Sanal ve artırılmış gerçeklik ile oyunların geleceğini keşfedin

Sanal gerçeklik ve artırılmış gerçekliğin oyunlardaki ana uygulamalarından biri (AFP)
Sanal gerçeklik ve artırılmış gerçekliğin oyunlardaki ana uygulamalarından biri (AFP)
TT

Sanal ve artırılmış gerçeklik ile oyunların geleceğini keşfedin

Sanal gerçeklik ve artırılmış gerçekliğin oyunlardaki ana uygulamalarından biri (AFP)
Sanal gerçeklik ve artırılmış gerçekliğin oyunlardaki ana uygulamalarından biri (AFP)

Sanal Gerçeklik (VR) ve Artırılmış Gerçeklik (AR), modern teknoloji dünyasının en heyecan verici teknolojilerinden ikisi ve her ikisi de eğitim ve öğretimden sanat ve eğlenceye kadar hayatımızın birçok yönünü değiştirme potansiyeline sahip. Bu teknolojilerden en çok etkilenen sektör, oyun sektörü olabilir.

Sanal gerçekliğin, kullanıcının kendisini başka bir dünyadaymış gibi hissetmesini sağlayan bir sistem olduğunu, artırılmış gerçekliğin ise gerçek dünyaya dijital unsurlar eklediğini belirtiyor. “Sony”, “Oculus” ve “HTC” gibi birçok büyük şirket halihazırda sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik cihazları ve oyunları geliştirmek için yatırım yapmış durumda.

Sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik kullanan oyunlar, yukarıdakilerin hepsinin ötesine geçen sürükleyici bir oyun deneyimi sunuyor. Oyuncular ekrana bakmak yerine kendilerini oyuna kaptırıp, dijital dünyayla doğrudan etkileşime girebiliyorlar.

Oyuncular sanal gerçekliği kullanarak uzaya atladıklarını, düşmanlara karşı savaştıklarını veya yabancı bir şehrin sokaklarında dolaştıklarını hissedebilirken, artırılmış gerçeklik oyuncuların yerel parkta canavar avlamak veya şehrin ana caddesinde hazine toplamak gibi dijital unsurlar ekleyerek gerçek dünyada oynamalarına olanak tanıyor.

VR ve AR'nin oyunlardaki ana uygulamalarından biri de eğitim ve öğretim. Bu teknolojiler, öğrencilerin çalışma materyalleriyle doğrudan etkileşime girerek öğrenmelerini sağlıyor bu da öğrenmeyi ve anlamayı geliştiriyor.

Öte yandan, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik sayesinde oyuncular yeni ve yenilikçi oyunları deneyimleyebiliyor. Bu oyunlar sadece eğlenceli olmakla kalmıyor, aynı zamanda oyuncuların fiziksel ve zihinsel sağlığını da geliştiriyor. Örneğin, sanal gerçeklik oyunları eğlenceli ve heyecan verici bir şekilde fiziksel egzersiz sağlarken, artırılmış gerçeklik oyunları oyuncuların duygusal ve sosyal zekasını geliştirebiliyor.

Teknoloji ilerledikçe, yakın gelecekte sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik kullanan daha fazla oyun görmeyi bekliyoruz. Her ne kadar henüz emekleme aşamasında olsalar da bu teknolojiler oyun oynama ve öğrenme şeklimizi şimdiden değiştiriyor ve önümüzdeki yıllarda da oyun endüstrisini dönüştürmeye devam edecek.



Kafa üstü kara dalan tilkiler yaralanmamayı nasıl başarıyor?

Tilkiler, avlarını kar tabakasının derinlerinde bile rahat bırakmıyor (Unsplash)
Tilkiler, avlarını kar tabakasının derinlerinde bile rahat bırakmıyor (Unsplash)
TT

Kafa üstü kara dalan tilkiler yaralanmamayı nasıl başarıyor?

Tilkiler, avlarını kar tabakasının derinlerinde bile rahat bırakmıyor (Unsplash)
Tilkiler, avlarını kar tabakasının derinlerinde bile rahat bırakmıyor (Unsplash)

Bilim insanları kara dalıp yaralanmamayı başaran tilkilerin bu beceriyi burunlarının şekline borçlu olduğunu tespit etti.

Soğuk iklimlerde fareler gibi küçük kemirgenler, karın altında sığınacak yerler buluyor. Ancak kızıl tilki (Vulpes vulpes) ve kutup tilkileri (Vulpes lagopus), geliştirdikleri özel bir teknikle bu hayvanları avlamayı başarıyor. 

Güçlü kulaklarıyla kemirgenlerin yerini saptayıp havaya zıplayan tilkiler, saniyede 4 metreye varan hızla yüksek kar yığınlarına yüzüstü dalarak onları gafil avlıyor. 

Cornell Üniversitesi'nden Sunghwan Jung, bu "ilginç ve benzersiz" davranışı bütün tilkilerin sergilemediğini ifade ediyor.

Hayvanların kara dalınca yüzlerinin nasıl yaralanmadığını anlamak isteyen Jung ve ekip arkadaşları bir araştırma yürüttü.

Bulgularını hakemli dergi PNAS'te yayımlayan bilim insanları, müzelerdeki puma gibi büyük kedi türleri ve tilkilerin kafataslarını tarayarak üç boyutlu yazıcıdan çıkardı. 

Ardından kafataslarına çarpma kuvvetini ölçen sensörler yerleştirerek bunları laboratuvarda karın içine attılar.

Jung, karın sıkıştığı zaman kartopu gibi katı veya bir araba camından silindiği zamanki gibi sıvı özellikler sergileyebildiğini açıklıyor. 

Araştırmada tilkilerin keskin burnunun karı sıkıştırmak yerine sıvı gibi kenara ittiği gözlemlendi. Bu sayede çarpma kuvveti azalarak yaralanma ihtimali düşüyor.

Diğer yandan kedigillerin, tilkilere kıyasla daha geniş ve kısa burunları karı sıkıştırıyor. Jung bu burun tipinin, daha iyi ısırma avantajı sağlayarak genellikle yalnız avlanan kedigillerin işine yaradığını söylüyor.

Sürüler halinde avlanan tilkilerinse daha uzun burunları, ısırma becerilerini zayıflatıyor. Ancak karın içine dalma imkanı veriyor.

Jung, "Tilki böylece bilincini kaybetmeden avlanma görevine odaklanabiliyor" diyerek ekliyor:

Uzun burunları, karda daha derine inerek avlarına daha erken ve daha hızlı ulaşmalarına yardımcı oluyor.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, New Scientist, PNAS