Armageddon'un meşhur sahnesi yerden yere vuruldu: "İhtimal yok"

Nükleer fizikçi, gerçekçilik açısından değerlendirdiği gişe canavarına 10 üzerinden 1 verdi

Film 4 dalda Oscar'a aday gösterilse de hiçbirini kazanamamıştı (Touchstone)
Film 4 dalda Oscar'a aday gösterilse de hiçbirini kazanamamıştı (Touchstone)
TT

Armageddon'un meşhur sahnesi yerden yere vuruldu: "İhtimal yok"

Film 4 dalda Oscar'a aday gösterilse de hiçbirini kazanamamıştı (Touchstone)
Film 4 dalda Oscar'a aday gösterilse de hiçbirini kazanamamıştı (Touchstone)

Çılgın İkili (Bad Boys) ve Kaya'yla (The Rock) dünya çapında büyük başarılara imza atan yönetmen Michael Bay, bir sonraki aksiyon dolu filmi için uzaya yönelmişti. 

Yönetmen, 1998'de Bruce Willis, Ben Affleck, Liv Tyler, Billy Bob Thornton ve Steve Buscemi gibi yıldızlarla dolu oyuncu kadrosuyla Armageddon'ı çekmişti.

Armageddon, yaz aylarında izleyicilerin tam da istediği film olmuş ve 140 milyon dolarlık bütçesine karşılık dünya çapında 553 milyon dolar gişe hasılatı elde etmişti.

Bay'in Armageddon'u yazlık sinema izleyicilerinin ilgisini çekmeyi başarmış olsa da konunun uzmanına göre filmin ele aldığı konu gerçek hayatla pek de örtüşmüyor. 

Nükleer fizikçi Greg Spriggs, Insider için hazırladığı videoda, Bay'in filmindeki ünlü asteroit bombalama sahnesini inceledi. Spriggs, filmin fizik anlayışıyla ilgili önemli sorunlara dikkat çekti.

Spriggs'e göre, nükleer bir silahın filmde tasvir edildiği kadar büyük bir asteroidi parçalamasına ihtimal bile yok. Üstelik nükleer fizikçi, bunu başarsanız bile aslında daha kötü olaylara sebep olabileceğinizi söylüyor.

Spriggs ayrıca filmin uzay patlamalarını tasvir ediş biçimini de eleştirerek, gerçekte sadece bir parıltı görüleceğini ve ardından bir şok dalgası gelmeyeceğini aktardı.

Patladı ve sonra bu plazma o çatlaktan dışarı fışkırdı. Potansiyel olarak, eğer bunu gerçekten yapabilselerdi, asteroit yeterince küçükse onu parçalayabilirdi. Eğer ortada büyük bir asteroit varsa, onu tamamen parçalayacak kadar büyük bir silah elde etmek çok zor olacaktır. Bunu yapmak çok zor olurdu.

"Uzay boşluğunda elbette şok dalgası yoktur" diyen Spriggs, eleştirilerine şöyle devam etti:

Ve olsaydı neden disk şeklinde olsun? Bu küresel bir şok dalgası. Bir parlama olur ve her şey 20 mikrosaniye içinde soğurdu. Yani filmde gösterdikleri o uzun parlama süresi ve Dünya'daki insanların yukarı bakıp bu parlamayı izlemesi mümkün değil. Parlamayı görürdünüz ama sadece 10 ila 20 mikrosaniye sürerdi.

Armageddon'un meşhur sahnesine gerçekçilik açısından 10 üzerinden 1 veren nükleer fizikçi, sözlerini şöyle sürdürdü:

Eğer gidip bir asteroidi gerçekten delip parçalamaya çalışırsanız, kaça bölüneceğini ve parçaların nereye uçacağını nasıl bilebilirsiniz? Bu bir ölüm kalım meselesi.

Independent Türkçe, ScreenRant, Insider



12 bin yıllık ritüelin kalıntıları bulundu: En uzun soluklu gelenek olabilir

Son Buzul Çağı'nın bittiği döneme ait çubuklar, toprağın kuru kalması sayesinde çok iyi bir şekilde korunmuş (Monash Üniversitesi)
Son Buzul Çağı'nın bittiği döneme ait çubuklar, toprağın kuru kalması sayesinde çok iyi bir şekilde korunmuş (Monash Üniversitesi)
TT

12 bin yıllık ritüelin kalıntıları bulundu: En uzun soluklu gelenek olabilir

Son Buzul Çağı'nın bittiği döneme ait çubuklar, toprağın kuru kalması sayesinde çok iyi bir şekilde korunmuş (Monash Üniversitesi)
Son Buzul Çağı'nın bittiği döneme ait çubuklar, toprağın kuru kalması sayesinde çok iyi bir şekilde korunmuş (Monash Üniversitesi)

Avustralya'daki kazılar, Aborjinlerin yaklaşık 500 nesil boyunca aktardığı bir geleneği ortaya çıkardı. Bilim insanları bunun en uzun soluklu ritüel olabileceğini düşünüyor. 

Ülkenin güneydoğusundaki Avustralya Alpleri'nin eteklerinde yer alan Cloggs Mağarası'ndaki ilk kazılar 1970'lerde yapılmıştı. Bu çalışmalara bölgede uzun süre yaşamış Gunaikurnai halkının dahil olmadığını söyleyen araştırmacılar 2020'de mağarayı yeniden kazmaya başladı. 

Avustralya Aborjinleri'nden Gunaikurnai halkını temsil eden yerel bir kuruluşla işbirliği yapan arkeologlar mağarada iki çubuk buldu. Bulgularını Nature Human Behaviour adlı hakemli dergide pazartesi günü yayımlayan ekip, en uzun soluklu insan geleneğinin kalıntılarını keşfetmiş olabilir. 

Radyokarbon tarihleme yöntemi, çubuklardan birinin 11 bin, diğerininse 12 bin yıllık olduğunu ortaya çıkardı. Avustralya'da bulunan en eski ahşap nesneler olan çubukların ikisi de casuarina ağacından yapılmış.

Analizler sonucu çubuklarda insan ve hayvan yağı kalıntıları tespit edildi. Bilim insanları, ısınma ya da yemek pişirmek için kullanılamayacak kadar küçük şöminelerde bulunan çubukların amacını ilk başta çözemedi. 

Daha sonra araştırmacılar, 19. yüzyıldan Avustralyalı antropolog Alfred Howitt'in yazılarında casuarina ağacından çubuklarla yapılan bir ritüele rastladı. 

Antropolog notlarında, Gunaikurnai halkında mulla-mullung denen şifacıların yağ kaplanmış çubuklara hasta birine ait bir şeyi bağlayıp çubuğu ateşin önüne koyduğunu anlatıyor. Araştırmacılar mulla-mullung'un hasta kişinin adını söylediğini ve çubuk yere düştüğünde ritüelin tamamlandığını söylüyor. 

Howitt'in 1880'lerde halen uygulandığını belirtiği ritüelin, hastaları iyileştirmenin yanı sıra birine zarar verme amacıyla da kullanıldığı söyleniyor. 

Çalışmanın ortak yazarı Bruno David, Popular Science'a yaptığı açıklamada, "Casuarina ağacından yapılmış ahşap nesnelerin, üzerlerine bulanmış hayvan ve insan yağlarıyla birlikte mükemmel bir şekilde korunmuş halde bulunması olağanüstü" diyor:

Bu arkeolojik bulgulara dair ayrıntıların, 19. yüzyıldaki Gunaikurnai ritüel uygulamalarının etnografik tanımlarıyla birebir örtüşmesi ve ritüel bilgisinin 12 bin yıl boyunca kültürel bir şekilde aktarıldığına işaret etmesi tek kelimeyle hayret verici.

Makalenin bir diğer yazarı Russell Mullett, 19. yüzyılda Avrupalıların bölgeye gelip Gunaikurnai halkını uzaklaştırmasıyla kültürel aktarımın kesintiye uğradığını söylüyor. 

Gunaikurnai halkından Mullett, doktorlara benzettiği mulla-mullung'lara şifa için gidildiğini ifade ediyor:

Ama insanlara zarar verebilecek başka güçleri de vardı. Bu yüzden molla-mullung'lar kabul görüyordu ama aynı zamanda onlardan korkuluyordu. Bu, kişinin iyi ya da kötü olmasına bağlıydı.

Çalışmanın bir diğer yazarı Jean-Jacques Delannoy, AFP'ye yaptığı açıklamada "Sembolizmi bu kadar uzun süre korunmuş, bilinen başka bir davranış yok" diyerek ekliyor:

Avustralya, ilk halklarının anısını güçlü bir sözlü gelenek sayesinde canlı tutarak onun aktarılmasını sağladı.

Araştırmacılar bölgedeki diğer mağaralarda kazı yaparak Gunaikurnai kültürünün tarihini araştırmaya devam etmeyi planlıyor.

Independent Türkçe, Phys.org, Popular Science, Australian Broadcasting Corporation, Nature Human Behaviour