Aralarında sadece 9 yaş fark olan ünlü oyuncular, yeni dizide anne-oğulu canlandırıyor

Emmy Rossum 36 yaşındayken, oğlunu canlandıran Tom Holland gerçek hayatta 27 yaşında

Rossum, dizi setinde hamile olduğunu öğrendiğini ve çekimler bittikten sonra şu an da iki aylık olan oğlunu dünyaya getirdiğini söyledi (AP)
Rossum, dizi setinde hamile olduğunu öğrendiğini ve çekimler bittikten sonra şu an da iki aylık olan oğlunu dünyaya getirdiğini söyledi (AP)
TT

Aralarında sadece 9 yaş fark olan ünlü oyuncular, yeni dizide anne-oğulu canlandırıyor

Rossum, dizi setinde hamile olduğunu öğrendiğini ve çekimler bittikten sonra şu an da iki aylık olan oğlunu dünyaya getirdiğini söyledi (AP)
Rossum, dizi setinde hamile olduğunu öğrendiğini ve çekimler bittikten sonra şu an da iki aylık olan oğlunu dünyaya getirdiğini söyledi (AP)

Emmy Rossum ve Tom Holland, Apple TV+'ın The Crowded Room dizisinde anne-oğulu canlandırıyor. Sevilen dizi Shameless'la şöhret olan Rossum, Örümcek Adam'ın (Spider Man) yıldızından sadece 9 yaş büyük olmasına rağmen bu rolde yer almasıyla ilgili açıklamalarda bulundu. 

Rossum, Entertainment Tonight'a yaptığı açıklamada, "Senaryoyu okuduğumda mantıklı geldi" dedi ve ekledi:

Candy çok genç bir anne, 16 yaşında hamile kaldığında neredeyse kendi de bir çocuktu. Benim 25'ten 35'e yaşlanışımı izliyorsunuz, ki bu aslında şu an olduğumdan daha genç bir yaş.

Emmy Rossum 36 yaşındayken, Holland gerçek hayatta 27 yaşında. 

The Crowded Room, Holland'ın canlandırdığı Danny Sullivan karakterinin, 1979 yılında New York'ta bir silahlı saldırıya karışmasının ardından tutuklanmasını konu alan 10 bölümlük bir mini dizi. 

Dizide Rossum ve Holland'ın yanı sıra Amanda Seyfried, Sasha Lane, Will Chase, Lior Raz, Jason Isaacs, Christopher Abbott ve Thomas Sadoski rol alıyor.

Rossum, yeni dizide "anne ve oğul arasındaki ilişkiye aşık olduğunu" anlattı. Başarılı oyuncuyu Candy rolünü oynamaya çeken şeylerden biri de "anne ve oğul arasındaki ilişki, yakınlık ve ilerleyen bölümlerdeki hüzünleri" olmuş.

Diziden çok etkilendim ve özellikle genç Danny'yle tüm sahnelerimi gerçekten çok sevdim.

Independent Türkçe, Deadline, People



Oxford Üniversitesi'nde kafatasından şarap içildiği ortaya çıktı

Geçmişi neredeyse bin yıla dayanan Oxford Üniversitesi, tüm dünyada bilinen saygın bir eğitim kurumu (Pixabay)
Geçmişi neredeyse bin yıla dayanan Oxford Üniversitesi, tüm dünyada bilinen saygın bir eğitim kurumu (Pixabay)
TT

Oxford Üniversitesi'nde kafatasından şarap içildiği ortaya çıktı

Geçmişi neredeyse bin yıla dayanan Oxford Üniversitesi, tüm dünyada bilinen saygın bir eğitim kurumu (Pixabay)
Geçmişi neredeyse bin yıla dayanan Oxford Üniversitesi, tüm dünyada bilinen saygın bir eğitim kurumu (Pixabay)

Dünyanın çeşitli yerlerindeki toplumların büyük acılar çekmesine neden olan sömürgeciliğin izleri, beklenmedik yerlerden çıkmayı sürdürüyor. 

Dan Hicks yeni yazdığı Every Monument Will Fall (Her Bir Anıt Devrilecek) adlı kitapta dünyanın en prestijli üniversitelerinden Oxford'daki bir örneğe işaret etti. 

Birleşik Krallık'taki okulda görev yapan akademisyenlerin, onlarca yıl boyunca insan kafatasından yapılmış bir bardak kullandığını ortaya çıkardı. 

Aynı okulda arkeoloji dersleri veren Hicks, 2015'e kadar resmi yemeklerde düzenli kullanılan kadehin, gümüşlerle bezenmiş bir kafatası olduğunu söylüyor. 

İçine konan şarapların sızması üzerine bardak, çikolata servisinde kullanılmaya başlanmış.

Akademisyenler ve misafirler bu durumdan giderek daha fazla rahatsızlık duyunca, kadehin kullanımına son verilmiş.

Dan Hicks, okulun kafatasınının kökenlerini incelemek üzere 2019'da kendisini davet ettiğini Guardian'a anlattı. 

Karbon testiyle kafatasının 225 yaşında olduğunu bulan Hicks, onun büyük ihtimalle Karayipler'den getirildiğini ve köleleştirilmiş bir kadına ait olduğunu belirtiyor. 

Okulun eski öğrencilerinden George Pitt-Rivers, 1946'da bu kupayı Oxford'a armağan etmiş. Bu kadeh, ona da Pitt Rivers Müzesi'ni kuran arkeolog dedesi Augustus Henry Lane Fox Pitt Rivers'tan miras kalmış. 

Kafatasının sahibinin kimliğini tespit edememesini sorunsallaştıran arkeolog, Birleşik Krallık sömürgeciliğinin Cecil Rhodes ve Edward Colston gibi simgelerinin adlarının heykeller ve kurumlarla yaşatıldığını ancak kolonyalizm kurbanlarının tarihten ve hafızalardan silindiğini vurguluyor:

İnsanlıktan çıkarma ve kimliklerin yıkımı da şiddetin bir parçasıydı.

Independent Türkçe, Guardian, Daily Mail