TikTok ve şeffaflık: Şeffaflık adımının kullanıcılar ve şirket üzerindeki etkileri neler?

TikTok, kullanıcıların kişisel içerikleri üzerinde şeffaflık ve kontrol sağlamayı amaçlıyor. (AP)
TikTok, kullanıcıların kişisel içerikleri üzerinde şeffaflık ve kontrol sağlamayı amaçlıyor. (AP)
TT

TikTok ve şeffaflık: Şeffaflık adımının kullanıcılar ve şirket üzerindeki etkileri neler?

TikTok, kullanıcıların kişisel içerikleri üzerinde şeffaflık ve kontrol sağlamayı amaçlıyor. (AP)
TikTok, kullanıcıların kişisel içerikleri üzerinde şeffaflık ve kontrol sağlamayı amaçlıyor. (AP)

TikTok, Avrupa Dijital Hizmetler Yasası'na (DSA) uyum sağlamak için Avrupa'da büyük değişiklikler yapıyor. Şirketin belirttiğine göre bu değişiklikler, kullanıcıların kişisel içerikleri üzerinde şeffaflık ve kontrol sağlamak amacıyla hayata geçiriliyor.

TikTok daha önce, kullanıcılara kişisel ilgi alanlarına göre uyarlanmış videolar sunmak için bir algoritma kullanıyordu. Ancak yeni değişiklikler kapsamında kullanıcılar bu algoritmayı devre dışı bırakabilecek. Böylece kullanıcılar kişisel ilgi alanlarına göre içerikler yerine kendi bölgelerinden ve dünyanın dört bir yanından popüler videolar görecekler.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre TikTok ayrıca arama ve verileri besleme özelliklerinde de değişiklik yapmaya hazırlanıyor. Şirket, kullanıcı alanındaki popüler içeriği daha görünür hale getirecek.  Özelleştirilmiş olmayan bir görünüm seçildiğinde takip etme ve arkadaşlar listenizdeki videoları kronolojik sırayla görüntüleme mümkün olacak.

TikTok diğer değişikliklerin yanı sıra Avrupa'da 13 ila 17 yaş arasındaki çocuklar ile ilgili de adım atıyor. Çocuklar artık çevrimiçi etkinliklerine göre kişiselleştirilmiş reklamlarla hedef alınamayacak. Bu, açıkça seçmedikleri sürece, çevrimiçi gezinmelerine veya ilgi alanlarına göre kişiselleştirilmiş reklamlara maruz kalmayacakları anlamına geliyor.

Fotoğraf Altı: TikTok, özel olmayan bir görünüm seçildiğinde arkadaşlar listesindeki videoları kronolojik sırayla gösterecek. (Reuters)
TikTok, özel olmayan bir görünüm seçildiğinde arkadaşlar listesindeki videoları kronolojik sırayla gösterecek. (Reuters)

Söz konusu değişiklikler, TikTok'un yasal beklentileri karşılamaya çalıştığı ancak teknik zorluklardan ve büyüme ve gelir üzerindeki potansiyel olumsuz etkilerden mustarip olabileceği için gerçekleştiriliyor. Kullanıcılara kişisel ilgi alanlarına göre içerik sunan algoritma, güvenin azalmasıyla oluşabilecek olumsuz etkiyle mücadele etmeye olanak sağlıyor.

Buna ek olarak şirketin reklam gelirinin, özellikle gençlere yönelik reklamların azaltılması nedeniyle etkilenmesi bekleniyor. Bu yaş grubu TikTok'un kitlesinin büyük bir bölümünü oluşturuyor ve hedefli reklamların azaltılmasının gelirleri azaltabileceği kaydediliyor.

Potansiyel zorluklara rağmen, TikTok 28 Ağustos itibariyle DSA uyumlu olmak için adımlar atmaya devam ediyor. Şirket şu an, büyümesini ve gelirini korurken, yasal beklentileri karşılamak ve ilgi çekici bir kullanıcı deneyimini sürdürmek gibi zorlukla karşı karşıya.



Psikedelik kurbağa zehri, geleceğin antidepresanı olabilir

Sonoran Çölü kurbağası diye de bilinen Colorado Nehri kurbağasının ürettiği psikedelik maddenin insan beyninde nasıl bir etki yarattığı henüz tam olarak anlaşılmadı (Kevin W. Smith/Maricopa County Park ve Bahçeler Müdürlüğü)
Sonoran Çölü kurbağası diye de bilinen Colorado Nehri kurbağasının ürettiği psikedelik maddenin insan beyninde nasıl bir etki yarattığı henüz tam olarak anlaşılmadı (Kevin W. Smith/Maricopa County Park ve Bahçeler Müdürlüğü)
TT

Psikedelik kurbağa zehri, geleceğin antidepresanı olabilir

Sonoran Çölü kurbağası diye de bilinen Colorado Nehri kurbağasının ürettiği psikedelik maddenin insan beyninde nasıl bir etki yarattığı henüz tam olarak anlaşılmadı (Kevin W. Smith/Maricopa County Park ve Bahçeler Müdürlüğü)
Sonoran Çölü kurbağası diye de bilinen Colorado Nehri kurbağasının ürettiği psikedelik maddenin insan beyninde nasıl bir etki yarattığı henüz tam olarak anlaşılmadı (Kevin W. Smith/Maricopa County Park ve Bahçeler Müdürlüğü)

Bilim insanları psikedelik etki yaratan kurbağa zehrinin depresyon ve anksiyete tedavisinde kullanılabileceğini düşünüyor. 

LSD ve halüsinojen mantarlarlardaki psilosibin gibi psikedelik uyuşturucuların zihin hastalıklarını tedavi etme potansiyeli üzerine yapılan çalışmalar son yıllarda hız kazandı. Örneğin geçen yıl yapılan bir araştırmada Colorado Nehri kurbağasının zehrindeki 5-MeO-DMT gibi çeşitli psikedelik maddeler tüketen kişilerin anksiyete ve depresyon semptomlarında iyileşme kaydedilmişti. 

Zehrindeki bileşiğin halüsinasyona yol açtığı uzun süredir bilinen bu kurbağa, aynı maddeyi derisinden de salgılıyor. ABD'li yetkililer 2022'de, zehrin ölümcül etki de yaratabileceğini vurgulayarak halka kurbağaları yalamama çağrısı yapmıştı.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da dün yayımlanan araştırmayı yürüten ekip, bu kurbağaların zehrindeki 5-MeO-DMT bileşiğinin düzenlenmiş bir formunu inceleyerek tedavi amaçlı kullanma yollarını aradı.

Psikedelik maddelerin beyindeki 5-HT2A adlı serotonin reseptörünü uyararak halüsinasyon yarattığı önceki çalışmalarda bulunduğundan, bilim insanları genellikle bu reseptör üzerine çalışıyor. Fakat kurbağa zehrindeki 5-MeO-DMT, 5-HT1A adlı diğer serotonin reseptörüyle de etkileşime giriyor. 

Bilim insanları, maddenin bu reseptörlerle ilişkisini anlama amacıyla 5-MeO-DMT'nin çeşitli varyantlarını üreterek yaratacakları etkiyi gözlemledi. 5-HT1A reseptörünü güçlü bir şekilde uyaran bir varyant elde eden araştırmacılar bunu depresyon ve anksiyete belirtileri gösteren farelerde denedi. 

Maddenin düzenlenmiş formu, antidepresan ve anksiyete ilaçlarının etkisini yaratırken farelerde psikedelik etkiler gözlemlenmedi. Çalışmanın ortak yazarı David Lankri bulguları şöyle açıklıyor: 

Psikedelik reseptörü neredeyse tamamen 'yok sayan' seçici bir bileşiğin depresyon ve anksiyetede etkili bir tedavi seçeneği olabileceğini gösterdik.

5-MeO-DMT bileşiğinin, 5-HT1A reseptörüne karşı 800 kat daha seçici olduğu kaydedildi. Yeni araştırma bu reseptörün daha fazla incelenmesi gerektiğini vurgularken çalışmanın bir diğer yazarı Daniel Wacker şöyle diyor:

Bulgularımız 5-HT2A dışındaki reseptörlerin, psikedeliklerden kaynaklanan davranışsal etkileri düzenlemekle kalmayıp, aynı zamanda bunların terapötik potansiyellerine de önemli ölçüde katkı sağlayabileceğini gösteriyor.

Sonuçlar zihin sağlığı tedavilerinde yeni ve belki de daha etkili ilaçların üretimi açısından umut verici olmakla beraber, bu sonuçların insanlarda da görülüp görülmeyeceğini belirlemek adına daha fazla çalışmaya ihtiyaç var.

Independent Türkçe, IFL Science, Yahoo, Neuroscience News, Nature


Ünlü gazeteci, Baby Reindeer'a ilham veren ısrarlı takipçiyle konuştu

Baby Reindeer'daki ısrarlı takipçi Martha Scott rolünü 38 yaşındaki aktris Jessica Gunning canlandırıyor (Netflix)
Baby Reindeer'daki ısrarlı takipçi Martha Scott rolünü 38 yaşındaki aktris Jessica Gunning canlandırıyor (Netflix)
TT

Ünlü gazeteci, Baby Reindeer'a ilham veren ısrarlı takipçiyle konuştu

Baby Reindeer'daki ısrarlı takipçi Martha Scott rolünü 38 yaşındaki aktris Jessica Gunning canlandırıyor (Netflix)
Baby Reindeer'daki ısrarlı takipçi Martha Scott rolünü 38 yaşındaki aktris Jessica Gunning canlandırıyor (Netflix)

Netflix'in çok konuşulan dizisi Baby Reindeer yine manşetlerde...

İskoç komedyen Richard Gadd'ın 6 yıl süren travmatik ısrarlı takip olayından esinlenerek yarattığı ve başrolünde oynadığı mini dizi, 11 Nisan'daki ilk gösteriminin ardından büyük yankı uyandırdı. 

Baby Reindeer, üç hafta boyunca yayıncı kuruluşun izleme listelerinde zirveye yerleşti.

İnternet hafiyeleri cadı avı başlattı

Gadd'ın gerçek bir suç hikayesi yaratmak için kişisel deneyimlerinden yararlanması nedeniyle gazeteciler ve internet hafiyeleri, Baby Reindeer'daki karakterlerin ardındaki gerçek kişilerin izini sürmeye çalıştı. 

Özellikle iki karaktere odaklanıldı: Jessica Gunning'in canlandırdığı ısrarlı takipçi Martha ve Tom Goodman-Hill'in oynadığı, Gadd'a ilaç verip cinsel saldırıda bulunan akıl hocası Darrien. 

Durum öylesine ciddileşti ki Gadd, Instagram'da hayranlarını spekülasyonları durdurmaya çağırdı çünkü masum insanlar bu karmaşanın içinde kalıyordu. 34 yaşındaki İskoç komedyen, "Dizimizin amacı bu değil" diye yazdı.

Ancak bu çağrıya herkes kulak asmadı. Britanyalı ünlü gazeteci Piers Morgan, bugün "özel" röportajıyla ilgili bir duyuru yaparak Gadd'ın ısrarlı takipçisi olduğunu iddia eden Fiona Harvey adlı kadınla görüştüğünü açıkladı.

"Açıklama yapmak istiyor"

Morgan, Piers Morgan Uncensored adlı programında çekilmiş bir fotoğrafı sosyal medya hesabında paylaştı.

"Baby Reindeer'ın gerçek hayattaki Martha'sı Netflix'in hit dizisi hakkında ilk röportajını bana veriyor" diyen Morgan şöyle yazdı:

Fiona Harvey diyeceğini demek ve olası yanlış anlaşılmaları önlemek için açıklama yapmak istiyor. Psikopat bir ısrarlı takipçi mi? Yarın @PiersUncensored'da öğrenin.

Paylaşım viral oldu ve çeşitli tepkiler aldı. Bazıları akıl hastalığından muzdarip olabilecek biriyle iletişim kurmanın ahlaki sorumluluğunu sorguladı.

Baby Reindeer, Gadd'ın canlandırdığı Donny Dunn adlı komedyenin çalıştığı barda yalnız bir kadınla karşılaşmasını konu alıyor. 

Donny'nin ona bir fincan çay ikram ettiği bu tesadüfi karşılaşma, Martha'nın tehlikeli bir ısrarlı takipçi olduğunun ortaya çıkmasıyla içinden çıkılmaz bir hale dönüşüyor.

Independent Türkçe, Hollywood Reporter, Deadline


Stephen King'den Netflix'in maliyetli bilimkurgu dizisine büyük övgü

Netflix, 3 Cisim Problemi'nin 8 bölümden oluşan ilk sezonuna toplam 160 milyon dolar harcadı (Netflix)
Netflix, 3 Cisim Problemi'nin 8 bölümden oluşan ilk sezonuna toplam 160 milyon dolar harcadı (Netflix)
TT

Stephen King'den Netflix'in maliyetli bilimkurgu dizisine büyük övgü

Netflix, 3 Cisim Problemi'nin 8 bölümden oluşan ilk sezonuna toplam 160 milyon dolar harcadı (Netflix)
Netflix, 3 Cisim Problemi'nin 8 bölümden oluşan ilk sezonuna toplam 160 milyon dolar harcadı (Netflix)

Sosyal medyayı aktif olarak kullanan ünlü yazar Stephen King, Twitter'daki 7 milyonu aşkın takipçisine sık sık film, dizi ve kitap önerilerinde bulunuyor.

"Olağanüstü"

Efsanevi korku yazarı, bu kez Netflix'in 21 Mart'ta gösterime giren "olağanüstü" bilimkurgu uyarlaması 3 Cisim Problemi'nden (The 3 Body Problem) övgüyle söz etti. 

Game of Thrones'un dizi sorumluları David Benioff ve D.B. Weiss'ın, Cixin Liu'nun aynı adlı ve 2008 tarihli roman serisinden uyarladıkları bilimkurgu, 1960'ların Çin'inde verilen vahim bir kararın, uzay ve zamanda yankılanarak günümüzde bir grup bilim insanını gezegene yönelik varoluşsal bir tehditle yüzleşmeye zorlamasını konu alıyor. 

Dizinin oyuncu kadrosunda Jovan Adepo, John Bradley, Rosalind Chao, Liam Cunningham, Eiza González, Jess Hong, Marlo Kelly, Alex Sharp, Benedict Wong ve Jonathan Pryce yer alıyor.

"İlk temas sahneleri hayranlık uyandırıcı" 

Amerikalı yazar, sosyal medya hesabında 3 Cisim Problemi'yle ilgili incelemesini paylaşarak, diziyi "olağanüstü, geniş kapsamlı, düşündürücü, sürükleyici" diye nitelendirdi. King, "ilk temas" sahnelerinin özellikle "hayranlık uyandırıcı" olduğunu da sözlerine ekledi.

O (It), Göz (Carrie) ve Medyum (The Shining) gibi meşhur korku romanlarının yazarı King'in paylaşımının tamamı şöyle: 

3 CİSİM PROBLEMİ (Netflix): Olağanüstü bilim kurgu dizisi: Geniş kapsamlı, düşündürücü, sürükleyici. 'İlk temas' sahneleri tüyler ürpertici ve hayranlık uyandırıcı.

Hem eleştirmenler hem de izleyiciler beğendi

3 Cisim Problemi, bir buçuk ay önce yayın platformunda gösterime girdiğinde, hem eleştirmenler hem de izleyiciler tarafından beğenilmişti.

Game of Thrones'un 8. sezonunun kötü karşılanmasının ardından, Weiss ve Benioff'un senaryosuyla ilgili ve bir sonraki uyarlamanın kalitesi hakkında büyük endişeler vardı. Ancak ikilinin yeni dizisinin ilk sezonu bu endişeleri neredeyse tamamen ortadan kaldırdı. 

Eleştirmenler, Weiss ve Benioff'u yoğun ve karmaşık kaynak malzeme olağanüstü bir hevesle ele aldıkları ve güçlü bir başlangıç yaptıkları için övdü. 

Baby Reindeer'ı da övmüştü

76 yaşındaki King, son olarak çok konuşulan yeni dizi Baby Reindeer üzerine geçen hafta bir makale kaleme almıştı. King, 7 bölümlük diziyi şimdiye kadar izlediği "en iyi şeylerden biri" diye tanımlamıştı.

Independent Türkçe, ScreenRant, NME, Times


İki ödüllü dizinin yıldızları yeni biyografik filmde buluşuyor

Succession'ın final bölümü, gösterime girdiği 28 Mayıs 2023 akşamında rekor izlenme sayısına ulaşarak tarih yazmıştı (HBO)
Succession'ın final bölümü, gösterime girdiği 28 Mayıs 2023 akşamında rekor izlenme sayısına ulaşarak tarih yazmıştı (HBO)
TT

İki ödüllü dizinin yıldızları yeni biyografik filmde buluşuyor

Succession'ın final bölümü, gösterime girdiği 28 Mayıs 2023 akşamında rekor izlenme sayısına ulaşarak tarih yazmıştı (HBO)
Succession'ın final bölümü, gösterime girdiği 28 Mayıs 2023 akşamında rekor izlenme sayısına ulaşarak tarih yazmıştı (HBO)

The Bear'ın yıldızı Jeremy Allen White'ın biyografik filmde Bruce Springsteen'i canlandıracağı haberlerinden tam bir ay sonra, "Patron" (The Boss) lakaplı rock yıldızının "menajeri" de bulundu. 

Variety'nin haberine göre, Succession'ın yıldızı Jeremy Strong, Deliver Me From Nowhere adlı filmde Jon Landau'yu canlandırmak üzere anlaştı.

2023 tarihli kitaptan uyarlanacak

Film, Springsteen'in 1982 tarihli meşhur albümü Nebraska'nın yapım sürecini anlatacak ve Warren Zanes'in 2023 tarihli aynı adlı kitabından beyazperdeye uyarlanacak.

Kitap, Springsteen'in albümün yaratım sürecindeki sanatsal yolculuğunu anlatıyor.

Springsteen'in 1980 tarihli çift albümü The River'ın devamı olan Nebraska'nın, E Street Band'le birlikte çok satan bir rock kaydı olması bekleniyordu. 

Nebraska bunun yerine, 4 kanallı bir kayıt cihazında yapılmış ve sadeleştirilmiş bir solo albüm oldu. 

Springsteen'in 1982'de çıkan albümü Nebraska, sanatçının diskografisindeki daha karanlık ve daha içe dönük eserlerden.

74 yaşındaki Springsteen'in, uzun süredir menajerliğini yapan Jon Landau'yla birlikte yeni film projesinde yer aldığı bildiriliyor.

Çekimler sonbaharda başlıyor

Şarkıcının hayranlarının heyecanla beklediği filmin çekimleri sonbaharda başlayacak.

Springsteen'i canlandıracak olan White, FX dizisi The Bear'de hayat verdiği Carmen "Carmy" Berzatto karakteriyle, Komedi Dizilerinde En İyi Erkek Oyuncu dalında Emmy ödülünü evine götürmüştü.

Strong ise kısa süre önce An Enemy of the People adlı oyundaki başarısıyla ilk kez Tony adayı oldu. 

45 yaşındaki aktör, Succession'daki Kendall Roy rolüyle üç kez Emmy'ye aday gösterildi ve 2020'de ödülün sahibi oldu. 

Independent Türkçe, Variety, Daily Mail


"AstraZeneca aşısını "ticari nedenlerle" geri çekiyor"

"AstraZeneca, aşısının trombositopeni sendromuna neden olmuş olabileceğini söyledi.
"AstraZeneca, aşısının trombositopeni sendromuna neden olmuş olabileceğini söyledi.
TT

"AstraZeneca aşısını "ticari nedenlerle" geri çekiyor"

"AstraZeneca, aşısının trombositopeni sendromuna neden olmuş olabileceğini söyledi.
"AstraZeneca, aşısının trombositopeni sendromuna neden olmuş olabileceğini söyledi.

İngiliz ilaç üreticisi AstraZeneca dün (Çarşamba) salgının patlak vermesi sırasında üretilen ilk aşılardan biri olan Kovid-19 aşısı Vaxifria'nın "ticari nedenlerle" ve güncellenmiş doz fazlalığı nedeniyle geri çekildiğini duyurdu.

Bu gelişme, AstraZeneca'nın şubat ayında koronavirüs aşısının trombositopeni sendromu nedeniyle "bazı alıcılarda nadir görülen yan etkilere neden olabileceğini" kabul ettiği haberinden günler sonra meydana geldi. Bu itiraf, şirketin pandemi sırasında yapılan aşılanmanın ardından meydana gelen çok sayıda ölümle ilgili suçlamalara ve tazminat talep eden davalara verdiği yanıtın bir parçasıydı.

Aşının bu potansiyel komplikasyonları Birleşik Krallık'ta en az 81 ölümle ilişkilendirildi. Ancak üretici, aşının geri çekilmesi kararının davayla ilgili olduğu haberlerini reddetti.

Aşının geri çekilmesiyle ilgili olarak bir AstraZeneca sözcüsü AFP’ye göre şunları söyledi: “O zamandan eri varyantlar için çok sayıda (Covid-19) aşı geliştirildiği göz önüne alındığında, güncellenmiş aşıların fazlası mevcut. Bu durum, artık üretilmeyen ve tedariki duran Vaxifria'ya olan talebin azalmasına yol açtı. Şimdi bu bölümü bitirmek ve Kovid salgınına önemli bir katkıda bulunmak için ileriye dönük net bir yol belirlemek üzere organizatörler ve ortaklarımızla birlikte çalışacağız."


Bilim insanları yanıtladı: Beethoven kurşun zehirlenmesi geçirdi mi?

17 Aralık 1770'de doğan Beethoven, hayatının sonlarına doğru işitme yetisini kaybetmişti (AFP)
17 Aralık 1770'de doğan Beethoven, hayatının sonlarına doğru işitme yetisini kaybetmişti (AFP)
TT

Bilim insanları yanıtladı: Beethoven kurşun zehirlenmesi geçirdi mi?

17 Aralık 1770'de doğan Beethoven, hayatının sonlarına doğru işitme yetisini kaybetmişti (AFP)
17 Aralık 1770'de doğan Beethoven, hayatının sonlarına doğru işitme yetisini kaybetmişti (AFP)

Bilim insanlarının yaptığı araştırmada, Ludwig van Beethoven'ın gerçekten de kurşun zehirlenmesi geçirdiği ortaya çıktı. Fakat Alman bestecinin bundan dolayı öldüğüne dair iddiaların asılsız olduğu belirtildi. 

ABD'nin prestijli Harvard Üniversitesi'nden bilim insanları, Beethoven'a ait iki tutam saçı inceledi. 

Hakemli dergi Clinical Chemistry'de 6 Mayıs'ta yayımlanan çalışmada, saç tutamlarındaki kurşunun yanı sıra arsenik ve cıva miktarı da ölçüldü.

Saç örneğindeki kurşun miktarının, sağlıklı bir kişi için üst sınır kabul edilenden 64 kat daha fazla olduğu tespit edildi. Diğer tutamdaysa miktarın 95 kat daha fazla olduğu ortaya çıktı. Ayrıca arsenik ve cıva seviyelerinin de yüksek olduğu belirtildi.

Araştırmacılar, 19. yüzyıl saç örneklerindeki kurşun seviyelerinden yola çıkarak Beethoven'ın kanındaki kurşun miktarının desilitre başına 69 ila 71 mikrogram olabileceğini hesapladı.

Bilim insanları, çalışmada "Bu tür kurşun seviyeleri genellikle gastrointestinal rahatsızlıklar ve böbrek hastalıklarının yanı sıra işitme yetisinde zayıflamayla ilişkilendirilir. Ancak bu miktar, tek başına ölüm nedeni olacak kadar yüksek değil" ifadelerini kullandı. 

Araştırmacılar, 19. yüzyılda kurşundan üretilen kapların kullanıldığına ve bazı tıbbi durumlarda kurşun bazlı tedaviler uygulandığına dikkat çekerek, Beethoven'ın saç tutamlarındaki yüksek miktarın bununla ilişkili olabileceğini söyledi.

Alman besteci, hepatit B enfeksiyonunun yol açtığı ve içki tüketimi nedeniyle kötüleşen bir karaciğer rahatsızlığı sonucunda 56 yaşında yaşamını yitirmişti. 2023'te yapılan bir araştırmada, Beethoven'ın lupustan muzdarip olduğuna işaret eden genetik bulgular da saptanmıştı. 

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org


75 yaşındaki adam eşini öldürdüğünü itiraf etti: "Çok masraflıydı"

75 yaşındaki Ronnie Wiggs hakkında kaç yıl hapis cezası istendiği henüz açıklanmadı (Independence Missouri Polis Teşkilatı)
75 yaşındaki Ronnie Wiggs hakkında kaç yıl hapis cezası istendiği henüz açıklanmadı (Independence Missouri Polis Teşkilatı)
TT

75 yaşındaki adam eşini öldürdüğünü itiraf etti: "Çok masraflıydı"

75 yaşındaki Ronnie Wiggs hakkında kaç yıl hapis cezası istendiği henüz açıklanmadı (Independence Missouri Polis Teşkilatı)
75 yaşındaki Ronnie Wiggs hakkında kaç yıl hapis cezası istendiği henüz açıklanmadı (Independence Missouri Polis Teşkilatı)

72 yaşındaki eşini öldüren Amerikalı, onun tıbbi masraflarını karşılayamadığı için bu cinayeti işlediğini söyledi. 

ABD'nin Missouri eyaletinde yaşayan Ronnie Wiggs, pazartesi günü görülen duruşmada, diyalize giden eşi Ellen Wiggs'i öldürdüğünü itiraf etti.

Mahkeme kayıtlarına göre cinayetten yargılanan 75 yaşındaki Ronnie, cuma günü Kansas şehrindeki Centerpoint Medical Center'da diyalize giden eşini hastanede boğarak öldürdü.

Hastane görevlileri, Ellen'ın boynunda kızarıklık ve morluklar gördüklerini söyledi. Yaşlı kadının acil bakıma alındığı ancak tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığı aktarıldı. 

Bazı hastane çalışanları, binadan çıkan Ronnie'nin "Ben yaptım, evet, onu öldürdüm. Boğarak öldürdüm" dediğini duyduklarını savundu.

Ronnie'nin polise verdiği ifadede suçunu kabul ettiği belirtildi. Buna göre Ronnie, böbrek yetmezliğinden muzdarip eşine daha fazla bakım veremediğini, hastane masraflarını karşılayamadığını ve Ellen'ı bu yüzden öldürdüğünü söyledi. 

Ayrıca Ronnie, eşini daha önceden iki kez öldürmeye çalıştığını da itiraf etti. Polise verdiği ifadede, eşinin bir dönem rehabilitasyon merkezinde tedavi gördüğünü ve burada uyurken onu öldürmeye çalıştığını anlattı. Ancak Ronnie, eşinin uyanarak kendisini durdurduğunu ifade etti. 

Bunun ardından başka bir hastaneye sevk edilen Ellen'ı tekrar öldürmeye çalıştığını belirten Ronnie, bunda da başarısız olduğunu söyledi. 

Amerikan gazetesi New York Times'ın aktardığına göre Ronnie, 250 bin dolarlık kefaletle tutuklu bulunuyor. Olayla igili ikinci duruşma perşembe günü düzenlenecek.

Independent Türkçe, New York Times, CBS News


Depremlerin ardındaki sebep, Ay'ı oluşturan çarpışma olabilir

Dünya'yla çarpışan Theia'nın kalıntılarının yerin altında olduğu iddia ediliyor (NASA)
Dünya'yla çarpışan Theia'nın kalıntılarının yerin altında olduğu iddia ediliyor (NASA)
TT

Depremlerin ardındaki sebep, Ay'ı oluşturan çarpışma olabilir

Dünya'yla çarpışan Theia'nın kalıntılarının yerin altında olduğu iddia ediliyor (NASA)
Dünya'yla çarpışan Theia'nın kalıntılarının yerin altında olduğu iddia ediliyor (NASA)

Ay'ın oluşmasına yol açan çarpışmanın, levha tektoniğinin de meydana gelmesine zemin hazırlamış olabileceği öne sürüldü. Bilim insanlarına göre aşağı yukarı Mars kadar bir cismin yaklaşık 4,5 milyar yıl önce Dünya'ya çarpması sadece uyduyu yaratmakla kalmadı, ardında devasa bloklar da bıraktı. Deprem ve yanardağlara yol açmanın yanı sıra Dünya'da yaşamı mümkün kıldığı düşünülen levha tektoniğini, bu blokların tetiklediği düşünülüyor.

Biri Büyük Okyanus'un derinliklerinde, diğeri de Afrika kıtasının altındaki iki blok 1980'lerde keşfedildiğinden beri gizemini büyük ölçüde koruyor. Her biri Ay'ın iki katı büyüklüğündeki bu blokların etraflarındaki mantodan farklı bir maddeden oluşması, nereden geldiklerine dair sorulara yol açıyor. 

Geçen yıl yayımlanan bir araştırmada, düşük kesme hızlı büyük bölgeler (large low-velocity provinces / LLVP) diye bilinen blokların 4,5 milyar yıl önce Dünya'ya çarptığı düşünülen Theia adlı gezegenin kalıntıları olduğu öne sürülmüştü. Çalışmaya göre Theia'nın büyük bir kısmı Dünya tarafından emilirken, kalan kısmı da Ay'ı meydana getirdi. 

Geophysical Research Letters adlı hakemli dergide dün yayımlanan araştırmada buradan yola çıkan ekip, su altındaki blokların bu çarpışmadan 200 milyon yıl sonra manto yükselmesini tetiklemiş olabileceğini buldu. Bilgisayar modellemesi kullanan bilim insanları manto yükselmesinin yol açtığı yitim zonu denen süreçle Dünya'nın düz kabuğunun kırılarak yuvarlak levhaların aşağıya indiğini düşünüyor. 

Makalenin yazarlarına göre bu süreç modern levha tektoniğinin yükselişinin yanı sıra Dünya'da bulunan en eski mineraller olan zirkon kristallerinin neden en az 4 milyar yıl önce yitim zonuna maruz kalmış gibi göründüğünü de açıklayabilir. 

Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü'nden yerbilimci Qian Yuan, ortak yazarı olduğu çalışma hakkında şöyle diyor:

Eğer durum buysa, devasa çarpışma sadece Ay'ımızın oluşmasını sağlamakla kalmadı, aynı zamanda Dünya'mızın başlangıç koşullarını da belirledi.

Öte yandan bazı bilim insanları bu sürecin, modern levha tektoniğine yol açtığı veya Dünya'nın bütün kabuğunun bir yenilenme sürecine girmesini tetiklediği düşüncesine şüpheyle yaklaşıyor. Maryland Üniversitesi'nden yerbilimci Michael Brown, 2,5 ila 4 milyar yıl öncesine kadar süren Arkeen dönemdeki tektonik duruma dair yeterince veri olmadığını söyleyerek şöyle ekliyor: 

Yani felsefi açıdan bakıldığında, bilinmediği ve bilinemez olduğu neredeyse kesin. Bence bu nokta bazen gözden kaçıyor.

Dünya'daki iklimi yaşanabilir kılan karbon döngüsünü sağladığı düşünülen levha tektoniği, bu nedenle pek çok bilim insanı tarafından yaşamın olmazsa olmaz bir parçası olarak görülüyor. Fakat geçen yıl yayımlanan bir araştırmada Dünya'daki yaşamın ilk izlerinin ortaya çıktığı yaklaşık 3,9 milyar yıl öncesinde levha tektoniği hareketinin gerçekleşmediği öne sürülmüştü.

Kaliforniya Üniversitesi'nden T. Mark Harrison, levha tektoniğinin yaşamın oluşumuna katkı sağladığını belirtse de şöyle ekliyor: 

Benim neslim bilimde geriye kalan belki de en ilginç soruyu, yaşamın nasıl ve hangi koşullar altında ortaya çıktığını çözemedi.

Independent Türkçe, Washington Post, Popular Science, Geophysical Research Letters


Aralıklı orucun kronik karaciğer iltihaplanmasını önlediği görüldü

Aralıklı oruç, genellikle kilo vermek isteyenler tarafından uygulanıyor (Pexels)
Aralıklı oruç, genellikle kilo vermek isteyenler tarafından uygulanıyor (Pexels)
TT

Aralıklı orucun kronik karaciğer iltihaplanmasını önlediği görüldü

Aralıklı oruç, genellikle kilo vermek isteyenler tarafından uygulanıyor (Pexels)
Aralıklı oruç, genellikle kilo vermek isteyenler tarafından uygulanıyor (Pexels)

Aralıklı orucun karaciğer iltihaplanması ve kanserinin önüne geçebildiği bulundu. 

Genetik özellikler ve aşırı kilo gibi sebeblerden kaynaklanan, alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması tedavi edilmediğinde nonalkolik steatohepatit (NASH) gibi daha ileri bir seviyeye taşınabiliyor. Karaciğerin iltihaplandığı NASH, kansere de neden olabiliyor. 

Alman Kanser Araştırma Merkezi ve Tübingen Üniversitesi'nden araştırmacılar, son yıllarda popülarite kazanan aralıklı orucun bu hastalıklar üzerindeki etkisini inceledi. 

Cell Metabolism adlı bilimsel dergide dün yayımlanan çalışma kapsamında fareler 32 hafta boyunca yağ ve şeker ağırlıklı beslendi. Ardından bir grup fare bu şekilde beslenmeye devam ederken diğer gruba 5-2 aralıklı oruç uygulandı: Haftanın 5 günü boyunca yemek yiyen fareler, peş peşe olmayan iki gün bir şey yemeden sadece su içti. 

Oruç tutmadıkları günlerde yüksek kalorili gıdalarla beslenen fareler kilo almadı, daha az karaciğer hastalığı belirtisi gösterdi ve karaciğer hasarını gösteren biyobelirteç seviyeleri daha düşüktü. Bu hayvanların NASH'e karşı direnç gösterdiği kaydedildi. 

Öte yandan sınırsızca beslenen ilk gruptaki fareler kilo aldı, vücut yağları arttı ve kronik karaciğer iltihabına yakalandı. 

Bu bulguları aralıklı oruca bağlayan araştırmacılar 5-2 diyetin, 6-1'e göre; 24 saatlik orucun da 12 saate göre daha iyi sonuç verdiğini saptadı. 

Bilim insanları ayrıca NASH görülen farelerin 4 ay boyunca aralıklı oruç tuttuktan sonra kan değerlerinin iyileştiğini, karaciğerlerindeki yağlanma ve iltihaplanmanın azaldığını kaydetti. 

Araştırmanın yazarlarından Mathias Heikenwälder, bulguları şöyle değerlendiriyor:

Bu bize 5-2 aralıklı orucun hem NASH ve karaciğer kanserinin önlenmesinde hem de yerleşik kronik karaciğer iltihabının tedavisinde büyük bir potansiyele sahip olduğunu gösteriyor.

Bu değişimlere yol açan mekanizmayi inceleyen araştırmacılar, bu beslenme biçiminin yarattığı koruyucu etkiden iki proteinin sorumlu olduğunu tespit etti: PPAR-alpha ve PCK1. Yağ asitlerinin parçalanmasını artırmak ve yağ birikimini engellemek için beraber çalışan bu proteinler farelerde devre dışı bırakıldığında, aralıklı oruç iltihaplanmayı da fibrosisi de engelleyemedi. 

Bu proteinler NASH'li insanlardan alınan doku örneklerinde de düşük seviyelerde görülüyor. PPAR-alpha'nın etkilerini taklit eden bir ilaç farelere verildiğinde, aralıklı orucun metabolizma üzerindeki etkilerinin bir kısmını yaratmayı başardı. Öte yandan PCK1 etkilerini taklit eden bir ilaç henüz yok. 

Heikenwälder, "Uzun vadede sıkı bir diyete sadık kalamayan insanlar her zaman olacak" diyerek şöyle ekliyor:

Bu nedenle orucun koruyucu etkilerini tam olarak taklit etmek için hangi ilaç kombinasyonlarını kullanabileceğimizi araştırmaya devam etmek istiyoruz.

Independent Türkçe, New Atlas, Science Daily, Cell Metabolism


İspermeçet balinalarının karmaşık "alfabesi" ortaya çıktı

En büyük beyinli hayvan olan ispermeçet balinalarının boyu 18 metreye ulaşabiliyor (AP)
En büyük beyinli hayvan olan ispermeçet balinalarının boyu 18 metreye ulaşabiliyor (AP)
TT

İspermeçet balinalarının karmaşık "alfabesi" ortaya çıktı

En büyük beyinli hayvan olan ispermeçet balinalarının boyu 18 metreye ulaşabiliyor (AP)
En büyük beyinli hayvan olan ispermeçet balinalarının boyu 18 metreye ulaşabiliyor (AP)

İspermeçet balinalarının karmaşık bir "alfabeye" sahip olduğu ortaya çıktı. Okyanusun derinlerindeki bu canlıların iletişim kurma biçimi insanların dillerine benzer özellikler taşıyor.

Son derece sosyal canlılar olan ispermeçet balinaları birlikte yüzüp avlanmanın yanı sıra birbirlerinin yavrularına da bakıyor. Bütün bunları karanlıkta yapan hayvanlar güçlü iletişim yollarına ihtiyaç duyuyor. 

İspermeçet balinaları koda denen tıklama sesleriyle iletişim kuruyor. Mors alfabesine benzeyen bu seslerin en az 9 bin örneğini inceleyen araştırmacılar, bu memeli türünün esasen "fonetik bir alfabe" kullandığını ortaya koydu.

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden (MIT) bilim insanları, CETI Projesi (Deniz Memelileri Çeviri Girişimi) adlı girişimle işbirliği yaparak Dominika İspermeçet Balinası Projesi'nin Karayipler'de kaydettiği 60'dan fazla balinanın sesini makine öğrenimiyle analiz etti. Balinaların çıkardığı tıklama sesinin sayısı, ritmi ve temposunun değiştiği ve farklı farklı kodalar oluşturduğu bulundu. 

Kodaların süresinin de değiştiği görülürken balinaların, kelimelerin sonuna gelen ekler gibi bazen fazladan bir tıklama sesi çıkardığı kaydedildi. Nature Communications adlı hakemli dergide dün yayımlanan araştırmada kodaların, insan dilindeki kelimelere benzer bir yapıya sahip olduğu da tespit edildi. 

MIT ve CETI Projesi'nden Jacob Andreas, ortak yazarı olduğu çalışma hakkında "Gördüğümüz tüm bu farklı kodalar aslında nispeten basit bir dizi küçük parçanın birleştirilmesiyle oluşturuluyor" diyor. 

İnsanlar anlamsız seslerden kelimeler, kelimelerden de cümleler oluşturduğu iki seviyeli bir kombinasyonla iletişim kuruyor. Araştırmacılar ispermeçet balinalarının da böyle bir mekanizmayla önce kodaları, ardından da bu kodalarla farklı kombinasyonları oluşturduğunu söylüyor. 

Dominika İspermeçet Balinası Projesi'nden biyolog Shane Gero, "İnsan dili pek çok açıdan benzersiz, evet" diyerek şöyle ekliyor:

Fakat bilim ilerledikçe balinalar da dahil diğer türlerde insanlara özgü olduğu düşünülen birçok kalıp, yapı ve unsurun yanı sıra hayvanların iletişiminde belki de insanların sahip olmadığı özellik ve unsunlar bulacağımızdan şüpheleniyorum.

Araştırmanın ortak yazarı Gero, balinaların ya savunma amaçlı ya da yiyecek bulma ve yavrulara bakma gibi işler için iletişim kurduğunu düşünse de bu canlıların birbirine ne dediği henüz bilinmiyor. CETI Projesi halihazırda daha fazla kayıt toplayarak hayvanların davranışlarıyla sesler arasında bağlantı kurmaya çalışıyor.

Fakat bu çalışmalarda bağlam büyük önem taşırken Gero bunu "Eğer Kuzey Amerika'nın İngilizce konuşan toplumunu sadece dişçi muayenehanesinde inceleseydik, iletişim sistemlerinin en önemli parçasının 'kanal tedavisi' ifadesi olduğu sonucuna varırdık" diye açıklıyor: 

Karşımızda kapsamlı bir resim olmadığı için yanılırdık.

Araştırmacılar bu çalışmaların sadece ispermeçet balinaları veya diğer hayvanlarla değil, insanların bir gün uzaydaki farklı yaşam formlarıyla karşılaşması haline onlarla da iletişim kurmasına zemin hazırladığını düşünüyor. 

Makalenin başyazarı Pratyusha Sharma, "Mesele, insan normlarından son derece farklı bir şekilde etkileşime giren, tamamen farklı bir çevreye ve iletişim protokollerine sahip bir türü anlamakla ilgili" diyor: 

Çalışmamız esasen 'yabancı (uzaylı) bir uygarlığın' nasıl iletişim kurabileceğini deşifre etmeye temel oluşturarak tamamen yabancı iletişim biçimlerini anlamaya yarayacak algoritma veya sistemler kurmaya yönelik fikirler sağlayabilir.

Independent Türkçe, Popular Science, Reuters, NPR, Nature Communications