Korkunun üstesinden gelmenin yolları

Korkuyu bir düşmandan bir müttefike dönüştürmek, tereddüt veya umursamazlığa karşı kararlılığı sağlıyor.
Korkuyu bir düşmandan bir müttefike dönüştürmek, tereddüt veya umursamazlığa karşı kararlılığı sağlıyor.
TT

Korkunun üstesinden gelmenin yolları

Korkuyu bir düşmandan bir müttefike dönüştürmek, tereddüt veya umursamazlığa karşı kararlılığı sağlıyor.
Korkuyu bir düşmandan bir müttefike dönüştürmek, tereddüt veya umursamazlığa karşı kararlılığı sağlıyor.

"Korkmamız gereken tek şey korkunun kendisidir... Bu, geri çekilmeyi ilerlemeye dönüştürmek için gereken çabaları felce uğratan isimsiz, mantıksız ve yersiz bir terördür.”

Franklin Roosevelt

“Atlamadan önce bakın. Çok dikkatli olmalısınız çünkü bir dolarlık önlem, bir kiloluk tedaviden daha iyidir."

Evet; dışarıda dünya tehlikeli ve korkunun nedenleri çok, hatta o kadar çok ki korkuyla ilgili vakalara adanmış bir ansiklopedide yer aldı. Burada şöyle terimler var:

Araknofobi (örümcek fobisi)”, Akrofobi ve (yükseklik fobisi) Aerofobi (uçma korkusu)... Bunlarıkendimiz yaşamayabiliriz ancak bundan muzdarip olanlara sempati duyacağımıza şüphe yok. Ancak Coulrophobia (palyaço korkusu) ve Barophobia (yerçekimi fobisi) gibi gerçekte daha az gerçek görünen korkular da bulunuyor.

Korku korkusu

Son zamanlarda etik sözlüğüne giren yeni bir tür de var:

Fobofobi (bir korku edinmekten aşırı korkma).

Franklin D. Roosevelt, ilk başkanlığının açılış konuşmasında “Korkmamız gereken tek şey korkunun kendisidir... Bu, geri çekilmeyi ilerlemeye dönüştürmek için gereken çabaları felce uğratan isimsiz, mantıksız ve yersiz bir terördür” demişti.

Üç asır önce, ünlü filozof Moshe Chaim Luzzatto klasik kitabı Adalet Yolu’nda şöyle yazmıştır:

“Mantıklı korku ve mantıksız korku vardır. Cesaret ve pervasızlık vardır.”

Her şeyde olduğu gibi korkuya karşı meydan okumamız, aşırı tedbirin felç edici hale geldiği, düşüncesiz ve kötü tasarlanmış eylemlerin ise pervasızlığa yol açtığı doğru dengeyi bulmaktır. Kısaca; her iki yönde de sürüklenmenin hem pratik kararlarda hem de ahlaki seçimlerde maliyetli olduğu kanıtlanmıştır.

Korkuyla yüzleşin

Korkuyla yüzleşmek, ondan kaçmaktan ve onu görmezden gelmekten daha iyi bir seçenektir. Hayatta ve işte meşru riskler vardır ve bunları bilmek, felç edici terörden veya riskli aşırı güvenden kaçınmanın kesin yoludur.

Bunun pek çok düşmanı vardır. İlk düşman rasyonalizasyondur. İkincisi: korku ve en kötüsü de bu iki şeytani unsur güçlerini bize karşı birleştirdiğinde ve bizi korkumuzu desteklemek için argümanlar üretmeye itecek şekilde manipüle ettiğinde ve hayal gücümüzü devam edersek olabilecek her kötü şeyi ve uğrayacağımız her kaybı düşünmeye zorladığında olur.

Başarısız olmaktan, hata yapmaktan, hatalı görülmekten, aşırı güçlenmekten, işimizi veya statümüzü kaybetmekten korkarız. Diğer yandan; fırsatları kaçırmaktan, zayıf, kararsız ve güvensiz görünmekten korkuyoruz. Elbette korkuyor görünmekten de korkuyoruz.

Bilinmeyenin tanınması

Tüm korkuların bilinmeyene karşı duyduğumuz histen kaynaklandığı söylenir. Çocuklar çoğu zaman korkmazlar; çünkü hiçbir şey bilmezler ve öğrenmek isterler. Ancak yaş ilerledikçe ve dünya görüşümüzün oluşmasıyla birlikte, bilinmeyenle her karşılaşmamız, edindiğimizi düşündüğümüz her türlü kavramı sarsan bir tehdit haline gelir.

Bilinmeyen nedir? Gerçek bilgeliğin bulunduğu yer değil midir? Eğer öyleyse, cehaletin ya da kendini kandırmanın karanlığında kalmaktan; ışığa çıkma korkumuzdan çok daha fazla korkmamız gerekmez mi? Korkularımızı tamamen ortadan kaldıramayacağımız doğrudur ancak birini diğerine karşı oynayarak onları kontrol edebiliriz. Korkunun üstesinden gelmeye çalışmak yerine; bilinmeyeni biraz da olsa kabul etmek için zihnimizin derinliklerine doğru kapıyı aralasak nasıl olur? Böylece; hareket etmekten korkmak ve hareket etmemekten korkmak gibi iki duyguya aynı anda uyum sağlayarak, seçimlerimizi tartmamıza, sonuçlarını düşünmemize ve ardından imkansız seçeneklerimiz arasında kaybolduğumuzda ulaşılamaz olan bir güven derecesiyle hareket etmemize olanak tanıyan bir tür denge elde edebileceğiz.

Düşmandan müttefike

Korkuyla savaşmak doğanın kalbinde yer alır. Avlanan tilkiyi kendisini köşeye sıkıştıran av köpekleriyle yüzleşmeye iten dürtüdür; çocuklarının tehlikede olduğunu hissettiğinde şefkatli bir anneyi yırtıcı bir dişi aslana dönüştüren de budur. Bu dürtü ya bizi felç halimizden çıkmaya iter ya da aşırı kararsızlığa veya umursamazlığa doğru sürüklendiğimizi hissettiğimizde pervasızlığımızı dizginler.

Şarku’l Avsat’ın Tribune Medya’dan aktardığına göre hata alanlarını belirlemek için yasağın ortaya çıkmasından sonrasını beklemek yerine eylemin ve eylemsizliğin olası sonuçlarını öngörmek ve dolayısıyla doğru hamlenin cesur mu, temkinli mi yoksa ters yönde mi hareket etmek olduğunu belirlemek bizim için daha iyi.

Yeniden çerçeveleyerek, korkuyu bir düşmandan müttefike, bir oyun bozucudan bizi her iki yöndeki uçuruma karşı uyaran ve emin adımlarla ilerlememiz için bize yol gösteren güvenilir bir danışmana dönüştürebiliriz. Korkunun kendisinden korkmak yerine, stratejik ve etik karar almanın zorluklarıyla yüzleşirken korkuyu cesaret ve kendimize güven uyandıracak şekilde dönüştürebiliriz.

Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Tribune Medya’dan çevrildi.



Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Araştırmacılar, otizmin 4 alt tipini keşfederek bu genetik durumun altında yatan biyolojiyi anlamaya yönelik "dönüştürücü bir adım" attı.

Princeton Üniversitesi ve Simons Vakfı'ndan bilim insanları, otizm kohort çalışması SPARK'taki 5 bin çocuğun verilerini analiz ederek bireyleri özellik kombinasyonlarına göre gruplandırdı.

Araştırmacılar belirli özelliklerle ilgili genetik bağlantılar aramak yerine, sosyal etkileşimlerden tekrarlayan davranışlara ve gelişimsel kilometre taşlarına kadar 230'dan fazla özelliği her bir kişide değerlendirdi.

Bu analiz sayesinde otizmin farklı genetik varyasyon modellerine sahip 4 alt tipini tanımlamayı başardılar.

Flatiron Enstitüsü'nde yardımcı araştırmacı bilim insanı ve çalışmanın ortak başyazarı Natalie Sauerwald, "Otizmin tek bir biyolojik hikayesi değil, birden fazla farklı anlatısı olduğunu görüyoruz" diyor.

Bu, geçmişteki genetik çalışmaların neden genellikle yetersiz kaldığını açıklamaya katkı sağlıyor; aslında birbirine karışmış birden fazla farklı bulmacaya baktığımızı fark etmeden bir yapbozu çözmeye çalışıyorduk. Bireyleri ilk başta alt tiplere ayırana kadar resmin tamamını, genetik örüntüleri göremedik.

Bu 4 alt tip Sosyal ve Davranışsal Zorluklar, Gelişimsel Gecikmeyle Birlikte Karma OSB (Otizm Spektrum Bozukluğu), Orta Derecede Zorluklar ve Geniş Çaplı Etkilenme olarak belirlendi.

İlk tip, otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda gelişimsel kilometre taşlarına ulaşan fakat genellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, anksiyete veya depresyon gibi eşlik eden sorunlar yaşayan çocukları kapsıyor.

İkinci tipte gelişimsel kilometre taşlarına ulaşmada gecikme görülürken eşlik eden rahatsızlıklara dair herhangi bir belirtiye rastlanmıyor.

Üçüncü tip olan Orta Derecede Zorluklar'da otizmle ilgili temel davranışlar olsa da diğer gruplar kadar güçlü değil. Otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda kilometre taşlarına ulaşıyor ve eşlik eden rahatsızlıklar görülmüyor.

4. tipte en uç ve geniş kapsamlı zorluklar yaşanıyor.

Katılımcıların yüzde 37'sinin yer aldığı birinci ve yüzde 34'ünün bulunduğu üçüncü tip en yaygın gruplar. Yüzde 19'unu içeren ikinci ve yüzde 10'unun olduğu 4. tiplerse en nadir olanlar. 

Bulgular, genetik farklılıkların "yüzeyde benzeyen klinik görünümlerin ardındaki farklı mekanizmalara işaret ettiğini" vurguluyor.

Örneğin hem Geniş Çaplı Etkilenme hem de Karma OSB gruplarındaki çocuklar gelişimsel gecikme ve zihinsel engellilik gibi bazı önemli özellikleri paylaşıyor. Ancak ilk grupta, ebeveynlerden geçmeyen de novo mutasyonların en yüksek oranı görülürken, ikinci grubun nadir kalıtsal genetik varyantları taşıma olasılığı daha fazla.

Bulgular otizmin sadece 4 alt tipi olduğu anlamına gelmiyor; en az 4 tane bulunduğunu ve bunların hem klinik seviyede hem de genom düzeyinde araştırmalar için anlamlı olduğunu gösteren veri odaklı bir çerçevenin keşfedilmesini sağlıyor.

Otizmle mücadele eden ailelerin, çocuklarının hangi otizm alt tipine sahip olduğunu bilmesi yeni bir netlik, kişiye özel bakım, destek ve topluluk imkanı sunabilir.

Independent Türkçe