrick Druckenmiller, "Bu yeni fosiller, kuşların evrimi hakkındaki bilgilerimizde önemli bir boşluğu dolduruyor" diyerek ekliyor:

Bu çalışmadan önce, birkaç ayak izi dışında Alaska'da kuş fosilleri bulunmamıştı.

Araştırmacılar yaklaşık 73 milyon yıl önce Arktika'da yuva yapan bu kuşların en azından üç ayrı gruptan geldiğini saptadı. Fosillerin bir kısmı martıya benzeyen Ichthyornithes ve dalgıç kuşuna benzeyen Hesperornithes gruplarına aitti. Artık soyu tükenen bu gruplar dişli kuşları içeriyordu.

Ancak kalıntıların çoğu ördeklere benzeyen dişsiz kuşlara aitti. Araştırmacılar dişsizliğin, bugün yaşayan bütün kuşları içeren grubun belirleyici özelliği olduğunu ifade ediyor. Bu nedenle bulgular, milyonlarca yıl önce Arktika'da yuva yapan kuşların, modern kuşların yakın akrabaları olduğuna işaret ediyor.

Ekip, bölgenin o dönemde bugüne kıyasla daha sıcak olduğunu ve muhtemelen 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığı aldığını söylüyor. Ancak bu durum kuşların dondurucu soğuklara maruz kalmadıkları anlamına gelmiyor.

Druckenmiller "Kışlar bugünkü kadar sert olmasa da yıl boyunca burada yaşayan hayvanlar dondurucu soğuklara, ara sıra yağan kara ve yaklaşık 4 ay süren kış karanlığına katlanmak zorundaydı" diye açıklıyor.

Ancak bölgede o zaman yuva yapan kuşların tek sorunu sıcaklıklar değildi. Araştırmacılar bazılarının uzunluğu 5 metreye ve ağırlığı 2 tona çıkan yaklaşık 12-13 dinozor türüyle beraber yaşadıklarını söylüyor. 

Druckenmiller, Troodon gibi etçil dinozorların, "bu sevimli küçük kuşları akşam yemeğinde seve seve yiyeceğini" söylüyor. 

Edinburgh Üniversitesi'nden paleontolog Steve Brusatte, yer almadığı çalışmanın bulgularını şöyle değerlendiriyor:

Bu fosiller, kuşların onlarca milyon yıl önce bu yüksek enlemlerdeki toplulukların ayrılmaz bir parçası olduğunu ve bu toplulukların modern zamanlardaki ekolojik bir yenilik değil, Dünya tarihinin uzun vadeli bir normu olduğunu gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, Live Science, Science